stalinizm

21. yüzyılda hâlâ stalinizm tartışmalarının içeriği şahsımı şaşırtmakta ve üzmektedir. marksizm eşittir leninizim eşittir stalinizm denkleminin kurulması ve hatta "stalin'i karalayıp komünistim diyen kim varsa bilin ki karşıdevrimcidir, komünizme ihanet eden bir haindir" gibi söylemlere saplanmış türk solunun örgütlü üyeleri ülkemizde tekkeciliğe dönüşmüş örgütçülüğün zayıflığının ve etkisizliğinin en birinci sebebinin de bu katı, dogmatik yaklaşımları olduğunun farkında değillerdir maalesef. günümüz gerçeklerinden, güncel çelişmeleri analiz etme yetisinden yoksun kalmışlardır, hâlâ birbirlerini hain diye suçlamakta, reel sosyalist denemelerden edindikleri bilgiler ve izlenimlerle adeta bir tiyatro oynamaktadırlar. tipik örgütlü bir solcu kardeşimiz kendisini stalin'in bolşevik partisinin neferi zannetmektedir hâlâ ki çok üzücüdür.
sosyalist düşüncenin itibarını bu kadar kaybettiği, ülkemizdeki ve dünyadaki dengelere müdahale etme gücünün bu kadar azaldığı bir dönemde bütün bunların mantığını anlamak güçtür. etrafına en iyi ihtimalle on bin kişiyi toplayıp, beyinlerini dogmatik düşünce ile dondurup oluşturdukları tekkelerin başında oturanların vebali büyüktür kanımca.
öncelikle artık dünyada ne stalin var ne trotsky ne de lenin. dünya küresel bir imparatorluğa dönüşmüş ve halklara "yaşayabileceğiniz dünya bundan ibarettir, başkasını umut etmeyin, düşünmeyin bile" şeklindeki küresel imparatorluk ideolojisi pompalanmaktadır. tekrar ediyorum, sosyalizm kitlelerin gözünden düşmüştür ve geriye ya kapkara bir umutsuzluk ya da tarihin tekerleğini geriye çevirmeye çalışan gerici-şeriatçı akımlara kalmıştır.
peki ey tekkeci, neden marksizm gibi çığır açan bir düşünce akımını veya bilimsel yöntemi stalinizme eşitleyip böylesine sığlaştıralım? neden sosyalizm algımız stalin'in veya lenin'in eylediklerinden ibaret kalsın? peki bu kadar bütünleşmiş bir dünya ekonomisi gerçeği ortadayken, proleterya küreselleşirken, uluslarası bir devrimin yolu açılmışken, "durun! biz stalinistiz, tek ülkede sosyalizm peşindeyiz!" mi diyeceksiniz?
ben trotskist değilim. ancak bu trotsky'nin sovyetler birliği üzerine analizlerini okuyamayacağım, haklı bulamayacağım anlamına gelmemektedir. çünkü stalin'in oluşturduğu devlet aygıtı öylesine çökmüş, gerisinde öylesine rezil bir enkaz bırakmıştır ki sosyalist düşüncenin şu günkü güçsüzlüğünün, itibarsızlığının başat sebebi budur.
peki nedir bu stalinizm? stalinin ortaya koyduğu bir düşünce sistemi olmadığını yandaşları da zaten söylemektedir. stalinizm, pragmatik bir görüngüdür. 20. yy'da sosyalizm adı altında uygulananlarının genel adıdır. bir kategorizasyondur, kavramsallaştırmadır. "aslında stalinizm diye bir şey yoktur" söylemi cin fikirlilikten ibarettir. var olan bir şeyi laf ebeliğiyle yok saymak, var olanı yok etmez. stalinizm, proleterya diktatörlüğü adı altında bürokrasinin diktatörlüğünü kurmuştur. stalin'in bizzat kendi muhaliflerini yok etmek adına, toplumu daha kolay yönetmek adına yarattığı terör, bütün demokratik hakları yok etmiştir. kitlenin parti üzerindeki denetimi bazı göstermelik mekanizmalara bırakılıp gerçekte yok edilmiştir. sözde "sosyalizm düşmanlığı" gerekçesiyle yaratılan polis devleti bizzat halkın kendisine hayatı dar etmiştir. bunlar anlı şanlı sovyetler birliği'nin gümbür gümbür çökmesinin en baş sebepleridir. bürokrasiye sovyet devlet aygıtının yaptığı "kıyak"lar yeterli gelmediği andan itibaren kendi elleriyle kendi sistemlerini yok etmişlerdir. rusya gibi zengin bir ülke küresel kapitalizme eklemlendiği anda bu bahsedilen bürokrasinin yaşam standartları astronomik derecede iyileşmiştir çünkü. bütün bu yapının geriye tükmenbaşı gibi ruh hastası psikopatları, nazarbayev gibi diktatörleri ve yeltsin gibi satılmışları bırakması sürpriz değildir. bunların yanı sıra, stalinizm, ispanyol ve yunan iç savaşlarını küresel çıkarları uğruna sabote etmiştir. ispanya'da sırf stalinizmi reddettikleri için bir çok devrimciyi yapayalnız bırakmış, ispanya'yı franco'nun ellerine bırakmıştır. ikinci dünya savaşı sonrasında sırf alman işgalcilerle işbirliği yaptıklarına inandığı için ülkenin etnik yapısıyla oynamış, bir çok halkı vatanlarından sürüp yollarda telef etmiştir. neyse, bu icraatlar saymakla bitmez.
stalin yandaşları bütün bunları hep "somut koşullar" bahanesiyle açıklamaktadırlar. peki bugünün somut koşulları nelerdir? stalinizm öylesine çökmüştür ki sosyalist düşüncenin itibarını bitirme noktasına getirmiştir. bugünün somut koşulları, stalinizmin hastalıklı yapısını tahlil etmeyi gerektirmektedir. bugünün somut koşulları, "tek ülkede sosyalizm"in imkânsızlığını ve eninde sonunda bürokratik bir polis devletine dönüşeceğini göstermektedir. bugünün somut koşulları, kafasına balta ile vurularak stalin tarafından öldürülmüş trotsky'nin söylediklerini tekrardan, dikkatlice okumamız gerektiğini göstermektedir.
açıkçası bu tartışmalara girerek zaman kaybetmeyi gereksiz buluyorum artık. bu yazıda kağıda yazıp, katlayıp gemi yaparak suya bıraktığım bir yazı olsun, yüzmeye devam etsin.