bugün

theatre of tragedy'nin grupla aynı ismi taşıyan albümünden harika bir akustik şarkı. muhteşem piyano ezgisi ve yağmur ambiansı ile grubun en iyilerinden melankolik bir şarkı.

sözleri:

come in out of the rain thou sayest - but thou ne'er step'st aside;
and i am trapp'd -
a distance there is...
none, save me and the bodkin - pitter-patter on the roof:
behold! - 'tis not the rain; thence me it has to be -
i will not drink thy vintage wine, my dear;
thou hast heed'd that i am of innocence, yet thou let'st thy lass into peril
-
thou let'st me be parched;
my heart is of frailty, my pale skin is hued damask.
when thou thy tears hast hidden, "come back!", thou sayest -
there i soon am to be - but how am i to run when my bones, my heart!
thou hast me bereaft! -
but run thou sayest; i run -
and there and then i behold that a time will come when i again dead will be.
thou tell'st me to leave without delay -
i leave with my bodkin and my tears in my hands;
lo! - the shadows, the sky - descending;
so by a dint of smite i gait ere i run and melt together with dusk.
in my mind in which is this event,
but it seems as if naught is to change anyway?!
after all these years thou left'st me down in the emotional depths -
the sombre soaked velvet-drape is hung upon me,
turning my feelings away from our so ignorant world:
all the beatiful moments shared, deliberatlely push'd aside -
a distance there is...
insanı dinlendiren, dinlendirirken ruhunu alıp götüren şarkı.
her ne kadar rahatlatıcı ve melankolik bir şarkı gibi görünse de aslen gayet tırsınç bir hikayeye sahiptir.

and i am trapp'd -
a distance there is...

dizeleriyle hatunumuz resmen öldüğünü belirtmektedir(direk mort)

i will not drink thy vintage wine, my dear;
thou hast heed'd that i am of innocence, yet thou let'st thy lass into peril

dizelerinde, hatun bir şekilde ölümden sonra elemanın evine geldiğini, lakin ona kırgın olduğunu söylemektedir. zira ikinci satırdan anladığımız, eleman hatun'un masum olduğunu bildiği halde, -bir şekilde, muhtemelen halka açık bir biçimde infaz edilmiştir kızımız- kızı kurtarmamış, ölümüne göz yummuştur.

thou let'st me be parched;
my heart is of frailty, my pale skin is hued damask.

dizelerinden kızın resmen yandığını, yakılarak öldürüldüğünü anlayabiliriz. veya en azından bir şekilde dumandan zehirlenmiştir diyebiliriz, zira parch kelimesi havasızlık/susuzluk/sıcaklıktan zarar görmek anlamındadır. "...hued damask" kısmı kızın teninin "damask", yani kızılımsı-karamsı bir renk aldığını belirtmektedir. bu ise yanarak veya duman zehirlenmesiyle ölümlerde gerçekleşebilir.

i leave with my bodkin and my tears in my hands;

kısmındansa anlayabileceğimiz, hatun, elinde bir bıçakla(!) geri dönmüştür. elemanı doğrayacaktır yani. bir nevi lanetlidir elemanımız. hatun intikam için geri dönmüştür yani!
amma velakin, ölümden sonra bile seviyordur elemanı, yapamamıştır. o banshee formatında bile ağlamaktadır.***

lo! - the shadows, the sky - descending;
so by a dint of smite i gait ere i run and melt together with dusk.

burada anladığımız, hatunumuz güneşin doğmak üzere olduğunu anlamıştır ve eriyecektir, bunun da farkındadır.

after all these years thou left'st me down in the emotional depths -
the sombre soaked velvet-drape is hung upon me,
turning my feelings away from our so ignorant world:
all the beatiful moments shared, deliberatlely push'd aside -

hatun burada "eeh artık olan olmuş, sen yaptığın hipnelikle kal, umrumda değil, yalnız geçmiş o güzel anıları yıktın, beni ölüyken bile üzdün" demektedir.

eveet... şekspiryen bir forensik incelemenin daha sonuna geldik. esen kalın.

edit: şimdi baktım da direk literal bir anlamının haricinde hatun bir iftiraya maruz kalıyor olabilir, mecazen "ben yandım, adımı hırınzbıya çıkardılar ama masum olduğumu biliodun" diyip, dellenip elinde bıçakla herifin kapısında belirmiş olabilir. "gün doğduğunda ölmek" durumu da gün doğduğunda hatunun görünür olup milletin bunu "hırınzbıı" diye linç etme ihtimali de olabilir. veya bunun kapısında görünmesinin herifin adını kötüye çıkarabilitesi olması da olabilir. bilemeyeceğim.
dinlenildiğinde insanın ruhunu alıp uzaklara götüren, eğer canınız bişeye çok sıkılmışsa şarkıyı dinlerken bir anda kendinizi ağlarken bulacağınız eşsiz şarkı.
şarabın içine bir damla kan ilave ederek,yağmurlu bir günde,şöminenin başında dinlenmesi gerekir.
eksikliklerinizi yüzünüze tokat gibi vuran bi parça.
liv kristine, sesine aşık eder bu şarkıyla ve dinledikten sonra uzun bi' süre etkisinden zor çıkarsınız. yağmurun ilk damlası düştüğü anda bu şarkı da başlar kafamın içinde.
liv kristine'ye hayran bıraktıran, sakin ve duygusal bir şarkı. gerçekten harikadır. theatre of tragedy albümündedir. gök gürültüsü ve yağmur sesleri sizi dinginleştirir. buram buram gotiklik kokmaktadır.