bugün

loser

genelde post ergenlik döneminde görülen bi triptir. belirli yaşa gelen genç "kimse beni anlamıyo", "kimse beni sevmiyo", "hayat anlamsızmış be abi" bunalımlarına girer, olay eşten dosttan duyulan müzik gruplarının dinlenmesiyle beraber (bkz: radiohead) (bkz: creep) tırmanır. bir iki kitapla (bkz: yabanci) , (bkz: kafka) , (bkz: tutunamayanlar) desteklenir. çevreyi gözlemleyip loser arkadaşlarının giydiği markalardan kendisine bir loser kostümü uydurarak akar ortamlara. artık genç kendini tam bir loser olarak görmektedir. ortam istanbul ise akmar' a istiklal'e barlara falan takılır genç birey. en olmadık en anlamsız yerlerde içmeye başlar. en kitap okunmayacak yerde kitap okur, bu kadıköy de alakasız bi binanın giriş merdivenleri veya gürültülü bir rock bar da hoparlörün yanı olabilir, farketmez. ceplerinde para olduğu halde yoldan gelen geçenden "dostum 100bin liran var mı?" şeklinde dilenirler, böylece kendilerini sinyaldeki tinercilerle, şarapçılarla bir hissedip daha bi loser hissedip, daha bi mutlu olurlar. aradan bir kaç ay veya bir kaç sene geçer eleman bakar ki "ulan o kadar loser oldum hala karsı cinsten bi sinyal alabilmiş değilim" fikri kafasına dank edince, düşünür taşınır imaj değiştirmeye karar verir. zaten artık hayatın o kadar anlamsız olmadığını falan da anlamıştır o güne gelene dek. artık siz diyin moda, ben diyim trend neye uygunsa bu uyanış döneminde arkadaş tiki olabilir, islamcı olabilir, ülkücü olabilir,ona göre yeni kostümler hazırlanır ve yeni maceralara yelken açılır...
and life goes on...