bugün

üstüne ölü toprağa serpilmiş seyirci. bu ülkede hiç mi gençfenerli çarşılı ultra aslanlı yok tabi ki var ama kokoşlara satılmış biletler torpilli olarak. deplasmanda oynuyoruz havası vardı salonda. taraftar degil seyirciydiler.
maçın sonlarına doğru sesleri yeni yeni çıkmaya başlamış seyircidir.
affedersiniz ama mal topluluğudur. spikerlerimizden biri "deplasmanda oynuyoruz sanki" demişti. hakikaten öyleydi. neyse, bir dahakine rakibe yunanistan forması giydiririz de, bu işi de çözeriz.
son iki dakikada yapmaya başladıkları tezahürata hido nun protesto alkışıyla cevap verdiği seyircidir. ibretliktir.
bir sekilde milli takimimizi dünya ikinciligine tasimistir bu seyirci. bu turnuva türkiye'de degil de baska bir ülkede olsaydi finale yükselmemiz cok zordu.
türkiye de artık bir tribün kültürünün kalmadığının göstergesidir.spor kültürümüz zaten yoktu elimizde bir tribün kültürü vardı onu da aldılar.

ülkemizde spor branşları zenginlerin oyunu olmaya doğru hızla gidiyor.bu şampiyona 10 sene önce ülkemizde olsaydı o taraftar amerika yı sahadan silerdi.
sadece 1.periyotun başında öne geçtiğimiz bir ara(ki sadece bir defa öne geçebildik) dağ başını duman almış marşını 35 saniye akdar söyleyip,

3.periyota kadar susmuş, 3.periyotta da yine 1 dakika kadar bu amrşı kısık bir sesle söylemeye kalkmış ve odun gibi maçı izlemişlerdir.

Bir de kendi ülkelerinin uluslararası platformdaki itibarlarının içine etmişlerdir. Başbakanı geçtim cumhurbaşkanını yuhalamak nasıl bir mantık?
maç boyunca uyuyan, madalya töreninde sağı solu yuhlayan hımbıllardan oluşan seyircidir.
maldır yemin ediyorum. bir ayağa kalkın lan. oturarak izlediniz tüm maçı resmen.
rezalettir. çoğunluğu kodoman ve sosyeteden oluştuğu için kalkıp bir tezahurat edip incilerini dökme riskine girmemişlerdir. maçı kaybetmemizdeki sebeplerden biri de kendileridir. ama herşeyi onlara bağlayamayız tabi. maç sonunda rte'yi ve abdullah gül'ü yuhalamaları da çok ironiktir. tepkinizi göstermeniz normal de keşke milli takım için de o çenelerinizi yorsaydınız.
http://sampiyonlukyuzugu....-gercek-basketbol_11.html

maalesef beklenen oldu seyircisiydi.
cumhurbaşkanı'nı yuhalayan seyircidir.* * *
100 dolarlık seyircidir.
dinamizmin zerresi olmayan silik insanlar topluluğudur. orada tezahürat yapmayacaksan ne işin var eşşoğlueşşek, siktir git evinde seyret maçını... sokaktan rastgele adamlar toplansaydı sizden daha iyi iş görürdü yavşak kılıklılar.
çoğu, ünlü ve diplomatlardan oluşan seyircilerdi. diplomatlar, futbolcular, çeşitli sanatçılar, modacılar ve habercilerden oluşan bir seyirci grubundan ne beklenebilir ki? maç, bizim değilde, amerika'nın alışık olduğu bir ortamda oynandı. seyirciler "seyirci" sıfatını layıkı ile montelediler kendilerine.
100 dolarlik oldugu icin sözlüklerdeki fakirler tarafindan elestirilen seyircidir. ulan sizin yapicaginiz taraftarligi da biliyoruz, kodumun pis fakirleri. ama bu türkiyenin genel bir durumudur. fakirler zenginleri kötüler ama "zengin" olmak icin hergün dua eder.
deplasmanda oynasak ve bu maçı toplamda 250 kişi izleseydik daha fazla motive ederdik takımı. bu ne kardeşim sinemada film izlemeye gitseydiniz.
öncelikle bir ani;

az degil en az 15 sene gecmis benim canli olarak bir basket macini izlememin üzerinden, efes'in firtinalar kopardigi dönemden bu yana yani neredeyse.
aradan gecen sürecte tipik futbol seyircisine hangi ara dönüstüm bilmiyorum ama cok iyi hatirladigim bir sey vardi ki; 96'larda ankara'da basket maclari da futbol seyircisi mantigi ile izlenirdi. cigerlerimizi patlatirdik tabiri caiz ise, bir dakika susmadan, yerimize hic oturmadan. eve döndügümüzde sesler kisilmis, bel-bacak tutulmus olurdu ama takmazdik hic. iki gün sonra normale dönecegini bilirdik hepsinin.

sonra bir elestiri;

simdi bu geceki maca bakiyorum bir de. salonda cit cikmiyor neredeyse. dünya kupasi ve final maci ve bu mac sizin ülkenizde, üstüne üstlük sizin ülkenizin milli takimi oynuyor bu maci.
ben ekran karsisinda bagirip cagirirken buldum kendimi yine, hangi ara basladigim hakkinda hic bir fikrim olmasa da, seslerimin duyulmayacagini bile bile. salonda kimsenin umrunda degildi ama, sanki herhangi, alakasiz iki ülkenin hazirlik macini izlemeye gelmis gibiydiler. ruh yok, takimi ateslemek yok, rakibin konsantrasyonunu bozmak yok, hakem üstünde baski kurmak yok, onu bunu birakin kimin ev sahibi oldugunu göstermek bile yok. sonra son 2 dakikada neymis; "türkiye sizinle gurur duyuyor." oyuncularda cidden peygamber sabri var sanirim, ben böyle seyirciye ancak "geciniz efendim bu ayaklari." diyebiliyorum zira.

ve tanim;

kiro, alaturka, arabesk diye nitelendirdikleri futbol seyircisinden cok fazla ögrenecek seyi olan topluluktur. bu ögrenme süreci elbette ki; "vur-kir-parcala!" seklinden ziyade, takim nasil desteklenir, mac nasil izlenir, vs. gibi sorularinin uygulamali örneklerle cevaplandirilmasindan olusmaktadir.
ankara yerine finallerin istanbul'da oynanma hatası yapılmasıyla yaratılmış seyircidir. istanbul'da basketbolun b sini bilmeyen, futbol kültürü olan seyirci 50 sayı fark yememize rağmen şampiyon türkiye diye marşlar okumaktaydı. amk ne kabus bir gündü.