bugün

derya sazak

attığı manşetle güya 'gazetecilik' yaptığını zanneden gazetecimsi şahıs. böyle nazik, bir kaç defa denenip başarısızlıkla sonuçlanmış süreçler, hassas sinir uçları, terörün bitmesini istemeyen onlarca 'dost' görünümlü 'kurt' ve evlatlarının -şehit ya da terörist- cenazesini görmek istemeyen analar babalar ve nihayet barış isteyen bir millet. gel sana bir pulitzer verelim, verelim de vazgeç bu sözde 'gazetecilik' sevdasından.
ayrıntılı bilgi için (bkz: #18884948).

not: terör olayına kürt penceresinden bakan da türk penceresinden bakanda resmin 'bir kısmını' görür. bütünü göremeyenin verdiği hüküm de sakattır, bina edilen hükmün üzerinden izlenen siyaset de. sadece bir an için durun ve düşünün; terörün bittiğini hayal edin.. herşeyin normalleştiğini. ve buraya harcadığımız enerjiyi başka hayati meselelere hasrettiğimizi..

bunlar (bazı gazeteciler), gazeteciliği -bir kısım tiyatrocular gibi- öyle kutsuyorlar ki; sanırsınız yaptıkları iş peygamberlik. gazeteciysen ne farkın var? ben işçiyim, öteki memur, beriki çiftçi.. sen de gazetecisin.. senin ekmeğin ordan.. o kadar.

olumlu havanın herkese hakim olduğu bir vasatta böyle bir haber acaba 'ben barış istemiyorum' demek değil midir? e istemiyorsan buyur yolla sınır boylarına akraba-ü taalükatını, varsa oğlunu. büyütmek için 20 yıl emek verdiği evladının tabutuna sarılmış, gözyaşı dökmüş binlerce ana, acısını bağrına basıp 'başkalarının yüreği yanmasın' diye lâ havle çekip susarken sen kimsin be adam?

ha! beyimiz demiş ki bu bir haberdir, ben de haberciyim ve haber doğruysa basarım.

benim -yaptığım basit okuma ve terkiplerle- gördüğümü, görebildiğimi böylesine önemli bir koltukta oturan bir adam görmüyor mu acaba?
muhtemelen görüyordur.
açıkçası -heykelimi bile dikecek olsalar- böyle bir zamanda böyle bir haberi -öleceğimi bilsem- basmam, bastırmam. bu adam basıyor..neden acaba?

azıcık izan. azıcık insaf. azıcık merhamet.