bugün

ikiye ayrılabilir. görünürde akademisyen olmak ve gerçekten akademisyen olmak. bugün üniversitelerde görünürde akademisyenler çoğunluktadır ve akademisyen olma yolundaki gençler de onlardan nasıl akademisyen olunmaz kısmını öğrenip kendi çabaları ile gerçek akademisyen olmak için çırpınmaktadır. rekabet ve çıkar denilen sinsi ve tehlikeli durumlar üniversitelere de hakim oldu. bu durumda akademisyen denilen kişilerin sorunsallarının ne olduğuna bakmak lazım. hala bulundukları topluluğu ve toplumu dönüştürme çabaları var mı? yoksa kendileri çalıp kendileri oynayan kişiler olmayı yani kolay olanı mı seçiyorlar. akademisyenlik kendini odana kapatıp çalışmaktan ya da ders anlatıp çıkmaktan çok daha fazlasıdır. bencillikten ve kişisel zaaflardan tamamen arınmayı gerektirir. kalemini yeri gelince silah gibi kullanmayı gerektirir; elini taşın altına koymayı gerektirir. yoktan var edebilmeyi, var olanı dönüştürebilmeyi gerektirir. yaşadığı dünyaya karşı kendini sorumlu hisseden insanların yürümesi gereken bir yoldur akademisyenlik. böyle dertleri olmayan insanlar üniversitede olmak yerine gidip ticaretle falan uğraşmayı seçselerdi bugün üniversitelerimiz eminim daha iyi bir durumda olurdu.
saçı başı odası dağınık, sürekli kafası karışık, evde bi ton çamaşır bulaşık, bazıları kendileri ile barışık, bolca çay kahve içmeye alışık, odasının manzarası iyiyse uzaklara bakar dalışık dalışık.
Güzel slayt okularlar.
Vay arkadas.
Oyle olmeyiz, fuze atin.

Bir meslek grubu.
Lisansta olunmak istenen fakat yuksek ve doktora asamasinin tez donemlerinde laboratuvarda sabahladiginiz gunler arttikca, cikmayan deneyler psikolojinizi bozdukca "yemisim akademiyi" deyip ege'ye bileklik satmaya gitmek icin vazgecilen kutsal meslek alani.
Su tez bitsin baglasalar durmam.
çoğu temelsiz bir özgüvene sahiptir. öğrencileri ellerindeki güçle korkutmayı bir halt sanırlar. çok küçük bir kısmı iyi insandır. onları da teleskopla görebilirsiniz. belki...
Yard doç olayım ondan sonra ful yatıcam sikmişim kariyeri.
Genel olarak sadece sınavlar hakkında soru sormak için mail attığımız kişilerdir. sınavlarda gözetmenlik yaparak kendilerini gösterme şansı bulurlar. Genelde artistlik hareketleriyle tanınırlar.
türkiyedekilerin yabancı dil bilmesine, herhangi bir araştırma yapmasına da gerek yoktur. bir çoğu ilkokul fen öğretmeni tadındadır. bırakın başka alanları, kendi alanında bile yeterli bilgiye sahip değildir. ülkemizin en önemli eğitimsel sorunudur.

not : işlerini iyi yapan hocalarımızı tenzih ederim.
Olmak isteyip olamadığım meslek, neden mi? Çünkü lisede olmak istemediğim bir alan seçtim, sonra mesleğini asla istemediğim bir üniversite, sonra o üniversitenin devamı olan nefret ettiğim ikinci bir üniversite. Hala bitmedi, bitirirsem sevemediğim bölümün sevilmeyen hocası olmak istemediğim için bu meslek içimde hep bir ukte olarak kalacak, okuyamadığım ama okuduğum bölümden daha fazla akademik bilgiye sahip olduğum psikoloji de öyle. Hayat.
Yürüyen ego topluluğu amk.

Siz kimsiniz ulan! Madem akademisyensin ölümsüzlüğü bulsana! Ya da neden uçamıyoruz bunu icad etsene ulan!

Bir ara birine kafa attım, dayanamadım aq.
üniversite eğitim görevlisi.

eski kız arkadaşım akademisyendi, fetö'den açığa alınmıştı ama alakası yoktu tabi.
Çoğu vizyonsuzdur. Hiçbir sey katmazlar.
Bütün bir yılı kahve içip kahrolası sandviçler yiyerek geçiren ucube sürüsü.
Çoğunlukla asistanlığını yaptığı hocalarını taklit ederler, özgün değillerdir.

Kareli gömlek, süveter ve keten pantolon giyerler.

Asistanlığa ilk başladıklarında abi, abla denmesini sorun etmezler ama ikinci aydan itibaren hocam demezsen senle muhatap olmazlar.

Odaları ve masaları varsa ingilizce yayın doludur.

Edit: akademisyenim.