bugün

gök gürültüsünün yağmur eşliğiyle verdiği rahatlamayı eşsiz yaşatan şehir. hatta o kadar seveni vardır ki bu yağmurun balkona çıkıp kahve içenleri sık sık görülür.

dışarıda kalanları da alışkındır geçer şemsiyenin dibine bekler dinmesini aynen yazın sıcağında beyni kaynayan insanlar gibi.

sıcağı da ayrı bir sıcaktır işte o zaman herkes düşünür tatile nereye gitmeli.
soğuk şehir.

orada yaşayanlar ya da yaşamış olanlar için de bir kısmı büyülü olan şehirdir.
yaşanacak yer değil. ben gelmeye bile tahammül edemiyorum.
Muhtemelen bi daha ugramayacagim ugramayi dusunmedigim ve ugramayi istemedigim sehirdir.
birkaç gündür gözüme güzel görünen şehir. her hafta bir arkadaşım gelsin ben burada mutlu mesut yaşarım. yağmur yağıyor şu an ama o bile mutluluğumu, sevincimi elimden almaya yetmedi. böyle ol canımı ye.
nisan yağmurlarını bize yaşatan şehir şu günlerde.

fakat henüz iyi ki var bu şehir derecesine gelemedim, itiraf ediyorum.
bakalım..
duygusuz bir şehir ankara bana kalırsa. birkaç ay yaşadıktan sonra çok sıkıyor, boğuyor insanı. bir de tüm hayatını burda geçirenleri düşünemiyorum.
gri puslu bir hava, cehendem azabi yaz, kuru ayazli kisi, birbaska eglence kulturude pavyonlariyla begenilmeyen ankara
rahmetli kemal sunalin dutduru dunya flimindeki hayati yasayan ve seven milyonlarca insan ankara farkli bir tarzi olan sehirdir.
cunku ankara baskentir.
anlatilmaz yasanir insanlar ankara asigidir.
yasayan bilr.
türkiyenin en yaşanılabilir şehridir. tereddütsüz. ne izmir ne istanbul. ne doğu ne batı. ankaradır ankara.
Denizi olmadığı için istanbul'dan gelenler için sürekli eleştirilen şehir. kabul ankara'da deniz yoktur. istanbul'un boğaz manzarası harikadır da birader hepiniz deniz kenarında yalıda mı yaşıyorsunuz...
ankara ruhsuz fakat guzel bir kadin gibidir. seversin ama asik olamassin, duzenine okadar alismissindir ki vazgecemessin, terkedemessin.
işkenceyle birlikte yaşama sevincidir.
aşk yaşamak başkaymış diyorlar. "acıları, ayrılıkları yaşamak, hatırlamak nasıl olurdu acaba?" diye düşündüğüm şehir.
çok garip şehir. birsürü anımın ilk kaynağı oldu üniversiteye gelmemle. o değil de sevgilimden ayrıldıktan sonraki ilk memleketten ankara'ya dönüşümde "lan ben şimdi napıcam." falan demiştim, "beni kim karşılayacak?" gibi sorular sikelemişti beynimi. ama insan alışıyor her şeye, zamanla, ya da alıştığını sanıyor ya da alıştığına alışıyor. olmadı di mi? çok kötüyüm bu aralar sözlük.
memur kenti diye lakabı vardır. fakat çok güzel bir o kadar da soğuk olan ilimizdir.
bi' şeylere kızdı yine. fena esiyor.
çöplerin saat 20:00 ile 00:00 arasında ağaç diplerine, sokaklara bırakıldığı şehirdir. saat 00:00'dan sonra ulaşımın sadece taksiyle sağlandığı şehir. unutuyordum nerdeyse. bir de başkenttir kendileri. başkente bak çay demle! diyeceğim o bile olmuyor be hafız!
avrupa üzerinde en küçük raylı sisteme sahip başkent olabilir araştırılırsa.
çayyolunda rüzgarın sayesinde tenekeden oluşan güvenlik kulübesinin filmlerdeki patlama sahnelerini aratmayacak şekilde parçalandığı ve dışarı çıkıp zıplama gafletinde bulunup amuda kalktığım şehir.
griydi boktandı, şimdi daha bi boktan oldu. mesai bitene kadar kesilse bari rüzgar, uçuruyor adamı.
an itibariyle havanın sarı olduğu şehrimiz.
ankara'da an itibari ile havadan afrika'daki kardeşlerimizin ter kokuları olsun, parfüm kokuları olsun gibi şeyleri solumaktayız. Afrika'ya gidemedik ancak Afrika bize geldi.
Mersin'in sıcağından kaçıp Ankara'nın soğuk havasında kendime geleyim düşüncesiyle kendimi kollarına attığım şehir, zıkkım gibi sıcak iki gündür. Şu anki kıyamet havası da neyin nesi, bilmiyorum. Rüzgarın ıslık çalması biliyorum ki güzelliğimden değil. Yağmur değil, çamur yağacak muhtemelen ve SGK'nın içindeyim, herkes kravatlı. Resmiyetten ölmek üzere olan insanlar tanıdım iki gündür.

Ankara, lütfen pazartesiye kadar yağmursuz, soğuğa yakın bir havayla kal. Geçsin şu halin. Anlaşın Mikail'le.
dışarı çıkmanızla saçlarınızın arasına giren ağaç dalları ile dallanıp budaklanmanıza ve ara sıra suratınıza çarpan ot çöp ile resmen bir dilek ağacına dönüştüğünüz şehir.

senin karlı hallerine laf eden ağzıma sıçayım. özür dilerim ankara. dur yalvarırım, yeter!
(bkz: sis atma miko)