bugün

kitap alıntıları

insan doğanın bir parçası. Beyni de öyle. Dolayısıyla insan beyninin ürünleri de doğanın bir parçası. Toprağa karışmayan plastikten doğanın dengesini bozacak kadar şiddetli hidrojen bombasına kadar, her şey doğal. Kimse insanın doğaya zarar verdiğini bana anlatmasın. Çünkü bu imkânsız. Çünkü doğaya zarar veren doğanın kendisidir. Düzeneği böyle çalışır. içinde barındırdığı insan zekâsıyla, depremleriyle, harekete geçen volkanik dağlarıyla, doğa kendine zarar verme eğilimi olan yaramaz bir çocuk gibidir. Bir nükleer santralın, bir ağaçtan farkı yoktur. ikisi de doğaldır. Çünkü ikisi de doğanın içinden gelir. Biri insandan, diğeri topraktan. Teknolojiyi doğallıktan uzaklaşma olarak görenlerin salak olduklarını düşünüyorum. Tabii bunlar işin teknik yanı. Bir de bu tekniğin psikoloji ve sosyolojiye yansımaları var. insanların çırpınırcasına savundukları gibi, doğallık, yemeği elle yemek, sahte mimiklerden kaçınmak, dürüst olmak, sosyal maskeler takmamak değildir. Doğallığın bütün bunlarla hiçbir ilgisi yoktur. Mağaralarda ya da saraylarda yaşamıyoruz. Her çağın kendine ait doğallığı vardır. Bu çağın doğallığı da insanın üzerinde bir karakter taşımamasıdır. Doğal olmak isteyen insan çağın gereklerine boyun eğecek ve karakterini her sabah yenileyecektir. Geçmişten gelen doğallık bugün işe yaramaz. Maymunlar gibi davranmanın ve adını da doğallık koymanın salaklıktan başka bir şey olmadığını herkesin anlaması lazım. Bu çağda gerçek doğallık, yapay olduğu için aşağılanan insanı davranışların tümüdür. Nefret etmesine rağmen patronunun yüzüne gülen insan doğaldır. Lokantada, yan masadaki kadının çantasının markasından yola çıkarak onu yargılayan kadın doğaldır. Moda olduğu için zevk almadıkları müzikleri dinleyen çocuklar doğaldır. Çünkü bütün bunlar 2002 yılının doğasında vardır. Sürekli eleştirilen bu tavırlara karşı sunulan doğallık yalanı kullanma tarihi geçmiş bir antibiyotiğe umut bağlamak gibidir. Bu çağda insanlardan cesur, dürüst, idealist, tutarlı, onurlu olmalarını beklemek günün doğallığına aykırı bir yapaylığı savunmaktır.
Doğallık, dürüstlükten geçer. Kendine, çevrene. Bedenin bir karbon kağıdı gibi olmalı. Özellikle de yüzün. Çünkü doğallığın tek bir anlamı vardır: düşüncelerini davranışlara dönüştürmek. Oysa bugün kimse doğal değil. Herkes sahte. Herkes yalancı. Ve ben hepsinin ölmesini istiyorum

---

Piçlerin geçmişleri, onları hayatta tutacak kadar gösterişlidir. Sıradan bir insanın Gandhi'nin pasif direnişini, kendisi dışında her şeye uyarladığı anda acımasızca derisini yüzen hayat, piçlere daha şefkatli davranır. Çünkü piçlerin geçmişlerinde doğum günü hediyeleri, yüksek aidatlı özel okullar ve içinde konuşmayı öğrendikleri doğru gramerli Türkçe'ye sahip aileler vardır. Piçlerin hayat tarafından ezilip çamur haline getirilmesi, sıradan insanların püreleşmesiyle karşılaştırıldığında, daha uzun sürer. Ancak sonuç değişmez. Yaşamayı bırakmış her insan gibi piçler de diğer insanların ayakları altında er ya da geç çiğnenirler. Çünkü hayat tek taraflı sözleşme iptallerinin cezasını tereddütsüz verir. Ceza, yaşıyormuş taklidi yapmaya mahkûm olmaktır. Bir insanın tanıyabileceği en şiddetli acının kaynağıdır. Müebbet hayat mahkûmiyeti. Tek kaçışı ölüm olan bir hapishane. Piçler kaçmaktan korkanlardır. Ne evlerinden, ne de mahkum edildikleri hayatlardan kaçabilirler. Zamanın gardiyan olduğu hapishanede diğerlerinden hızlı davranıp kendilerine tecavüz eder ve çürürler. Çürüğe çıkmış insanlar olarak, piçler sadece korkar ve konuşurlar. Dünya üzerinde sağır, dilsiz, kör, sakat piç yoktur. Çünkü piç olmak için sağlıklı gözlere sahip olup görmemek, sağlıklı kulaklara sahip olup duymamak, sağlıklı bir bedene sahip olup yaşamamak gerekir. Sadece mükemmel insan adayları piçe dönüşebilir. Çünkü çok mutsuz sonların birinci şartı çok mutlu başlangıçlardır.