babayla rakı içmek

baba arar, "oğlum yoldayım, atla gel özedim seni" der. anlarım, rakı içeceğiz gene. bensiz içemiyor, aslında belki de 20 yıl öceki hayaliydi bu, oğlu ile rakı içmek. belki de benim şimdiki hayalim olduğu gibi. ben geleceğim diye tekirdağ rakısı almış, değerimi anlıyorum. ama ben de 350 km yol geldim bu an için, alsın artık, ne yapalım diyorum içten içe. eski toprak olsa da, tipik bir trakya adamı, yıkarım onu çok içersem diyorum içten içe. kasmıyorum pek, tadında bırakıyorum. belki de durum icabı o ruhsal olarak sarhoş oluyor. evet, aynı hikayeyi anlatıyor yine. annemle nasıl tanıştığını, onu nasıl tavladığını, tamam biraz abartma var ama rakıya veriyorum bunu.

diyorum ya, adamın hayali, yan odada valideye sesleniyor, " hanım sizin zili çaldığımda nasıl da elindeki salatayı düşürmüştün heyecandan" diyor. annem de karşılık veriyor: "salata değildi bir kere o " falan tartışma, didişme derken bakıyorum çakırkeyf olmuşuz ikimizde, babamın en güzel gecesi gerçekleşmiş yeniden, sızıyor orda. bir tarafta oğlu, diğer tarafta heyecandan elindeli salatayı düşüren karısı, yetiyor ona. fazlasını istemiyor. ben ise hazır o uyumuşken bir duble daha içiyorum, ne de olsa öğrenciyiz, her zaman rakı içemiyoruz.