sevgilinin kapısının önünde pusuya yatmak

(bkz: oruçluyken kız arkadaşla buluşmak) dan sonra...

kız arkadaşımın ‘sen nasıl olur da beni anneanneme bıraktıktan sonra bana tekrar Anadolu yakasına döneceğini haber vermezsin de senin trafikte kalacağını düşündürtürsün de ben de senin için üzülürüm’ şeklindeki tüm şalterlerimi indirmemi ve suratına telefonu kapatmamı sağlayan öfke kusuşunun ardından 3 koca gün geçti. Onun sesini dahi duymadığım bu üç gün, sanırım Karadeniz yaylalarında geçirdiğim bir haftadan daha iyi geldi akıl sağlığıma. istanbul’un karmaşık şehir hayatının tam göbeğinde; onun istekleri, sitemleri ve gereksiz azarlamalarından arınmış üç güzel gün.

Tam artık ondan kurtuldum diye içimden geçirmeye başlamışken, üçüncü günün sonunda gece yatmadan önce karın bölgemde oluşan, tazyikle gelen kazuratın pabucunu dama attıran o ağrı yok mu, işte yine ona tutuldum. Sağa dönüyorum olmuyor, sola dönüyorum kalbim sıkışıyor. ‘arasam mı lan acaba’ sorularına tutarsız cevaplar veriyorum yine. Mantığımın ‘unut oğlum bu kızı’ telkinleri belli ki işe yaramıyor. Sonuç olarak telefonu elime alıp rehberden sildiğim numarasını manuel olarak tuşluyorum. Açmayacağını bilmeme rağmen defalarca arıyorum. Nitekim açmıyor da.

Ertesi gün ilk taksiyle evinin önüne gittim. Bir yandan babasının beni görmeyeceği ve apartmanın kapısını rahatlıkla kesebileceğim bir açı bulmaya çalışırken, bir yandan da yalvarlı yakarlı mesajlar atıyorum sevdiceğime. Cevap gelmiyor tabi ki. Birkaç saatlik uykuyla duruyorum. Beklemenin kader arkadaşı sigara içimini gerçekleştiremiyorum yine oruçlu olduğum için. Vicdanıma seferi olduğumu yedirmeye çalışsam da bir türlü direncini kıramıyor, kuru kuruya beklemeye devam ediyorum.

Saatler sonrasında biriciğim kapıda belirdi. Belli bir mesafeden takibimi sürdürüp, evinden biraz uzaklaştığımız anda karşısına çıkmayı hedefliyorum.

- hooop, hoooooop. Dur ulan dur amına koyim.

Kör olası taksi şoförü nar tanemi alıp götürüyor. Bu beklemediğim olay karşısında Oruçlu oruçlu küfür ettiğime mi, planımın suya düştüğüne mi yanayım bilmiyorum.

asıl suçlu giden taksici değil ama. Hani o filmlerden aşina olduğumuz, hemen peşi sıra gelmesi gereken taksici var ya. ona binersin de ‘kaptan öndeki aracı takip et’ dersin. işte o ibne gelmedi.