bugün

hakkı devrim

bugün abdurrahman dilipak tarafından sağlam bir eleştiriye maruz kalan radikal gazatesinin türkçe savaşçısı.

HAKKI DEVRiM BU!

Şimdilerde Radikalde yazıyor.. Bir zamanlar Milliyette ;KADIN MÜSTEAR ADIYLA YAZI YAZMAK; istemiş de Ufuk Güldemir reddetmiş.

Yazmak istediği yazı da, kadın müstear adıyla ona buna sataşan bir dedikodu köşesi. Hatta geçmişten de örnek vermiş: Eskiden çalıştığı bir gazetede bunu denemişler ve ;çok başarılı; olmuşlar.

Hani yakışırdı bu iş Devrime, ama Ufuk Güldemir olmaz demiş..
Hakkı Devrim, ;Sezer hasta mı başlıklı, hakkımda dava açılıp mahkûm olduğum davanın muhbiriydi.. Doğrusu o yazı, Radikal gibi ciddi, insan haklarına duyarlı bir gazeteye yakışmıyor.. Belki o gün Güldemir, Devrimin hayallerini süsleyen kadın müstear adı ile sulu dedikodular yazan biri olarak bu işi yapsaydı, başarılı da olabilirdi ve Radikal de böyle bir yazardan işin başında kurtulmuş olurdu..

Hani bugün magazin ve dedikodu haberlerinin bu kadar revaçta olmasına bakıp, Hakkı Devrime hak vermemek de mümkün değil.. Onun bu ileri görüşlülüğünün önündeki en büyük engel Güldemir olmuş..
Hakkı Devrimin Radikalde çok okunan bir yazar olduğunu düşünmüyorum. Belki o hayallerini bugün gerçekleştirmeyi denese, Radikale yakışmasa da, tirajına olumlu bir katkı sağlayacağından kuşku yok.

Hem zaten Devrimin ;savcıları göreve çağıran; muhbirliği Radikal;e ne kadar yakışıyor ki!

Hakkı Devrim, bir ;hakk-ı devrim; olarak herkese dilediği gibi sataşabileceğini sanıyor ve sataşıyor. Ne de olsa, Falih Rıfkı;nın dediği gibi zafer bugün onların!.; Müstear bir ad, belki de onun saklı kalmış, baskı altındaki ikinci kişiliğinin ortaya çıkmasına imkân verebilirdi. Hele de bir kadın adı ile, bugünkü ;ele verir talkını edasının üstüne kendi salkımları götürebilirdi..

Hakkı Devrim, adından da anlaşılacağı gibi ;Beyaz Türk.; Ufuk Güldemir, Hakkı Devrim;i ve bu olayı anlatıyor: Bir gün Milliyette Aydın Beyin üst kattaki odasından çıktım, yazı işlerine doğrulurken, o katta küçük bir bölmede promosyon olarak dağıttığımız ansiklopedi, kitapların editörlüğünü yapan Hakkı Devrim, önünü ilikleyerek nazik bir ifadeyle Ufuk bey, bir dakika vaktiniz var mı? diye önümü kesti. Ben de bu nezaket karşısında Tabii ki üstadım diyerek onun cam bölmesine girdim. Hoş beşden sonra lafı Milliyette köşe yazmak istediğine getirdi. Bu köşeyi bana cazip kılmak için bir de parlak fikri vardı. Kadın müstear adıyla ona buna sataşan bir dedikodu köşesi düşünüyordu. Hatta geçmişten de örnek verdi: Eskiden çalıştığı bir gazetede bunu denemişler ve ;çok başarılı olmuşlardı. Kulaklarına inanamamıştı Güldemir, Milliyet'te böyle bir şeyin olamayacağına karar vermişti vermesine ama, yine de ayıp olmasın diye düşünmek için süre istemişti.

Milliyette Abdi ipekçi;nin gazetesinde,kadın adıyla sağa sola sataşan, buna karşılık hiçbir sorumluluğu olmayacak, kimliğinin gizleneceği bir köşe öneriyordu diyor Güldemir. Güldemir ayrıldıktan sonra bu köşeyi başlatmışılar. Bu işi yine Hakkı Devrim mi yaptı bilmiyorum tabii. Kısa süre sonra da o köşe yayından kaldırılmış..

Hakkı Devrim'e oha falan oldum yani. Hakkı Devrim 'dil dostları'nı nasıl sattı diye yazmış Murat Ongun, Hakkı Devrim bir dil üstadı... başlıklı yazısında. Türkçe'deki yozlaşmadan, Türkçe'nin yanlış kullanılmasından ne kadar mustarip Dil Dostu varsa, ilk sığınakları Hakkı Devrim. Hakkı Bey de bu mücadelede dil dostlarını hiç yalnız bırakmadı. Bayrağı hep taşıdı. Taa ki, bugüne kadar. Maalesef acı haberi vermek bana düştü. Sevgili Dil Dostları Hakkı Devrim'i kaybettik. Allah rahmet eylesin diye sürdürüyor yazısını.

Kim derdi ki, bir gün gelecek ve o büyük dil üstadı, Türkçe'nin bozulmasına ve yozlaşmasına karşı yıllarını veren, bu mücadele uğruna çok cefa çeken Hakkı Devrim Türkçe'ye sırtını dönecek diye. Döndü biliyor musunuz? O artık dil dostu filan değil. Neden? Bugünkü yazısını okursanız anlarsınız. Ben sizin için okudum. Anlatayım. Sevgili Dil Dostları hepimiz biliyoruz ki sizler Türkçe katliamının en büyük müsebbibi olarak Türk televizyonlarını gördünüz. Bu iğrenç televizyonlarda yapılan Türkçe katliamı yine sizin eleştirilerinizden biliyoruz ki Avrupa Yakası dizisiyle doruğa çıktı.

Çocuklarımız artık birbirine Ohaa falan oldum yani Çüşşş falan yanııı, Guuck kal geldıı gibi anlamsız ve yoz bir söylemle hitap etmeye başladı. Halbuki dilini kaybeden bir toplum, her şeyini kaybetmeye mahkumdu. Yani, Avrupa Yakası vatan hainliği yapıyordu. işte, sizin önderiniz ve hâminiz Hakkı Devrim köşesinde Avrupa Yakası'nı bir övmüş, bir övmüş anlatamam diyor..

Tabii sormak gerekiyor,Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye.
Tabelalardaki yabancı isimlerle ya da anlaşılmaz kelimelerle anlatılmaya çalışılan duygulara yeni isimler bulmak değil temel sorun, asıl sorun o insanların ruh dünyasını ve içinde bulunduğu ekonomik, sosyal, kültürel durumu düzeltmek..

Farkında mısınız, bu gökdelenler muhteşem değil, görkemli. Bu çocuklar şaşırıp kalmıyor,oha oluyor..

Ama Hakkı Devrim herkese dil üstadlığı yaparken (aslında o bir musahhih. Radikalde yaptığı ise media musahhihliği.. Musahhihliğini muharrirliğe dönüştürmeye çalışan bir zat!), şuuraltında hep kadın adı ile dedikodu yazarlığı yapma hayalleri kuruyorsa, o zaman düşünmek gerek..
Sevgili, sayın, pek muhterem muhbirimin bakalım daha nelerini duyacağız..

Yıllar önce bir Amerikan filmi izlemiştim.. Başrolde bir yargıç... Görünürde çok namus düşkünü.. Özellikle fahişelere karşı acımasız cezalar veriyor.. Ama kendisi gizli bir fahişe, dahası, şehirde fahişelere karşı işlenen cinayetleri de yine kendisi işliyor..

Ne alaka, birden o film geldi aklıma.

Selam ve dua ile.