bugün
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır17
- futbolcu ismiyle nick almak14
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu38
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi11
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi10
- karınıza range rover alır mısınız22
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı9
- kent lokantası niye bedava değil demek16
- anın görüntüsü16
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- ilk buluşmada çorumlu olduğunu ağzından kaçırmak8
- evlilik12
- icardi190518
- ali erbaş18
- türkiye işçi partisi11
- çin halk cumhuriyeti8
- ellerim bos gonlum hos9
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı18
- ruh okuzu9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği14
- xdearm9
- boşuna yaşıyorum hissi16
- patiswiss21
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı15
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi28
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- akrep burcu8
- siklememenin getirdiği huzur12
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler16
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi15
- escort fiyatlarının güncellenmesi8
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası10
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı10
- murat kurum kurudu gitti8
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
- akp seçmeni16
- online olup entry girmeyen yazarlar9
- bebek kokusu10
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması23
- bülent uygun15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar10
- çirkin erkeği yakışıklı gösterecek şeyler10
iskender pala'nın geçen hafta zaman gazetesinde kaleme aldığı güzel yazı:
Hava, hayatı oluşturan diğer üç unsur (ateş, su, toprak) arasında ruhanî yanı en yüksek olanıdır ve melekler havada uçarlar.
Cinler, ruhlar ve insanın hayal gücüne hitap eden hayalî varlıklar onun içinde bir başka boyutta kendilerince bir hayat sürerler. Çok sevinçli olduğumuz vakitler uçmak gelir içimizden. Kuşlar gibi özgür olmak... Üç boyutu birden yaşamak... Bu ancak havayı hissetmiş bir varlığın hayali olabilir. Nitekim uçaklar, kelebekler veya bülbüller; hava olmasa asla uçamazlardı. Avucumuzdan üfürdüğümüz kuru bir gül yaprağı, eğer hava olmasaydı, yere bir külçe gibi çakılırdı.
insan havayı göremez, yakalayamaz, kontrol altına alamaz, ama eylemlerine bakarak onu hemen yanı başında, çevresinde hisseder. Bir şeyler duyarız ve havanın orda, işbaşında olduğunu biliriz. Dalgalanan ekinler, savrulan yapraklar, göklerde dolanıp duran bulutlar veya denizlerde gezintiye çıkan yelkenliler... Vınlamalar, uğultular, hüzünlü şarkılar, şiddetli ulumalar... Ağzımızı açınca ciğerlerimize; derin nefeslere ve soluk soluğa bir hayata... Havanın bizi yaşatabilmek için kafalarımızın üzerinde, 480 km. yüksekliğe kadar 5500 trilyon ton ağırlıkla bu işleri yaptığını okuduğumda çok şaşırmış ve onun bu ağırlığı altında pestilim çıkmadığına hayretler ederek Şirazlı Sa'dî'nin o ünlü kitabı Gülistan'ın başlangıç cümlelerini hatırlamıştım: "Alınan her nefes ömrün uzamasını, verilen nefesler de vücudun rahatlamasını sağlar. Demek ki her nefeste iki nimet vardır; her nimet için de bir şükür lazımdır."
Hava, canlıların enerji sermayesidir. Bu sermaye bedenin bilumum faaliyetlerinde harcanır. Yanıp sönen bir ateş böceği, marul yaprağı kemiren bir kaplumbağa, aşk şarkıları söyleyen bir kanarya, avını kovalayan bir kılıç balığı veya aslanın önünde kaçmakta olan ceylan, tıpkı insanlar gibi aynı havayı kullanırlar. Yani şu anda aldığımız bir nefes, bundan kırk bilmem kaç bin yıl önce Afrika'daki bir gergedanın ağzından çıkmış olabilir. Nuh Nebi veya Hz. Ali'nin ciğerlerinde de dolaşmış olabilir. içimizdeki hava daha önce sayısız boyutlarda başkaları tarafından kullanılmış olan havadır. Belki de bu yüzden Allah insanlara ömür verirken görece takvim yıllarını, ayları, gün veya saatleri değil de nefes hesabını esas almıştır. Ömrümüz, söz gelimi 999 milyar 999 milyon 999 bin 999 nefes olsun. Biz o son 999'uncu nefesi aldığımızda zamanın dışına bir yere çıkarılırız. Sahne gerisi değildir burası, kulis de değildir. Seyirciler arasını da hesaba katmayın. Şöyle daha dışarılarda bir yer. Yerden ziyade havaya yakın, belki onun içinde, yanında, kıyısında, her neyse... Bedenin öldüğü ama ruhun yaşamasını devam ettirdiği bu 999'uncu nefes aslında yalnızca maddeyi (canlının maddî varlığını; masivayı) ilgilendirir. Demek ki hava insanın ruhuna bir hayat mekanı olmakla kalmıyor, onun maddî hayatına da bir sınır çizebiliyor.
Sigara yasağı artık kapalı mekanlardan açık mekanlara taşıyor. Metropoller temiz hava için kavga verir hale düştüler. Ağaçlandırma faaliyetleri dünyanın her yanındaki çevreci örgütlerin en birincil faaliyet alanları. Küresel ısınma yavaş yavaş kendini hissettirmekte. Havadan sudan işlerin çağı geçeli çok oldu. Neredeyse kır havaları tüplere konulup marketlerde satılacak noktalara gelindi. Temiz havanın lüks tüketim malzemeleri arasında sayılmasından Allah bizleri korusun.
BEDAVA HAYAT
Ne diyordu Orhan Veli:
Bedava yaşıyoruz, bedava / Hava bedava, bulut bedava /
Dere tepe bedava, / Yağmur çamur bedava
Şimdilerde bütün bunlar için devletin büyük yatırımlar yaptığına bakmayın, gerçekten bir vakitler bunlar bedava imiş. Bakınız bedava kelimesine; Farsça "bâd (rüzgâr, hava)" ile Arapça "heva (hava, yel)" kelimelerinin tamlamasıyla oluşmuş, "bâd-ı heva" olmuş. Yani "hava rüzgârı" gibi bir şey. Sözlüklerde bu kelimenin karşısında "bir karşılık ödenmeden elde edilen şeyler hakkında kullanıldığı" yazılıdır. Yani rüzgâr veya hava vererek yapılmış bir ödeme biçimi gibi. Hatta dilimizde bir de "bedavadan da ucuz" vardır.
insanın havaya olan ihtiyacının çokluğu düşünüldüğünde havanın bu derece ucuz bulunması doğrusu şükre seza bir şeydir. Lakin daha derin bir bakış hemen görür ki hava aslında bizi dünyalık yapan şeydir de. Yani insanın içindeki hava, ona dünyaya ait olduğunu hissettirir. Nitekim hava ile heva da aynı kelimedir. Heva, "heves, arzu, istek" gibi anlamlar taşır ki bu da insan nefsinin tabiatı gereği olan şeylere meyletmesi, yani ulvî varlığını ıskalayıp süflî cihete yönelmesine yol açar. Havanın heves olması halinde insan ruhunda kırılmalar başlar ve gönül aynası buğulanır, havaî bir mizaç edinilir. Ne diyelim: "Allah bes; bakî heves!" veya "Hevâ-yı aşka uyup kûy-ı yâre dek gideriz (Aşk arzusuna uyup sevgilinin mahallesine kadar gideriz)."
Güzel havalar
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Orhan Veli
Hava, hayatı oluşturan diğer üç unsur (ateş, su, toprak) arasında ruhanî yanı en yüksek olanıdır ve melekler havada uçarlar.
Cinler, ruhlar ve insanın hayal gücüne hitap eden hayalî varlıklar onun içinde bir başka boyutta kendilerince bir hayat sürerler. Çok sevinçli olduğumuz vakitler uçmak gelir içimizden. Kuşlar gibi özgür olmak... Üç boyutu birden yaşamak... Bu ancak havayı hissetmiş bir varlığın hayali olabilir. Nitekim uçaklar, kelebekler veya bülbüller; hava olmasa asla uçamazlardı. Avucumuzdan üfürdüğümüz kuru bir gül yaprağı, eğer hava olmasaydı, yere bir külçe gibi çakılırdı.
insan havayı göremez, yakalayamaz, kontrol altına alamaz, ama eylemlerine bakarak onu hemen yanı başında, çevresinde hisseder. Bir şeyler duyarız ve havanın orda, işbaşında olduğunu biliriz. Dalgalanan ekinler, savrulan yapraklar, göklerde dolanıp duran bulutlar veya denizlerde gezintiye çıkan yelkenliler... Vınlamalar, uğultular, hüzünlü şarkılar, şiddetli ulumalar... Ağzımızı açınca ciğerlerimize; derin nefeslere ve soluk soluğa bir hayata... Havanın bizi yaşatabilmek için kafalarımızın üzerinde, 480 km. yüksekliğe kadar 5500 trilyon ton ağırlıkla bu işleri yaptığını okuduğumda çok şaşırmış ve onun bu ağırlığı altında pestilim çıkmadığına hayretler ederek Şirazlı Sa'dî'nin o ünlü kitabı Gülistan'ın başlangıç cümlelerini hatırlamıştım: "Alınan her nefes ömrün uzamasını, verilen nefesler de vücudun rahatlamasını sağlar. Demek ki her nefeste iki nimet vardır; her nimet için de bir şükür lazımdır."
Hava, canlıların enerji sermayesidir. Bu sermaye bedenin bilumum faaliyetlerinde harcanır. Yanıp sönen bir ateş böceği, marul yaprağı kemiren bir kaplumbağa, aşk şarkıları söyleyen bir kanarya, avını kovalayan bir kılıç balığı veya aslanın önünde kaçmakta olan ceylan, tıpkı insanlar gibi aynı havayı kullanırlar. Yani şu anda aldığımız bir nefes, bundan kırk bilmem kaç bin yıl önce Afrika'daki bir gergedanın ağzından çıkmış olabilir. Nuh Nebi veya Hz. Ali'nin ciğerlerinde de dolaşmış olabilir. içimizdeki hava daha önce sayısız boyutlarda başkaları tarafından kullanılmış olan havadır. Belki de bu yüzden Allah insanlara ömür verirken görece takvim yıllarını, ayları, gün veya saatleri değil de nefes hesabını esas almıştır. Ömrümüz, söz gelimi 999 milyar 999 milyon 999 bin 999 nefes olsun. Biz o son 999'uncu nefesi aldığımızda zamanın dışına bir yere çıkarılırız. Sahne gerisi değildir burası, kulis de değildir. Seyirciler arasını da hesaba katmayın. Şöyle daha dışarılarda bir yer. Yerden ziyade havaya yakın, belki onun içinde, yanında, kıyısında, her neyse... Bedenin öldüğü ama ruhun yaşamasını devam ettirdiği bu 999'uncu nefes aslında yalnızca maddeyi (canlının maddî varlığını; masivayı) ilgilendirir. Demek ki hava insanın ruhuna bir hayat mekanı olmakla kalmıyor, onun maddî hayatına da bir sınır çizebiliyor.
Sigara yasağı artık kapalı mekanlardan açık mekanlara taşıyor. Metropoller temiz hava için kavga verir hale düştüler. Ağaçlandırma faaliyetleri dünyanın her yanındaki çevreci örgütlerin en birincil faaliyet alanları. Küresel ısınma yavaş yavaş kendini hissettirmekte. Havadan sudan işlerin çağı geçeli çok oldu. Neredeyse kır havaları tüplere konulup marketlerde satılacak noktalara gelindi. Temiz havanın lüks tüketim malzemeleri arasında sayılmasından Allah bizleri korusun.
BEDAVA HAYAT
Ne diyordu Orhan Veli:
Bedava yaşıyoruz, bedava / Hava bedava, bulut bedava /
Dere tepe bedava, / Yağmur çamur bedava
Şimdilerde bütün bunlar için devletin büyük yatırımlar yaptığına bakmayın, gerçekten bir vakitler bunlar bedava imiş. Bakınız bedava kelimesine; Farsça "bâd (rüzgâr, hava)" ile Arapça "heva (hava, yel)" kelimelerinin tamlamasıyla oluşmuş, "bâd-ı heva" olmuş. Yani "hava rüzgârı" gibi bir şey. Sözlüklerde bu kelimenin karşısında "bir karşılık ödenmeden elde edilen şeyler hakkında kullanıldığı" yazılıdır. Yani rüzgâr veya hava vererek yapılmış bir ödeme biçimi gibi. Hatta dilimizde bir de "bedavadan da ucuz" vardır.
insanın havaya olan ihtiyacının çokluğu düşünüldüğünde havanın bu derece ucuz bulunması doğrusu şükre seza bir şeydir. Lakin daha derin bir bakış hemen görür ki hava aslında bizi dünyalık yapan şeydir de. Yani insanın içindeki hava, ona dünyaya ait olduğunu hissettirir. Nitekim hava ile heva da aynı kelimedir. Heva, "heves, arzu, istek" gibi anlamlar taşır ki bu da insan nefsinin tabiatı gereği olan şeylere meyletmesi, yani ulvî varlığını ıskalayıp süflî cihete yönelmesine yol açar. Havanın heves olması halinde insan ruhunda kırılmalar başlar ve gönül aynası buğulanır, havaî bir mizaç edinilir. Ne diyelim: "Allah bes; bakî heves!" veya "Hevâ-yı aşka uyup kûy-ı yâre dek gideriz (Aşk arzusuna uyup sevgilinin mahallesine kadar gideriz)."
Güzel havalar
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Orhan Veli
güncel Önemli Başlıklar