bugün

tmmob un düzenlediği özgür, demokratik ve eşitlikçi türkiye için 3 kasım 2007 tarihli miting.

görsel
terörün sebebini demokrasi eksikliği ve eşitlik bilincinin yerleşmemiş olması olarak gören insanların yaptığı miting.

beynin var di mi?

edit: tabii, şimdi bu beynin var mı çok sakil duruyor. insanların eleştirilerine tahammül edemeyen birinin en ufak eleştiri karşısında nasıl da hırçınlaştığını gösteriyor... gibi. ama bu söz burada, önce insanları aşağılayıp sonra da yazdıklarının arkasında durmayan herkesin anısına dursun. genç dimağlar feyz alsın.
her daim desteklenmesi, geliştirilmesi ve kitleselleşmesi gereken demokratik ve eşitlikçi uygulamalar, haklar ve özgürlükler talebi.

bu mitingte, teröre dair de söylenecek sözler var; terörü bitirecek olan şeyin "silahların gölgesinde bir barış" olduğunu zannedenler çok büyük yanılgı içersinde. terör, ancak ve ancak eşit hak ve özgürlüklerin, gerçek anlamıyla demokratik bir yapının ortaya çıkması ve bundan hiç bir şart dahilinde vazgeçilmemesi ile biter. militarist toplum yapılanması ile değil.
takvim gazetesi'nden kanaat edinen zevatça eleştirildiğini gördüğümüz miting. insanlar bu ortamda hala nasıl eşitlikten-demokrasiden dem vururmuş? herkesin tek yürek olup terörü lanetlemesi gerekmez miymiş?
arkadaş, nerden başlayıp yazarsın ki? bu kafa yapısı daha iki gün önce, 13 şehit haberi geldiğinde niye "hepimiz 13 şehidiz demiyonuz lan?" diye çemkiriyordu. hepimiz ermeniyiz diyenlerin 13 askerin, çocuğun ölmesine üzülmediğini düşünecek kadar "biz-onlar" ekseninde düşünüyordu. şimdi de terör varken demokrasi istemek de neyin nesi diyerek aynı bilinçsizliği tekrar dışa vuruyor. 12 eylül'ün şekillendirmeyi başardığı beyinlerden böyle düşüncelerin çıkması çok da şaşırtıcı değil; zaten o mantığa göre sürekli bir birlik ve beraberliğe ihtiyaç olan günlerden geçiyoruz. bitmiyor o günler ki demokrasi isteme zamanı gelsin.
bu başlıkta tutup da, pkk ve bu sorunun nasıl çözüleceği üzerine tartışmaya girmek çok saçma olur. daha genel bir mantık hatasına işaret edip mevzuyu kapatalım; ülkenin sorunlarına farklı kişiler farklı çözümler üretebilir. sizin çözüm önerinizi kabul etmeyen herkes vatan haini değildir, türksün di mi diye sormanıza gerek yoktur.
şunu da yazayım bari. arkadaş, yeri gelir bütün aydın doğan medyası ülkeyi satıyor olur. söyledikleri her şey yalan olur. bir haberin hürriyet gazetesinde yayınlanması yanlış olduğuna yeterli delil sayılır. ama mesela günlerdir o medya da kuzey ırak'a girilmesi gerektiğini söylüyor. ama bu sefer, bu haberler amerika'nın amaçlarına hizmet etmiyor! çok güzel, aslan gibi haber oluyor. nasıl oluyor bu?
terörün sadece 4500 çapulcudan ibaret olmadığını bilen insanların,
terörün kuzey ırak'a girilse bile, tam anlamıyla bitirilemeyeceğini
çünkü pkknın türk topraklarında destek görmemesi için, öncelikle doğu anadolu'ya
ve güneydoğu anadolu'ya devletin üvey çocuk gibi bakmaması gerektiğini bilen insanların,
devletin istanbul ile şırnak'a eşit gözle bakmasını isteyen insanların,
bu yüzden türk halkı için eşitlik işteyen insanların,
daha fazla şehit vermememiz için barış isteyen insanların,
yargıdaki adaletsizliğe karşı adalet isteyen insanların,
kendinden olmayanı susturmayı kendine görev bilmiş iktidara karşı, demokrasi isteyen insanların,
islam'ı kullanarak menfaat elde eden siyasilere karşı laiklik isteyen insanların,
insan emeğini hiçe sayan patronlara karşı ve ağır iş koşullarına karşı demokatik çalışma yaşamı isteyen insanların

katılacağı mitingtir.

terör sadece güvenlik önlemleriyle ve harekatlarla bitirilemez.
teröristleri öldürmek demek, onların fikirlerini öldürmek demek değildir.
onların ayrılıkçı fikirlerini öldürmenin yolu, halkı eğitmekten geçer.
nitelikli okullardan ve nitelikli basından geçer.
mitingin son broşürünü görmek için mutlaka tıklayınız.

http://img101.imageshack....?image=ellerhavayasn4.jpg
(bkz: espriler ardı ardına patlıyor sayın seyirciler)
bu ülkenin en büyük sorunlarından biri hizmetin eşit dağıtılamamsı ve demokrasiyi insnların işine geldiği gibi kullanmasıyken, karşısı çıkılmaması gereken mitingdir.bırakınız insanlar taleplerini , isteklerini , endişelerini edeplice usulünce dile getirsinler.herkes aynı siyasi görüşte olmak zorunda değildir, herkes aynı iktidarı desteklemek zorunda değildir, zaten demokrasinin anlamı da burada gizlidir.
daha miting yapılmadan önyargı ile yaklaşmanın manası yoktur.hele hele bu önyargıya bir de hakaret ve alay eklemek çok büyük ayıptır.
en büyük yanlış da bu mitingin şehitlerle kıyaslanması olacaktır.üzerinden bir hafta geçmesine rağmen unutulmak üzere olan şehitlerimizi ve ailelerini türkiye'nin bir bölümüyle karşı karşıya getirmek yapılabilecek en büyük hatadır.doğuya götürülemeyen hizmete bakınız.bu bile eşitliğin yerlerde süründüğünün kanıtıdır.
ben demokrasi, düşünce özgürlüğü diye meydanlarda bağırıp kendisinden farklı düşünenlere kaç kişsiniz siz dye soranları , köşe yazarlarını susturanları gördüm.şimdi bu düşünce özgürlüğü ve demokrasinin çarpıtılmış durumundan endişelenmek en doğal hakkım değil midir? bu endişemi dile getirmek hakkım değil midir?demokrasi sadece seçim günü oy kullanmaktan ibaret değildir.
bırakın insanlar usulünce endişelerini dile getirsinler , bir takım haklarını kullansınlar.inanaın koyun olmalarından daha fazla zarra veremezler.
özgürlük, demokrasi, kardeşlik, barış, insan hakları gibi
insanlığın temel değerlerini ağızlarından salya akıtan,
çıkarcı art niyetli insanların çokça telaffuz eder olması
sözlük yazarları dahil toplumumuzu, insanları psikopatlaştırdı.

ne zaman biri insanlıktan dem vursa altında bir çapanoğlu
arar olduk. sapla saman birbirine karışmakla kalmadı, saplar
götümüze girmeye başladı.

iyi niyetle yapılan her mitinge destek vermek zorundayız diye
düşünüyorum. bu problemleri yine biz, halk çözeceğiz. yıllardır
başkalarından medet umduk, sonunda dibe vurduk. ısmarlama demokrasi,
ısmarlama barış, ısmarlama eşitlik, ısmarlama kardeşlik istemiyoruz.
gerçekten demokrasi, gerçekten bağımsızlık, gerçekten bölüşüm,
gerçekten kardeşlik istiyoruz.
Özgür-Demokratik ve Eşitlikçi bir Türkiye için

3 Kasım da Ankara dayız!

Türkiye önemli bir tarihsel eşikte bulunmaktadır. Türkiye halkı ya 12 Eylül den bu yana adeta bir karabasan gibi üzerine çöreklenen neo-liberal ekonomik politikalara ve Türk-islam sentezi anlayışına dayalı muhafazakâr politikalara teslim olmaya devam edecek ya da özgür, demokratik ve eşitlikçi bir Türkiye den yana taraf olarak umut dolu, aydınlık yarınlara adım atacaktır.

Seçimlerin ardından Türkiye yeni bir anayasanın hazırlanması tartışmalarının içine girdi. Ne var ki, AKP nin kapalı kapılar ardında hazırlıklarını sürdürdüğü anayasa, tüm yenilikçi iddialarına rağmen, eskinin devamından ibarettir. Yeni anayasa, AKP nin tüm diğer uygulamaları gibi, toplumun bütününün ihtiyaç ve beklentilerine göre değil, belli kesimlerin ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir.

Anayasa, siyasal yapıya ve toplumsal yaşama ilişkin temel tercihleri belirleyen ana belgedir. Bu bakımdan anayasa etrafında yürütülen tüm tartışmalar aslında nasıl bir ülkede yaşamak istediğimize dair tartışmalardır.

Tarihsel olarak anayasa, yeni bir başlangıç yapma niyet ve ihtiyacının en açık simgesi olarak anlaşılmıştır. Bu durum, ilk anayasalardan sonraki anayasayı yenileme çabaları için de geçerlidir.

Başka Bir Anayasa, Başka Bir Türkiye Mümkün


Bir anayasanın yeni olup olmadığı, eskiden kopma ölçüsüne göre değerlendirilebilir. Türkiye de bir anayasa, 25 yıldır yaşamımızın her alanını baskı altında tutan 12 Eylül zihniyetinden ve onun ürünü olan 1982 Anayasası ndan kopmayı hedeflemesi halinde ancak yeni sıfatını hak edebilir. Oysa AKP nin gizli kapılar arkasında hazırlıklarını yaptığı anayasa, 1982 Anayasası ndan kopuşu sağlayacak nitelikte değildir. AKP nin Anayasa sı, 12 Eylül ün yarattığı toplumsal tahribatı gidermek, antidemokratik ve baskıcı karakterden sıyrılmak yerine, onun neo-liberal ve muhafazakâr yönünü pekiştirmeyi amaçlamaktadır.

Özelleştirme uygulamalarını anayasal bir statüye kavuşturan, piyasanın geliştirilmesi için devlete görevler veren bu anayasa taslağı, emekçileri yok saymaya devam etmektedir. Toplumun tümünün ülke imkânlarından adil bir şekilde yararlanmasını sağlayacak sosyal politikalara yer vermeyen, çalışma yaşamını demokratikleştirmek gibi bir kaygı gütmeyen, insan hakları ve laiklik konularında ülkedeki tüm kesimlerin taleplerini ve beklentilerini kapsamayan, Kürt Sorunu etrafında yaşanan gerginliğin demokratik yollarla aşılmasını öngörmeyen, toplumda egemen cinsiyetçi bakış açısını ortadan kaldırmayan bir anayasa 12 Eylül karanlığını yırtmamızı sağlayamayacaktır.

Yarınlarımızı bir kabus olmaktan çıkartıp, geleceğe umutla bakabilmek için özgürlükleri, demokrasiyi ve eşitliği esas alan bir yaklaşımı benimsemek gerekmektedir. Bunun için de eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, barınma gibi en temel sosyal haklarımız kamu güvencesi altına alınmalı, bütçeden yeterli kaynak ayrılmalıdır.

Örgütlenme özgürlüğü bütün emekçiler için garanti altına alınarak, sendikaların grev ve toplu sözleşme hakkının önündeki engeller kaldırılarak, kamu emekçilerinin siyaset yapmalarının önündeki yasaklar kaldırılarak çalışma yaşamı demokratikleştirilmelidir.

Laikliğin, çağdaş bir toplumsal düzenin vazgeçilmez bir unsuru olduğu herkes tarafından kabul edilmelidir. Toplumsal yaşamın hiçbir alanında dinsel referanslı baskının yaşanmaması için kamu iradesi gereken önlemleri almalıdır. Ülkemizdeki bütün kültür, kimlik, din ve inançların kendilerini özgürce ifade edebilmeleri sağlanmalıdır. Farklı kültür, kimlik ve inançlardan birisini diğerinin önüne geçirmeden, hiçbirini ötekileştirmeden bir arada yaşamayı sağlayacak düzenlemeler yapılmalı böylece herkesin eşit biçimde özgürce yaşaması kamunun güvencesi ve koruması altına alınmalıdır.

Gerçek anlamda bir demokratikleşme, toplumun her alanına sirayet etmiş cinsiyetçi anlayışın aşılmasıyla mümkün olacaktır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi için, anayasa ve diğer tüm yasalar cinsiyetçi ifadelerden arındırılmalıdır. Kadınların toplumsal, kamusal ve siyasal yaşamda etkinliğinin arttırılabilmesi için olumlu destek politikaları uygulanmalıdır.

5 yıllık iktidarı döneminde anlaşıldı ki, AKP nin dilinden düşürmediği yenilik anlayışı, mevcut neo-liberal politikaları yeni yasal düzenlemelerle kurumsallaştırmaktan ibarettir. AKP, hazırlığında olduğu anayasayla dikensiz bir gül bahçesi yaratmaya çalışmaktadır. Bu anayasayı, kamusal alandaki çeşitli yasal düzenlemelerle desteklemek istemektedir. Sağlık ve sosyal güvenlik alanında başlatılan piyasaya açılma sürecini taçlandıracak olan SSGSS yasası, AKP nin en öncelikli politikalarından biri durumundadır. Ülkemizdeki tüm sosyal politikaların çöküşü anlamına gelen bu yasayı, Kamu Personel Rejimi yasası izlemektedir. Emekçiler açısından kazanılmış hakların yasal ve anayasal güvence altında olması esastır. Yenilik iddiasıyla, kazanılmış haklarımızın elimizden alınmaya çalışılmasına seyirci kalamayız.

3 Kasım da Ankara dayız!

AKP nin bu hesaplarına rağmen, anayasa yapım sürecini, yeni bir başlangıç iradesinin etki alanına çekmek mümkündür. Bunun için de; özgür, demokratik ve eşitlikçi bir Türkiye isteyen siyasal ve toplumsal güçlerin bu sürece aktif ve etkili bir biçimde müdahale etmeleri gerekir.

Bizler özgürlüklerden ve demokrasiden yana emek ve meslek örgütleri olarak, geleceğimizin gasp edilmesine seyirci kalmayacağız. Ne anayasa ne de kamusal alanı düzenlemeye yönelik diğer yasalar emekçilere rağmen hazırlanabilir. Ülkenin geleceğini ilgilendiren yasal düzenlemeler tek bir partinin inisiyatifinde kapalı kapılar arkasında yürütülerek ve meclis çatısı altına hapsedilerek sonuçlandırılamaz.

Bizler bu süreçte emekten ve demokrasiden yana örgütlü ve örgütsüz tüm kesimlerle güçlerimizi birleştirerek, geleceğimize sahip çıkacağız.

Neo-liberal, özelleştirmeci, piyasacı, gerici ve baskıcı her türlü girişime karşı sesimizi yükseltmek,

Özgür, Demokratik ve Eşitlikçi bir Türkiye irademizi göstermek için meydanlara iniyoruz.

Hep birlikte, 3 Kasım da Ankara dayız!

KAMU EMEKÇiLERi SENDiKALARI KONFEDERASYONU

TÜRK MÜHENDiS ve MiMAR ODALARI BiRLiĞi

TÜRK TABiPLERi BiRLiĞi
kesk, tmmob ve ttb gibi emek güçlerinin düzenlediği, neo-liberal, özelleştirmeci, piyasacı, gerici ve baskıcı tüm düzenlemelere karşı, emekçilerin sesini yükselteceği mitingdir.
bir çok siyasi parti ve örgütün katılacağı miting. farklı siyasi düşüncelerin birleşeceği bu mitingde, ulusal* sol - sosyalist sol arasında sürtüşmeler de olacaktır kuşkusuz. ama yine de, umarım, gündemdeki en önemli sorun olan terörün, yıllardır demokratik ve eşitlikçi olmayan bir türkiye'nin meyvesi olduğunu bilenler gelir bu mitinge.
tüm gerici akımlara karşı emek ve demokrasi örgütlerinin son dönemde yaşananlara karşı tepkisini ortaya koyacağı tepki. fakat anlaşılmayan nokta, insanların alanlara toplanması için sendikalar, partiler ücretsiz bir ulaşım aracı sağlayamazlar mı? sonuçta bu mitingin başarıya ulaşması için 20-30 bin aydın ile üniversite öğrencisinden fazlasına ihtiyaç var. alelacele düzenlenmiş bir duruma benziyor. buna karşılık mitingle ilgili şu metin yayınlanmıştır.

--spoiler--
Özgür-Demokratik ve Eşitlikçi bir Türkiye için...

Ülkeyi yönetenler, halkın ihtiyaçlarını ve beklentilerini göz ardı ederek kendi küçük hesapları ve çıkarları doğrultusunda bir Türkiye inşa etmeye çalışıyorlar. Anayasa tartışmalarından, sosyal alandaki düzenlemelere, tezkere görüşmelerinden bütçe hazırlıklarına kadar tüm uygulamalar halktan ve toplumun örgütlü kesimlerinden esirgenerek hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bizler, geleceğimizi şekillendirecek uygulamaların bize rağmen hayata geçirilmesine izin vermeyeceğiz. Özgür, Demokratik ve Eşitlikçi bir Türkiye” talebimizi herkese duyuracağız.

3 Kasım'da, Türkiye'nin özgürlükten, demokrasiden, eşitlikten, barıştan ve emekten yana aydınlık insanları bir kez daha alanlarda olacağız!

* Baskıcı, totaliter ve muhafazakar bir anayasaya hayır, özgür ve demokratik bir anayasa istiyoruz diyenler,
* Savaş çığırtkanlığına hayır, yurtta ve dünyada barış istiyoruz diyenler,
* Emperyalist sömürü politikalarına hayır, tam bağımsız bir Türkiye istiyoruz diyenler,
* Özelleştirmeci, piyasacı, neo-liberal politikalara hayır, kamusal zenginliklerimizin korunduğu, hakça bölüşümü esas alan bir ekonomi istiyoruz diyenler,
* Eğitimin kar kapısı olarak görülmesine hayır, parasız, bilimsel, demokratik ve laik eğitim hakkı istiyoruz diyenler,
* YÖK'e ve üniversitelerdeki tüm baskılara hayır, özgür, demokratik ve bilimsel bir üniversite istiyoruz diyenler,
* Sağlığın ve sosyal güvenliğin piyasalaştırılmasına, Ssgss Yasasına hayır, herkes için parasız, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hizmeti istiyoruz diyenler,
* insanların açlıktan, yoksulluktan ve soğuktan ölmesine hayır, tüm sosyal haklarımızın kamu güvencesine alınmasını istiyoruz diyenler,
* Toplumun sadece belli kesimlerinin kayrılıp gözetilmesine hayır, eşitlikçi bir toplumsal düzen istiyoruz diyenler
* Zorunlu din derslerine hayır, dinsel inançların kamusal alanda baskı aracı olarak kullanılmasın diyenler,
* Tek bir dinin, tek bir mezhebin devlet tarafından kollanmasına ve dayatılmasına hayır, biri diğerinin önüne konulmaksızın tüm inançların özgürce yaşanabildiği özgürlükçü bir laiklik istiyoruz diyenler,
* Her türden milliyetçi, şovenist ve ırkçı yaklaşımlara hayır, birarada kardeşçe yaşamak istiyoruz diyenler,
* Farklı kimlikleri, kültürleri yok sayan, onları yok etmeye çalışan tek tipçi anlayışa hayır, Kürt Sorununda demokratik bir çözüm istiyoruz diyenler,
* Cinsiyetçi politikalara hayır, toplumsal yaşamın her alanında ayrımsız bir eşitlik istiyoruz diyenler,
* Emekçilerin örgütlenme özgürlüğünün kısıtlanmasına hayır, demokratik bir çalışma hayatı istiyoruz diyenler,
* Güvencesiz-sözleşmeli çalışmaya, Kamu Personel Rejimi Yasasına hayır, kadrolu, güvenceli istiyoruz diyenler,
* Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununa, Kabahatler Kanununa hayır, baskısız, özgür ve demokratik bir ülke istiyoruz diyenler,
* 301. maddeye hayır, düşünce özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılsın diyenler
* Sahte sendika yasasına hayır, grev ve toplu sözleşme hakkımızı kullanmak istiyoruz diyenler,
* Doğanın tahribatına hayır, tüm canlılar için yaşanılabilir bir çevre istiyoruz diyenler,
* Darbeye ve Cuntacılara hayır, 12 Eylül darbecilerinden hesap sorulsun diyenler,

3 Kasım Cumartesi Günü KESK, TMMOB ve TTB'nin çağrısıyla Özgür, Demokratik ve Eşitlikçi bir Türkiye irademizi göstermek için Ankara'da buluşacak.

Türkiye'nin geleceğini savaş çığırtkanı, milliyetçi, muhafazakâr ve neo-liberal politikalara bırakmamaya kararlı olan bu ülkenin tüm aydınlık insanlarını 3 Kasım'da Ankara'ya çağırıyoruz.
--spoiler--

işte bu isteklerle alanlara iniyorlar. anayasa, terör ve ülkenin geleceğine dair kaygılarını ve isteklerini bu metin doğrultusunda alanlarda haykırmak isteyecekler, başarıya ulaşacak mı zamanla görecez.

not: istanbul'dan ücretsiz ulaşım vardır.
On binler barış, demokrasi ve özgürlük için yürüdü!

Türkiye nin dört bir yanından gelen on binlerce insan Kürt sorununa adil, demokratik ve barışçıl bir çözüm için; 12 Eylül Anayasası ile AKP anayasasının dışında emekçilerin lehine üçüncü bir yol olduğunu göstermek için; özgürlük ve demokrasi için yürüdü. KESK, TTB ve TMMOB un çağrısıyla düzenlenen miting son günlerde estirilen ırkçı/faşist rüzgarlara tüm Türkiye çapından verilen bir yanıt olması açısından da önemli bir yer tutuyor.

Türkiye yürüdü!

Sabahın ilk saatlerinden itibaren Ankara Hipodrom da toplanmaya başlayan insanlar saat 09:00 sularında Ankara Tren Garı nın önünde toplanmaya başladı. Saat 10:30 sıralarında ana pankartın hareketi ile yürüyüş başladı. Henüz emekçi örgütlerinin geçişi bitmeden kortejin bir ucunun alana girmiş olduğu haberi katılım büyüklüğünü gösteriyordu. Böylece ana kortej Sıhhiye Meydanı ile Hipodrom arasındaki yolda uzun süre bir insan seli olarak kaldı. Türkiye nin dört bir yanından gelen insanlarla gerçekleştirilen miting günlerdir sokaklarda boy gösteren ırkçı/faşist çetelere, onların iplerini elinde tutan bütün Amerikancı egemenlerin savaş isteklerine karşı toplanmış bir barış kongeresiydi aslında. Yürüyüş sırasında ve alanda sürekli kardeşlik sloganları ve barış talepleri haykırıldı, Türkçe, Kürtçe ve Ermenice... ve yaklaşık 30 bin delege haykırdı barış kongresinin kararını: Teskere geri çekilsin! Kürt sorununa demokratik, barışçıl çözüm!

Eşitlik, özgürlük ve demokrasi

Eşit, özgür ve demokratik Türkiye için gerçekleştirilen mitingde son günlerde yaşanan anayasa tartışmalarına emekçilerin cephesinden bir ses verilmiş oldu. On binler 12 Eylül anayasasına da AKP anayasasına da mahkûm olmadıklarını gösterdiler. Emekçilere sormadan, onların isteklerini dikkate almadan, onların çıkarlarını savunmayacak şekilde hazırlanan her anayasanın 12 Eylül anayasasından farklı olmayacağını haykırdılar. Mitingde AKP nin işçi düşmanı AB ci ve iMF ci politikaları da eleştirildi.