bugün
- sözlük erkeğinden damat olmaz14
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge14
- nazar değdi sözlük12
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar9
- çabuk vazgeçen insan8
- crop giyen erkek10
- sözlük kızından gelin olmaz22
- hamas bir terör örgütüdür23
- fatih terim'in yuhalanması9
- sürekli milletin entrylerini eleştiren tip8
- vatandaşlık farkı alan otel25
- icardi190529
- güne bir şarkı bırak10
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız23
- uludağ sözlüğün bitmiş olması8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi16
- icardi1905 silik olsun kampanyası20
- şehirler arası aşk yaşamak10
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- suriyeliler suriye'ye dönsün12
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır34
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız11
- futbolcu ismiyle nick almak11
- anın görüntüsü11
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim22
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- sabah aç karnına içilen bira13
- ideal duş alma sıklığı14
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım9
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı23
ramazan ayı malum biz de oruç tutuyoruz. maç günü hava fena değil, içimizde bir kazak, üstünde galatasaray forması bakırköy meydanından kalkacak otobüsü bekliyoruz. kuyruk uzuyor da uzuyor, otobüs de gelmiyor. elimizde gazete kuyruğa girmeden alınmış, kuyrukta zaman geçirmek için fakat gazete bitiyor, kuyruk bitmiyor. akabinde vazgeçiyoruz otobüsü beklemekten. trenle gitmeye karar veriyoruz. istasyonda beklerken ezan okunuyor birden. daha tren gelmemiş, elimizde kuyruğa girmeden aldığımız yarım ekmek tavuk döner. hemen bitiriyoruz elimizdekileri, tren de geliyor ardından. halkalı' da iniyor, bizi stada götürecek taksi arıyoruz. biraz uğraştıktan sonra taksi bulunuyor ama taksi bizi ancak stada yarım saat mesafeye kadar götürebiliyor. bizi bekleyen engebeli bir yolculuk. dağ taş tırmanmaya başlıyoruz. bazen stad görünmüyor, etrafa yaymış olduğu ışıktan takip ediliyor. artık stad görünmeye başlıyor, içeriden gelen seslerle biz de heyecanlanma başlıyoruz. normal yoldan gitmediğimiz için yola tekrardan inmemiz gerekiyor, inerken de ellerimiz yara oluyor, kanamaya başlıyor.
stad dışarıdan harika gözüküyor, o manzara karşısında dışarıdaki kuyruk insanın umudunu kesmeye yetmiyor. kuyruk bitiyor, içeride yer bulma endişesi başlıyor. 3 maçlık kombinemiz üst trübüne ait. kimse kendisine ait koltukta oturmuyor, biz de alt tribünde oturmaya karar veriyoruz. merdivenlerin altında kendimize yer buluyor, arkamızdaki koltuklara kimse oturmadığından rüzgar direk bize vuruyor. açlık ağır bastırıyor ve tren geldiğinden yiyemediğimiz ikinci yarımlarımızı da içeri sokarken zorlandığımız kolalarımızla yiyor ve arkadan esen rüzgarı aldırmamaya başlıyoruz. arkamızdaki koltuklar da dolmaya, rüzgar da bundan dolayı kesilmeye başlıyor. artık tek eksiğimiz denizin buzlu sularıdan gelen ... pardon onun şimdi sırası değil... heyecanımızı ekranda beliren liverpool' la deplasmanda oynadığımız maçın golleri daha da arttırıyor. ikinci yarı oynamış olduğumuz futbol bizi heyecanlandırıyor.
derken maç başlıyor, fena da oynamıyoruz hani. rüzgara karşı oynuyoruz, o rüzgar ki sahayı maçtan önce sulamak için fıskıyelerin püskürttüğü suları direk skorbordun olduğu kale arkası tribününe yolluyor. rüzgar galatasaray' ımızın hızını kesemiyor, sasa iliç atıyor golünü. bağarıyoruz sasa iliç oley, sasa iliç oley diye. galibiyetten emin bir şekilde takımımızı destekliyor, devre arası muhabbetlerde bunu birbirimize de onaylıyoruz.
ikinci yarının başlamasıyla birlikte olimpiyat stadı kabusu geri dönüyor. rüzgarda bizim oynadığımız kaleye esiyor ama bir gariplik var, psv daha iyi oynuyor. golü de buluyor. biraz toparlanır gibi oluyoruz. ardından korner kullanırken yediğimiz bir gol, şimdi sırası geliyor denizin buz gibi sularından gelenin... bu kadar iyi oynarken nasıl da bu hale geldiğimizi anlamıyoruz. hakan şükür giriyor oyuna. top ayağına geliyor, birileri küfür savurmaya başlıyor. takım mağlup taraftar suçlayacak birilerini arıyor. hakan' a daha fazla küfür edilmeye başlanıyor ve birileri artık buna dayanamıyor. alt tribünün bizim olduğumuz tarafında kavga çıkıyor, biz uzaklaşıyoruz.
maç bitmiş, kaybedilmiş. boynumuz bükük, cenabetliği birbirimizin üzerine atıyoruz. dönüş otobüsü tıklım tıklım, neyse eve varıyoruz. üzülüyoruz, uyumakta zorluk çekiyoruz. ama pişman da olmuyoruz maça gittiğimizden ötürü...
stad dışarıdan harika gözüküyor, o manzara karşısında dışarıdaki kuyruk insanın umudunu kesmeye yetmiyor. kuyruk bitiyor, içeride yer bulma endişesi başlıyor. 3 maçlık kombinemiz üst trübüne ait. kimse kendisine ait koltukta oturmuyor, biz de alt tribünde oturmaya karar veriyoruz. merdivenlerin altında kendimize yer buluyor, arkamızdaki koltuklara kimse oturmadığından rüzgar direk bize vuruyor. açlık ağır bastırıyor ve tren geldiğinden yiyemediğimiz ikinci yarımlarımızı da içeri sokarken zorlandığımız kolalarımızla yiyor ve arkadan esen rüzgarı aldırmamaya başlıyoruz. arkamızdaki koltuklar da dolmaya, rüzgar da bundan dolayı kesilmeye başlıyor. artık tek eksiğimiz denizin buzlu sularıdan gelen ... pardon onun şimdi sırası değil... heyecanımızı ekranda beliren liverpool' la deplasmanda oynadığımız maçın golleri daha da arttırıyor. ikinci yarı oynamış olduğumuz futbol bizi heyecanlandırıyor.
derken maç başlıyor, fena da oynamıyoruz hani. rüzgara karşı oynuyoruz, o rüzgar ki sahayı maçtan önce sulamak için fıskıyelerin püskürttüğü suları direk skorbordun olduğu kale arkası tribününe yolluyor. rüzgar galatasaray' ımızın hızını kesemiyor, sasa iliç atıyor golünü. bağarıyoruz sasa iliç oley, sasa iliç oley diye. galibiyetten emin bir şekilde takımımızı destekliyor, devre arası muhabbetlerde bunu birbirimize de onaylıyoruz.
ikinci yarının başlamasıyla birlikte olimpiyat stadı kabusu geri dönüyor. rüzgarda bizim oynadığımız kaleye esiyor ama bir gariplik var, psv daha iyi oynuyor. golü de buluyor. biraz toparlanır gibi oluyoruz. ardından korner kullanırken yediğimiz bir gol, şimdi sırası geliyor denizin buz gibi sularından gelenin... bu kadar iyi oynarken nasıl da bu hale geldiğimizi anlamıyoruz. hakan şükür giriyor oyuna. top ayağına geliyor, birileri küfür savurmaya başlıyor. takım mağlup taraftar suçlayacak birilerini arıyor. hakan' a daha fazla küfür edilmeye başlanıyor ve birileri artık buna dayanamıyor. alt tribünün bizim olduğumuz tarafında kavga çıkıyor, biz uzaklaşıyoruz.
maç bitmiş, kaybedilmiş. boynumuz bükük, cenabetliği birbirimizin üzerine atıyoruz. dönüş otobüsü tıklım tıklım, neyse eve varıyoruz. üzülüyoruz, uyumakta zorluk çekiyoruz. ama pişman da olmuyoruz maça gittiğimizden ötürü...
güncel Önemli Başlıklar