bugün

herkesin aradığı şeyi yine kendi sevdikleri arasında bulabilceğini buram buram aşılayan bir filmdir. ama geç olmasın işte.you will someday...
her haltı karıştırdığı sanılan tiplerin, masum -ya da en azından görünürde- olan tiplerle yer değiştirdiği izlenesi film!
oyunculugun tavan yaptigi ki yanilmiyorsam kevin abi oscar aldi, sosyal icerikli mesajlarin verildigi, amerikan aile yapisinin anlatildigi guzel bir film.

ancak butun bunlar beni ilgilendirmiyor. efenim cop torbasiyla ilgili super sahne vardi, ucusan posetin verdigi mesaj falan filan, bunlarin hepsi geyik. bu film tek bir gercek barindirir icinde adi da mena suvaridir.

http://www.wallpapergate....ia/758/MenaSuvari_208.jpg
film çıkalı çok uzun zaman geçmesine rağmen, izleme fırsatı bulamamıştım. ancak iki gün önce izleyebildim. hakikatende aldığı oscarları hakediyor. insanın; toplumun kendisine biçtiği rolü nasıl oynadığını, iç dünyasına itilmiş, saplantı haline gelmiş bazı duygularının küçük bir aralık bulunca nasıl patlak verdiğini tokat gibi yüzümüze vuran muhteşem bir film.

--spoiler--

mena suvarinin canlandırdığı Angela Hayes karakteri, hayatı boyunca sıradan olmaktan korkmuştur. dışlanmaktan, güzel bulunmamaktan, yanlız kalmaktan...aslında tek bir arkadaşı vardır ve ona sürekli birlikte olduğu erkeklerden bahseder. filmin sonunda angela yanlız kalmıştır. arkadaşı tarafından dışlanmıştır. tam o noktada, film boyunca övündüğü birlikteliklerinin hiç gerçekleşmemiş olduğunu görürüz. angela gözümüzde küçülür*, çocuklaşır. Lester'ın gözünde de böyle olmuş olcak ki, filmin son anlarına doğru angelaya olgun bir kadın gibi değil, kızıymış gibi davranmya başlar.

Chris Cooper'ın canlandırdığı albay, tam bir faşisttir. çocuğunu dövmekten çekinmeyen, nazi hayranı, silah koleksiyoncusu, disiplin aşığı ve en önemlisi eşcinsel düşmanı emekli bir asker. son ana kadar gizlediği* duyguları, filmin finalinde lester karşısında bir anda patlar. muhtemelen lesterı öldürmesinde, reddedilmenin verdiği bir hayal kırıklığıda vardır.

--spoiler--
aslında sadece tipik amerikan ailesini degil, buradan yola cıkarak tum amerikan toplumunu elestiren filmdir. zira;

--spoiler--
lester ların evine dikkat ederseniz, duvarlar beyaz, pencere kenarları mavi, kapı ise kırmızıdır... yaa yaa ne kadar ilginc degil mi?
--spoiler--

uzaktan bakınca tıkır tıkır isleyen bir makina gibi gorulen amerikan sosyal hayatının, bir anda nasıl cuvalladıgını gormek icin idealdir.
Alan Ball'un elinden çıkmış bir başka şaheser için;

(bkz: six feet under)
yönetmenliğini sam mendes'in yaptığı, aynı zamanda bünyesinde birçok ödül barındıran 1999 yapımı bir dram filmi. lakin bu filme sadece dram etiketini yapıştırmak mümkün değil zira aynı zamanda kahkahalar halinde güldüren diyaloglara sahip. bu nedenle müthiş bir komedi ve dram barındırır bu film. böylece sizi bir yandan güldürürken bir yandan da hüzne terk eder. bunun böyle olmasındaki en büyük etken tabii ki iyi oyunculuklar. zaten malum otoritelerde bunu doğrulamışlar ki film gösterime girdiği dönem birçok dalda oscarı da kucaklamıştır.
bunlardan belki de en mühimi film boyunca gösterdiği muazzam oyunculukla kevin spacey'e gidendir. onun zaten başarılı bir oyuncu olduğu aşikar idi. lakin bu filmle bunu daha da perçinlemiş gibi. etrafı fazlasıyla umursayan, mutsuz bir adamdan deyim yerindeyse umursamaz bir herif haline dönüşümü çok iyiydi.
bu filmde ne var derseniz eğer, en başta muazzam diyaloglarından söz etmek gerek. yaklaşık iki saat boyunca tek bir cümle bile lüzumsuz değildi. bir de tüm bu muazzam cümlelere fonda iyi müzikler eşlik edince ortaya ne denli başarılı bir işin çıktığını daha iyi anlıyorsunuz. aslında tam bu noktada lafım filmin müziklerine imzasını atan thomas newman'a...
o zaten yaptığı müziklerle adından söz ettiren bir isim. buna en iyi örnek öyle sanıyorum ki the shawshank redemption olur. zira o da müzikleriyle akıldan çıkmayan başarılı bir yapımdı.

filmin üzerinde ısrarla durduğu ana tema gayet açık. iki saat boyunca birbirinden farklı ailelere tanık oluyoruz.
dışarıdan bakıldığında hayatları gayet düzenli ve normal gibi görünse de işte gözümüze sokulan bir şey var.
bir sorun, sıkıntı...
o da hiçbir şeyin dışarıdan bakıldığı gibi olmadığı...
dışarıdan bakıldığında iyi olarak nitelendirilebilecek bu ailelerin zaman içinde aslında nasıl da türlü olmamışlıklar ve yarım kalmışlıklarla dolu olduğu gerçeğine tanık oluyoruz. zamanla ilişkilerin nasıl da çürümeye yüz tuttuğunu fark edip aynı zamanda bir şeyleri sorguluyoruz da. belki de filmin seyirci üzerinde yarattığı en büyük etkilerden biri de bu.
gelelim başrole...
şüphesiz şu dillere destan "rüzgarda savrulan poşet" aslında filmin başkahramanı gibi bir şeydir. sadece o iki dakikalık muazzam sahne için bile izlenir bu film.

--spoiler--
filmin elbette birbirinden güzel diyaloglar barındıran sahneleri mevcut. lakin belki de en güzeli rüzgarda uçuşan poşet videosunu izlerken ricky fitts karakterinin söyledikleridir. şöyle der;
" kar yağışına dakikalar kalan günlerden biriydi. hava elektrik yüklüydü. neredeyse duyabiliyordun. ve bu torba oradaydı. benimle dans ediyordu. tıpkı oynamam için yalvaran küçük bir çocuk gibi. işte o gün fark ettim. her şeyin ardında hayat vardı. ve iyilik dolu, inanılmaz bir güç. korkmak için hiç bir neden olmadığına inanmamı istiyordu. video zavallı bir bahane, biliyorum. ama hatırlamama yardım ediyor. hatırlamaya ihtiyacım var. bazen öyle çok güzellik var ki dünyada.
dayanamayacağımı hissediyorum. ve kalbim içine kapanacak. "
işte görüntüde rüzgarda salınan bir poşet eşliğinde söylenen tüm bu cümleler ile bu film unutulmayandır.
--spoiler--

kısacası aldığı ödülleri hak etmiş bir filmdir bu. aynı zamanda size birçok konuda sorgulama imkanı sunan da bir yapım. tüm bunların dışında bir de işin şöyle bir tarafı var. artık ne zaman yolda ya da orda burada rüzgarda uçuşan bir poşet görsem mühim bir şeyi bana anımsatan bir filmdir bu.
neyi ?
hayatın güzelliğini...
çünkü " her şeyin ardında hayat vardı " *
homofobik insanların içinde gizli eşcinsellik oldugunu savunan* amerikan aile yaşantısını konu alan drama. ve nasıl olur da kimse farketmedi bilmiyorum ama Thora Birch inanılmaz derecede şebnem ferah'a benziyor.
herkesin çevresindeki insanları memnun etmek adına normatif değerlerin samimiyet denilen dürüstlükle kardeş çok güzel erdemin unutulmasının insanlarını ve dolaylı olarak çevrelerindeki insanları nasıl mutsuz ettiğini anlatan harika oyuncuklarla dolu film.
hafif spoiler içerir
' daha yakından bak' felsefesini filmin başından sonuna kadar hissedebiliyorsunuz tabi görenler için...filmin ana karekteri lester burnham ve sadece lestern burnham için bile izlenebilcek bir film o kadar kaliteli bi oyuncuklukla karşı karşıyasınız. (kevin spacey sayesinde) bana sorucak olursanız benim ilk beşimdedir bu film çünkü hayat felsefimi değiştirdi kesinlikle. örneğin lestern burnham filmin başlarında hayattan kopmuş, ailesi tarafından ezik olarak görünen,hırssız bi karakterken angela yı görüp aşık oluyor ve kendisinide 20 yıl sonra bi komadan uyanmak gibi tanımlıyo ve sonrada sırf angelada ona aşık olsun diye hiç birşeyi umursamayan hayatta daha çok bağlanan bi karaktere dönüşüyor. filmdeki bütün karakterler aslında farklı yönlere sahip hiç birisi göründüğü gibi değil zaten filmin güzelliğide burda...baştan aşağı büyüye sahip olan bir film ama en çok dikkat çeken diğer bir özelliğide filmin replikleri ve müzikleri... son olarak ta lestern burnhamın filmin sonunda söylediği o müthiş cümlelerle bu yazıyı bitirmek istiyorum.

--spoiler--

sanırım başıma gelen şey için fena halde kızgın olabilirdim ama dünyada bunca güzellik varken kızgın kalmak oldukça zor. bazen hepsini bir anda görüyormuşum gibi geliyor ve bu çok fazla. kalbim, patlamaya hazır bir balon gibi duruyor. sonra sakinleşmeyi hatırlıyorum...tutunmaya çalışmaktan vazgeçmeyi. o zaman yağmur gibi üstümden akıp gidiyor ve sonsuz bir minnet duyuyorum...küçük, aptal hayatımın her anı için. eminim neden bahsettiğim hakkında hiç bir fikriniz yok, ama merak etmeyin bir gün anlıycaksınız!
uzaktan hoş görünen zengin, konformist ve mevcut koşulları sorgulamayan, düzene tümüyle ayak uyduran yaşam tarzının aslında ne kadar bunaltıcı olduğunu çarpıcı bir üslupla gösteren film.
#5268444

hoca gündüz vakti içme... çarpar.
öss' ye girecek olması sebebiyle (#5268444) no' lu entrysinin ve açtığı başlığın üzerine çok gidilmemelidir. ayrıca bu entryde ironi falan da yoktur.
çarpık bir ilişki ağının konu edildiği sırf spacey için izlenebilirliği olan film.
harika film. çok etkileyici. filmlerle ilgili pek bir şey yazamıyorum öyle doyurucu yorumlar falan... çok güzel filmdi ama tavsiye ederim herkese.

bir de böyle güzel filmleri izlerken hep aklıma gelir, bu filmi ben çekseydim diye. sonrasında oyuncuları belirlerim şu rolde şu oynasa falan diye. türk oyuncuları tabi. bu uğraşı isteyen bir düşünce de değil 6-7 saniyemi alır. yani filmi kendime zehir etmem. genelde her filme oyuncuları bulurum. bu filmde de buldum. sadece kevin spacey hariç... onun yerine bulamadım. olmadı kimse. çok çok çok büyük bir oyuncu...
sözlükteki eh işte çılgınlığına kurban gitmiş yazar.
lütfen arkadaşa eh işte vermeyin anlamıyor sizleri. aa lütfen ama.
oyunculukların her birinin ayrı ayrı başarılı olduğu ender filmlerdendir. insanda eline kamerayı alıp çekim yapma isteği uyandırır. ve hollywood yapımı olduğuna da inanamadığımı söylemeliyim. bizim hep bildiğimiz mutlu amerika değil miydi?
her kevin spacey filmi gibi bu film de şaşırtıcı ve etkileyici bir sonla bitmiştir. izlenilmesi farz olan filmlerdendir.
hiyerarşi ve ücret önemli değil yeterki sorumluluğu az olan bir göreve getirileyim repliğini içinde barındıran oscarlı film.
üzerinden 10 yıl geçtiği halde bende hala çok popüler olan bir film. bağımlı amerikan sinemasının son yılalrdaki en başarılı işi. bir daha izlemek lazım demek bu ara özlenmiş.
harika müziklere sahip film. tabi akşam yemeği esnasında çalanlar hariç.
kevin spacey'in "american woman get away from me" sözleriyle arabada çoştuğu film.
bittiginde oscarı almakta haklıymış diye içinden geçirilen film.
sonu çok güzel biten film. hatta öyle bir bitiyorki insanın kafasına takılıp kalıyor. etkilenmemek mümkün değil. Sam Mendes' in ellerine sağlık diyoruz.
"do you like muscles?" repliğini, alter ego nickli arkadaşla ortak repliğimize katmış olan filmdir.