bugün

konya

mecburi olarak uzun süre kalmak için gidilmeden önce, yaşlı akrabaların, mevlana ziyaretlerinden getirdikleri çeşitli objelerle, tanınmaktan öte gitmemiştir.
( aktaracaklarım 80 li yılların sonuna doğru gördüklerimdir. değişmeler olmuştur sanırım.)

özkaymak otobüs firmasından bilet alınır ve uzun bir yolculuktan sonra akşehir otogarında yolcu almak için durulur. mevsim sonbahardır. otogar arazisinde toz toprak uçuşmaktadır. belgesellerdeki kovboy kasabası veya türk cumhuriyetlerindeki bozkır görüntüsü akla gelir. istanbuldan sonra böyle bir ortam, oldukça hüzün yükler kahramanımıza.

neyse görev mecburidir. gelecek için önem taşımaktadır. katlanılacaktır.

konyaya inildiğinde otogarın, topkapı otogarı tarzına alışmış bir kişiyi şaşırtacak kadar düzenli olduğu görülür. lakin rakım farkındanmıdır nedir. bir burun kanaması olayı yaşanır. geçiştirlir.

havadaki çok farklı bir koku merak uyandırmıştır. daha sonra öğrenilirki bu yolcu taşımacılığında kullanılan pırpır adı verilen arçelik marka araçlardan cıkan egsoz kokusudur.

otogar'dan kalkan pırpırlara binilerek nalçacı yoluyla şehir merkezine ulaşılır. ucuz bir otel bulunur.

birkaç gün sonra bir tanıdık vasıtasıyla sille yolunda bir kerpiç ev kiralanır. sahibi bir hacıdır. daha sonra orta halli bir dostluk kurulur.
kerpiç ev ilginçtir. 60-70 cm kalınlığında duvarları vardır. catısında kiremit yoktur. topraktır. ilerleyen zamanlarda uzun süren yağmurlarda veya karlar erimeye başladığında aktığı anlaşılır.

yemek tarzı oldukça farklı gelmiştir bünyeye. eski alışkanlıklara uygun careler düşünülür. makarna imdada yetişir. kasap aranır. fiatlara hayret edilir.istanbuldaki fiatların yarısıdır nerdeyse.* bütün yemek harcırahı kasapa verilir. sabah akşam etli menülere yüklenilir.
zaman içinde etli ekmek keşfedilir. ilk 1-2 denemede etliekmeğe lahmacun muamelesi yapılır. lokantanın servis yaparken çatal getirmemesine hayret edilir. üzerinde durulmaz. elle devam edilir.
daha sonra etliekmeğin lezzeti alışkanlık yapar.

peşinden fırın kebap'ın seri saldırılarına maruz kalınır. onada teslim olunur.

ikliminin de istanbuldan çok farklı olduğu kış yaklaştıkça anlaşılır.
sürekli bir güneş olmasına rağmen nedense ısıtmamaktadır. ve de geceleri aşırı keskin bir soğuk olmaktadır. * yoğun miktarda kar yağmamasına rağmen yağan kar uzun süre kalkmaz. cünkü kış aylarında sıcaklık nadiren 3-4 dereceye çıkar. gece zaten hep sıfırın altındadır.

bahar aylarında nispeten daha yumuşaktır ama geceler hala kışla dostluklarına devam etmektedir.

yazın güneşin yakıcı ışınları sizi meram ve alaattin tepesi ' ne sığınmaya zorlar.

istanbul'da pek rastlanmıyacak olaylar görülür ve hayret düşülür. bunlardan biride ara duraklarda bile hangi otobüsün, kaçta geçeceği yazılıdır. ve otoobüs o saatte ordan geçer.
şehircilik açısından pek çok anadolu kenti gibi oldukça ileridir.nufusun aşırı kalabalık olmamasından belediye hizmetleri oldukça iyidir.
gecekondu önleme bölgesi adı altında belediyenin toplu konut yapmak isteyenlere ucuz arsa tahsis ettiği bir alan vardır.

ayrıca sanılanın aksine şehirde, rahat giyinilmesi, sevgiliyle elele kolkola tutuşulması, konularında asla çekinilecek bir tavır yoktur.
alaattin tepesi, meram, zafer gibi yerler kızlı erkekli gruplara sık rastlanılan yerlerdendir.

halkın bekara ev vermemesi tavrı ülke ortalamasından pek farklı değildir. ama sonuçta bol miktarda bekara ev verebilen kişiler mevcuttur.* hatta ilerleyen vakitlerde saygılarını kazandığınızda size yemek falan gönderdikleride olur. *