bugün

memur kenti olarak anılan ciddi şehir.
kışın kafanda bere elinde eldiven ve üzerinde mont varken yüksel caddesinde insanları izlersin. koşuşturup dururlar. ilkbaharda aşık olursun muhtemelen tunalıya ya da bahçeliye gider cebindeki son parayı otobüse verirsin. sonra yaz gelir, sevdiğin gider kalırsın tek başına. arada sırada havuza gider sözüm ona deniz kenarındaymış ambiansı verirsin. sonbahar gelir sevdiğin döner, ama dönüşü muhteşem olmamıştır. çünkü artık sen onun sevdği değilsindir. vurursun kendini sakarya caddesindeki herhangi bir bara alkolün dibine vurup yakınlardaki bir dostunun evinde sızarsın. sonra kış gelir kafanda bere elinde eldiven ve üzerinde mont varken yüksel caddesinde yalnız başına oturur ve maziyi anarsın. ağızdan çıkan kelimelerin farkında değilsindir. 'benim sevdiğim olur musun ankara? sen hep burdasın ve ben sensiz yaşayamıyorum'. işte 17-25 yaş grubu için ankarada yaşam böyle devam eder. 20 yaşında bunu söyleyen bir insansan eğer yapıcak birşey yoktur daha çok yolun vardır.
denizi olmamasına rağmen demir attığım ve çıpa'yı kolay kolay çekemeyeceğim şehir .
i. melih gökçek'in yapboz oynar gibi oynadığı, oyuncak ettiği güzelim şehir.
ankaralı için huzurun başkentidir, diğerleri için sadece başkent.
aşti gibi güzel bir mekana sahip şehir. en güzeli dönmektir çünkü ankara'dan.

3 aylığına kurtuluyorum senden, seni deniz, kum ve güneşle aldatacağım, ne halin varsa gör!
güneşin önünde sürekli bir bulutun olduğu şehir.
sevdiğiniz insanlar hatırına en fazla 1 hafta katlanılacak şehir.
her ne olursa olsun özlenen, insanın içine işleyen, insanı sevgilere gebe bırakan şehir.
istanbulda gece hayatına,gezmeye,tozmaya,ışıklara alışan insanların ''en iyi yanı istanbula dönüş yoludur'' ''hem orada deniz de yok'' diye ezdiği,ama bunların hiçbirine layık olmayan bana göre mükemmel şehir..
iç anadolu bölgesinin karasal iklim özelliğini ve bozkır bitki örtüsünü o kadar iyi yansıtır ki..bu doğa zımbırtıları en çok ona yakışır..
kar en güzel bu sokaklarda durur.kar topu oynamak en çok bu sokaklarda zevklidir..
insanın 16 yıl yaşadığı ilden daha özel bir yer olabilir..
memur şehridir.bürokrasinin başkentidir.
bu yüzden düzenlidir,öğrencilerin yaşaması için ideal yerdir..
hem ankara hukukvardır burada..
istenirse sevmek için bir çok neden bulabilirsiniz söz konusu ankara olduğunda..
grilik bile bir başkadır çünkü burda..
sanırım en güzel de yılmaz erdoğananlatmıştır ankara şiirinde..
hiçbir şey yoksa açın vega'dan dinleyin bir de ankarayı..
sırf o bile aşık olmanıza yetecektir bence..
güzelliğini herkesin bilmediği ancak yazın yaşama ihtimali pek düşük olan türkiye nin başkenti.
bana hep gri gelir bu sehir,sanki sıra sıra dizilmis evleri,kucuk,kısa caddeleriyle canlılıktan uzak bir yerdir..istanbuldan bu sehre gelmek zorunda kaldıysanız,sevme sansınız yok gibidir.alısırsınız,insan herseye alısır ama sevemez..ben alıstım ama sevemedim..
sevilen insanların şehirden ayrılmalarından sebep yaz aylarında bomboş kalan ve her caddesi her sokağı ayrı sıkıcı olan kentim .
özlenilen şehirdir. bambaşka ve rüya gibi bir şehirde dahi olsan ve ankara'nın eksik tarafları da olsa seni aç bırakan yine de bu hasret, bu garip aşktan kurtulamazsın. Aklın hep biraz orda kalır, hep biraz onla bıraktıklarında.
ilk yılımda ki, 2001'e tekabül eder, "Nefret ediyorum bu şehirden" dedirten, 2003'te "sabret, gayret" diye ağlatan,2005'te "galiba yaşayacağım şehir burası" kanısına vardıran, haziran 2007'de "sevmiyorum ama alıştım onsuz yapamıyorum" cümlesini kurduran şehirdir.
ayrı kaldığım 15 günün ardından ayak bastığımda özlemiş olduğumu fark ettiğim sessiz ve soğuk şehir.
ego diye bir nanenin olduğu, akbil denilen olaydan bihaber bir belediyeye sahip kart biriktirmek zorunda kaldığınız, paso denilen bir nane yüzünden de öğrencileri çileden çıkaran ulaşım konusunda sıçmış şehir. hala 78 model man ve 0302 kullandıklarına mı yanayım, bunların bakımsız oluşuna ve koltuk niyetine yerleştirilmiş plastik üzerinde kıvranan kıçıma mı yanayım. bazılarının ismi anılırken başındaki i. ibaresi unutulmuyorsa bir nedeni vardır mutlaka.

her ne kadar istanbul'la kıyaslamak istemesemde bazı semtlerdeki benzerlikler gözümden kaçmadı.

ümraniye=ulus
kızıltoprak=bahçeli
beylikdüzü=eryaman

bunun dışında istanbuldaki kozmopolitlikten de nasibini almş bir şehirdir kendisi. fakat sürekli bir disiplin hakim, aşti de sırasını bekleyen otobüslerin mülayim duruşu, sırası geldiklerinde kalkmaları hususunda kibarca uyarılmaları vs. veya kızılayda yayalara kırmızı yanarken son 10 saniyeye kadar kimsenin ayağını kaldırımdan aşağıya bile indirmemesi felan. sabahleyin toplu yaşıma araçlarına yetişmek için tempolu yürüyen takım elbiseli insanlar.

eğer arkadaş ortamınız car ise cidden çok eğlenceli ve güzel bir şehir ama birçok yönden türkiye cumhuriyeti gibi bir ülkenin başkenti vasfı ile göğsümüzü kabartamıyor. bunda i. önadlı şahsın katkısı tartışılmaz.

özet olarak ankara sevilesi bir şehir. gezilesi, gezdirilesi fakat düzelmesi gereken çok şeyi var ve özellikle bir başkent olarak bir yabancıya gezdirilirken bizi utandırabilecek kimi özelliklere sahip güzel yer.*
"eğer tuvalin, fırçan ve boyan varsa, neden kendine bir cennet çizip içine girmiyorsun?"

tek merkezli (kızılay) oluşu, denizi olmayışı, kuraklığı, bürokratikliği, griliği bir de atakulesi dışında dillere düşmez ankara... oysa ki, hakkında söylenmemiş olanlara susacak kadar, içinde yaşattığı insanları tükürmeyecek kadar mahsundur şehrin ruhu.

bağrından kopup 3-5 günlüğüne veya 3-5 yıllığına istanbul'a gidip, döndüğünde kendisine sırtını dönenlere hep kucak açar. hep yetinen, hep kollarını açan, hep koruyandır.. kıyaslamayla bakılacak olursa tek tanımı vardır;

istanbul insanın metresi, ankara karısı gibidir... *
yaLnızca gökyüzünü sevebiLdiğim gri şehrim.*
26 yılda alternatifleri tüketip artık ne yapacağımı ve nereye gidebileceğimi düşünmekten kabız olduğum şehir.

yine de ismail yk tadında :

(bkz: seviyorum lan seni allahsız!)
sırf anıtkabir'i görmek için gitmek istediğim şehir.

edit: gittim,gördüm...
sevgili şehrim. çocukluğumun, öğrenciliğimin, aşklarımın merkezi.
Lozan anlasmasi uyarinca anlasmanin tbmm'de onaylanmasini takip eden 6 hafta icinde istanbul, itilaf devletleri askerlerince bosaltildi. Bu durum, baskent sorununu gundeme getirdi. Meclisteki uzun tartismalardan sonra 13 ekim 1923'te ankara baskent olarak kabul edildi.
hacettepe,odtü,bilkent gibi kaliteli üniversiteleriyle tüm gençlerin dikkatini çeken nadide şehir
sanirim özledim mi ne? dediğim şehir..