alevi olmak istiyorum ne yapıcağım

ilk önce bir alevi bulup onunla yol kardesi olacaksin, ki, buna musahiplik denir, bir nevi akrabalık oluyor.

ayrintili: http://odatv.com/alevi-na...k-gerekir-2008141200.html

--spoiler--

1- Musahip ya da yol kardeşi edinmesi,

2- Yol’a alınması,

3- Görgüden geçmesi.

MUSAHiPLiK

Musahiplik, Alevi Kızılbaş Yolunun dedegan kolunun almazsa olmaz ritüellerinden biridir ki, hele de kent yaşamında bu ritüelin kurallarını yerine getirmek hayli zor hatta imkânsız gibidir. Ancak YOL’un Babagan Kolu Postnişin Makamı, bu geleneği reforma tabi tutarak kolaylaştırmış ve en yakın arkadaşlarınızdan biriyle, (Aleviliğe intisap etmeye niyet eden kişi kadınsa kadın, erkekse erkek arkadaşıyla) Yol Kardeşi olmayı önererek bu müşkülün aşılmasına olanak sağlamıştır.

Musahiplik, Alevilerde yol kardeşliği anlamında kullanılır. Bu kardeşlik ‘kan kardeşliği’, kan yolu ile akrabalık dışında kurulan sosyal ve toplumsal bir akrabalıktır. Kan bağına dayanan akrabalık bir anlamda zorunlu akrabalık iken, bu, tamamen gönüllülük esasına dayalı bir akrabalıktır. Musahiplik makamı; malı mala, canı cana katmaktır.

YOLA ALINMA

Kişinin Alevi-Bektaşi yoluna alınması amacı ile yapılan cemdir. Genellikle çocukluktan buyana yol içinde olan ve cemlere katılan Aleviler için yola alınma söz konusu değildir. Bu nedenle bu cem nadiren yapılmaktadır. Bazı bölgelerde gençler ve musahipli olmayanlar yola yani ceme alınmadıkları için, ilk defa musahip kavline girip, musahibi ile birlikte hem yola alınma, hem de musahip cemi birlikte yapılmaktadır. Bir de Alevilik yoluna dışarıdan girmek isteyenler uygun görüldüğü takdirde, ‘ikrar verme cemi’ ile yola alınırlar. (C. Ulusoy, 1986: 261)

SORGU, GÖRGÜ, GÖRGÜDEN GEÇME

Ceme katılan kişi, (kadın-erkek) pirin darına çıkar niyaz eder ve sorgusu başlar. Dede, cem ehline döner ve sorar; ‘bu kişiden ağrınan incinen, alacağı olan, haksızlığını gören, küs-dargın olan var mı’ der… Maruzatı (şikâyeti) olan kişi(ler) meydana çıkar, halleşilir, halleşmeyenlerin, (alacaklının hakkını vermeyen-inkâr eden, barışmayan, cem ehlinin belirlediği rızalığı reddedenler) görgüsü yapılmaz, cemden dışarı çıkarılır.

Müşküllerin hallinden sonra dede, kişiye tekrar sorar; ‘ey can; seni sana, seni Hakka havale ediyorum; döktüysen doldur, ağlattıysan güldür. Ey cem ehli canlar; tekrar ediyorum, Mansur Darında duran bu candan ağrınan incinen varsa ya şimdi söylesin ya da ebediyen sussun; şimdi söyleyin, bu candan kan-i rıza mısınız’ diyerek üç kez tekrarlar. Kimsenin çıkmaması halinde o can, geride bırakılan yılın hesabını vermiş, görgüden geçmiş olur.

Dara duran canlar, darın, görgünün ne olduğunu, ertesi yıl katılacağı görgüye değin nasıl yaşaması gerektiğini, kolu-komşunun malına, ırzına-namusuna, ağacın, böceğin hukukuna saygılı olacağını, bundan böyle yaşamını hangi disiplin içinde süreceğini Yol içinde, Yol ehlinden öğrenmiştir. Vicdanı, her davranışını ve düşüncesini bilmekte, hata ve yanlışlarında kendisini ikaz etmekte, esirgemektedir. Yol içinde vicdan, başat konumdadır; kişi önce kendi vicdanında temize çıkmalı, sonra Pir Divanına durmalıdır. Çünkü iş ve işleğinin hesabını öbür dünyada değil bu dünyada verecek, ‘kıldan ince kılıçtan keskin köprüden’ bu dünyada geçecektir.

Yaradan her cana, hepimize, geçmişimizin hesabını verebilmeyi, kolunun, komşunun, ağacın, kuşun, deryadaki balığın, tüyü bitmedik yetimin hakkını yemeden, hukukunu gasp etmeden yaşamayı nasip eylesin…

Aşk ile,

Allah, eyvallah…

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği eski Başkanı Murtaza Demir

--spoiler--