bugün

kıyamete kadar şeytanın kazanacağı[insanlar üzerinde], kıyametten sonra şeytanında insanlarında kaybedeceği kavgadır.

(bkz: fight)
iki kibir yuvası, narsist bir o kadar da sadist varlığın gurur kavgası. olan yine insanlara oluyor. siktir edin yesinler birbirlerini oyuncak olmayın, hangisinden bize hayır gelir ki? biri cehenneme sürüklemeye çalışır biri bela verir sabret, tapmazsan yakarım der.
kavga değildir. allah, kullarını sınamak için şeytan'ı bir araç olarak kullanır.
beyin yoksunu bir embesilin sanki futbol takımı karşılaştırıyormuş gibi yaptığı iştir. allah a inanmayan şeytanamı inanacaktır.? böyle düşünenlere sadece gülünüp geçilmelidir.
mitolojik varlıklar.
maaşımızı veren patronlarımıza bile sesimizi çıkaramıyorken bedenlerimizi ve en önemlisi ruhlarımızla bizleri kendisine ebediyete kadar minnet duyulsa bile karşılıgını ödeyemeceğimiz bir varlık ile onun yarattıgı bizlerden çok az farkı olan iblisi "kapıştırma" merakı sonucu açılmış başlıktır.
dünyanın en komik versusudur.

birisi kul diğeri yaratandır. kıyaslama tabii ki de yapılamaz.
her dinde tanrı yaratan, şeytan yaratılan ama yaratılanları da yoldan çıkararak sanki tanrıya ihanet ediyormuş gibi görünse de onun imtihanına çanak tutandır..

madem şeytan tanrının yarattıklarına acı çektiriyor neden yok edilmez? madem şeytan bir amaca hizmet etmekte neden insan da, şeytan da sonunda ceza görür? amaç test etmek mi ceza vermek mi?

dini bütün her kişi test diyecek elbette? pekii ben bu teste girmeyi ne zaman kabul ettim? şeytan gibi üstün bir varlık ve sonunda böyle bir ceza varken bu riski neden almak zorundayım? yok edilsin şeytanlar, kaldırılsın nefisler, açılsın cennetin kapıları hepmize o halde!

zaman kavramı sadece insan için varsa, şeytan zamanda istediği gibi dolaşabilir o halde.. belki de adem'e o elmayı yedirmeyi zamanı tekrar tekrar yaşayarak milyonlarca kere denedi ve adem'in nefsi sonunda pes etti! böyle büyük bir mücadeleden yenik çıkan adem nasıl dünyaya gönderilmek gibi büyük bir cezaya çarptırılıyor! sonuçta nefsi de yaratan tanrı değil mi?

bu da böyle çelişkimdir!
rahmet vs kötü.
yaratan vs yaratılan.
Şeytan'ın Güncesi
1.
Gözümü açtım. Karşımda tuhaf bir tip beni süzüyordu. Meğer beni o yaratmış. Eh, teşekkürler.
2.
Bu gün hayattaki ikinci günüm. Bulunduğum mekan çok rahat. Her taraf rengarenk. Ortam çok sıcak ama, ya da bana öyle geliyor. Yaratıcımın söylediğine göre hammaddem ateşmiş. Sıcaklığım ondan olsa gerek.
3.
Ortama yavaş yavaş alışıyorum. Yaratan benimle epey ilgileniyor. Herşeyi öğretti bana kısa sürede. Bulunduğum mekanın adı “Cennet” miş meğer. Süper güzel bir atmosfer, ortalıkta bir sürü şirin şirin canlı var, rengarenk kuşlar filan. Her yerde dereler akıyor, ben içlerine girince suları kaynıyor. Çok eğlenceli. Derelerden birinin suyunu içince de müthiş kafa yapıyor, adı Kevser. Bu Yaratıcı da ilginç bir eleman. Canı sıkılıyor herhalde, sürekli bi acayiplik icad ediyor, onunla eğleniyor.
4.
Bu gün sabah şöyle biraz dolaşayım dedim, bi de baktım ki ortalık kanatlı kanatlı yaratıklarla kaynıyor. Sürü halinde doluşmuşlar bahçelere filan. Öbek öbek geziniyorlar. Kovalayayım gitsinler dedim ama öyle üç beş tane değil ki, sürüsüne bereket. Meğer bizim Patron kendine tapınsınlar diye yaratmış hepsini. Adları “melek”. Asap bozucu, sinir yaratıklar. Işıktan yaratılmışlar. Pırıl pırıl, gözümü alıyorlar. “Niye yarattın ki bunları, ne güzel ikimiz takılıyorduk sakin sakin” dedim, beni azarladı. Ondan iyi mi bilecek mişim? iyi tamam senden iyi bilmiyoruz da bu kadar fazla yaratmanın ne alemi var ama di mi?
5.
Hiç huzurum kalmadı Cennette. Kafamı nereye çevirsem melek sürüsü var. Üstlerine basmamak için zıplaya zıplaya dolaşmak zorunda kalıyorum. Meleklerin işi gücü Patron’a tapınmak, bir kısmı yerlere kapanmış vaziyette, kimi çömelmiş, kimi iki büklüm eğilmiş duruyorlar. Öyle “kısım” dediysem az buz değiller ha, ellişer bin, yüzer bin. Bu ne hırstır kardeşim, yarat üç beş tane bir kenarda takılsınlar, secde mi ediyorlar, rüku mu, ne yapıyorlarsa yapsınlar. Ellibin tane nooluyor anlamadık ki. Bir şey söyleyince de bozuluyor. 4 tane de şef yaratmış. Başmelek oluyorlarmış kendileri. Onlar sürekli Patron’un etrafında dolanıp duruyorlar. Arkadaşlarla biraz konuşayım dedim ama pek burunlarından kıl aldırmıyorlar beyzadeler.”Şu melekleri toplayın bir tarafa da ayak altında dolaşmasınlar” filan dedim. Mırın kırın ettiler, gerginlik oldu. Pek hazzetmedim heriflerden. içlerinden bi tek Azrail’i sevdim, fena çocuk değil, hoşsohbeti var biraz.
6.
Patron’la ile aram iyice limoni olmaya başladı. Bi afra bi tafra. Tamam yarattıysan yarattın, ben mi yalvardım sanki yarat diye? Hem baştan biliyosun madem herşeyin böyle olacağını ne bozuk atıyorsun. Ne yapsak fırça yiyoruz. Bu gün bahçede bir ağaca yaslanıp uyuyakalmışım, ağaç tutuştu. Çok fena azar işittim. Tuğba ağacıymış, çok değerliymiş, bilmem neymiş. Hem ateşten yaratıyon, hem de bi ağacı yaktık diye bağırıp çağırıyon. Dün de kevser ırmağına girdim, biraz yüzeyim neşemi bulayım diye, bir sürü surat yaptı. Ben girince suyu kaynamış, o sıcak sevmiyormuş kevserini. Zaten akşama kadar kevserle kafa çekip acayip acayip şeyler yaratıyor, başka bi numara yok. Hadi, saygıda yine kusur etmiyoruz ama olmaz ki canım böyle de.
7.
Bizim Patron kafayı tapınma olayı ile bozdu. illa herşey kendine tapınacak. Bu nasıl bir egodur anlamadım ki ben. Kendisini her gördüğümüzde yerlere kapanmamızı istiyor. Uzaktan görünce yolumu değiştirmeye başladım artık. Günde elli kere yat kalk yat kalk, bıktım yahu. Zaten bir sürü meleğin var sürekli yalakalık yapan, benden ne istiyorsun. Bırak da huzur içinde varolayım şurada kendi halimde. Melekleri yarattığı yetmedi, bu gün de bütün gün kumlardan yeni birşeyler yaratmayla uğraştı. Yine bir icat çıkaracak ama hadi bakalım.
8.
Sonunda olacağı buydu. ipler koptu bu gün. Patron’la fecii kapıştık. Kumla çamurla oynarken kendine benzeyen bir tipçik yaratmış. Bi telaş herkesi huzuruna çağırdı, yeni oyuncağı ile tanıştırdı. Adı “Adem” miş. iyi, güzel, güle güle kullan filan dedik. Sonra bizimki tutturmasın mı “Bunun önünde secdeye varın” diye. Haydaaa. Melekler her zamanki yalakalıkları ile hemen yattılar yere. Ben yatmadım. Niye yatayım yahu. Hadi seni görünce, uğraştın, yarattın, ettin diye hürmetimizden secde ediyoruz, ama bu çamurdan ucubenin önünde niye secde edeyim. Tutturdu illa secdeye yatacan. Bi de bir şeye takınca takıyor ha. Yatarsın yatmazsın derken tepem attı, inceldiği yerden kopsun anasını satayım dedim, iyicene diklendim, O da “defol git o zaman, bi daha da gelme bu mekana” dedi. Duranda kabahat. Bavulumu topluyorum şimdi, ama gitmeden önce iki çift lafım olacak.
9.
Cennetin dışındaki ilk günüm bu gün. Çok sinirliyim çook. Cennetten kovulduğum için zerre kadar pişman değilim, ama o lavuğun önünde secde ettirmeye kalktı ya beni, işte o çok koydu. Bunun intikamını çok fena alıcam ama ben. Kendine de söyledim zaten gitmeden. “Sen bu arkadaşı sana tapınsın diye yarattın ama çok beklersin. Herifin gözlere baksana fel fecir okuyor, ilk fırsatta sana madik atar, şirk koşar, küfre düşer bu deyyuz” dedim.
“Nerden biliyosun” dedi, “bizim de bi bildiğimiz var herhalde, her şeyi bi tek sen biliyosun sanki” diye cevap verdim. Çok kızdı.
Elbette herşeyi bi tek o biliyormuş, ben ne anlarmışım, bu çamurdan yaratık şöyle üstünmüş, böyle süpermiş, kendisine saygıda gram terbiyesizliği olmazmış falan filan.
“Var mısın bahse” dedim, atladı hemen seninki. iddiaya girdik. Ben kazanırsam eşyalarını toplayıp cenneti komple bana bırakacak. O kazanırsa beni cehenneme atacakmış. Hehehe, o sinirle beni ateşten yarattığını unuttu zahir. Cehennem benim için tatil köyü gibi bir yer. Zaten cenneti o gıcık meleklerle doldurduğundan beri vaktimin çoğunu orda geçiriyordum. iddiayı kazansam da kaybetsem de sonunda kazanan ben olacağım yani.
Bahsin konusu da şu; kıyamet gününe kadar o çamurdan mendeburu Patron’un aleyhine kumpasa getirecem. Getiremezsek mağlubuz. Ama ben kazanacam, alıcam cenneti elinden. ilk işim de sinir bozucu melek ordusunu komple kapı dışarı etmek olacak. Bir tek Azrail’e kıyak geçerim. isterse kalır o.
10.
Bu gün bütün gün cehennemde ense yaptım. Akşam üzeri Azrail Patron’a çaktırmadan sıvışmış, ziyaretime geldi. Eksik olmasın, tek yakınlık gösteren o kaldı bana bu mekanda. Taze Cennet havadislerini getirdi. Patron o yaratıktan bi tane daha yapmış. Değişik bir versiyonmuş bu da. Adını “Havva” koymuş. ikisine birden genel olarak “insan” diyormuş.
11.
Bu insanları cennetten çıkarmanın bir yolunu bulmalı. Orada oldukları sürece elimden bişey gelmez, çuvallar bahsi kaybederiz. Şunların yanına sokulmayı bir becerebilsem biliyorum ben yapacağımı ama Patron cennetin güvenliğini arttırmış ben girmiyeyim diye. Kapıda bir sürü nöbetçi melek dineliyor, başlarına da Cebrail’i dikmiş, kuş uçurtmuyorlar içeri. Ateşten yaratılmanın da bu dezavantajı var, sürekli parlıyoruz, kamufle olup girmek mümkün değil. Kılık değiştirip sızmayı denesem mi acaba?
12.
O kadar mutluyum ki anlatamam, sevincimi tarif edecek kelimeler bulmakta zorlanıyorum. Üç beş başarısız denemeden sonra nihayet yılan kılığına girip içeri sızmayı başardım. Bir süre çaktırmadan Adem’le Havva’yı seyrettim. Adem sinir bir tip, kolay kolay oyuna gelecek gibi değil, ama zayıf bi yanı var; Havva ne derse onu yapıyor. Havva’nın aklıysa bir karış havada. Onun üzerine yoğunlaştım. Bir ara baktım yasak ağaca doğru gidiyor, hemen düştüm peşine. (Bu ağaç da niye yasaktır, anlamadım gitti, her halt serbest bi bu yasak). Neyse, çıktım karşısına, fazla seremoniye girmeden direk mevzuya daldım.” Niye yemiyorsun ki bu ağacın meyvasından halbuki süper lezzetli” filan dememe kalmadı, Havva hemen bir tane koparıp attı ağzına. Bu kadar kolay olacağını hiç tahmin etmemiştim açıkcası. Meğer dünden razıymış haspam. “Git yarısını da Adem’e ver, hepsini kendin yeme, ayıp” dedim, koşa koşa gitti salak. Dedim ya, Adem, bu ne derse onu yapıyor. O da yedi. Hehehe. Patron duyunca kudurdu tabii. ikisini de kapı dışarı etti. Dünya diye bir mekan var, oraya şutlandılar. Bu arada ben de kıçıma sıkı bir tekme yedim ama değer doğrusu. Bundan sonra işim çok kolay olacak çok. iddiayı şimdiden kazandım sayılır.
13.
Adem’le Havva, Dünya’ya iner inmez hiç zaman kaybetmeden üremeye başladılar. Kendilerine benzeyen iki tane daha insan peydahladılar. Birinin adı Habil, öbürününki Kabil. insan yavruları ufak geliyor önce ama hemen büyüyorlar. Adem’le Havva’ya deşifre olduk, yaklaşamıyoruz artık ama Habil’le Kabil henüz beni tanımıyor, kolay lokma olacaklar.
14.
Eveet, dakika bir gol bir...
Bu bizim Habil ile Kabil biraz büyüyür büyümez hemen Patron’a yaranma çalışmalarına başladılar. Cennet’e geri döneceklerini sanıyorlar akıllarınca. Bi yaltaklanmalar, adaklar adamalar, akıllara ziyan hareketler filan. Geçen gün, Habil adak olarak koyun kesmiş, öbürü de buğdayla meyve hazırlamış, güzelce paketlemiş. Ama Patron Kabil’in adağını beğenmemiş. “Naapiyim meyveyi ben, cennet meyve dolu zaten, çoğunu yemiyorum bile ağaçta çürüyorlar, buğday da çiğ çiğ bi halta benzemez, öğütmekle un yapmakla filan da uğraşamam” diye ağız bükmüş. Koyunu almış, “ooo, nefis mangallık et” demiş, Habil’e bir sürü iltifat etmiş. Bi gittim ki Kabil sıkkın sıkkın oturuyor. iki fıştaklayayım da arıza çıksın diye “Habil’i senden çok seviyor işte, sen burada kalıcaksın o gidecek cennete” dedim. Daha lafımı bitirmeden eleman yerden bir kaya parçasını kaptığı gibi kardeşinin kafasına geçirmesin mi? Höh, oha, çüş. Ben, en fazla biraderini biraz tartaklar, küfür söz söyler filan diye bekliyordum, resmen cinayet işledi bebe. Nasıl bir hırs yaptıysa artık. Hemen kalktım cennete gittim, Cebrail efendiye; “Git Patron’a söyle bahsi ben kazandım, boşaltsın cenneti” dedim. Ama Patron; “Bu sayılmaz, ben daha –başla- dememiştim, hazır değildim” filan diye bir sürü mızıdı. Neyse çok derdim değil, nasıl olsa kazanacağım aşikar artık. Bu çamur mayalı insanlarla işim fazlasıyla kolay olacak. Madem bu sayılmaz, ikinci sefere daha büyük pislik çıkartayım da görsün.
15.
Patron’un bahsi kaybetmemek için çamura yatacağı taa ilk günden belliydi.
Adem’in soyu üredikçe üredi, her yeri doldurdular. Bu arada insan’larla ilgili çok önemli birşey keşfettim, nerede çokluk var orada mutlaka bir bokluk çıkartıyorlar. Fazla uğraşmam gerekmiyor bile, bir ikisine hafiften gaz veriyorum hemen bir maraza yaratıyorlar. Çoğu zaman bana hiç gerek duymadan kendi kendilerine mükemmel işler çıkartıyorlar. Bu arada, bazılarına suni olarak üzüm suyundan nasıl kevser üretilebileceğini gösterdim. iki kadeh içtiler mi öyle bir zırvalıyorlar ki ben bile şaşıyorum yaptıkları işlere. Çok kısa bir süre içerisinde bütün kavimler yoldan çıktı. Kimini ben dürteledim biraz, ama çoğu kendi kendine pişti. Hehehe. Tam “işte şimdi başka bahane bulamaz, ben kazandım” diyordum ki, Patron bir sel yarattı dünyada, bütün elemanları boğdu. “Nuh” diye birisini seçmiş aradan sadece, bi gemi yaptırmış buna, içine bir sürü hayvan doldurtmuş çifter çifter,geri kalan herkes geberdi gitti.
Bu kadar da mızıkçılık olmaz ki canım. Gittim, çaldım kapısını, huzuruna vardım. “Nooluyor” dedim. “Bu da sayılmaz” dedi.” Ne demek yahu sayılmaz, bal gibi ben kazandım işte, hem niye boğdun adamları?” diye sorudum. Baştan başlayacakmışız. Onun hakkı üçmüş, üçüncü maçı da alırsam ancak kazandım sayılırmış. Ohooo, var mı öyle iddianın ortasında kuralları baştan yazmak. Neyse, terbiyemi bozmayayım diye birşey demedim. iki kere kazanan üçüncüyü de kazanır nasıl olsa. “Sen ufaktan ufaktan bavulunu toplamaya başlasan iyi olur” dedim sadece. Cennetten çıkarken şööyle alıcı gözle bir baktım, kendime güzel bir yer beğendim, villa yaptırıcam tapuyu alınca. Ben gittikten sonra arkamdan bir sürü konuşmuş, yok lanetlenmişim, yok rezil mişim, anca cehennemin dibine gidermiş falan filan. Görecez bakalım kim nereye gidiyor.
16.
Bir süredir bekliyordum Nuh efendinin kavmi çoğalsın diye. Çokluk-bokluk teorim bir kere daha ispatlandı. Eleman sayısı artar artmaz arıza yaratmaya başladılar dünyada. Bir de pek alıklar. Hemen unutuyorlar herşeyi. Bu gün bir baktım, ottan tezekten tuhaf tuhaf heykeller yapmışlar onlara tapınıyorlar. Güzeel. Yorulmadan üçüncü raundu da alıcaz anlaşılan. Keyfim pek bir yerinde.
17.
Bizim Patron bu sefer yenilgiye uğramamaya azimli anlaşılan. Bu mankafa insanlar hemencecik unutuyorlar diye, her bişeyi yazıp göndermeye başladı. Musa diye birine 15 maddelik birşey yazmış vermiş. Ama şapşal, yazılı tabletlerden birini düşürüp kırınca 10 madde kalmış geriye. Patron da kızıp bi kitap göndermiş ki akıllara zarar. Ben diyeyim 300 sayfa, sen de 500. Tuğla gibi. Tabii insanoğlu o kadar kalın kitabı okumaya üşendiği için yine kafalarına göre davranmaya başladılar. Ben de biraz destek attım. Altından bir buzağı yaptırttım, bu daha güzel buna tapının dedim, hemen inandı andavallılar. işler aleyhine dönünce Patron durur mu, baktı bahis gümbürtüye gidiyor müdahale etti, adamların üzerlerine yıldırım filan attı, arbede çıkardı, bir sürüsünü helak etti. Elemanlar da tırstı iyice. Neyse bir süre daha bekleyelim bakalım noolacak.
18.
Musa’nın kavmini tam kıvama getirmiştim ki, isa diye birşey çıkardı bizimki ortaya. insanoğlu kolay etkileniyor diye bunu bizzat kendi yarattı koydu. Nasıl da sinir bir tip anlatamam. Suratına tokat çakıyorsun herif öbür yanağını çeviriyor. Tükürsen “yağmur mu başladı ne” diyor. O derece yani. Neyse, isa’nın yaşadığı kentteki Musa’nın adamlarını fıştakladım biraz, Vali’yi filan gaza getirdim, atsınlar içeriye bunu da sesi soluğu kesilsin diye. Bu insanoğluna da gaz vermeye gelmiyor ha. Vur deyince öldürüyorlar. Tuttular isa’yı çarmıha gerdiler. Yahu, el insaf birader, ben size çocuğu çiviyle tahtaya mı çakın dedim? Hiç acıma yok bunlarda da. Amaan, bana ne, ben sonuca bakarım. işler yine benim lehime döndü. Karmaşadan istifade, Patron’un isa’ya verdiği kitabı afırdım. Ellerinde yazılı birşey olmayınca yine sapıttı bunlar. Akıllarında kaldığı kadarıyla her önüne gelen bir kitap yazmış, seksen-yüz tane farklı versiyon çıkarmışlar ortaya, hiç biri öbürünü tutmuyor diye, sözü geçenler habire toplantı yapıp duruyorlardı. Orta bir yol bulacaklar güyya. Son toplantıda araya kaynak yaptım. “Yaradan nasıldır, kimdir, bir kişi midir, nedir” diye konuşup duruyorlardı. “Bunlardan aslında üç tane var” diye bi maval attım, “Baba-Oğul-Kutsal Ruh, kartel gibi yönetiyorlar alemi” dedim, yediler embesiller. Üçüncü gol de geliyor, az kaldı. Villa’nın planlarını çizdim bu arada, direkman Kevser ırmağından hat çekicem, musluktan akıtıcam.
19.
Çok çekişmeli gidiyoruz Patron’la. isa planını bozduk ya, bu sefer Muhammed diye birini sardı başımıza. Arap kavminden bir tüccar. Uyanığın önde gideni. Muhammed’i duyar duymaz yine cennete çıktım. Cebrail, kapıdan geçirmemek için çok uğraştı ama ben yaygara kopartıp olay çıkartınca mecburen aldı içeri. Hemen huzuruna vardım, açtım ağzımı yumdum gözümü. “Ama böyle zırt pırt peygamber göndermek olmaz” dedim. Hep o mızıklanıyor, bu sefer de ben söylendim durudum. “Kaçtır tam ben kazanıcam, bi numara yapıyorsun” diye bağırıp çağırdım. “Tamam bu son, başka Peygamber göndermiycem, kazanan galip sayılır” dedi. Hadi hayırlısı. Pek inanasım yok ya neyse, yine bir son dakika dümeni çevirir gibime geliyor. Kesin ben gittikten sonra arkamdan da konuşmuştur, lanetli, rezil vs. diye.
20.
Son kitabı benim yürüttüğümü ispiklemiş galiba birisi, bu sefer işini sağlama aldı, kitabını doğrudan Muhammed’e vahyediyor. Ama geçen gün sureleri indirirken baktım Muhammed’in aklı başka yerde, boş boş bakıyor, arkadan usulca yanaşıp ben de öbür kulağına fısıldamaya başladım. Kafası karıştı garibin, Patron’un söylediklerinin yerine benim fısladıklarımı yazdırdı kitaba. Patron sinirinden delirdi tabii duyunca. Günlerdir düzelticem diye uğraşıyor. Çorba ettiler iyicene. Hehehe.
21.
Bu Muhammed’in ümmeti şimdiye kadar gördüklerimin arasında en arıza olanlar çıktı. Önceleri elde kılıç, önlerine geleni kesip biçiyorlardı, sonra gelişen teknolojiden faydalanmaya başladılar, şimdilerde paso sağı solu patlatıyorlar. Zaten topraklarında petrol bulup çıkarttılar, bitleri de kanlandı. Para gani, elleri her tarafa uzanıyor. Ben hiç karışmadım yeminlen. Ne ettilerse bir başlarına ettiler, dünyanın da içine ettiler bu arada.
22.
Artık galibiyetim inkar edilemez şekilde son derece net bir hale gelince, çıktım dayandım bunun kapısına. Bir şey söylemesine fırsat bırakmadan aldım sazı elime. “Bu da mı gol değil, ha söyle, bu da mı gol değil” dedim. “Üç dedin, 3-0 yaptık olayı daha mızıkçılık yapma, boşalt cennetimi, ben kazandım” dedim. Öyle değil de şöyle de, böyle de diye lafı evirdi çevirdi, en sonunda kabul etmek zorunda kaldı. “iyi be tamam, sen kazandın” dedi. israfil’e birşeyler söyledi. Eleman elinde gezdirip durduğu düdüğe bi üfledi, dünya sizlere ömür. Ben de o tuhaf düdük (sur mu ne) ne işe yarıyor acaba diyordum. Meğer bunun içinmiş. Herşey baştan planlı yani.
Neyse, dünya bir anda toz bulutuna dönüşünce nalları diken bütün insanoğlu mahşer yerine birikti. Akılları sıra cennete girecekler, ama bizim Patron’da numara biter mi hiç? Cennetin kapısına giden yola bir köprü yapmış ki bu kadar olur. Kıldan ince, kılıçtan keskin. Oha dedim. Geçmeye kalkan ya kayıp düşüyor, ya ikiye biçilip cehennemin dibini boyluyor. Bazısı kurban diye kestiği koçların üzerine binip geçmeye çalıştı ama nafile, geçebilen olmadı. Herkesi tıktı cehenneme. Sonra bana dönüp; “Seni de başlarına genel müdür yaptım, git orda ne halin varsa gör” dedi. Hoppalaa, buyur burdan yak. Biliyordum ama ben yine bir son dakika çelmesi yiyeceğimi. “Hani cenneti verecektin” diye karşı çıktım, “Burasının bakımı çok zor, bir başına çekip çeviremezsin, eline yüzüne bulaştırır helak edersin canım bahçeyi, bakabileceğini bilsem vereyim ama yapamazsın” dedi. Diklenecek oldum, üzerime yürüdü, hadise çıkmasın diye uzadım. “iyi aman, al cennet senin olsun, çok meraklıydım sanki, iddiayı ben kazandım ya o bana yeter” dedim. Çıktım gittim. Şimdi cehennemde sabahtan akşama kadar insanoğluna işkence edip duruyorum. Bizimki nasıl olsa yine rahat duramaz, bir tuhaflık yaratır. Bu işin rövanşını da yaparız elbet. O villayı bir gün mutlaka yaptıracağım, musluklarından kevser akacak.

geç gelen edit: alıntıdır.
aziz Augustinius'in tarihi üzerine kurduğu çatışmadır.

(bkz: teokratik tarih felsefesi)
http://www.youtube.com/watch?v=6uuOMgXz_BY
kendi yarattığı hiçbir şey yaratıcının karşısına rakip olarak çıkamaz.
mortal combat 10 da çıkacağı söylenen iki karakterin karşılaşmasıdır.
şeytan daha cool'dur.

not: şaka yapıyorum. öldürmezseniz sevinirim.
psikopat vs mağdur gibidir.

Allah psikopattır. Kendi yarattığı insanları, kaderlerini yaşadılar diye yakar. Kendisine tapılmasından zevk alır. Tapmayanı yine yakar.

Şeytan hakkında elde edilebilecek tek bilgiler ise, yine allah'ın yazdığı kitaplardır ki çok kötü tabir edilmektedir. Kimse düşmanını övmez değil mi?

Şeytan mağdurdur. Çünkü insanlar allahın emirlerini sürekli ve sürekli çiğnemelerine rağmen hiç kimse sonsuza dek cehennemde yanmayacak, cennete gidecektir. Allahın "secde edin" emrine günde 5 kere karşı gelirler. Oysa ki şeytan bu emre sadece 1 kere karşı gelmesine rağmen sonsuza dek yanmaya, azabın en büyüğünü çekmeye mahkum edilmiştir. Bu yüzden mağdurdur.
şeytan sadece 2 insanın ölümünden sorumlu iken allah uğruna milyonlar ölmüştür. *
(bkz: Ahirette göte girecek başlıklar) haddinizi aşıyorsunuz ama. biz ateistlere orospu çocuğu diyor muyuz? demiyoruz. oysa gerçek bu. annelerine bir sözüm yoktur ama çocuklar böyle. peki bu gerçeği niye söylemiyoruz? çünkü orospu çocukluğu da olsa her fikre saygımız var!
Başlığı açana Salak mısın sorusunu sorduracak başlık.
Kıyamet kopana kadar ( ! ) şeytanın kazanacağı müsabakadır. Zira allah kendi yarattığı şeytanla ne zamandan beri savaşıyor ve bir sonuç elde edemedi maalesef. Umarım allah alır.

(bkz: Allah süpermiş lağğğn !!!!)
şeytanın avukatı filminde şeytanın insana bürünmüş hali John Milton şöyle der: “Sana tanrı hakkında bir iki sır vereyim. Tanrı seyretmeyi sever. O bir oyunbazdır. Bir düşünsene, insana içgüdüler verir sana bu olağanüstü yetiyi verir, sonra ne yapar dersin? Sırf kendi eğlencesi için, kendi özel kozmik komedi filmi için tam zıttı kurallar koyar. Gelmiş geçmiş en büyük ahmak. Bak, ama dokunma. Dokun, ama tatma. Tat, ama yutma. Ve sen sekip dururken, o ne yapar? Hasta, kahrolası kıçıyla güler! Hasisin tekidir! sadisttir! görevi başında bulunmayan bir derebeyidir! buna tapmak mı? asla! ”
şeytan, babasına isyan eden çocuk durumundadır babasının otaritesini tanımayan.
islam inancına aykırı olan karşılaştırmadır.
islam'a göre şeytan yaratılmıştır; ezeli olamaz.
ezeli ve (kendinden) ebedi olan bir tek allah'tır.
evrende bir güç mücadelesi yoktur. havl de kuvvet de allah'ındır.
şeytanı her türlü öperler yani.
amma ve lakin, hristiyan mitolojisinde bu karşılaştırmaya uygun düşen bir anlayış vardır; evrende iyiler ve kötüler mücadele halindedir ve bu mücadelede şeytan ki kendine ait güçleri olan bir aktördür, kötüler takımının kaptanıdır.
islam'da ise şeytan sadece ve sadece kötülüğü salıklayan, bunları güzel gösteren bir vesvesecidir.
şeytan allah'a kafa tuttuğu halde hayattadır. demek ki korkacak bir şey yok.
ilk komünisttir şeytan. Ulan demiş, bu zibidi insanoğlunun benden ne üstünlüğü var. Kabullenmemiş, isyan etmiş. Allahsa bilindiği gibi ilk kapitalist, ilk patron.
güncel Önemli Başlıklar