bugün

türk kanı taşıyan herkesi çok duygulandıran bir hadisedir.*ağlıyoruz şu an, yaklaşık 200 milyon tane türk toplandık, ağlıyoruz. türklük ne acaip bir şey anlatamam. * atalarımız bakın ne yapmış, istanbul'u almış! yaşasın türklük. * *
gençliğimizin örnek alması gereken liderin tarihe adını yazdırdığı gündür. halbuki bizim çok akkılı gençler che, deniz gezmiş vs gibilerini örnek alıp kendilerini heba ediyorlar.
fatih sultan mehmet genç yaşta kendini ispat etmiştir bu fetihle.
fakat istanbul'un fethedilmesinin izmitte kutlanmasını hala anlamış değilim.
bir çok türk devletinin kuşattığı bir çok türk hakanın almak için çok çalıştığı ama nasibin
fatih sultan mehmede olduğu fetihdir.
efendiler efendisi sas müjdelemiştir. Fatihi ve askerlerini. Acaba bana nasib olur mu diye akın akın müslümanlar istanbula gelmiştir.

Öyle bir isim vardır ki bu gelenler arasında. O na şehadet kerbela da nasib olmuştur. Eba eyüb el ensariyle birlikte, genç yaşında, cennet şehidlerinin efendisi hz hüseyin gelmiş, istanbul u o da şereflendirmiştir. Tek maksad o müjdelenenlerden olmak. Anadolu da pek çok sahabe vardır ki istanbul a varamadan şehid olmuştur. Allah hepsinden razı olsun.
avrupalıların kuyruk acısının başlangıç tarihi. bizde evlat acısı sizde kuyruk acısı bu ilişki yürümez ey AB.
tek başına bir tarih eden fetihtir.
o ne büyük bir komutan ki fethetmiştir güzel istanbul'u.
hilal in haça üstünlüğünün ezeli ve ebedi kanıtı olan fethin 558. yılı bütün islam alemine mübarek olsun.
şanlı türk tarihinin unutulmaz günlerinden biridir. ayrıca (bkz: doğum günüm)
"biz toprakları değil gönülleri feth etmeye gidiyoruz"
fatih sultan mehmed.
asıl amacı islam ışığını daha çok insana götürmek ve daha çok ülkeye yaymak olan fetih.
hikmet kıvılcımlı'nın bu konudaki görüşü çok ilginçtir (mealen):

- istanbul'un fethi, batı'daki devrimler tarihinin başlangıcıdır. batı'nın adalet anlayışını, insana bakışını, toprak ve mülkiyet görüşünü, dine bakışını kökünden değiştirdi. istanbul'un fethi olmasaydı, batı'da reform ve rönesans hareketleri ve fransız ihtilali olmayacaktı!

(45 sene "anti-komünist" diye saklandıktan sonra, 2000'li yılların başında bilim ve ütopya dergisinde yayınlanan makalelerinden alıntıdır)
--spoiler--
resulullah sallallahü aleyhi vesellem efendimiz, istanbul'un müslümanlar tarafından alınacağını müjdeleyip, istanbul'u alan kumandan ve askere dua buyurmuşlardır. bu müjdeye ve duaya kavuşmak, islam padişahlarının hepsinin ortak emeli olmuştur.

sultân murad han da, her islâm pâdişâhı gibi istanbul’u fethetmek arzusundaydı. hacı bayram-ı velî hazretlerini çok sever ve 4-5 yaşlarındaki, şehzade mehmed'i de yanına alarak ziyarete gider, duasını alırdı.

birgün hacı bayram veli hazretleri ile aralarında şöyle konuşma oldu:

- efendim! i;stanbul’u fethetmek, tek emelimdir. bu diyârı islâmın nûruyla aydınlatmak, çan sesleri yerine, ezân sesi duymak istiyorum.

- çok iyi olur.

- pekii bu fetih bize nasîb olur mu acabâ?

- cenâb-ı hak ömr-ü devletinizi pâyidâr, bu hâlis niyetinizi mübârek eylesin. ancak sen ve ben, bu fethi göremeyiz.

(sonra bir köşede oynayan) şehzâde mehmed ile molla akşemseddîni gösterdi padişaha.

- şunlar var ya.

- evet efendim.

- işte onlar görürler bu fethi.

sultân murâd han sevindi o zaman. ve o gün akşemseddîn'i, şehzâde mehmed'e hoca tayin eyledi.

ayrıca, o devrin en meşhur ulemâsı, velîsi, şehzâdeye ders verdiler. târihi, coğrafyayı iyi öğrendi.

geçmiş hükümdârları okuyup ders ve ibret çıkardı kendine.

hem kudretli bir asker, hem kültürlü insandı.

tahta çıktığında ondokuz yaşındaydı.

tek şey vardı gönlünde:

“istanbul’u almak!..”

hep bunu düşünür, buna zihin yorar, önüne bizans haritasını alır, gece-gündüz bunun hesaplarını yapardı.

ve çok kararlı idi.. "ya bizans’ı alırız, ya bizans bizi alır" derdi.
.

muhasara sırasında, herşeye rağmen bizansa yardım geldiği ve ümidlerin tükenir gibi olduğu bir zamanda, sultan mehmed han, veziri veliyüddîn ahmed paşayı akşemseddîn hazretlerine göndererek;

"şeyh efendiye sor, kal'a feth olmak ve düşmana zafer bulmak ümidi var mıdır?" dedi. buna akşemseddîn hazretleri şöyle cevap verdi:

"ümmet-i muhammed'den bu kadar müslüman ve gâziler bir kâfir kâlesine doğru hücum ederse, inşâallahü teâlâ feth olur."

sultan mehmed han, umûmî cevapla yetinmeyip, veliyüddîn ahmed paşayı tekrar akşemseddîn'e gönderip;

"vaktini tâyin etsin" dedi. akşemseddîn murâkabeye daldı. başını eğip, allahü teâlâya yalvardı. mübârek yüzü terledi. sonra başını kaldırarak;

"işbu senenin cemâziyelevvel ayının yirminci günü, seher vaktinde, inanç ve gayretle filan taraftan yürüsünler. o gün feth ola. kostantiniyye'nin içi ezan sesiyle dola!" dedi. ayrıca genç pâdişâha bir mektup gönderdi. mektubunda; "kul tedbir alır, allahü teâlâ takdir eder kaziyesi, delili sâbittir. hüküm allahü teâlânındır. velâkin kul, elinden geldiği kadar gayret göstermekte kusur etmemelidir. resûlullah'ın ve eshâbının sünneti budur." diyordu. böylece akşemseddîn hazretleri bir taraftan istanbul'un fethi hakkında yeni müjdeler veriyor, diğer yandan da ne şekilde davranılması husûsunda pâdişâha tavsiyelerde bulunuyordu.

nihâyet akşemseddîn hazretlerinin tâyin eylediği gün ve saat doldu. sultan mehmed han ordunun başına geçerken, hocası akşemseddîn'den okumak için bir duâ istirham etti. bunun üzerine akşemseddîn hazretleri;

"yâ fakih ahmed!" diyerek himmet taleb eyle!.. onu vesile kılarak allahü teâlâya tazarru ve niyâz eyle" buyurdu. sonra çadırına giren akşemseddîn hazretleri yanına hiç kimseyi koymamalarını istedi ve kapılarını iyice kapattırdı.

yeniçeriler, azablar, dalkılıçlar, serdengeçtiler, akıncılar, gönüllüler, erenler, evliyâlar sultan mehmed hanın buyruğuyla istanbul üzerine akıyorlardı. mehmed han bu sırada hocası akşemseddîn'in yanında olmasını arzuladı ve haber gönderdi. gelmeyince akşemseddîn'in bulunduğu çadıra gitti. çadırın her tarafı iyice kapatılmıştı. fâtih sultan mehmed han çadıra yaklaşıp, hançerini çıkardı. hançerle çadırdan biraz keserek, içerisinin görülebileceği kadar bir delik açtı. içeri bakınca, hocası akşemseddîn hazretlerini kuru toprak üzerinde secdeye kapanmış, başından sarığı düşmüş, ak saçı ve ak sakalı nûr gibi parlıyor gördü. ak saçını ve ak sakalını toprağa sürüp, saçını sakalını toprak içinde bırakmıştı. bu hâli ile istanbul'un fethinin gerçekleşmesi için allahü teâlâya yalvarıp duâ ediyor, gözyaşı döküyordu. fâtih sultan mehmed han, hocası akşemseddîn'in allahü teâlâya yalvarıp, duâ etmekte olduğu bu yüksek hâlini görünce, doğruca yerine döndü. kaleye bakınca surlara tırmanan islâm askerinin yanında ve önünde ak abalı bir topluluğun da hisara girmekte olduğunu gördü. az sonra fethin askeri de surları geçip şehre girdi. böylece istanbul'un fethi ve peygamber efendimizin büyük mûcizesi gerçekleşti.

istanbul sabah sekiz sıralarında fethedilmişti. fâtih sultan mehmed ise şehre öğle saatlerinde topkapı'dan girdi. beyaz bir at üzerinde idi. muhteşem bir alayla ve alkışlar içinde ilerleyerek, ayasofya'ya doğru yol aldı. zulümden ve haksızlıktan bıkmış olan bizans halkı yeni bir bekleyişin içinde idi. fâtih geçtiği sokakları, caddeleri, evleri dikkatle gözden geçiriyordu. yanında ileri gelen kumandanlarıyla vezirlerinden başka, molla gürânî, molla hüsrev, akşemseddîn ve akbıyık sultan gibi âlimler ve velîler topluluğu da bulunuyordu. yerli halk yolları doldurmuştu. fâtih sultan mehmed çok genç olduğu için, herkes akşemseddîn'i pâdişâh sanıyordu. ona, demet demet çiçek veriyorlardı. akşemseddîn hazretleri, genç pâdişâhı göstererek;

"sultan mehmed ben değilim, o dur." sözüne karşılık;

sultan mehmed de;

"gidiniz, yine ona gidiniz. sultan mehmed benim, ama o benim hocamdır. şehrin mânevî fâtihi o dur." diyordu.

akşemseddîn hazretlerine; "istanbul'un fethedileceği zamânı nasıl bildin?" diye sorulunca, şöyle cevap verdi;

"kardeşim hızır ile, ilm-i ledünniyye üzere istanbul'un fetih vaktini çıkarmıştık. kale fethedildiği gün, hızır'ın, yanında evliyâdan bir cemâatle hisara girdiğini gördüm. kale fetholunduktan sonra da, hızır kardeşimi kalenin üzerine çıkmış oturur hâlde gördüm."

ubeydüllah-i ahrâr’ın "kuddise sirruh" torunu hâce muhammed kâsım’dan şöyle nakil edilmiştir: “ubeydüllah-i ahrâr hazretleri, bir gün öğleden sonra, âniden atının hâzırlanmasını istedi. atı hâzırlanınca, binip semerkanddan süratle çıktı. talebelerinden bir kısmı da ona tâbi’ olup, takip ettiler. biraz yol aldıktan sonra, semerkandın dışında bir yerde talebelerine; ”siz burada durunuz!“ buyurdu. sonra atını abbâs sahrâsı denilen sahrâya doğru sürdü. talebeleri arasında mevlâ’nâ şeyh adıyla tanınmış bir talebesi, bir müddet dahâ peşinden gidip takip etmişti. bu talebesi şöyle anlattı: “hâce ubeydullah-i ahrâr hazretleri "kuddise sirruh" ile sahrâya vardığımızda, atını sağa sola sürmeye başladı. sonra birdenbire gözden kayboldu.”

ubeydüllah-i ahrâr "kuddise sirruh" dahâ sonra evine döndüğünde, talebeleri nereye ve niçin gittiğini sorduklarında; “türk sultânı sultân muhammed hân (fâtih), kâfirlerle harp ediyordu. benden yardım istedi. ona yardım etmeye gittim. allahü teâlâ’nın izniyle gâlip geldi. zafer kazanıldı” buyurdu. bu hâdiseyi nakleden ve ubeydüllah-i ahrâr hazretlerinin torunu olan hâce muhammed kâsım, babası hâce abdülhâdînin şöyle anlattığını nakil etmiştir: ”bilâd-ı rûma (anadoluya) gittiğimde, sultân muhammed fâtih hânın oğlu sultân bâyezîd hân, bana, babam ubeydüllah-i ahrâr’ın şeklini ve şemâilini tarîf etti ve; “o zâtın beyâz bir atı var mıydı?” diye sordu. ben de tarîf ettiği bu zâtın, babam ubeydüllah-i ahrâr olduğunu ve beyâz bir atının olup, bazen ona bindiğini söyledim. bunun üzerine sultân bâyezîd hân, bana şöyle anlattı: babam sultân muhammed fâtih hân bana şunları söyledi: “istanbul’u fethetmek üzere savaştığım sırada, harbin en şiddetli bir ânında, şeyh ubeydüllah-i ahrâr semerkandînin "kuddise sirruh" imdâdıma yetişmesini istedim. şekil ve şemâilini tarîf ederek şu vasıfta ve şu şekilde ve beyâz bir at üzerinde bir zât yanıma geldi; “korkma!” buyurdu. ben de; “nasıl endîşelenmeyeyim, küffâr çok,” dedim. ben böyle söyleyince, elbisesinin yeninden bakmamı söyledi. baktım, büyük bir ordu gördüm. “işte bu ordu ile sana yardıma geldim. şimdi sen falan tepenin üzerine çık, üç defa kös vur ve orduna hücûm emri ver,” buyurdu. emirlerini aynen yerine getirdim. o da bana gösterdiği ordusuyla hücûma geçti. böylece düşman hezîmete uğradı. istanbul’un fethi gerçekleşti.”
--spoiler--

imla hataları düzeltildi.
ya istanbul’u alırım, ya istanbul beni.

(bkz: fatih sultan mehmet)
unutmayınki kostantinopolis'i bursa'dan gidenler fethedilmiştir.
(bkz: ulubatlı hasan)
Fatih halifeliğin beyaz sarığını takıp, gök mavi çizme giyerek ve elinde peygamberimizin (sav) kılıcını taşıyarak bir katır üzerinde şehre girdi. Ayasofya'da katırından indi, dizlerinin üzerine çöktü, sarığının üzerine bir avuç toprak serpiştirdi. 3 gün sonra minareden cuma namazı için ezan okundu. Fatih Ayasofya Camii Kebir'de namaz kıldırdı.
5 asır geçmiş. yıllık klişe terane. insan gider adam gibi bir şehir inşa eder 5 asır öncesiyle 31 çekeceğine.
hangi toplum tarafından yapılırsa yapılsın bir yerin işgal edilişinden çok mutlu olup ve oranın işgalini günümüz de bile kutlamak bana göre çağdışı kalmış ve militarist bir düşüncedir.
dün, kocaeli'nin en büyük stadı olan ismet paşa stadında anadolu gençlik derneği olarak büyük bir coşku ile kutladığımız olaydır. temsili fetih tiyatrosu ve ardından gelen havai fişek gösterisi ile mükemmel bir görsel şölene tanıklık ettik.nice mutlu 558 senelere istanbul...
Şehir için büyük şans olmuş ve değeri artmıştır. Fetihten önce harabe olan şehri, Fatih Sultan Mehmet "islambol" adıyla küllerinden alevlendirerek ticari ve kültürel merkez yaparak "islam'ın incisi" haline getirmiştir.
tarihte önemli bir yer tutan bu olayda, en büyük etmenlerden biri de her yönden surlar arasına sıkışmış ve tüm ikmal yolları tıkanmış olan bizans'ın, varlığını korumak adına, o surlar içerisinde güç koşullarda tarım ve ticaret yapmaya çalışan insanlara uyguladığı inanılmaz vergilerdir.

ingiliz tarihçi sir james stevenson'un, türkçe çevirisi, 'konstantiniye düştü' olarak yayımlanan 'the fall of constantinople/1965' adlı kitabında bu durum, tarihi kayıtlara dayanılarak uzun uzadıya anlatılmıştır.

aynı kitapta, fatih sultan mehmet'in bu durumu çok iyi bildiği ve tüccarlar başta olmak üzere, surlar içerisinde yaşam mücadelesi veren bizans halkına, fetihten sonra büyük vergi indirimleri ve ticaret serbestisi sağlanacağı konusunda haberler yayarak, bu fethi, öncelikle içten gerçekleştirdiği konusuna geniş yer verilir.

fatih, istanbul'un fethinden sonra genel anlamda sözünü de tutmuştur. yalnızca, bahse konu ingiliz tarihçi değil, haçlı mantalitesi gütmeyen, saygın tarihçilerin hemen tümünün eserleri de bizleri aynı noktaya götürür ki bu fetih sonrasında her hangi bir soykırım, ciddi boyutlarda yağma ve talan gerçekleşmemiştir.

kaldı ki o devirlerde, fethedilmiş topraklarda pek de örneği görülmeyen bir biçimde, osmanlı sultanı; rum ortodoks kilisesi'nin patriğini imparatorluk içindeki tüm rumların lideri ilan etmişti.

patrik, sultana karşı, rumların sorun çıkarmadan yaşamalarından sorumluydu. fatih sultan mehmet, cemaat düzenini korumaları karşılığında onlara geniş imkanlar sunup hiç de azımsanmayacak yetkiler verirken, kiliselerin yanı sıra, imparatorluk içindeki okul ve mahkemelerde, rum vatandaşlarının işlerini takip ve kontrol hakkı dahi tanımıştı.
bul yıl itibariyle istanbul'un fethinin 559.yıl dönümüdür.
bizansın öpülüş tarihi .
başbakanımız ın açılışla şereflendireceği tarih.
tarihteki en büyük masallardan biri olan karadan gemileri geçirme masalına ev sahipliği yapan fetih. ayrıca yine tarihteki en büyük masal kahramanlarından olan ulubatlı hasan da bu fetihte yer almaktadır. fetih değil ezop masalı mübarek..