bugün

babacan tarafından iletişim eksikliği olarak yorumlanıp, üzerinde durulmamış olaydır. iletişim eksikliği ise dışişlerinin, değilse protesto edip geri dönmeyen babacan'ın ayıbıdır.
işin daha da ayıp tarafı bir üst aramasından geçirilmek istenen babacan, üstünü aratmayı reddetmiş ancak çekip gitmek yerine başka bir kapıdan ülkeye giriş yapmayı tercih etmiştir.
böyle yönetime böyle muamele dedirten durum! dışarıda kimsenin umursamadığı bir hükümetin temsilcisine polisin bile posta koyduğu durum! bir zamanda aynı kişilerce abd başkanının korumaları tc bakanlarının ellerini kontrol etmişti hem de dolmabahçe sarayında. içeride vatandaşına dayılanıp aslan kesilen hükümetin başındakiler dışarıda basit bir polisten posta yiyor ve halen daha nefes alıyorlar dedirten olay.

not: birileri de halen daha anlamak istemiyor herhalde, şöyleki kimse sizi ziklemiyor beyler, işin özeti!
geçen günlerde bir ab yetkilisini saatlerce havaalanında bekletip vip salondan geçmesine izin vermeyişimize karşılık olarak yapılmış olması muhtemel bekletme. **
izmir kurtarılmıştır. mustafa kemal şehire girer. yunanlılar izmir limanına demir atmış fransız donanmasından yardım ister. fransız komutan şehrin yunanlılara geri verilmesi için bir nota yazar ve mustafa göndertir. mustafa kemalin yanıtı nettir. eğer fransız gemisi limanı bir an önce terk etmesse turk kuvvetleri bunu savas olarak algılayacaktır ve ülkedeki bütün fransızlara karşı cephe açıcaktır. bunu üzerine fransız amiral gemisiyle beraber ülkesine geri döner. yada günümüze yaklaşalım.1960lar ecevit hükümeti. abd ecevit hükümetinden afyon üretimini kısıtlayıcı önlemler almasını ister. sayın ecevit bunu bir hakaret olarak algılar ve kısıtlamaya gitmeyeceğini açıklar. abd ise eğer istekleri yerine getirilmez ise sultanahmet cami sini bombalayacaklarını soylerler. ecevitin cevabı kısa ve nettir. gelin savaşalım. ve geldik sene 2006. türk dış politikasının geldiği son nokta. bir türk hükümet yetkilisinin üstü aranıyor. ve sayın devlet bakanımız "olur böyle şeyler" diyerek son derece onursuz bir şekilde olayı sineye çekiyor.pes yani. ondan sonra neden bize vize uyguluyolar. hak ediyoruz üstadım hak ediyoruz.
beyaz saray'a giriste uniformasinin dugmeleri yuzunden metal detektorunun otmesi yuzunden aranmak istenen genelkurmay ikinci baskani orgeneral saygun'un gorusmeyi iptal edip oteline donmesi ve muhattabi ust duzey abd'li yetkilinin defalarca ozur dileyip oteline gelip orada gorusmesi ile taban tabana zit davranistir. iste bu yuzdendir ki tsk hep en guvenilir kurum cikarken tbmm ve hukumet diplerdedir. (bkz: ali bebecan)

edit: basbakanin 5 kasim'daki abd baskani ile gorusmesine orgeneral saygun'un da katilacagi aciklandi. hadi yiyorsa bir daha aramaya kalksinlar. tabii basbakani ve bakanlari arayabilriler. "delige supurmedikleri" surece sorun yok.
haysiyet denen şey iki hayvanda hiç bulunmaz:
domuz.
köpek.

keşke hükümet görevlilerimizin ekseriyeti bu konuda bu ikisiyle yarışmasalar.
"bu hükümet; içeride gerici, dışarıda verici, yakında da gidicidir epsode 2" vecizini söyleten olaydır.
gecen hafta iran'la resmi gorusmeler yapilirken hangi ulkenin disisleri bakani oldugunu unutmus bir bakandan beklenecek sekilde tepkisiz gecistirilmis saygisizliktir. ali babacan kisisel olarak bu olayi sineye cekebilir ama oraya turist olarak, kisisel isleri icin gitmiyor. oraya turkiye cumhuriyeti'nin bakani olarak gidiyor, hem de tum masraflari bizlerin vergileriyle karsilanarak. bu yuzden orada ali babacan gibi degil turkiye cumhuriyeti'nin bir bakani gibi davranmak zorundadir.

not: ali babacan iran'daki temaslari sirasinda bir gazetecinin abd'nin pkk ve pejak'a destegi ile ilgili sorusuna "abd gibi terorden basi dertte olan bir ulke terore destek vermez" diyerek bizleri dumur etmistir. basbakan bile bas bas "pkk'nin elinde abd silahi" var derken, bu soruya baska turlu politik cevap verilemez mi? abd'yi yaglayacagim diye niye kendi basbakanini, genelkurmay baskanini ve de ulkenin istihbaratini yalanci cikarirsin ki?
bana kesinlikle ama kesinlikle şu çılgın türkler kitabından bir yeri hatırlatan durumdur.

osmanlı sadrazamı tevfik paşa istanbul'da, horch marka siyah otomobiliyle giderken bir ingiliz trafik polisi tarafından durduruldu; arabanın plakası olmadığı için tutuklandı. ingiliz trafik polisi koskoca horch marka arabayı, motosikletinin arkasına takarak karakola ilerledi.

geri kalanı aynen kitaptan aktarıyorum:
gözleri hayretten büyümüş bir türk yanındakilere, "şu hale bakın yahu.." diye fısıldadı, "bir ingiliz askeri, koca osmanlı sadrazamını tutukladı götürüyor, o da kuzu kuzu gidiyor. ölmüş bu devlet." yere tükürdü.

copy-paste değil el emeği.

yani demem o ki, dış işler bizi ciddiye almıyorlar.. türkiye daha ne kadar yumuşak tavırla gidecek bilmiyorum. yumuşaklık göstere göstere türk lokumuna döndük. duruşumuzu daha da ciddileştirip akılcı hamleler yapmazsak halimiz nice olacak...

atatürk; "beni aşın" demiştir.
oysa biz gittikçe geriye gidiyoruz. allah sonumuzu hayretsin.
tanzanya devlet sarayına bile zorla alınan hükümetin şaşırılmaması gereken bir vukuatıdır efenim.
(bkz: akp militanlarının gözüne sokulası başlıklar)
bunu diyen zübükler israil ile daha yeni yaşanan alçak koltuk krizini ve türkiye'nin tepkisini hatırlamalıdır. demek ki gerçekten basit bir iletişim eksikliğinden kaynaklanıyordu ki üzerinde durulmadı, saçmalamaya lüzum yok. türkiye asla bu kadar güçlü olmamıştı dış politikada, taa atütürk zamanından beri.