bugün

neyi beklediğini bilmemek

bir yere kadar dersin ve sen o yere kadar neyi beklediğini bilirsin. ya sonra sonra ne oluyor peki? sonrasını hiç bilmiyorsun. beklediğin şeyin beklemekten başka bir şey olmadığını başını yere indirdiğinde ayakkabının ucundaki tozdan ibaret görüyorsun. neyi beklediğini sorgulamadan geçen yıllar bu kez seni savuruyor, yüreğin nereye vuracağını bilmeyen alarga gemisi oluveriyor. aklından hiç geçmeyen bir karaya vuruyorsun ve orada yine kimse olmuyor. beklemenin bitki örtüsü, kayalıkları, çıplak yardan uçurumları yalın ayaklarına değiyor, bir acıyla topuğundan diken buluyorsun. bu sefer iyileşmeyi bekliyorsun. ne ucu var ne bucağı, namütenahi hayal kırıklıkları, yarı kapalı bir gök yüzü, gittiğinden beri çirkinleşen siması, bir huzursuzluk pencerende. fakat ellerin hep güzel, sıcak, terra rossa kızılı avuçların. acı çekerek güzelleşen bir onlar kalıyor sana...