bugün

diyanet

Teknolojinin gelişmesi ile birlikte bilgiye kolay ulaşabilme, toplumdan bir şeyleri saklamayı neredeyse imkânsız hale getirdi. Web âleminde özellikle Facebook, Twitter ve Youtube yoluyla sürekli paylaşımlar yapılmakta ve bu araçlar vasıtasıyla insanlar çok kısa bir sürede gelişen olaylardan haberdar olmaktadırlar. Bu araçları kullanmak için çok okumuş veya çok yetenekli olmak gerekmiyor. Birkaç defadan sonra ortalama zekâ seviyesine sahip herkes çok rahat Facebook’ta fotoğraf paylaşıp Youtube’a video yükleyebiliyor.

Dün bir arkadaşım vesilesiyle bir caminin önünde birkaç kişilik bir cami cemaatinin sohbetine iştirak etme şansı buldum. Herkes her şey hakkında konuşuyor her zamanki gibi lakin bu zamanın diğer zamanlardan farkı herkesin konuştuklarına internetten deliller getiriyor olması. Kimi Youtube’tan izlediği videoyu kimi bilmem hangi cemaatin Facebook sayfasındaki paylaşımı söyleyerek kendi iddiasını kanıtlamaya çalışıyor. Bir şey daha fark ettim bu cemaat vesilesiyle: Piyasada çok fazla islami cemaat, mensupları vesilesiyle kendi düşüncelerini halka duyurmak için hummalı bir şekilde çalışıyor. Tarikatçılardan tutun da radikal düşünceli cemaatlere kadar her türden fikri bulmanız mümkün. Halk da kime aklı yatarsa ona inanıyor ve çoğu zaman karşılaştığı her cemaatin fikri aklına yattığı için içinden çıkılmaz bir kafa karışıklığı yaşıyor. internette yer alan bilgi daha doğrusu veri bombardımanının üzerine onlarca cemaatin tebliğ faaliyetlerine maruz kalan insanlar çoğu zaman neye inanacağını şaşırmış durumda kalıyor veya bir hafta bir görüşü benimserken diğer hafta tam tersi bir şeyleri savunabiliyor. Aynı zamanda farklı düşüncelerin etkisindeki kişiler arasında bir yarışma, bir ihtilafta kendini her cami önü sohbetinde gösteriyor.

Dini mevzularda hâlâ insanların en güvendiği kurum olan Diyanet ve imamlar ise maalesef bu tabloda görülmeyecek kadar gerilerde yer alıyor. imamların kahir ekseriyeti ezandan 5-10 dakika önce camiye giriyor ve namaz sonrası da hemen uzaklaşıp gidiyor. Herhangi bir cemaatin sorusuna muhatap olmamak için kolay kolay bir cemaate katılmıyor. O kadar çok bilgiye maruz kalmalarına rağmen halk hâlâ emin kişiler olarak imamları görüyor ve her türlü konuyu onlara danışmak istiyor. Ama birçok yerden bilgiye ulaşabildiği için halk, imamlardan sorularına ehliyetli cevaplar bekliyor. Dolayısıyla kendini iyi yetiştirmiş, günün meselelerini bilen ve bunlara cevapları olan imamlar halk için hayati derecede önem taşıyor. Ancak üzülerek söylemeliyim ki imamlarımız ne bu hayatiyetin farkında ne de kendilerini sürekli yetiştirmenin gerekliliğine tam olarak kendilerini inandırabilmişler. imam-hatip veya ilahiyatta öğrendiklerinin üzerine neredeyse hiçbir şey katmayan birisi sürekli giriftleşen meselelere yetkin çözümler getiremez. Aynı şekilde Diyanetin de bu boşluğu doldurmak için bir şeyler yaptığını görmek mümkün değil. Hala ağır hantal bürokratik yapısı altında rutinleşen vazifelerinin altında ezilen ve halka gerçek manada yeni hiçbir şey sunmayan Diyanetin personelinden de çok şey beklemek maalesef hayal den öteye geçmiyor. Her yeni Diyanet Başkanı bizlerde yeni bir umut yeşertmekte ama zaman geçtikçe değişen hiçbir şeyin olmadığını görmek meselenin şahsi değil daha yapısal olduğunu anlamamıza vesile olmaktadır. En basit bir örnek vermek gerekirse, Prof. Abdulaziz Bayındır’ın namaz vakitleri ile ilgili çalışmasına karşın Diyanet kamuoyunu tatmin edecek bir cevapla karşılık verememiştir. Sırf bu mesele bile Diyanet’in halk nezdindeki itibarını ciddi bir şekilde sarsmıştır.

yazının devamı: http://www.genchacilar.or...ageID=KoseDetay&id=45