bugün

mabel

anlatmaya başlasam bitirememekten korktuğum sözcük.
sözlükle ilgili olsun hadi... mabel... ma bella...
her türlüsüyle içime hüzün akıtan,benim için binbir tane anlam barındıran beş harfli.
ilk önce annemin basit naneli sakız tanımlamasıyla kekremsi bir tat almıştım. çok esmer* kadın,tuhaf gelmişti. kendinin tam aksi renkteki inciler,daha tuhaf... hata bulmayı pek seven bünyem basım hatalı ambalajıyla dalga geçmişti vaktinde.
takvimselleştiremediğim kadar süre sonra kumral ada mavi tunayı okudum.belki çok klasikti,basitti,öyleydi ama;bir şeyler hissettirebilmişti diğer birçok kitaptan farklı olarak. belki de aşkı birinci ağızdan okumak,birinin düşüncelerinde yolculuğa çıkmak hoştu. hele ki o düşüncelerde aşk varsa.
tam okuduğum sırada tanıştığım ve şimdiye kadar gördüğüm en mabel insanın kısa sürede kocaman dostum,sırdaşım olmasından belki onunla kısa zaman görüşmesem aklıma geldiğinde dudaklarımdan dökülse gözyaşlarımla birleşeceğinden korktuğum... sözcük.
ve bu kısa süre uzun süreye döküldüğünde kumral ada mavi tuna'dan okuduğum bölüm. tapınırcasına belki,kutsal.

sen hiç kimsenin olamayacağı kadar çok şeyimsin benim...
yüreğimde sana ayrılan yer herkesinkinden büyük. yalnızca bir arkadaş, bir kan kardeş, bir sırdaş, bir çok yakın dost değil, bir büyük sevgisinsen...
yanında sonsuz şımarabileceğim ve hala kaybetmekten korkmayacağım tek kişi...
yani biraz annem, biraz babam, hatta hiç görmediğim dedem, belki hiç doğmayacak oğlum...
sonra daimi hayranım ve tabii dokunulmamış sevgilim...
sen benim masumiyetimsin tuna...
benim en yakınımsın!
aslında belki öbür yarımsın!