bugün

http://www.kadiriyolu.com sitesinden yayın yapan tarikat
Abdülkadir Geylani ( kadiri tarikatı ) Silsilesi:

HAYY C.C.
AZRAIL A.S. ISRAFIL A.S. MIKAIL A.S. CEBRAIL A.S
HZ. AHMED MAHMUD MUHAMMED MUSTAFA S.A.V.
HZ. EBUBEKIR R.A.
HZ. OMER R.A.
HZ. OSMAN R.A.
HZ. ALI K.V.
HZ. HASAN R.A.
HZ. HUSEYIN R.A.
HZ. VEYSEL KARANI R.A.
HZ. HASAN-I BASRI R.A.
HZ. HABIB-I ACEMI K.S.
HZ. DAVUD-I TAI K.S.
HZ. MARUF-I KERHI K.S.
HZ. SIRR-I SEKATI K.S.
HZ. CUNEYD-I BAGDADI K.S.
HZ. SEYH SIBLI K.S.
HZ. ABDULVAHID BIN ABDULAZIZ K.S.
HZ. SEYH EB-UL HASAN K.S.
HZ. ALIYUL MAHRUSI K.S.
HZ. ABDULKADIR GEYLANI K.S.
HZ. ARABI MUHIDDINI K.S.
HZ. SEYYID-I SEMSEDDIN-I MUHAMMED K.S.
HZ. SEYH HUSAMEDDIN KS.
HZ. SEYH SEHABEDDIN K.S.
HZ. SEYH HUSEYIN HAMAVIF K.S.
HZ. HACI BAYRAMI VELI K.S.
HZ. SEYH ESREFOGLU RUMI K.S.
HZ. SEYH HACI KAZAN KAYA BABA K.S.
HZ. SEYH BABA KURDISTANI K.S.
HZ. SEYYIT MUHAMMED K.S.
HZ. SEYH SEYYIT-I HALIL K.S.
HZ. HACI HASAN BABA K.S.
HZ. SABAN BABA K.S.
HZ. RICALI DURSUN BABA K.S.
HZ. ILHAMI HACI HASAN BABA K.S.
sultan-ul evliya lakabı ile bilinen büyük islam alimi. iran'ın geylan * şehrinde doğup, bağdat'ta vefat etmiştir. ayrıntılı bilgi için;

http://tr.wikipedia.org/w...3%A2dir_Geyl%C3%A2n%C3%AE
gavsu'l azam olarak da bilinir.
unutulmaya yüz tutmuş hanefi mezhebi unutulmasın diye şafii mezhebinden hanefi mezhebine geçmiştir. işin ilginç yanı daha sonra müslüman olan milletlerin (türkler, orta asya milletleri ve hintliler) hanefi olmasıyla şimdiki islam dünyasının yaklaşık yarısını oluşturan mezhep hanefiliktir.
Abdülkadir Geylani K.S. Hanbeli mezhebindendi.
dünya, kim tarafından aranıyor ve seviliyorsa
onun padişahı olur. kim de dünyayı terk eder
ve horlarsa, dünya onun hizmetçisi olur. dünya
hem talep eden, hem de talep edilen, aranandır.
kim dünyayı talep ederse, dünya onu reddeder.
kim dünyayı reddederse, dünya onun peşinden gider.
dünya, ahirete giderken yol üzerindeki bir köprüdür.
bu köprüden geçiniz ama orada sürekli kalacakmış
gibi davranmayınız. köprüler üzerine saraylar inşa
etmek pek de akıl karı değildir. dünyadan seni
ahirete ulaştıracak kadarını al, ahiretten seni men
edecek olan tarafını bırak.

abdulkadir geylani (k.s)
(bkz: hamriyye)
öyle sözleri vardır ki insanı kendine getirir.

--spoiler--
Yakında ölüler olacaksınız. Size ağlayacaklar. Onlar ağlamaya başlamadan siz göz yaşlarınızı akıtınız. Sizin bir yığın hatalarınız var. O hataların sonu nereye kadar uzar, bilinmez. Kalpleriniz, dünya sevgisi ile hasta. Dünya hırsı gönlünüzü sarmış. Dünyadan, kalbinizi beri alın ve temizleyin. Dünyayı bırakın, Hakk'a yönelin.

Dinin selâmeti sermayedir. iyi işler de onun kârıdır. Sizi azdıracak şeyi aramayınız. Size yeten ne ise onu bulunuz. Aklı başında olan dünyalık işlerde ferahlanacak şey bulamaz. Helâl yoldan gelenin hesabı vardır; haram olanın ise cezası olur. Sizin çoğunuz hesap vermeyi ve ceza çekmeyi unuttu.
--spoiler--
şiilerin sevmediği peygamber torunlarından biri. gerçi hangisini seviyorlardı ki ?

vehhabileri çatlatmak gibi olmasın ama "yetiş ya gavsı geylani" dendiğinde, kendi silsilesine tabi olmayanların bile, işlerinin hayırlısıyla hallolmasına vesle olmaktadır, kerameti devam etmektedir. imam ı rabbani de de aynı keramet vardır. hülasa tasarruf sahibi allah dostlarından biridir. allah onların maneviyatını başımızdan eksik etmesin. allah evliyaullah tan razı olsun. her birini seviyoruz onların.
kendisi şafii iken, hanbeliliğe geçerek hanbeliliğin unutulmasını engellemiştir.(yukarıda ki entrylerden birinde ki bilgi yanlış. hanefiliğe geçmemiştir.)

sufi velayeti noktasında sahabe neslinden sonra en ileride olduğu kabul edilir. diğer tarikler, bu noktada hazretin üstünlüğünü teyit ederler.

eserlerinden çok manevi tasarrufları ön plandadır. vaizdir.

ekolünden gelen en önemli talabesi muhyiddin ibn arabidir.

osmanlı döneminde avamda en yaygın görülen tarik kadiri idi. bu nedenle anadolu kadiri babalarının türbeleri ile doludur.

imam ı azam gibi fevkalade zengin bir zat olduğu halde ilme yönelmiştir.

fıkıhta imam ı azam ne ise, tasavvufta abdülkadir geylani o dur.
Sen Allah’a hakkıyla şükrettiğin zaman,

Allah da sana teşekkür etmelerini ve seni sevmelerini diğer insanların kalbine ve diline ilham eder.

işte o zaman, şeytana ve avanelerine sana tahakküm edecekleri bir yol kalmaz..

Abdülkadir Geylani (k.s)
"dunyaya ihtiyacin kadar baglan! kalpten sevme; nasibin neyse gelir, uzulme! "
zamanında kurtlar vadisi ırak filminde böyle bir zikirle anılmıştı.
http://www.youtube.com/watch?v=2OskgRP_z0Y
hem seyid hem şeriftir. ne kadar evliya biliyorsun ya kardeşim hepsinin piridir. nasıl bir zat ben de anlamadım. hayatını okuyup da içlenmemek. kendine sövmemek elde değildir. ''arkdaşların seni kendi menfaati için ister. Allah ise seni senin için ister.'', ''arif hem dünyada hem ahirette yabancıdır.''
hikayesi olan kişi.

--spoiler--
Uzak diyarlarda küçücük bir köyde fakir bir anne ile oğlu yaşardı. Oğlanın adı Abdülkadir'di. Köyde doğru sözlülüğü, zekiliğiyle tanınan.
Abdülkadir'i herkes çok severdi.

Abdülkadir, okula gitmek istiyordu. Ancak köyde okul yoktu. Bu yüzden Abdülkadir uzak şehirlerdeki okullardan birine gitmeyi hayal ediyordu. Bağdat şehrinde çok bilgili hocaların olduğunu duymuştu. Bağdat'a gitmek için annesinden izin istedi.
Annesi çok istediğini anlayınca oğlunun gitmesine izin verdi.
Abdüikadir yola çıkarken annesi, zor zamanlar için ayırdığı kırk altını bir keseye koyarak Abdülkadir'in ceketinin içine dikti. Sonra da oğlunun gözlerinin içine bakarak şöyle dedi:
- Canım evladım! Abdül-kadir'im. Yolun acık olsun...
Sana son olarak nasihatim şudur: Ne olursa olsun hiçbir zaman yalan söyleme! Doğruluktan asla ayrılma. Unutma; Allah, her zaman ve her yerde doğru olanların yardımcısıdır."
O zamanlarda insanlar bir yerden başka bir yere deve kervanlarıyla giderlerdi.Abdülkadir de Bağdat'a gitmek üzere olan bir kervana katılarak yola çıktı. Biraz ilerlemişlerdi ki kervandaki insanlar korku ve telaşla bağrışma-ya başladılar. Çünkü eşkıyalar kervanın yolunu kesmişti.
Abdülkadir, neler olduğunu anlayamadı. Yanındaki ihtiyar bir adama,

-Dede, bu adamlar kim, diye sordu.
ihtiyar,

-Evladım! Bunlara harami yahut eşkıya derler. Bunlar çalışıp para kazanmazlar. Zorla insanların mallarını, paralarını alırlar, diye açıkladı.
Eşkıyalar kervandaki sandıkların hepsine el koydular. Sonra bütün yolcuları sıraya dizdiler. Her birinin üzerlerini aramaya başladılar. Sıra Abdülkadir'e gelmişti.

Abdülkadir'in yanına gelen eşkıyalardan biri onu tepeden tırnağa süzdü. Üzerindeki eski kıyafetlere bakıp onda değerli bir şey bulunmayacağını düşündü. Yine de şaka olsun diye,
- Üzerimde sadece kırk altınım var, diye cevap verdi.
Bunun üzerine eşkıyalar hemen Abdülkadir'in üzerini aradılar ve gerçekten de altınları buldular. Abdülkadir'i tuttukları gibi, reislerinin yanına götürdüler.
Olanları ona bir bir ona anlattılar. Reis, çocuğun doğru söylemesine çok şaşırdı. Abdül kadir'e dönerek Neden yanında altın olduğunu söyledin, diye sordu.

Abdülkadir,
- Yalan söylersem Allah üzülür. Hem ben yola çıkarken anneme ne olursa olsun yalan söylemeyeceğim diye söz verdim. Çünkü Allah, doğru söyleyenlere yardım edermiş. Ben yalan söyleyip hem Allah'ı hem de annemi üzemem, dedi.

Abdulkadir'in söyledikleri reisi duygulandırmıştı.

Reis adamlarına dönüp şöyle dedi:

Ben bu yaşıma kadar insanların mallarını, paralarını çaldım. Bir gün olsun doğru söylemedim. Ey arkadaşlarım! Beni iyi dinleyin. Bugüne kadar çok kötülük işledik. Ben şimdi yaptığım bütün kötü işler için Allah'tan özür diliyorum. Bundan sonra hiçbir zaman kötülük yapmayacağım. Gelin siz de benim gibi tevbe edin.

Reislerini dinleyen diğer eşkıyalar da yaptıklarına pişman olup bir bir tevbe ettiler. Abdülkadir'in ellerine sarılarak,
- Senin sayende bu kötü işlerden vazgeçtik. Artık bizler iyi insan olacağız, dediler. Zorla aldıkları eşyaları sahiplerine geri verdiler. O günden sonra doğru, dürüst insanlar olarak yaşamlarını sürdürdüler.
Küçük Abdülkadir ise Bağdat'a gidip istediği okullarda okudu. Hocalardan dersler aldı. Büyüyünce çok sevilen bir âlim oldu. Birçok öğrenci yetiştirdi. Abdülkadir Geylani adıyla anıldı...
--spoiler--
rivayete göre kendisi 2 metre boyunda ve 36 kiloda imiş. yani tıbben yaşaması imkansız... yani sünnetullah'a tamamen aykırı bir yaşam formu. yani allah'a hakaret.
bir de kendisinin meşhur tavuk hikayesi vardır, tavuğa ''kum biiznillah'' yani allah'ın izni ile kalk der ve pişmiş tavuk ayaklanır, ölüleri diriltir, onlara cehennemi gösterir, zikre başlamadan mescidde uçar kaçar... daha binlerce allah'a hakaret içeren mitolojik hikaye. tabi ki kendisi bunlardan ne kadar teberri henüz araştırmadım. tabi Sırrü'l Esrar az da olsa fikir verse de Futuhu'l Gayb adlı eseri mükemmel fıkhi çözümlemeler, sosyal tespitler içeren bir kitap. ama bu kadar zırva nasıl oldu da geylani'ye nispet edildi? onun cevabı ise hiç zor değil, eğer ki islam tarihinde yolunuz basra, kufe, bağdat, şam gibi yerlere düşmüş ise, üzerinize kondurulan mitolojik hikayenin haddi hesabı olmayacaktır. nitekim kendisi bağdat'ta yaşayıp orada öldü.

ya gavs deyip abdülkadir geylani'den ve ya vs. birinden yardım dilemek, minnet istemek çok açık ve net bir şekilde şirktir ve tevili yoktur. televizyonlara çıkıp binlerce milyonlarca insanı ardından sürükleyen insanların kafa sayılarının çokluğu onları haklı kılmıyor, çünkü mekke'de müşrikler de peygamberden sayıca üstünlerdi. ya gavs deyip halen daha abdülkadir geylani'nin kendisine yardım edeceğini sananlara ahkaf suresi 5. ayetini öneriyorum,

--spoiler--
Allâh'ı bırakıp da kıyâmet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kimdir? Oysa onlar, bunların yalvardıklarından habersizdirler.
--spoiler--

ayetin son cümlesi ne diyor? oysa onlar yani geylani; bunların tapınmalarından, çağırmalarından habersizdirler. geylani hepinizden habersiz, herkesten habersiz...
ya ali demeyin; çünkü habersiz,
ya huseyn demeyin çünkü o da habersiz;
hele ki ya muhammed demeyin, o da duyamaz sizi.
bu kur'an'i bilinci lütfen ama lütfen önce kendinize, sonra ailenize ve çevrenize taşıyın. size bunları savununca vahabi diyeceklerdir, bana çoklukla diyorlar; tevhid hassasiyetinin adını vahabilik koyanları allah'a havale ediyorum. ben falan mezhebin, falan şeyhin falan şıhın sözünü değil, bizzat allah'ın ayetini referans alarak savunuyorum bunu. çünkü kendisinden başkasını bana aracı kılan tanrı'ya inanmanın hiçbir mantığı yoktur, çünkü kur'an bununla yani aracılarla savaşmaktadır.

geylani'ye geri dönelim; kendisi ne şeriftir ne de seyyid. şu islam tarihinde kendisine şeriflik, seyyidlik yapıştırılan adamları saysak ümmetin kendisi kadar eder; bu peygamber ümmetin babası olmak için mi geldi? kendisinin seyyid olduğunu söyleyen hiç kimseye inanmayın onların hangi şartlar da ''seyyidlik'' sıfatını kendine yapıştırdıklarını da kendi başlığında anlatacağım.

eğer ki bu kadar saçmalık, bu kadar şirk unsuru bizzat geylani'nin kendisinden kaynaklanmıyorsa ki benim eserlerine baktığımdaki öngörüm odur; geylani ile kendisi ya gavs olarak çağrılan geylani arasında hiçbir bağ yok. ayrıca kendisi sıkı bir hanbelidir. hanbeliliğin bu şirk unsurlarına olan bakışı diğer imamlara nazaran daha katıdır. bu bir çelişki değil mi?
kendisi allah adına hizmet etmiş değerli bir islam büyüğüdür bu hakkı teslim edelim ama bu hakkı teslim ederken putlar inşa etmeyelim.
http://www.youtube.com/watch?v=Oa0QBZa247A çok iyi lan.
Kendisine olan saygı kıyamete kadar devam edecektir. Keşke o mübarek zatın yaşadığı hayatın binde birini yasayabilseydik..
aynı anda 40 iftara birden katılma yeteneğine sahipmiş ne mide var la adamda..
bu kadar da olmaz.

bir insan abdülkadir geylani'ye müşrik diyip kendini nasıl bir müslüman sıfatına koyabiliyorsa...

işte görün ortadoğu da böyle selefilerle uğraşmaktayız. hizbullah bunları güzel hoplatıyor siz de sanal medyada fırsat vermezseniz bu kan emici köpeklere, propogandaları da çöpe gitmiş olur.
anadoluda geylani ve ceylani şeklinde iki farklı isimle anılır.

kurtlar vadisi sayesinde aşinayız; (bkz: geylani zikri)
çılgın atan islam alimi.

kafalar bir hoş bir nahoş.
büyük velidir. kendisine müşrik diyenler katıksız deyyustur.
Zikir olarak bilinen ve sesli ziikrin son mudavimi olan zat. Bundan sonra sesli zikir olsn h.z ebubekir den kalma tasavvuf fikri bitmiştir. Şimdilerde Nakşibendi kısmı bunu birleştirse dahi manevi olan manaa buna denk değildir.

Şüphesiz Allah doğrusunu bilir.