bugün

entry'ler (266)

olimpiyatlardaki başarıların hazımsızlığı

başarının sporcunun başarısı değil de, başarısızlık durumunda sporcuyu hiçbir tarafına takmayan birtakım siyasilerin başarısı gibi halkın önüne sürülmesinden ileri gelir.

1500 metre finalini siyasi şova dönüştürmek

ailecek utanmamıza, sevincimizin kursağımızda kalmasına sebep olan, aslında tam da trt'den beklenen harekettir.

orada gurur kaynağımız iki genç kadın birincilik ve ikincilik alıyorlar, spikerin sorduğu ilk soru: "başbakan ne dedi?" telefonun ellerine tutuşturulmasına, rezil bi şekilde telefon kulağındayken çağırmasına değinmedim bile.

acınası haldeyiz.

sevgilisini iltifat yağmuruna tutan erkek

iltifatların kalitesine göre can sıkıcı olamayabilecek erkektir.
sırf ilişkinin başı olarak görülmeyip, ilişkinin heyecanı korunabilirse, erkek ''hiçbir şey yapmamaya'' başlamazsa hiç sorun çıkmayacaktır belki de.

ne demiş yılmaz aslantürk?
''cafede, sokakta çiftler görüyorum, kadın adama bağırıyor, adam da 'ne yaptım ben?' diyor. sorun da o ya, erkek hiçbir şey yapmıyor.''

caddebostan sahil

dünyanın en güzel yeri olabilir, hiç abartmıyorum.
bu kadar huzur, mutluluk dolduran başka bir yer görmedim ben.
sahilde yürürken, otururken, biramı içerken sanki başka bir dünyaya gelmişim, olumsuz olan her şey diğer tarafta kaldı gibi hissediyorum. çok seviyorum.

the sopranos

iki gün önce izlemeye başladığım, tam benim sevdiğim tarzda bir yapım olmasına rağmen nasıl daha önce izlemedim diye şaşırtan dizidir.
o kadar yakın geldi ki yaşananlar, sanki ekranda kendi ailemi izliyormuşum hissine kapıldım. hayır babam mafya değil - ona rağmen işte.

10 yaşındaki kızının oje sürmesine izin veren anne

renkli renkli çok sevimli olabilir. sürekli de sürmez, süremez zaten. sıkıntı nerde anlayabilmiş değilim.

eski sevgiliye beddua etmek

hiç tutacağı düşünülmeden yapılabilir, ardından tuttuğu görünce hafif tırsmaya neden olabilir.

bundan yaklaşık 10 ay önceydi, o zamanki sevgilimle aramız limoniydi, hatta limoniden de öte, ayrılık aşamasındaydık. artık hareket ve tavırlarına dayanamayan ben, öğlen 2 surlarında arayıp ''gel, konuşmamız lazım.'' dedim, ''bir işim var sonra geleyim'' dedi, tamam dedim. evinde su borusu patlamış - veya ona benzer bir şey, tam hatırlamıyorum. hem onu halledeceğim diye, hem de korktuğu konuşmayı ileri atmak için bunu bahane olarak kullanarak akşam 10'a kadar gelmedi. geldiğinde de yanında iki arkadaşını getirdi. artık bende hat safhada olan sinir, arkadaşlarını gönderip ayrılık konuşmasını yapıp malum kişiyi de gönderdikten sonra, ''şu evin su konularında da başın rahata ermesin emi!'' şeklinde kendini dışarı vurdu.
artık ne kadar haklı konumdaysam, gelip yalvarıp kendini affettirene kadar su konusunda gerçekten de inanılmaz sorunlar yaşadılar. malesef benim de çok yakın arkadaşım olan ev arkadaşının da başı yandı. her gördüğümde ''boruyu hala halledemediler, yine her yer su içinde'', ''bu sefer de apartmanı su bastı'', ''sifon bozuldu amk!!'' tarzında şeyler dinledim, hem de sadece 2.buçuk haftalık bir süreç içerisinde. nitekim büyük aptallık olan barışma olayından sonra evine ilk gittiğimde apartman girişi su ve çamur içerisindeydi. diğer sakinlerin ilgisizliğinden dolayı bir türlü yaptırılamıyordu, defalarca söylemiş olmalarına rağmen.
ben tabii artık çoktan ayıkmış olarak bedduamı geri çektim - nasıl oluyorsa. 2 gün sonra tekrar gittiğimde apartmanın girişi tertemizdi, kimin yaptırdığını da bilmiyorlardı.

yani bu hikayeden öğreneceğimiz; gerçekten haklıysanız ve bedduanız canına kast edecek bir şey değilse, tutma ihtimali yüksekmiş. yine de evde denemenizi tavsiye etmem, haksızsanız geri tepme ihtimali de var biliyorsunuz. kendi adıma konuşacak olursam böyle bir şeyi tekrar yapmayı düşünmüyorum.

ilk gecesini kurtaracak olan şerefsiz bayanlar

başka başlıklarda bakire kızlara kezban diyen sözlük erkeklerin hem karşı oldukları hem de yaptıran bakire olmayan kıza kaşar dedikleri durum.

adama elbette yazık ama kızın yaptığı kadar buradaki entrylerin çok büyük bir bölümü de mide bulandırıcı.

türkiye nin pkk dan daha büyük düşmanı

cehalettir, bağnazlıktır, hayatlara saygısızlıktır.

80 öncesi seyyar bira satıcılarıyla insanların nasıl barış içerisinde yaşadığını bilmemektir.

herkesin kendi doğruları ve ahlak anlayışı doğrultusunda hayatını devam ettirmek zorunda olmadığını bilmemektir.

faili meçhul ve meşru bir sürü cinayet varken ortada, aksi halde iki hayatı birden yok edebilecek kürtaja cinayet demektir.

kendisine uyguladığı politikalarla ölümüne neden olduğu çocuğun çerçeveli fotoğrafını hediye olarak kabul edip utanmamaktır.

parasız eğitim isteyen öğrencileri hapse atıp iki gün sonra harçları kaldıracağız demek, bunun samimiyetine inanmaktır.

18 yaşından küçüklerin zaten alınmadığı bir festivalde alkolü yasaklayan zihniyete sahip olmaktır.

taksinin toplu taşımadan uygun olduğu durumların olmasıdır, toplu taşımacılığı özendirmemek, üstüne bir de kendi yarattığı trafik facialarını ülkenin mühendis ve mimarlarının karşı geldiği 3.köprüyü yapmak için gerekçe göstermektir.

sit alanı olan çamlıca tepesine ''buralar benim akıllı olun'' manasında bir camii dikmektir.

yüksek mimar belediye başkanının kaçak kat çıkılarak yapılan alışveriş merkezine göz yummasıdır.

bir taraftan ''döverken eli incindi'' diye vatandaşı darp eden polisleri savunanlar varken, diğer taraftan tartıştığı polisi bulmak için hepsini sıraya dizdiren insanların olabilmesidir.

olimpiyatlardaki başarısızlığı unutan türkiye

bir olimpiyatlardan diğerine kadar ''spor için ne yapmalı, bu gençler nasıl motive edilmeli, olimpik havuz mu eksik, sahalar ne durumda, ne yapmalı'' diye düşünmeyen, her seferinde ''3 tarafımız denizle çevrili yüzücü çıkmıyor yeaa'', ''75 milyonluk ülkeyiz madalya yok!!!'' diye çığrınan ülkedir.

1994 1998 yılları arasında doğmuş efsanevi nesil

facebookta durumuna iki nokta koysa 55 like alan nesildir, siz ne diyorsunuz teheey.

2222 doğumlu efsane nesil

turkcell'le derin bir bağı olacak nesildir.

kimsenin hayalindeki bölümü okumadığı gerçeği

ilk olarak, benim için geçerli olmayan önermedir.
ikincisi, suçun tamamının rehber öğretmene atılması saçmadır.
aile, öğretmen ve evet, lise çağındaki bir insanın kısmen kendi sorumluluğundadır.

kendi adıma konuşacak olursam, bölümümde oldukça mutluyum, doğru mesleği seçtiğimi düşünüyorum. nasıl mı oldu?

1. sayısal derslere yatkınlığımdan dolayı babamın matematik - fen alanını seçmemi tavsiye etmesiyle,

2. çizim, tasarım ve hayal gücü olarak avantajlı olduğumu bilen, beni iyi tanıyan annemin bu yönde bir bölüm seçmemi söylemesiyle,

3. son olarak da benim ilgi alanımı arayarak mimarlığı seçmemle.

yani bilinçli bir aile bu konuda oldukça yardımcı olabilir, bu konuda bizim yapabileceğimizse kardeşlerimizi ve ilerde çocuk sahibi olduğumuzda çocuklarımızı tanıyıp, yetenek ve becerileri doğrultusunda seçenekler sunmak.

bunu bilen liseli değildir

(bkz: the cosby show)

kredi kartı

öğrenciyken babanın ek kartı kullanıldığı takdirde, ne yapsanız haberi olur. çok sağlam bir strateji.

sevgiliye sana gitme demeyeceğim ama gitme demek

(bkz: lavinia)

feridun düzağaç tarzı bir yaşam tarzı benimsemekten olabilir.

ele uhu sürüp soymak

ojeyi de çıkarır.

(bkz: mimarlık öğrencisi olmanın öğrettikleri)

sevgili

birbirinizi hep bir sonraki için hazırladığınız kişi.
(bkz: kısır döngü)

uludağ sözlük çirkin kızlar sözlüğüdür

ortaya çıkışı şu şekilde olan önermedir:

1. çirkin, antipatik, çekici olmayan kız uludağ sözlük'ten iş çıkar belki diye erkek yazarlara iş atmaya başlar.

2. okul, iş, arkadaş ortamından sevgili yapamayan erkek kişisi bu kızları teşhis eder, mesaj atar, ardından sosyal ağlardan ekleme / buluşma gibi durumlarda kızın dünya güzeli olmadığı ortaya çıkar.

3. bunu yediremeyen yazar bu şekilde bir sonuç çıkarır, başlık açar.

annenin işe yaramaz deyip attığı hayati nesneler

kimisini de ''büyüdün nasılsa artık'' diyerek atar.

2 büyük kutu taso.