bugün

entry'ler (14)

kilolu insan sevimliliği

Şişman insan akılıdır, zekidir. Zeki olmak zorundadır. Çünkü bulunduğu durumdan çıkıp başka biri gibi görünmek zorundadır. Yoksa bir sürü soruyla boğuşur ve aslında kendi bile bilemez nedenini. Kendiyle dalga geçer, kalbinin ne dediğini hissetmeden.

Kilolu insanlar ikiye ayrılır; kilo vereceğine inananlar ve durumu kabul edenler. Ben durumu kabul edenlerdendim. Fakat ummadık bir zamanda kilo vermeye başlayınca, neden olmasın dedim ve kendimi gerçek potansiyelimi fark etmek açısından bir adım attım, bu kararla birlikte hayatım değişti. Yani mutsuzdum ve numara yaptığımı ancak şimdilerde anlayabiliyorum.

Kilolu insanlar matrushka bebekleri gibidir. Katları atıp da, içindekine ulaşınca, yüzündeki somurtmayı görürsün. Halbuki dışarıdan gülüyo gibi görünüyordur… O kocaman bedeninde küçücük kalmıştır. Kalbi her şeyden nefret eder olmuştur..

Ama söyleyemez, zekice bir çıkar yol bulur, kendine adına gülümsemek derler, Şişman insan zekidir mesela böyle bütün şişmanların zayıf hoş görünümlü bir arkadaşları vardır...

kilolu insanın sevimli olmasına zorlayan nedenler; mutluluk maskesi takmaktır yüzlere bir bakıma...

http://www.vucudunsifresi...aber_makale.asp?RecID=522

hızlı kilo verme yöntemleri

bunun için çok düşünmeye gerek yoktur çünkü hem hızla kilo vermek hem de kendimizi bir şeylerin eksikliği içinde hissetmemek hatta kendimizi yenilemek adına halil kargulu yeni adı duyulamya başlayan ama köklü bir sistem yaratmıştır . gayet de değişik ve farklı bir sistemdir; araştırılması gereklidir.

istiklal caddesi ni istiklal caddesi yapan şeyler

istikala caddesi kadar yalnızız dedirten upuzun,garipliklerle dolu bir yol.Aşık Veysel'in bahsettiği uzun ince bir yol olması muhtemeldir.

obezite

obezite bir hastalık mıdır ya da aldatmaca mıdır?

obezite bri hastalık mıdır?

Soru;

Artık obezitenin bir hastalık olduğu konusunda toplum bilinçlenmeye başladı. Siz de bu kanaatte misiniz? Kaba tabirle "şişman insanlar hasta olduklarını" düşünüyorlar mı?


Cevap : HALiL KARGULU

Toplumun bilinçlenmeye başladığı şey, her konuda olduğu gibi tek taraflı dikte edilmeye çalışılan doğru bildiğimiz farklı bir yanlıştır. Çünkü;

Obezitenin hızla yayılmasında ve çözüme ulaşamamasındaki önemli sebeplerden en önde gelenleri; tüketim ekonomisi ivmeli, gıda ve farma sektörleri yaptırımcı ve sinsi hâkimiyet kurma çabalarıdır.

insanların, sinir sistemlerini etkileyen, doyum ve tatmin olma merkezini kapatan ve YAPAY hislerle sürekli besine ve gerekli, gereksiz her türlü tüketim ürününe bağımlı hale getiren YAPAY katkı maddeleri ve kimyasallar, bizleri zoraki tüketime bağımlı hale getirmiş ve inisiyatif ve irade kullanma mekanizmasını ele geçirmişlerdir.

Yani, her insan tarafından tüketilen besinlerin, beyinde bıraktığı elektro-kimyasal -kat kat daha fazla tüketime yönlendiren, lezzet ve katkı maddeleri etkileri ile sektöre destek amacı kılıflı geliştirilen(!) ilaçların, insan sinir sistemi ve psikolojisinde ciddi olumsuz farklılıklar üretmek üzere yarattığı tahripler sonucudur bağımlılıklarımız! Ve bağımlılıklarımıza bağlı gelişen Obezite...

Dolayısı ile Obezite hastalık derken kast edilen ile buradaki bağımlılık hastalığı, çok ayrı kavramlar olup, bağımlılıklarımız dolayısı ile Obez olunabileceğini unutmamalıyız.

Kilolu veya Obez bir kimse; bebeklikten bu güne, yanlış alışkanlıklar ve içinde yetiştiği aile kültürü nedeni ile önce benimsetilmiş kendi seçimleri, sonraki sürelerde ise iradesi dışında fiziki ihtiyacından çok besin içerikleri ve miktarları tüketiyorsa, kendini durduramıyor ve delirircesine açlık ve tüketim krizlerine giriyorsa, bu masum bir irade sorunu olarak da vurgulanamaz!

Madde bağımlılığında ki kriz anı ne ise, obezite için yapay açlık krizinin etkisi de aynıdır. ikisi de kontrol dışı, iradeden bağımsız davranış ve algı bozukluğu veya yetersizliğidir.

Aldığımız her lokmanın içindeki kimyasallar ve yapay katkı maddeleri, zihnimizi etkileyerek; size 3 gün sonra bile durdurulamaz şekilde yapay açlık hissi yaşatıyorsa, kendinizi sürekli aç ve tatminsiz hissediyorsanız, yani; yağı, şekeri, tuzu azaltılmış bile olsa 100 kalorilik ürün tükettiğinizde, zihinsel tahribat sonucu 1000 kalorilik uyuşturucu etkili gıda sandığınız tüketim içerikleri yemek zorunda kalıyorsanız, artık kendinizi iradesiz olarak suçlamayı ve aşağılamayı bırakmalısınız! Çünkü zihniniz ele geçirilmiştir! Kontrol bireysel inisiyatiflerden çıkmıştır. Özgürlüğünüz ipotek altındadır.

Tam Özgür olmayan insanda irade aramak cehaletten, saflıktan öte, AHMAKLIKTIR!

Günümüz sağlık sistemi ve değişik branş uygulamalarına yetkinleştirilmiş temsilcileri, temsil ettikleri her bir alanı sanki Çözümün bütününü yansıtıyor gibi intibalar yaratarak, asıl çözümün küçücük bir birimini temsil ederken; Sorun ile boğuşan insanların bakış ufku daraltıldığı gibi, sebep olunan tüm psikolojik ve sosyal ağır yükler, Kilolu ve Obezlere doğruca yüklenmektedir. Bu kişilere "iradesiz, tembel ve obur" gözü ile "kendine hakim olamayan" zavallı bir varlık olarak aşağılanarak, tam bir çözümsüzlük girdabı oluşturulmaktadır.

işte bu noktada şişman insanlara OBEZ diyerek onların hasta olduğunu vurgulamaya çalışan ve farklı maddi hesaplar ile insanları iradesizlik ve tembellikle suçlayan herkes, gerçek anlamda hastadır! Obezler hasta değil, bağımlı ve konuya ve gerçek çözümlere bilinçli bir şekilde cahil bırakılmıştır.

Zaten obezlerin Hasta olduğu bilinci, bilerek işlenilerek, kişilerin kendi potansiyellerini körelterek, sisteme daha çok bağımlı hale getirmek için özel olarak algılatılmaya çalışılan mevcut tanımlar, OBEZiTENiN KENDiSiNi oluşturmaktadır.

Halk elbette hasta olduğu inancını mazeret olarak benimseyerek, kendilerini suçlayanlara karşı güçlü bir maske oluşturabildiği için, hasta olduğuna inanmaya zihinsel olarak zaten hazırdır. Ve zaten hasta olan, olmayan herkes bu şekilde düşünerek, şişman olmalarına kılıf bulmaktadırlar.

Dolayısı ile sistemi yönetenler ve maddi anlamda nemalananlarda, sistemin köleleri de "obezite hastalıktır" tanımından oldukça memnundurlar.



Üstün Performans Uzmanı

HALiL KARGULU

zayıflama uzmanı

Türkiye'de gerçek anlamda 1 tane Zayıflama Uzmanı YOKTUR !
Bize geçici süre iŞKENCE çektirenler, kendilerini "ZAYIFLAMA Uzmanı" olarak tanıtmaktadır.
Şans Oyunları'ndan büyük ikramiye çıkmış gibi, değişik şartlanmalar ile, sözde bazı uzmanlardan aldığımız diyet listeleri sayesinde, bazen 5-10 kilo veya 15-20 kilo vermeyi veya kendi başımıza intikam alırcasına, bilinçsiz ve tek yönlü diyetler yapmayı, hatta inadına yememe psikolojisi ile verdiğimiz 8-10 kiloyu, hepimiz ZAYIFLAMA olarak algılamakta ve bunun böyle olduğuna inanmakta veya inandırılmaktayız.
Peki o zaman, büyük ikramiye yanlış bilete çıkmış, kusura bakmayın! dercesine; üstelik, faizi ile birlikte katlanarak geri aldığımız 15-20 kiloya ve daha fazlasını aldığımız sürece tam bir iŞKENCE diyebilir miyiz?
Verdiğimiz her kiloyu, %97 geri alacağımız, bilimsel veriler ve istatistiklerde çok açık ortada iken, bu süreci iŞKENCE değil de ZAYIFLAMA olarak nasıl kabul edebiliriz.
O halde öncelikle Obezite sektöründe tanımlamaları çok iyi yapmamız kaçınılmazdır.
ZAYIFLAMA
Kendi özgür irademiz ile gerçekleşen, hiç kimsenin ve hiçbir şartlanmanın kalıcı veya geçici dayatması olmadan, kendi inisiyatifimizle, ihtiyacımız olan besin içerikleriyle ulaşılması istenen hedefe uyumlu tercihlerle karar verebildiğimiz, donanımlı, bilinçli ve pozitif şartlanmanın yoğun enerjisi ile, zihnimizi kontrol edebildiğimiz ve ideal kiloya kadar gelme süreçlerinde yaşanabilecek her türlü etki- tepkiyi yorumlayacak derinlikte olduğumuz eylemler toplamı; kalıcı, sağlıklı ve sürdürülebilir kalıcı ZAYIFLAMA tanımıdır.
iŞKENCE
Kendi dışımızda, bir başkasının bize uygun hazırlamış olduğu miktar ve içerik uygulaması, listesi vs ile veya negatif şartlanmanın etkisi ile, kendi başımıza ölümüne bilinçsizce uyguladığımız ve geçici bir sürede 5-10 hatta 20-30 kilo gibi sonucu ne olursa olsun, genelde yo-yo sendromu ile sonlanan; verdiğimiz her kilo iŞKENCE sürecini ifade eder.
Çünkü verdiğimizi sandığımız her kiloyu, bilinçsiz ve kalıcı çözümden uzak yaklaşımlarımızla, faizi ile birlikte katlanarak geri almamız kaçınılmazdır.
Dolayısı ile; günümüzde bir tane dahi, gerçek anlamda ZAYIFLAMA uzmanı gösterilemez. Tv, gazetede her gün gördüğümüz, otu, çöpü, taşı, bitkisel ve kimyasal içerikleri çözüm diye ballandıra ballandıra anlatan kendince uzmanlar, yaşadığımız kilo psikolojisinin milyonda birinin bile farkında değilken ve kendi %1lik doğrularını, sanki zayıflama sürecinin tamamı gibi %100 şeklinde anlatarak, farklı gerçeklere gözlerini kapatmışlardır. Dolayısı ile bildik tüm sözde uzmanlar, bizleri zayıflatabilecek donanıma sahip değillerdir. Üstelik kendi cahilliklerinin farkına bile varamayacak büyük bir körlük içindedirler. Tehlikenin en büyüğü de budur.
Bizlere gerçek zayıflama süreci yaşatabilecek; bilgi, birikim, donanım ve farklı eğitim bütünlüğüne sahip, ünlü, ünsüz bildiğimiz hiç kimse mevcut değildir.
Kendi yaşadığı işkenceden kurtulamamış insanlar, kilolu ve obezleri bu yaşanan işkenceden kurtarması asla mümkün değildir..
Dolayısı ile gelişerek değişim, gelişerek zayıflamak kaçınılmazdır.
OMDER- HK Performans
Halil KARGULU

hızlı zayıflama diyeti

Hızlı Zayıflama, Bilinmeyen Gerçekler ve Çözüm!

Akademik Anlamda Zayıflatma Yetkisi, Kim Tarafından Kime Tanınıyor? /
Zayıflama Uzmanlığı! Payesi, işkence Çektirme Yetkisi ile Birlikte mi Veriliyor?
Geçerli Yöntemler Ne Kadar Geçerli?/
Bilim Yuvaları! Bütünsel Bilimi Temsil Ediyorlar mı? /

Bu sorular hepimizde bir şeyler çağrıştırabilmeli. Konu artık bilinçaltımıza işlemiş olan, Kilolu olma, yaşanan Kilo Psikolojisi, yani Obez olma konusu, ana başlık düşük ve yüksek kilolarda Şişmanlık!

insanların genlerinde mevcut, Ben merkezli davranma eğilimleri; bencilliklerle ve bir yerde bireysel donanımlarla, kendince zenginleştirildiğinde, Ego şişmesi öyle bir hal alır ki, çaresizliklere umut tacirlikleri, denli densiz her şekilde gündeme getirilir.
Kimi çerçeveletilmiş Sayfalarca Belgelerle, Diplomalarla en ön cephelerde koşar. Kimi deneyimsellik boyutunda Yeminlerle...
Her kesimden çığlıklarla çözümü öneren bir kalabalık ordusu...
Diplomalı ise; Dayatan, Az Akıllı- Çok Akıllı, Alaylı veya Akademisyen tümü farklı Ses Tonlarında bir Koro oluştururlar!
Tek Ortak noktaları ‘Kalıcı Çözüm Getirememek’ ve gerçek çözümden çok uzak olmaları!

Geçici çözümler bazı Ağrıları da gittikçe dayanılmaz bir hal almaya zorlar. Gittikçe direnci azalmış bünyeler ve zihinler, en sonunda bu sektörde istenen de, tepkisiz Kölelikler….

Ey Bilim insanları, eğer Kesin Çözümler üretemiyorsanız, neden o konumda olmaktan sıkılmıyorsunuz, Uzmanı olmadığınızı bildiğiniz konularda aldığınız eğitimlerin yetersizliğini reddetmek mi şerefsizliktir,
yoksa iç Dünyalarını asla tasvir edemediğiniz kilolu insanların Bedenlerini, sessiz çığlıkları, yüksek şiddette içten içe kopan fırtınaları, duygusal ve ruhsal Dünyalarını, Hayallerini, umutlarını ve başarabilirim inancını hiçe sayıp, onlara Zoraki Çözümsüzlükler, Yalan ve yetersiz yaklaşımlar sergilemek mi?

Yukarıda ki Soruların Cevabı çok derinlerde aranmalı! Eğitim sistemi ve temel yaklaşımları külliyen Yenilenmeli, çünkü herkes bunun bir ürünü değil midir?

Kral olmak farklı bir durum, başınıza birilerinin Taç takıp ‘hadi kral sensin’ demesi farklı! Kral; halkına kendisinde ki tüm verimliliklerin, iyiliklerin ve güzel değerlerin özünü, sonuna kadar armağan etmek üzere çalışmaya ant içmiş ve bunun sorumluluklarıyla halkının ihtiyaçlarına, halkın iyiliği için en doğru çözümleri getirmeyi prensip edinmiş kişidir.

Bunun için gerekirse, daha çok öğrenecektir, halkı doğru yönlendirecektir, bu anlamda halkın iradesi kuvvetlendirilecektir ve bir bütün olunacaktır!

Çağımızda en büyük handikap, bireyselleşme ve kontrolsüz hırsla birlikte uçsuz bucaksız sivriltmeye çaba gösterdiğimiz egolarımızdır!

Neden Hızlı zayıflamak, Sağlık ve Kalıcılık için Tartışmasız En Anlamlı Yöntemdir?

Dayatma olan yerde, hür irade barınamaz! Dayatma olan yerde Stres faktörü oluşur, dayatma temelde iyi amaçlar için uygulansa dahi, işkence’ye dönüşür!

Vücudun Bilinç altına aktardığı tüm baskılar sonraki bir zamanda, kendini mutlaka gösterecektir. Diyetlerle, zorlama Uygulamalarla bazı yöntemleri dayatma sürecinde Zayıflama olsa bile (işkence); dayatmalar sonrasında verilen kilolar ve fazlası geri alınacaktır.

Gelişerek Değişim ile Hızlı Zayıflamak Sağlıklıdır. Burada Anahtar Rol üstlenen Olgu, Keyif Almak’tır! Donanımı artırılmış insan, kendi gelişimine yönelik gösterilen özverileri sahiplenir, bundan keyif alır, Sinerji ve Motivasyon oluşur!

Gelişerek Değişim, HK_Performans’ın geliştirdiği bir Konsept’tir. Yaşayarak, Yaşatarak, Özverileri ve Çabaları paylaşarak, Kilo Sorununun temelde neden ve nasıl aşılabileceği üzerine, kurucuların araştırmacı ruhlarıyla birlikte, sürekli yeniledikleri enerjileriyle; bu yolun işkence ile değil,

Gelişim bilinci ve bilinçli motivasyon ile algı ve alışkanlık boyutlarını geliştirerek ve bilinçli istekle, amaç hedef ve süreç bilinci ile, potansiyeldeki var olan sonuca en hızlı gidilmesinin, değişim ve bilinç değerleri ile ulaşılan düzeyde, kalıcı zayıflamanın korunmasının en doğru, sağlıklı ve vazgeçilmez yol - yöntem olduğunu ortaya koymuştur.

Hem de Sağlığa Katkı yaparak. Dirençlerden yorgun düşmüş içsel Değerlere Yepyeni bir Esinti ile Vücut katarak! Özgüven, kendine Saygı ve Yeniden Yapılanma Rejuvenasyon Yaşam’a yeniden Dönüş’ü armağan ederek!

Modern Bilimin alması gereken Yol, burada başlamakta!

Her şeyi Ortodoks Tıbbın katı ve alternatifsiz kefenine sararak yerimizde bile sayamadığımızı; Ulusal, Resmi istatistiksel Verilerle, Bireyler ve Topluma yönelik Obezite ile ilgili Ölüm Fermanı Uygulamaları sonucunda, Verimsiz ve Bilime Yakışıksız Sonuçlarla ‘Yolun Tıkandığını’ gördük.

insan Psikolojisinin, bu alanda Tamirinin Anti- Depresanlarla değil; bilakis Sıcak, istikrarlı ve Yoğun ilgi, hatta Hoşgörü, Şefkat ile ele alınmasıyla anlam kazanıp Cevap Vereceği’ni de HK-Performans Butik Zayıflama Atölyesi çalışmalarında kanıtlamıştır!

HK Performans ile; Rakamlarla, Verilerle, Resimlerle ve Gönülden Yazılmış Yorumlarla, sektörde kendince Bilimsel Yaklaşımlarla, Mevcut Sağlık Sektörü Uygulamaları Uzmanları’nın! 1-3-5 Yıllık Veriler bazında Rekabet edebilecek Gücü ve Altyapısı Yoktur. Olamayacaktır da...

Eğitim içerikleri, O halde yeniden gözden geçirilmeli, Bilinçle ve istekle… Eğiticilerin Eğitiminden Söz ediyoruz! Ailelerin yeni Değerler Kazanımlarına- Çalışma Ortamlarında Seferberlik ilan Edilmesine- Öncülük edilmeli! Eğer ki Toplumun Çekirdeğini Aile, daha da temelinde Bireyler Oluşturuyorsa, Bu Girişimlerin ne Maddi, ne de Duygusal Kayıpları, Anlam ifade Etmemelidir.

Sonuç olarak, olmazsa olmaz üzerinde durduğumuz yaklaşımlar; korku, dayatma sonucu, işkence ile zayıflatma değil, aksine ‘bilinçle, hoşgörüyle ve keyifle hızlı ve gelişerek değişim ve gelişerek zayıflama’dır!

HK Performans
Omder Başkanı &
Üstün Performans uzmanı

Halil KARGULU
http://www.hk.com.tr.

ivana sert

ÜNLÜLER BiZi ŞiŞMANLATIYOR!

Popülarite, bazen çok basit yollarla kazanılabiliyor olsa da, bunu istikrarla korumak gerçekte bir özveri gerektirir. Tıpkı sevgi gibi!

Yaşamın yozlaşmış değerleri kapsamında arenada var olmak, uzun yıllardan beridir kuru gürültü ile de mümkün!

Ulaşılması ve hak edilmesi olabildiğince güç olması gereken Star, Süper Star, Diva gibi birçok kendince liyakat, gerçekte çoğu kez gerekli nitelikleri taşımayan insanlara giydiriliyor!

Sanat ve estetik birbirini tamamlayan, birbirinden ayrılmaması gereken olgular. Bunları da kültür, adap ve zarafet tamamlar. Günümüzde artık gözden kaçırılması pek muhtemel olmayacak düzeyde abartılmış durumlar vardır. Hem halkımız, hem kendileri, hem de içinde bulundukları eylemleri bu yazımızda söz konusu olduğu için liyakati ölçü almadan, ünlü diyebileceğimiz tüm sanatçıların kilo sorunlarını ve bu konudaki yaklaşımlarını irdeleyeceğiz.

Sanat icra edenlerin çok büyük bir kısmı, nitelik açısından kesinlikle bir yetersizlik içindedir. insani açıdan baktığımızda yukarıda bizim çıplak gözle görüp sıraladığımız, sahip olunması bir gereklilikten öte, bir zorunluluk olması beklenecek değerleri gerçekten pek azı taşımaktadır. Bu maalesef yalnızca sanat alanında olmamakta, sanatçı camiasında olduğu kadar, spor camiası veya akademik alanda da; hatta bilimi temsil edenler de dahil, tıp dünyasında da aynıdır. Açıklayacağımız nedenlerle Onları kınıyor ve varlıklarını reddediyoruz!

ZERRiN ÖZER, SEDA SAYAN, CEM YILMAZ, TUĞBA ÖZAY, NADiDE SULTAN veya MEHMET ÖZ, ENDER SARAÇ, MARANKi gibi sürekli değişken isimler olacaktır. Bu sıralar da MESUT YAR, son dönem yasaklı ürünlerin reklamını yaparak ve bakıcısını denek gibi kullanma cüreti ve özrü kabahatinden beter açıklamaları ile kişiliğini, karakterini ortaya koyan IVANA SERT! veya başkaları, sırasıyla her birinin kullanarak yahut dayatarak zayıfladığını iddia ettiği ürünlerin reklamını bir de biz yapmak istemiyoruz !

Her biri çöp niteliğinde içerikleri, yüklü maddi miktarlar karşılığında, kendi isimlerini kullandırmaya göz yummak suretiyle, dolayısıyla bilimsel olması gereken %100’ün ancak ve en çok %1’ine tekabül edebilecek içerikleri kullandıklarını ifade ederek, BiR TEK BU YOL ile kilo verdiklerini lanse etmişlerdir.

Oysa her birinin girdikleri cerrahi operasyonlardan tutun, spor merkezlerinin yanı başında evler tuttuklarını, deli gibi spor yapıp, harcadıkları paralar veya yaşadıkları ve aralıklarla yaşamaya devam ettikleri travmaları, en ince ayrıntısına dek biliyoruz! Bu travmalar onlar için belki yaşamları boyunca bir kısır döngü olarak gittikçe daha içinden çıkılmaz bir rutine dönüşecektir.

‘Sibel Can’, yeni dönemde ‘Seren Serengil’ ve her albüm öncesi sözde mucizevi listelerlerle zayıflayan diğer kendince ünlüler bu duruma en güzel örnektir.

Özellikle zayıflatıcı otların, bitkisel ve kimyasal ilaçların, kremlerin, jellerin reklamını yapan ünlüler tam bir vurguna ortak olmaktadır! Halk bir umut ile, güven duyduğu, idol olarak gördüğü kimselerin yalan telkinleriyle, bir kez ve bir kez daha, sonuç alamayacağı, tamiri gittikçe imkansızlaşan derin yaraları azdıran, başarabilme inançlarının ellerinden alındığı bir çarka, bu ünlülerin eli ile bilinçlice çekilmektedir.

Diğer taraftan, en çok 2-3 liralık içerik ile ve çok KESiN VE BiLiNÇLi yazıyoruz ki ve herkese %100 kanıtlamaya hazırız ki; plasebo etkisinden başka hiçbir fiziki etkisi olmayan bu ürünleri; 29, 59, 69, 79 liralara satabilen, bu konuda; insanların hassasiyetleri ve psikolojik zaaflarını çok iyi bilerek, özellikle bilinçlice bu zaafları sonuna kadar kullanan ‘vurguncu şarlatan’ kazanırken, belli az paylarla veya peşin yeterli miktarlar karşılığında, faizini de çok değerli olarak gördüğümüz bu ünlüler almaktadır.

Bu durumun kesinlikle bireysel inisiyatiflerle reddedilmesi gerekir. Tüm halkın kendilerine bahşettiği güvenini, üç beş kuruşa satabilen ve kendi benimsedikleri asıl değerlerin ne olduğunu çok açık gösterebilen bu kendince starlar veya süper starlara verilmesi gereken dersler olmalıdır. Bu insanlar, ancak mahalle arası çığırtkanlıkta star olmayı hak edebilirler; Daha öte değerleri bu camiadan kim kaybetmiş de, onlar buluyor ki!

Bunlar kamuoyuna, halka anlatılmak zorundadır. Her biri, bizce hiç öyle olmasalar da toplumun zafiyetleri yönünde farklı yaklaşımlarıyla, ün sahibi olabilmiş bu insanların yaklaşımları birer acizlik örneğidir!

Bu durumda biz, Obezite ile Mücadele Derneği ( OMDER) olarak destek olmaya çaba gösterdiğimiz milyonlarca insanımızla, tek dilden ve kenetlenerek bu kendince pek değerli işler yaptıklarına kani ünlülerimize hak ettikleri cevabı ve tepkiyi vermek durumundayız.

Biraz gözlemlerle, fakat daha ayrıntılı ve hakikati yansıtmak için psikolojik ayrıntılara da yer vererek, biraz daha dikkatlice ifade etmeğe kalkışırsak;

-Ünlüler Bizi Şişmanlatıyor! diye geçiştirmeliyiz.

Bildiğimiz gerçeklerin bir kısmını aktarsak;

-Kendince Ünlüler Bizi Kandırıyor! diyebiliriz.

Oysa biz tüm gerçekleri olduğu gibi, kimseyi korumadan, kimseye de yaranmadan ifade etmek zorundayız ki;

Bu durumda ise; - Satılık Ünlüler Halkı Dolandırıyor! Halkı, Kendi Bedenleri Üzerinden Kandırarak Küçülüyorlar! ifadelerini kullanabiliriz…

Burada isimler de belli, temsil ettikleri ürünler de. Kimin kim olduğu önemli veya hiç de değil!

Özellikle halkın bu denli benimsediği isimler gerçeği bile bile (veya hiç bilmeyecek kadar -gerçekten aptalca!) insanların gözlerinin içine baka baka, sıkılmadan, utanmadan verdikleri kiloları üç kuruşluk çöp niteliğindeki ürünlere bağlayarak ve bunlardan medet umulmasına göz yumarak bunları halka önerecek kadar küçülüyorlar!

Hiçbir nitelikli birey böyle bir yaklaşımı sergilemeye kalkışmaz! Ünlüsünü, ünsüzünü, Starını, şunu bunu geçin; vicdanı olan, sıradan herhangi bir kimsenin bile, büyük bir kesimi kilolu veya obez olan halkın ahını almaya gönlü razı olmaz !

Ve gerçekler zamanla tüm ayrıntıları ile ortaya çıktığında, sizin sıkılmanız bizim de canımızı sıkacak dahi olsa, sizleri asla affetmeyeceğiz!

OMDER

Obezite ile Mücadele Derneği

Halil Kargulu

http://www.omder.org.tr

zeki müren

sanat anlamında bir insana sunulabilecek psikolojik desteğin epistemolojik yansıması olan sanat güneşidir.

kabahat kürtaj mı tecavüz mü

tecavüzü çözmek için politik çözümler üretmek yerine daha fazla çıkmaza sokmaya neden olan bir paradokstur. tecavüzü nasıl olur da olağan bir durum gibi karşılar sonra da o kadınları daha da çıkmaza sürükleyebilirsiniz. nasıl bir düşüncedir bu! ortada bir kadının mağduriyeti söz konusuyken bu mağduriyeti gidermek yerine daha fazla mağdur etmenin akla mantığa sığacak hiç bir tarafı da yoktur... bir kadın bunun psikolojik, biyolojik, sosyolojik tüm yıkımlarını yaşarken nasıl olur da ona daha fazla baskı uygulayabilirsiniz. "doğursun devlet bakar!". o kadın o çocuğu karnında taşımaya tahammül edecek, dünyaya getirecek ve "ben doğurdum" diyerek kucağına alacak, sonra da kendi elleri ile devlete teslim edecek. sonra... birileri kendi politikalarını uygulayacak diye kadının ve o günahsızın suçu ne?

evde ağrı kesici kalmaması

ağrı kesici niyetine hemen temiz havada bol nefes egzersizleri ile yürüyüş yapıldığında geçecek olan bir durumdur. doğal ağrı kesici etkisi ile hem gereksiz ilaç kullanımı engellenmiş oluruz hem de yürüyüşlerimiz alışkanlık haline gelir.

bilerek her şeyi son dakikaya bırakmak

zaman darlığında yetiştirme telaşında iken yaratıcı düşünceleri de artıracak bir durumdur.

cok gulen mutsuz adam

içine akıttığı göz yaşlarını sadece içinde yaşayan ama asla bu göz yaşlarının varlığını hissettirmeyen adamdır. aksine güldüğü için kimse derdi olup olmadığını da anlamaz ama her gece yüzleştiği bir iç kimliği vardır muhakkak.

kahvaltı

türk gelenekleri doğrultusunda en önemli öğün olarak kabul edilse de aslında yapmasan da olur diyebileceğin ne zaman yemek istersen o zaman kendine hazırlayabileceğin bir öğün.

bu kapıdan tekrar çıktığımda artık ben olmayacağım

kilolu bir insanın kilo kapısından çıkarak zayıfladığında bir daha geri dönmek istemeyeceği kapıdır.