dünyadaki iyi oturtulmuş ve uygulanabilirliği en yüksek olan eğitim sistemlerinden biridir. "kişiye özgü eğitim modeli" benimsenmiştir ve "mesleki eğitim" denen önemli olguya türkiye'deki gibi kasımpaşa muamelesi yapılmamaktadır.
alman usulüdür. herkez kendi kendini eğitir. kimse kimsenin eğitimine karışmaz.*
ortaya, ne yaptığını bilen bir insan modelini çıkaran bir sistemdir. onlarca bisikleti çalıp kapıya dizen, arabayla giderken yediği elmanın çöpünü, içtiği kolanın şişesini camdan dışarı atan bir cahil insan modeli üretmez.
Eyaletlere bırakılmış sistemdir. Zira, almanya'da federal bir eğitim bakanlığı yoktur. Fakat genel olarak şöyle özetlenebilir:

1-)Bütün öğrenciler ilkokulda (bkz: grundschule) herhangi bir ayrıma tabii olmaksızın devam eder.
2-)ilkolulu bitiren öğrenciler, ortaöğterimde 4 e ayrılır.

(bkz: gymnasium)
(bkz: realschule)
(bkz: hauptschule)
(bkz: förderschulen)

Bu okulların hepsinin ayrı bir "bitirme sınavı" vardır. Örneğin gymnasium öğrencileri "abitur"a girerler. Bu sınavi geçmeden üniversiteye gidemezler. Ayrıca bu sistem küçük değişikliklerde olsa, 17. yüzyılın başından itibaren uygulanmaktadır.
pisa araştırmalarinda dökülmeye başlasada yapısal olarak güçlü bir eğitim sistemidir. yabancıların göz ardı edildiği bu nedenle milliyetçi alman öğretmenler tarafından sistematik olarak almanyaya düşman yetiştiren sistemdir.
öss gibi bir sınav olmadığı için yetiştirilmesi gereken bir müfredat , atlatılan bir konu kalmıyor . konuyu anlamayan öğrenciye anlayana kadar o konu anlatılıyor ,öğretmenler her yola başvuruyor .okumak istemeyen bir çocuğu meslek liselerine yönlendirip , 18 yaşındaki bir gence kendi parasını kazandırıp , kendi evinde oturtup , kendi arabasını aldırıyor. üniversite okumak isteyen gençlerle öss gibi kesinlikle seçici olmayan bir sistemle değil onu birebir takip ederek , yeteneklerini hem fark edip hem fark ettirip alıyorlar. öğretmenler tek branş hocası olmuyor kesinlikle iki branş hocası oluyor. kpss diye bir abukluk yok öğretmen adaylarının ders anlatma performansları birebir takip ediliyor .
gerçekten de mükemmel diyebileceğimiz bir eğitimleri var . ee yani elli yıllık olupta dünyanın ikinci büyük ekonomisine sahip olmak kolay değil.
"Okumak istemeyen" öğrenciyi meslek lisesine yani realschule'ye değil hauptschule'ye gönderen sistemdir. Hauptschule'nin karşılığı türkiye'de "düz lise"dir. dolayısıyla akademik anlamda sıralarsak; gymnasium - realschule - hauptschule - förderschulen dir.

ayrıca bu sistemde herkes üniversiteye gitmez. nitekim almanya'da üniversiteye gitme oranı çoğu avrupa ülkesinden düşüktür. bu sistem özellikle makine teknik alanında kabiliyetli eleman ve girişimci yetiştirmye çalışır. dolayısıyla, meslek mezunu birisi mezun olduğu alanda çoğu mühendisten çok pratik bilgiye sahip olur, iş hayatına daha önce atılmış olur ve daha önde olabilir.
(bkz: üstün alaman teknolojisi)
(bkz: üstün alman eğitim sistemi)
kast sistemine benzer bir uygulama vardır.
çocuk üç yaşında anaokuluna başlar. burada almanca ve temel toplum kurallarını öğrenir.
yedi yaşında dört yıllık ilkokula devam eder. burada ise almanca dilbilgisi ve matematikten dört işlemi öğrenir. çevresini ve kendi sınırlarını, yeteneklerini keşfeder.
bundan sonra öğrenciler Bilgi, yetenek ve zekalarına göre üç farklı okula dağılırlar. azınlık olan üst kısmı üniversite yolunda yardırıken orta kısım mesleki eğitim yapar. alt kısım ise ilkokulla beraber sekiz yılı bitirip amelelik yapar. okullar arasında geçiş bir dereceye Kadar mümkündür. üniversite yolunda yardıran herkes de üniversiteli olamaz.
mantıklı bir sistem. çünkü insan ne beden ne de zihin olarak eşittir.

bunların ilkokullarında olan imkanlar bizim çoğu üniversitede yok. o Kadar diyeyim. adeta kampüs her biri. köylerdekiler bile.
ayrıca özellikle ilkokulda her önüne geleni öğretmen yapmıyorlar. bir okulun öğretmenlerinden biri hangi branşta iyiyse ilgili derse o öğretmen giriyor. çocuklar ilkokulda derslerde yüzme, bisiklet tamiri bile öğreniyor. ayrıca el becerileri, müzik aletleri, resim, spor, (hem de ne spor kız futbolu bile var okulda) dil, Allah ne verdiyse öğrenme şansına sahipler. kendi bölgelerini mutlaka tanıyorlar. bölgenin kültürü derslere giriyor. ilkokulda il dışına kampa gidiyorlar bir hafta yatılı. lisede ise yurtdışı sınıf gezileri oluyor. prag'a, paris'e gidiyorlar mesela.
sonra niye Üstün alman teknolojisi...
alman eğitim sistemimin yarısını biz uygulasak çoşarız. bak yarısını diyorum sadece.
Mesleki egitim adi altinda en basit meslek gruplarinda bile profesyonelligi hedefleyen bir egitim sistemi. Ve bu konuda da cok basarili. Insanoglunun sadece bilimle ugrasarak degil, yaptigi is ile de kendini gelisterebilecegine, gelistirmesi gerektigine inanilir. Bu Basit bir tezgahtar da olsa.

Almanyada ögretmen olayim da, memur olurum, bol bol tatil yaparim düsüncesine sahip, bu ise gönül vermeyen ögretmen bulamazsiniz. Cünkü ögretmen olana kadar ananiz aglar. Ögretmen olmak icin Master yapma zorunlulugu vardir. Uzun Ve zor bir üniversite egitimini gectiniz diyelim. Stajyer ögretmenlik adi altinda 1 bucuk sene ananizi aglatirlar. Ders verirken ki ses tonunuzdan, durusunuza, soru sorma seklinizden, kurdugunuz cümlere kadar her seyinizi elestirir Ve „Profesyonellistermeye“ calisirlar. Uygun olmadiginizi düsünürlerse de hic gözünün yasina bakmadan tekmeyi basarlar. Sonuc olarak sirf isini Iyi yapanlar ögretmen olur.

Aslina bakarsaniz öyle sanildigi gibi cok lüks okullar falan da Yoktur. Sirf zengin gözüksün diye her ögrenciye bilgisayar, tablet alalim mantigi da yok.
Stajyer ögretmen olaral verdigim ilk dersimde, henüz ders baslamadan aldigim ilk elestiri; „neden ders kagitlarinda önlü arkali fotokopi cekmedin?“ oldu. Ve bunun müthis bir kagit israfi oldugundan bir daha o sekilde yapmam istendi. Demem o ki; adamlar cok imkan oldugundan veya cok zengin olduklarindan degil. Islerini Iyi yaptiklari icin egitim konusunda da iyiler.