altın şehir

şimdi bu filmin adını taşı toprağı altın şehir diye hatırlıyorum ama sadece altın şehir'miş. hafızamda çok ciddi yeri vardır bu yapımın. öyle böyle değil. çocukken izleyip etkisinden uzun süre kurtulamamıştım. öte bir trajedi anlayışı vardır. bu filmin yanında emrah filmleri solda sıfır kalır. o derece...

hikâyesi kısaca şöyle:

ökkeş ve ailesi tarlalarını sürmek için bir traktör almak isterler ama paraları çıkışmaz. bu yarım akıllılar derler ki, "istanbul'a gidelim. traktör parası kazanalım. geri dönelim."
gelirler istanbul'a. her biri bir işe girer. lâkin gel gör ki, aile ökkeş dışında çığ süt emmiştir. istanbul'a kapılır giderler. filmin sonlarına doğru bir dağılmadır gider.

ökkeş'in büyük oğlu mafyaya bulaşır. tetikçi olur çıkar. "beni unut baba" der.

küçük oğlu marlboro satar. satarken içmeye başlar. sonra esrara yönelir. zar oyununa tutulur. zar oynarken parasını gasp eden bi veleti öldürür. mapusa düşer. bu eleman en fazla 12 yaşındadır.

karısı ayrı bi olaydır. bunun temizlikçilik yaptığı evim hanımı bildiğin fahişedir. bu kadının süslü ve rahat yaşamı ökkeş'in karısını cezbeder. eve girip çıkan zengin bi götoğlanının baştan çıkarmalarına dayanamaz ve adamın metresi olur.

ökkeş apayrı bi hikâye. tüm bunları resmen gözlemler ökkeş. ama kafasını öbür tarafa çevirir her seferinde. inanmaz, inanmak istemez. her şeyin farkına vardığındaysa iş işten geçmiş olur. karısını lüks tomofile binerken uzaktan seyreder. küçük oğlunu mapusta görür, daha bir derbeder olur. büyük oğlunu zaten bulabilene aşk olsun. tüm bunların üstüne bir de traktörü aldığı gün, ruhsatı çıkarmak için gittiği yerde çaldırır. sonunda, kıçı açıkta 4 kişi geldikleri istanbul'dan kıçı açıkta, bağrı yanık, ölüm eline geçmez bir şekilde tek kişi olarak köyüne geri döner.

bunalımın kralıdır bu film. bilmiyorum belki çocukken izlediğimden midir nedir, ne zaman televizyonda çıksa hemen kanalı değiştiririm. bünyem kaldırmaz.