uzak mesafe ilişkisi

sevmek deriz ya bazen yolda yürürsün etraf kuru kalabalık, aklından geçen o. gönlün vurur hal diline. sanki yanındaymış gibi hisseder seslice konuşursun o yanında ve dinliyor seni sanki. yoldan geçenler ne der demezsin, deli işte. sahi aşka ne derler ki? delilik işte ne farkı var hem. bir anda açarsın ellerine onun elleri arasına girsin tutsun diye ellerini. parmakların arasından rüzgar geçer, gönlünde olan sevgili kalbini tutar haline işler ama tutamaz elini. çok özlersin bağırmak istersin seni seviyorum diye ama sesin gitmez uzaklara. aşkın her hali güzeldir ya öyle derler hani. bu da güzel ama zor, nefesi doya doya içine çekmek. sadece yaşamak için alırsın nefesi, istemsiz refleks olarak.

eve gelirsin. bir şarkı çalar arkada. aklından çıkmayan o yine gelir aklına. her yerde her şeyde biraz o vardır. hatırlarsın. sigarayı acemice içince gözü yakar ya kaçarsa gözüne, o acemiliği atlatalı yıllar oldu ama hala yanıyor. gözün yaşlanınca içtiğin sigaranın dumanı da yakıyormuş gözleri onu da öğrenirsin. eksiklikleri çarpar gözüne. sevgiliye hasrettir gönlün, uzak değildir dibindedir, içindedir ama hasrettir.

ona hasreti dindereceğin zamanlar olur. yakalar onu bir gün. ellerini rüzgar değil onun parmakları geçer. o zaman dünya durur gözünde. zaman algısını yitirir aklın. hiç bitmeyecektir aslında o anlar. elinden tuttuğun, öptüğün o sevgili gözünün dibindedir. afallarsın önce bu sahiden sen misin dersin dokunursun? gerçekliğinde yitip gidersin. her şey uçar aklından dudağına kondurduğun bir buseyle. toprağın yağmura kavuşup şımarması gibi, hemen en güzel kokuları yayması gibi etrafa. zaman algın yitikken aynen o haldesindir. yanında ayrıldığında kaybedersin benliğini, yitip giden zaman geri gelir o koku siner kalbine yayılmaz dışarı bir sonraki buluşmaya kadar tutarsın içinde.

sevgiliye hasret kaldığın o ilk dakikalar. aynı şehirde farklı yerlerde nefes almaya başladığın o ilk anlar başlar. karşında herkesi ayıran o hava alanı. üstüne bir o kadar şık yapılmıştır sanki ayrılıkları süslercesine. içinden küfredersin oraya sanki seni ayıran oraymış gibi. o son sarılma, o son öpücük durdurur her şeyi. daha fazla bakamaz sırtını dönersin hemen oracıkta saklamaya çalışırsın kendini. giderken uzaklardan hala dışarıda olan o eli görürsün sanki koş yakala bırakma beni der gibidir. gidemezsin...

kalakalırsın öylece. kalbini yoklarsın durmuş mu diye. sonrasında gömülürsün yine sigaraya. içeri giremezsin bir müddet. yapışıp kalırsın o duvara. kimse anlayamaz beni şu an dersin. arkadan gelen başka bir araba içinden inen bir çift aynı senin gibi. sarılır, öper ve ayrılır anlarsın o an yalnız değilsin. hayatta bu da var. bir yandan üzülürsün ona da.

keşke aynı şehirler sarsaydı bizi, aynı toprak kabul etseydi bizi. keşke ellerime rüzgar değil hep sen girsen. konuşmalarımı duyabilsen yanımda olup deli demese kimse. keşke kafamı sola çevirdiğimde yanağın olsa öpmek için. çok keşke iyi değildir ama farkındayım bende. bitecek bunlar bir gün, sarıldığımda bırakmayacağım zamanlar gelecek bir gün.

not: sonuna kadar okudaysan öncelikle bir helal.

not 2 : maalesef uzun mesafe de bitiyormuş bir yerde. uzaktayken yazdığım bu yazıya bakınca hiç gitmeyecekmiş gibi, ama bitiyor. gerçi yakındakide bitiyor. en iyisi mi sonlara alışık olmak. yakın ilişkiden bir farkı olmayan ilişki türü.