1)Oksijen, azot, ve az miktarda diğer gazlardan (ki büyük şehirlerde karbondioksit fazla miktarda malesef) oluşan yaşam kaynağı.

2)Kendini beğenmişlik durumu.
atmosferi oluşturan gazların bütününe verile addır. insanların yaşadığı ortamın en büyük kısmını oluşturur. heterojen bir karışımdır. içeriği %78 azot %20 oksijen ve %2 soy gazlar ve diğer gazlardır.

(bkz: havanın sıvılaştırılması)
azot(%78.1) + oksijen(%20.9) = 'hava'nın % 99'u.
geri kalan %1'in 0,934'ü argon.
ve çok çok az miktarlardaki diğer gazlar:
neon, helyum, metan, kripton, hidrojen, azot oksit, ksenon.
çalım, caka anlamlarında da kullanılan sözcük.
iskender pala'nın geçen hafta zaman gazetesinde kaleme aldığı güzel yazı:

Hava, hayatı oluşturan diğer üç unsur (ateş, su, toprak) arasında ruhanî yanı en yüksek olanıdır ve melekler havada uçarlar.

Cinler, ruhlar ve insanın hayal gücüne hitap eden hayalî varlıklar onun içinde bir başka boyutta kendilerince bir hayat sürerler. Çok sevinçli olduğumuz vakitler uçmak gelir içimizden. Kuşlar gibi özgür olmak... Üç boyutu birden yaşamak... Bu ancak havayı hissetmiş bir varlığın hayali olabilir. Nitekim uçaklar, kelebekler veya bülbüller; hava olmasa asla uçamazlardı. Avucumuzdan üfürdüğümüz kuru bir gül yaprağı, eğer hava olmasaydı, yere bir külçe gibi çakılırdı.

insan havayı göremez, yakalayamaz, kontrol altına alamaz, ama eylemlerine bakarak onu hemen yanı başında, çevresinde hisseder. Bir şeyler duyarız ve havanın orda, işbaşında olduğunu biliriz. Dalgalanan ekinler, savrulan yapraklar, göklerde dolanıp duran bulutlar veya denizlerde gezintiye çıkan yelkenliler... Vınlamalar, uğultular, hüzünlü şarkılar, şiddetli ulumalar... Ağzımızı açınca ciğerlerimize; derin nefeslere ve soluk soluğa bir hayata... Havanın bizi yaşatabilmek için kafalarımızın üzerinde, 480 km. yüksekliğe kadar 5500 trilyon ton ağırlıkla bu işleri yaptığını okuduğumda çok şaşırmış ve onun bu ağırlığı altında pestilim çıkmadığına hayretler ederek Şirazlı Sa'dî'nin o ünlü kitabı Gülistan'ın başlangıç cümlelerini hatırlamıştım: "Alınan her nefes ömrün uzamasını, verilen nefesler de vücudun rahatlamasını sağlar. Demek ki her nefeste iki nimet vardır; her nimet için de bir şükür lazımdır."

Hava, canlıların enerji sermayesidir. Bu sermaye bedenin bilumum faaliyetlerinde harcanır. Yanıp sönen bir ateş böceği, marul yaprağı kemiren bir kaplumbağa, aşk şarkıları söyleyen bir kanarya, avını kovalayan bir kılıç balığı veya aslanın önünde kaçmakta olan ceylan, tıpkı insanlar gibi aynı havayı kullanırlar. Yani şu anda aldığımız bir nefes, bundan kırk bilmem kaç bin yıl önce Afrika'daki bir gergedanın ağzından çıkmış olabilir. Nuh Nebi veya Hz. Ali'nin ciğerlerinde de dolaşmış olabilir. içimizdeki hava daha önce sayısız boyutlarda başkaları tarafından kullanılmış olan havadır. Belki de bu yüzden Allah insanlara ömür verirken görece takvim yıllarını, ayları, gün veya saatleri değil de nefes hesabını esas almıştır. Ömrümüz, söz gelimi 999 milyar 999 milyon 999 bin 999 nefes olsun. Biz o son 999'uncu nefesi aldığımızda zamanın dışına bir yere çıkarılırız. Sahne gerisi değildir burası, kulis de değildir. Seyirciler arasını da hesaba katmayın. Şöyle daha dışarılarda bir yer. Yerden ziyade havaya yakın, belki onun içinde, yanında, kıyısında, her neyse... Bedenin öldüğü ama ruhun yaşamasını devam ettirdiği bu 999'uncu nefes aslında yalnızca maddeyi (canlının maddî varlığını; masivayı) ilgilendirir. Demek ki hava insanın ruhuna bir hayat mekanı olmakla kalmıyor, onun maddî hayatına da bir sınır çizebiliyor.

Sigara yasağı artık kapalı mekanlardan açık mekanlara taşıyor. Metropoller temiz hava için kavga verir hale düştüler. Ağaçlandırma faaliyetleri dünyanın her yanındaki çevreci örgütlerin en birincil faaliyet alanları. Küresel ısınma yavaş yavaş kendini hissettirmekte. Havadan sudan işlerin çağı geçeli çok oldu. Neredeyse kır havaları tüplere konulup marketlerde satılacak noktalara gelindi. Temiz havanın lüks tüketim malzemeleri arasında sayılmasından Allah bizleri korusun.

BEDAVA HAYAT

Ne diyordu Orhan Veli:

Bedava yaşıyoruz, bedava / Hava bedava, bulut bedava /

Dere tepe bedava, / Yağmur çamur bedava

Şimdilerde bütün bunlar için devletin büyük yatırımlar yaptığına bakmayın, gerçekten bir vakitler bunlar bedava imiş. Bakınız bedava kelimesine; Farsça "bâd (rüzgâr, hava)" ile Arapça "heva (hava, yel)" kelimelerinin tamlamasıyla oluşmuş, "bâd-ı heva" olmuş. Yani "hava rüzgârı" gibi bir şey. Sözlüklerde bu kelimenin karşısında "bir karşılık ödenmeden elde edilen şeyler hakkında kullanıldığı" yazılıdır. Yani rüzgâr veya hava vererek yapılmış bir ödeme biçimi gibi. Hatta dilimizde bir de "bedavadan da ucuz" vardır.

insanın havaya olan ihtiyacının çokluğu düşünüldüğünde havanın bu derece ucuz bulunması doğrusu şükre seza bir şeydir. Lakin daha derin bir bakış hemen görür ki hava aslında bizi dünyalık yapan şeydir de. Yani insanın içindeki hava, ona dünyaya ait olduğunu hissettirir. Nitekim hava ile heva da aynı kelimedir. Heva, "heves, arzu, istek" gibi anlamlar taşır ki bu da insan nefsinin tabiatı gereği olan şeylere meyletmesi, yani ulvî varlığını ıskalayıp süflî cihete yönelmesine yol açar. Havanın heves olması halinde insan ruhunda kırılmalar başlar ve gönül aynası buğulanır, havaî bir mizaç edinilir. Ne diyelim: "Allah bes; bakî heves!" veya "Hevâ-yı aşka uyup kûy-ı yâre dek gideriz (Aşk arzusuna uyup sevgilinin mahallesine kadar gideriz)."

Güzel havalar

Beni bu güzel havalar mahvetti,

Böyle havada istifa ettim

Evkaftaki memuriyetimden.

Tütüne böyle havada alıştım,

Böyle havada aşık oldum;

Eve ekmekle tuz götürmeyi

Böyle havalarda unuttum;

Şiir yazma hastalığım

Hep böyle havalarda nüksetti;

Beni bu güzel havalar mahvetti.

Orhan Veli
argoda kibir.
bir iklimlendirme tesisatında konumuna göre yedi tipte havadan söz edilebilir:
dış hava
iç hava
dönüş havası
karışım havası
atık hava
bayat hava
temiz hava
çoğu zaman homojen olduğunu kabul ettiğim bir fenomen.

(bkz: makina mühendisliği)
(bkz: termodinamik)
delinme dayanımı 30000 v/cm dir. yani siz arasında 1 cm boşluk olan iki metal çubuğu yanyana getirir ve bu metal çubuklardan birine 30000 voltluk bir gerilim uygularsanız, bu elektriksel şiddet havayı delecek ve diğer metal çubuğa atlama yapacaktır.

(bkz: ark)
bir cok muhabbetin anahtari.
havanın taşak geçtiği insan oldum, yine. sabah camı açıp kolumu dirseğe kadar dışarı uzatarak yaptığım hava tahminiyle havanın 7 derece olduğunu anladım, belki yedi buçuk. ona göre üstüme bi tişört geçirdim bi de montumu giydim çıktım dışarı. öğleden sonra montumun kolunu yine dirseğe kadar sıyırıp bi hava kontrolü daha yaptım ve havanın onbeş dereceyi falan baya geçtiğini farkettim. işte son, o an başladı. günün sonuna kadar montla elele cicim aylarını yaşayan bir çift gibi dolaştık. ertesi sabah, yine kolumun dirseğe kadar olan kısmıyla yaptığım hava tahminiyle, balkanlardan gelen soğuk havanın da etkisiyle havanın yine 7 derece falan olduğunu anladım. 'ulan şimdi tişört giyip montu alsam, hava ısınınca montu çıkarır tişörtle dolaşırım, hava soğukken de üşümem; ama montu elimde taşımak zorunda kalırım. o zaman bi kazak giyeyim, şimdi üşümem hava ısınınca da az terlerim. o da olmaz lan, o zaman tişört giyeyim üzerine ince mont giyeyim, ama öyle yaparsam da şimdi üşürüm.' ikilemi saçlarımın beyazına beyaz kattı. havanın taşak geçtiği insan oldum, yine.
havanın bizimle dalga geçtiğine inanıyorum şu günlerde. bir gün sıcak bir gün ise mont giydirecek kadar soğuk olması insanı çıldırtıyor, en azından beni.
--spoiler--
havanın girdiği bütün yerlerde girilmedik yerleri kalmayana kadar!!!!
--spoiler--

(bkz: hakkımız)
Aklıma takıldı da; bu ülkede hava niye bedava?
cok guzel. Gunes tenime degdikce bi hos oluyorum.
sabah uyandığımızda ne giyeceğimize karar verdiren atmosfer gerçeği.
4 elementten sadece biri.

iskender pala'dan;

--spoiler--

"Hava dört element içinde en ruhani olanıdır ve melekler havada uçarCinler ve eğer varsa hayaletler onun içinde bir başka boyutta kendilerince hayat sürerler.Çok sevinçli olduğumuz vakitler uçmak gelir içimizden Kuşlar gibi özgür olmak... Üç boyutu birden yaşamak... Bu ancak havayı hissetmiş bir varlığın hayali olabilir.Nitekim uçaklar, kelebekler, veya bülbüller; hava olmasa uçamazlardı. Avucumuzdan uçurduğumuz kuru bir gül yaprağı, eğer hava olmasaydı, yere bir külçe gibi çakılırdı."

--spoiler--
bozulduğu halde tamir edilmeyen şey.
bükülesi element.
ısınınca yükselir. genelde planörler bu özelliği motorsuz bir şekilde yükselmek için kullanırlar. biz ise aynı termal havanın içinden geçecek olursak uçak kendini bir anda sağa veya sola atar, özellikle küçük uçaklar ile uçuyorsanız bunu çok daha fazla hissedersiniz. fakat biz planör gibi bu sütunun içinde dönemeyeceğimizden pek faydasını görmeyiz, bir anlık düz uçuşun bozulmasını takiben olaya ayak uydurur kaldığımız yerden devam ederiz.
Tövbe yarabbim çok sıkıcı bu sabah.
ateş elementine itaat edeceksin.
odur ki; insanı hipnotize etmeye, beynini uyuşturmaya yarar bir maddedir... "yaşadığını sandırır", kandırmacadır...
Ne garip şey. Gözle görülmüyor ama görüyoruz. Sesi yok ama duyuyoruz. içimize çekiyoruz binbir çeşit koku buluyoruz. Hatta o anki psikolojimizi bile o yönetiyor.
Biraz önce güneşin gitmesi ve karaltıların odayı basmasıyla gelen ağlama isteğim; beni anılarıma götüren duygusallaştıran üzen tek sebep hava. Garipsiyorum çünkü insanlar bile birini bu kadar kolay etkileyemiyor. Ya da benim etkilenesim var.

Bildiğim tek şey içimi hüzün kapladığı. Çok derin bir çukura atılmış gibi hissediyorum.
bir kenarı 4 metre olan kare tabanlı standart bir odadaki hava yaklaşık 50 kg ağırlığındadır.