bugün

izmir devlet tiyatrosu

1957 yılında açılmış, 60. senesini kutlayan köklü bir tiyatro.

gömü: bir küp altın isimli necati cumali oyununu sahnelemişler, gittim izledim, gördüklerim içime dert oldu gelip anlatmak istedim;

şimdi şöyle ki sevgili okur öncelikle metin seçimiyle başlamak istiyorum, tiyatrolarda türk tiyatrosundan oyunlar oynanması beni her zaman mutlu etmiş, heyecanlandırmıştır fakat bu metin seçimi, bu metni sahneleme fikri kimden nasıl çıktıysa gerçekten oturup sebeplerini dinlemek isterim, metin maalesef çok zayıf, zaman birliği işlenememiş, olay örgüsü aşırı dağınık, o derece ki metne ismini veren gömü meselesi uzunca bir süre unutuluyor ve hiçbir amaca hizmet etmeyen bir aşk hikayesini izlemeye maruz kalıyoruz. şimdi iyi niyetle tüm bunların devlet tiyatrolarının ve/veya oyunun dramaturgunun suçu olmadığını, necati cumali'nin metnine ait yapabileceğimiz eleştiriler olarak düşünelim fakat sıkıntılar burada bitiyor mu? tabii ki hayır.

oyun, oyuncuların enerjisiz, hevessiz, bitse de gitsek gibi bir enerjiyle ettiği bir dansla başlıyor, tiyatroyla uzaktan yakından alakası olmayan insanlar bile düşünebilecektir ki bir komedi oyununun yüksek başlaması seyirciyi yakalayabilmesi için muhakkak gereklidir, oysa ben daha oyunun ilk dakikalarında edilen bu dansta genel olarak oyuncuların özellikle de kekeme karakterin yüzüne, dansına baktığım zaman inanılmaz bir isteksizlik gördüm, siz kendi yaptığınız işe inanmıyorsanız seyircinin inanmasını bekleyemezsiniz.

devam edelim; oyun genelinde oyunculuklar da oyunun akışı da düzenlenen reji numaraları da adeta bir lise piyesi tadı veriyor, aşırı bir büyük oynama, inandırıcılıktan çok uzak eylemler, poz kesmeler, hiçbir amaca hizmet etmeyen eylemler...

dahası da var; oyuncular yaptıkları işe o kadar inanmıyor ki etki-tepki'ler ezberlenmiş, tam sayısını hatırlamıyorum fakat örneğin sahnede 12 oyuncu izlediysek mutlaka bunların en az 10'u okullu diğer 2'si de ömrünün büyük bir kısmını tiyatroya harcamış alaylı insanlardır, onların profesyonelliklerini tartışmak istemiyorum fakat bu durum bana yaptıkları işe inanmadıklarını ve saygı duymadıklarını hissettiriyor, memnun değiller oynadıkları şeyden, bir seyirci olarak bana geçen his bu. etki-tepki'ler öylesine ezberlenmiş ki büyük büyük cümlelerin idrak seviyesi 0.01 saniye olarak görülüyor, herkes her şeyi önceden biliyormuş da sadece seyirci bilmiyormuş ona anlatılıyormuş gibi bir durum söz konusu, ben antik yunan komedyası izlemeye gelmemiştim...

oyunun sonlarına doğru iş hiç de rejisörün planladığı gibi olmadı, rejisör, seyirci finalde müziğe ve dansa alkışla eşlik eder oyunu böyle tatlı bir havada bitiririz diye düşünmüş, oyunun başındakinden daha yüksek bir dans çıkıverdi ortaya, oyun o kadar düşüktü ki konak sahnesi'nin hiçbir seyircisi o dansa alkış tutmadı, eşlik etmedi, seyircinin eşlik etmeyişi oyuncuları şaşırtır gibiydi fakat beni çok mesut etti, seyirciyi aptal yerine koyarsanız kaybedersiniz. final selamına kadar o dansa eşlik edilmedi, finalde selam verilirken abartısız bir alkış geldi. özet; seyirci izlediği şeyden memnun değildi.

tüm bunlardan sonra oyunun keşke bir fuayesi yapılsaydı da sorabilseydim, bu oyun neden oynandı, bu oyunun derdi neydi, seyirciye ne söylenmek istendi, yapılan iş içinize sindi mi, daha niceleri... o kadar merak ediyorum ki nedenleri niçinleri, kimse kusura bakmasın ben tiyatroya duyduğum saygı ve sevginin böyle sömürülmesine izin veremem.
güncel Önemli Başlıklar