bugün

entry'ler (35)

yok yok

cem karaca ve apaşlar a 1967 yılında düzenlenen altin mikrofon şarkı yarışmasında ikincilik kazandıran
sözleri aşık emrah ın yazdığı müziğini cem karaca nın yaptığı şarkıdır.

cem karaca askere gitmeden önce tutkusu olan rock n roll dan daha çok anadolu motifleri ile bezeli anadolu rock diyeceğimiz yeni bir tarza yöneldiği ilk şarkısı aynı zamanda da uzun müzik yolculuğunun kilometre taşlarındandır.

sözleri şöyledir;

sabahtan uğradım ben bir fidana
dedim: "mahmur musun?"
dedi ki :" yok yok"
ak elleri boğum boğum kınalı.
dedim:" bayram mıdır?"
söyledi:" yok , yok , yok."
dedim:" inci nedir?."
dedi: "dişimdir."
dedim: " kalem nedir ?"
dedi:" kaşımdır."
dedim:" onbeş nedir oy?"
dedi:" yaşımdır."
dedim:" daha var."
söyledi:"yok , yok , yok."
dedim:" erzurum ne?"
dedi:" ilimdir."
dedim: "gider misin?"
dedi: "yolumdur."
dedim: " emrah nedir oy?"
dedi: " kulumdur."
dedim:"satar mısın?"
söyledi: " yok , yok , yok."

19 eylül 2010 fenerbahçe beşiktaş maçı

(bkz: fenerbahçe nin suçu ne)

tarihten entry örnekleri

almanya nın dünya savaşını kaybetmesi
3. ne yani şimdi biz de mi yenilmiş olduk?
(ottoman boy99, 12.11.1918)

yaran entry silinme sebepleri

tarihi şahsiyetlerden yaran, entry silinme sebepleridir. örnek verecek olursak;

allah
18. yaratıcıymış preh!
(nietzsche, 19.08.1882 07:07 ~ 07:09)

silinme sebebi: sözlüğü yasal yönden zor duruma sokabilir.

totoş çin imparatorluğu
5. (bkz: çin seddi) gelin lan türkolar totoş babandır ayrıca zuahaha
(chinese architect, m.ö.134 14:23)

silinme sebebi: üsteki entrylere cevap niteliğinde

14 ağustos 2010 sivasspor galatasaray maçı

(bkz: ben bu yazıyı frank rijkaard a yazdım)

ben bu yazıyı frank rijkaard a yazdım

öncelikle şunu belirtmek isterim bu yazıyı yazmaktan kaçındım. heryerde görmezden geldim başımı çevirdim bir galatasaraylı olarak her zaman sessiz kaldım. ama daha fazla dayanamıyacağım.

galatasaray a ilk geldiğin gün hemen herkes galatasaray yönetiminin çok büyük iş başardığını şampiyonluk ve avrupa kupaları hedeflerine ulaşabilmek için büyük bir hamle yaptığını söyledi.

gelelim kariyerine; futbolculuğuna bi diyeceğim yok. hollanda nın yetiştirdiği en bi baba futbolculardan birisi olduğun kesin. amma velakin futbolcu olarak yaptıkların beni pek bi enterese etmiyor. gelelim teknik direktörlük yıllarına; euro 2000 de hollanda milli takımı ile yarı finale çıktın yarı finalde ingiltereye elendin. barcelonayla şampiyonluk, şampiyonlar ligi şampiyonluğunu aldın bla bla bla. bu yıllarda yönettiğin takımlara oynattığın sistem şuydu saldım çayıra mevlam kayıra evet evet. futbolcuları tamamen sahaya salıyorsun onlarda sahada ellerinden geldiğince üç beş bişeyler yapmaya çalışıyor. zaten bu takımlara bakınca yıldızlardan hatta ve hatta dönemin en baba oynucularından kurulu kadroları göze çarpıyor.
ve galatasaray. öncelikle hoşgeldin. burası türkiye istanbul falan güzel bir şehir. ha bide galatasaray takımı; vefakar ve cefakar taraftarı, tarihi, kültürü ve gelenekleriyle...

öncelikle geçtiğimiz yıl galatasaray kadrosuna şöyle bir gözatacak olursak: baros, kewel, nonda, elano, arda. dikkat ettinniz mi hepsi de birbirinden parlak yıldızlar. ve 25 yıllık bir galatasaray taraftarı olarak ben böyle bir yıldızlar topluluğunu uefa kupası zamanlarında bile görmediğimi açık yüreklilikle söyleyebilirim. bu yıldızlardan kurulu kadro ile geçen sene ne büyük başarılara!!! imza attın öncelikle bunun için seni tebrik ediyorum.

tabiki maç kazanmak ve üç puan almak çok önemli ama herşeyden önce güzel futbol, rakibi yıpratan ve sahanın her tarafına hakim olan bir takım bütün galatasaray taraftarının hasretini duyduğu şey. lakin şu an galatasaray bu görüntüden çok uzak. bu gün oynanan sivas maçı henüz 1-0 devam ederken eminim bütün galatasaray taraftarı takımı izlerken saç baş yolmuştur. takım 2 olumlu pas yapamazken kazanılan bütün toplar bir şekilde ya yan top olarak kullanılıyor yada defansa ve hatta kaleciye pas verilerek eritiliyor. takımda arda dışında hiçbir futbolcu elini taşın altına uzatmazken defanstan neil geçen sene de olduğu gibi geriden çıkardığı uzun toplarla takımın en büyük gol umudu olmaya devam ediyor. küçük takımlara karşı bile öne geçtikten sonra takımı yönlendiremiyorsun. ilk yarıda oynanan futbolu kasetten bir izlemeni tavsiye ederim. ikinci yarı mı? onu izlemene gerek yok zira maç çoktan elden gitmiş. ama ilk yarıyı kesinlikle izle çünki orada galatasaraylı futbolcuların acizliğini açık ve net bir şekilde göreceksin.

yönetimin yanlış transfer politikalarına göz yummarak galatasaray ın içinde bulunduğu hazin duruma tuz biber ekiyorsun.

bu gün günlerden 14 ağustos 2010 inşallah sezon sona erdiğinde bu yazımı bana yutturursun.

king

4 kişilik popüler bir kağıt oyunudur. king oyunu versiyonları başlığı altında şimdiye kadar oynanmış pek çok versiyonunu kalemimden bulabilirsiniz.

king oyunu versiyonları

king oyunu bildiğiniz üzere 4 kişinin oynadığı her oyuncunun 3 ceza 2 koz söylediği ilk dört oyunu her zaman ceza oynanan, oyun sonunda cezalarla kozların toplandığı, puanları toplamı 0 ve üzeri olanların kazandığı 0 ın altında kalanların ise kaybettiği bir oyundur. ceza oyunları cezaların karşılıkları şöyle;

kız almazda her kız: -100
erkek almazda her erkek: -60
kupa almazda her kupa: -30 (fakirin dostu kupa almaz)
rıfkı: -320
son iki almazda her el: -180
el almazda her el: -50

koz oynunda koz başına +50

şimdi gelelim bu güzide oyunun yöresel olarak değişiklik gösteren can sıkıntısından türetilen diğer versiyonlarına

1. kanlı king:

kağıtlar açılmadan sırası gelen oyuncu cezayı veya kozu söyler daha sonra kağıtlar açılır ve oyun başlar. şans faktörü öne çıkmaktadır. bir diğer şekli ise şöyledir; kağıda ceza ve kozlar sıralanır sırası gelen oyuncu kağıttaki sıraya göre oyunu başlatır. sonuçta kağıtlar açılmadan kozlar ve cezalar bellidir. bu versiyonda diğeri gibi kanlıdır. puanlama aynıdır.

2. kör king:

bu versiyonda sadece sırası gelen oyuncu ne oynandığını bilir ve oynanan oyunu kağıdına yazar. diğer oyuncular ise oyunu başlatan oyuncunun oynama tarzına göre koz veya ne ceza oynandığını tahmin etmeye çalışır ve ona göre oynar. bu versiyonda çok çetrefilli ve kafa yorucudur. oyunun başında as papaz kız çeken oyuncunun ne oynadığı bile belli değildir. zira kupa almaz, son iki, rıfkı, veya koz oyunlarından herhangi birini oynuyor olabilir. yine aynı şekilde oyun başında bacak çekerek oyuna başlıyan birisi için tamam bu kız oynuyor diye beklerken elindeki tek kağıt olan bacağı attıktan sonra rıfkıyı birine saplayabilir. puanlama aynıdır.

3. çift cezalı king:

bu versiyonda da cezayı söyleyen kişi iki cezayda aynı anda söyler. ör.: oyun kız almaz ve erkek almaz. oyunda amaç hem kızları yememek hem de erkekleri yememektir. ör.: oyun son iki ve elalmaz. bu oyunda amaç hem el almamak hemde son ikiden sakınmaktır. bu versiyonda da son ikiyi almamak için gerekirse 4 5 el alınır ve son ikiden yırtılır. ör.: oyun son iki ve rıfkı. bu oyunda da rıfkıyı almamak için kastırılırken bi taraftan da son ikiye küçük kağıtlarca donanmış bir el bırakmaktır. cezalarda puanlama aynıdır ve toplamda diğer versiyonlardan farklı olarak her ceza dört kez oynanır. kozlar ise 100 dür. tabelacı son ellere girildiğinde aynı cezaları son oyuna bırakmamak için gerekli hatırlatmaları yapmalıdır.

4. eşli king:

bu versiyonda karşılıklı oturan oyuncular aynı takımdadır. karo yedisi olan oyuncu ilk oyunu söyler. oyun belirlenirken takım arkadaşı elinin hangi cezayı oynayabileceğini veya koz oynarsa koz oynayacağını arkadaşına açıkca söyleyebilir. oyunu belirleyen arkadaşının yönlendirmesine veya kendi eline göre oynanacak oyunu söyler. oyun belirlendikten sonra diğer oyunlardan farklı olarak oyunu belirleyen oyuncu değilde bir sonraki oyuncu ilk kağıtı yere atar. ilk kağıt yere düştükten sonra oyunu belirleyen oyuncunun takım arkadaşı tüm kağıtlarını yere açar ve oyundan çekilir. oyunu söyleyen eleman yerdeki kağıtlara ve kendi kağıtlarına bakarak yerden bi kağıt atar. bu oyundada şans faktörü öne çıkmaktadır. zira sizin eliniz çok güzel elalmaz oynarken eşiniz koz oynar diyebilir. puanlama aynıdır.

temel olarak king in en çok oynanan versiyonları bunlardır. bide bunların türevleri vardır bunlar ise

5. 3 ve 4 cezalı king:

çift cezalı king gibidir cezayı söyleyecek kişi oyunun versiyonuna göre 3 veya 4 ceza söyler. bu oyun en kafa yoranlardan biridir. puanlama aynıdır.

6. kör kanlı king:

bu oyunda cezalar ve kozlar küçük kağıtlara yazılır. sırası gelen oyuncu küçük kağıtlardan birini açar ve oyunu öğrenir buraya kadar olan kısım kanı temsil eder. oyunu öğrendikten sonraki kısım ise kör kingteki gibidir sadece eli söyleyen oynanan oyunu bilir diğerleri onun yönlendirmesine göre oyuna devam eder. bu kısımda körlüğü temsil eder. puanlama aynıdır.

şimdilik benim bildiklerim ve oynadıklarım bu kadar.

buibgyoktabsidbykbyg kaldırım üniversitesi yayınları izmir 2010

buibgyoktabsidbykbyg

(bkz: sözlük yazarı)

sözlük yazarlarından aforizmalar

en büyük yalanları kendimize saklarız.

fevkalade bir aşk hikayesi

final tatilinde gittiğim mersinden; istanbul a dönüş yolculuğum esnasında yaşanmıştır. ailemle geçirdiğim bir haftanın ardından finaller öncesi dönüş yolculuğu ve yine bir bilet arama faslı: bir iki gün öncesinden otogarda yapılan arama taramanın ardından x firmasında saat 16.30 otobüsünün 3 numaralı koltuğuna bilet buldum. ki bu bilet romantik film tadında aşk maceramında biletiydi aynı zamanda.

yolculuk günü gelip çatmıştı. saat 4 gibi otogara gidip otobüsün gelmesini beklemeye başladım. otobüsün otogara gelmesinin ardından 3 numaralı koltuğuma yerleştim ve yanıma gelicek saplamayı(ki genelde öyle olur) beklemeye başladım. tahminlerime ve deneyimlere göre genelde şu iki tipten biri gelip yanıma oturması lazımdı;

i. gömlekli saçlar seyrekleşmiş ellilerinde bir dayı: her molada sigara içer, mola bitipte koltuğa geldiğinde bi kutu sigarayı adeta yemişçesine koku saçar etrafa.
ii. düşük pantolonu yırtık tişörtü 5 gündür yıkamadığı saçları ile 70 lerin hippi modasını günümüzle harmanlayan üniversiteli genç: yanında getirdiği fotokopi ders notlarını olur olmadık zamanlarda açar, kulağından çıkarmadığı kulaklığı ise olmazsa olmaz aksesuarlarındandır.
ama öyle olmadı. dakikalar sonra yanıma yaklaşan yeşil gözlü 1.80 boylarında hatun kişinin (adı lazım değil baş harfi yeşim) "pardon orası benimdi" demesi üzerine resmen büyülenmiş olan ben, normalde hiç kullanmamış olduğum kıvrımlar dahil olmak üzere beynimim bütün kıvrımlarını kullanarak hamlemi yaptım.

- ya yine mi yanlış bilet kestiler öf ya yine koridorda gidicez ya hay aksi ya öff...

diyerek kendimi acındırdım. normalde başka bir hatun olsa böyle bişe yapmam sadece adam gibi oturabileceğim bir koltuğa yerleşmek için hamlemi yapardım ama yeşim farklıydı. yeşim kandı yeşim candı.

y: ya önemli değil gerçekten, oturabilirsin, istersen cam kenarına da sen otur. dedi hay canını yediğim **
derken cam kenarına geçip yeşimle beraber geçireceğim 12 saatin tadını çıkarmaya başladım.
elimdeki anahtarlıktan konu açıldı. peluş maymun anahtarlığımın adı mahmuttu. hemen esprileri patlatmaya başladım.
b: mahmut bu sene kazanamadı öss yi seneye bidaha hep karı kız peşinde hep sağda solda koştu.
b: mahmut iyi içer valla bi oturuşta büyüğü devirir bana mısın demez arkasına da sabaha kadar direksiyon sallar.
derken yeşimde bana ayak uydurdu.
y: ee peki mahmutun ismini kim ezan okuyup kulağına fısıldadı.*
dakikalar saatler hızlıca geçti molalarda bile beraberdik adeta büyülenmiştim ondan tuvalete gittiği zamanlarda bile özler olmuştum. derken yolculuğun sonuna gelmiştik ama ben numarasını soramadan onun ineceği durağa geldiğimizi farkettim. ve yeşim otobüsten indi. inerken de buruk bir "görüşürüz" kelimesi dudağından döküldü.

yolculukla beraber rüya da bitmişti adeta. son durak haremden servise binerek evin yolunu tuttum. muhabbet esnasında öğrendiklerim şunlardı; adı yeşim y semtinde ingilizce öğretmeni. ve aklımda hep o son söylediği kelime vardı "görüşürüz" eve vardığımda yaşadıklarımı arkadaşlarıma anlattım. arkadaşlar aşık olduğumu farkedecek kadar büyüklerdi bense bütün sersemliğimin uykusuzluktan ileri geldiğinde ısrar ediyordum. ev arkadaşım faruk "sen bu kafayla değil finallere çalışmak evden dışarı çıkmamalısın" dedi. haklıydı da. derken faruk diğer ev arkadaşım mert i de yanına alıp bi bahaneyle evden çıktı. çok değil bir saat sonra döndüklerinde internete gidip bütün okulların web sayfalarından telefon numaralarını aldıklarını görünce gözlerim yaşarmıştı. o günlerde parası ödenmediği için evde net kapalıydı ayrıca facebook da henüz icat edilmemişti. adamlar üşenmeden ne kadar okul varsa telefon numarasını almışlar. ve hemen eve gelip sıradan aramaya başladılar.

- iyi günler yeşim öğretmenle görüşecektim
1. okulda yeşim öğretmen yok 2. okulda da yok pes etmek yok 3. okul yeşim öğretmen var ama tarihçi. "yok almayalım biz ingilizceci olan yeşim öğretmene bakmıştık" ve nihayetinde 4. okulda yeşim öğretmene ulaşılır. yeşim o okuldadır ama o gün işe gelmemiştir. arkadaşım mert bunun üzerine şu dahiyane fikri ortaya koyar ve benden şukelayı kapar.
- ben ingiliz kültür yayınlarından arıyorum, yeşim öğretmen promosyon kitap kazandı. kitaplar almak için bizimle şu numaradan irtibata geçsin. 05xxxxxxxx

nasıl olduğunu halen anlayabilmiş değilim ama 9 dersin 7 sinden büte kalan arkadaşımın kafası o gün deyim yerindeyse kerhane gibi çalışmıştı.

gün bitipte yeni güne merhaba derken güneş ufukta daha bir parlıyordu. kahvaltıyı edip evden çıktım okula doğru yola koyuldum. okula vardığımda bilinmeyen bir numaranın beni aradığını farkettiğimde deyim yerindeyse kalbim yerinden fırlamak üzereydi.
b: alo
y: beni aramışsınız dün bu nu...
b: yeşim
y:*bui...
derken rapsodi tadında bir aşk hikayesi başlar...

dumur olaylar

yıl 2007 roma da colosseum çevresinde dolaşan bir grup türk fotoğraf çektirmek için etraftan geçen bir kıza biraz da piçlik olsun diye şu soruyu sorar ve yanıtını alır

bebeğim bi fotoğrafımızı çeker misin?
serseri.**

zall ın tib den aldığı telefonlar

-alo ben zall
-bu bir ödemeli aramadır. kabul etmek için 1 i*...

yeniden gelsem dünyaya

çıplak ayaklar yürürüm kadıköyden üsküdara hastaneye giderim sonra tetanoz aşısı olmaya
sahilde akdeniz akşamlarını sölerim şarapçılarla
sarhoş olduğum bir gün apartmanın önüne araba parkeden birisinin arabasına işerim dördüncü kattan
karikatür çizerim topal bir adamın güzel kızın bacaklarını dikizlemesi temalı
ayık olduğum bir gün işediğim arabaya beni yıka yazarım
araba pazarına gidip pazarlık yaparım olmayan yatımla takas yapmak için
bir tekne ile açılırım denize yiyeceğim bitene kadar denizin ortasında kalırım
lokantada gelen yemeği evden getirdiğim bayat yemekle değiştirip aşçıya çemkiririm
otostop yaparak tatile çıkarım nereye olursa
yolda karşıdan gelen güzel bir kıza bakıp dururum olduğum yerde anın tadını çıkarırım
otobüste beyler arkayı beşleyelim derim para toplarım yolculardan sonra inerim arabadan
yağmur yağdığı bir gün şemsiyemin kumaşını söker iskeletiyle dolaşırım sokaklarda
yemek yediğim bir yerde hesabı taşla ödemeye kalkarım sonra kaçarım topuklar götüme vura vura...

bir erkeğin en kıvrak olduğu an

bahar rüzgarları ile tohumlarını etrafa serpeleyen çiçekler misalidir yurdum erkeği. zeki çevik aynı zamanda ahlaklı. dişisine hep destek tam destek. cem yılmaz skecindeki kıvraklık vardır serde geçilmez cakasından. zevcesini, yarenini aldatırken ki mach3 esnekliğindeki çehresi prinçten kalıplara sokulup kıvraklığın vücut bulmuş halidir tanımı ile sözlüğe konulmalıdır kanımca.

erkek olmanın altın kuralıdır bu: kesinlikle kabul etmeyeceksin. inkar bir numaralı ve vazgeçilmez kural. hatta gerektiğinde yüzsüzleşeceksin. hep bir kozun olacak cebinde hatuna kişiye sunulabilecek son bir nane.

cep telefonunda mesaj yakalattıysan arkadaş attı cevap gelmiş diyeceksin.
gömleğinde ruj izi varsa ayyaş kadının teki geldi boynuma sarıldı diyeceksin.
sokakta kızın tekiyle görmüşler seni sarmaş dolaş geziyormuşsun diyenlere ise kuzenimdi diyeceksin.

eğer ki iş üstünde yakalanmışsan bile kabul etmeyeceksin. yanlış okumadın eşini aldatırken hatunun üstünde hoplarken bile yakalansan çirkeflik yapacak üste çıkacaksın
- sen yaptın kesin tuzak diyeceksin ve utanmadan ekleyeceksin;

- kim koydu lan bunu buraya?

yeniden gelsem dünyaya

yeniden gelsem dünyaya;

daha çok gülerim
daha az bira daha çok süt içerim
gitara başlarım 10 yaşında
tüm sevgililerime teşekkür ederim ayrılırken seni sevmiyorum demek yerine
gülerim amansızca deli desinler varsın
balık tutmaya adarım kendimi elime tolstoy un semeynoye sçastye*sini alıp
yürürüm kulağımda kulaklığım frank sinatra eşliğinde
bir deli gördüğümde susarım dinlerim hikayesini
bir simitçi gördüğümde tüm simitlerini satın alır fırlatırım martılara
boğazın iki yakası arasında yüzerim
bir erkek çocuğuna futbol topu hediye ederim
bir kemiğe ip bağlayıp köpek yemeye geldiğinde çekerim kıllansın diye
otobüste yaşlı teyzeye yer verdikten sonra topallarım vicdan azabı duysun diye
gülerim sonra bir köşeye geçip
susarım ansızın 24 saat konuşmam rekorum olur
askerde komutanıma parmak atarım varsın namım yürüsün
çiçek bakarım balkonumda
seni seviyorum yazarım bilmediğim apartmanların önüne bi kaç kız sevinsin diye
hatta abartıp yağmurda o apartmanın önünde otururum merak edip bakan güzel kıza ilan-ı aşk ederim fütursuzca
kur an kursuna gider hebe lube diye dalga geçer kaçarım
kendi çapımda bi dövüş klübü kurarım kuralların olmadığı
sokakta top oynayan çocukların topunu alıp bahçeye atarım
ip atlayan kızların iplerini keserim
lost izlemem küçük bir adaya gider hergün balık ve meyve yiyerek yaşamaya çalışırım ishal olmak pahasına
ömer üründül le fotoğraf çektiririm çaktırmadan kulak yaparım ite
bişe sölicem diyip vuvuzella çalarım kulağına tekme atıp kaçarım poposuna
24 saat uyurum yataktan hiç kalkmadan...

empty arms

stevie ray vaughan ın the sky is crying albümününün 3. ve güzide çalışmasıdır. özellikle şarkının introsu çok fecidir. bünyede gitarı ele alıp solo atma isteği doğurur. sözleri ise şöyledir;

you're gonna miss me little baby the day that i'm gone
you're gonna miss me little darlin the day that i'm gone
cause i'm leavin in the mornin, won't be back at all
you have run me ragged baby, it's your own fault you're on your own
you have run me ragged darlin, it's your own fault you're on your own
you didn't want me no way baby, till your other man was gone
you can try to get me back baby, with all your tricks and charms
you can try to get me back baby, with all your tricks and charms
but when all your games are over, you'll be left with empty arms

you have run me ragged baby, it's your own fault you're on your own
you have run me ragged darlin, it's your own fault you're on your own
you didn't want me no way baby, till your other man was gone
you can try to get me back baby, with all your tricks and charms
you can try to get me back baby, with all your tricks and charms
but when all your games are over, you'll be left with empty arms.

the sky is crying

zenci gırtlaklı büyük gitar ustası stevie ray vaughan ın aynı isimli albümünden güzel bir çalışma. albümdeki diğer parçalarda olduğu gibi stevie bu parçada da gitarı ağlatmıştır. albümdeki parçalar ise şöyledir;

1. boot hill
2. the sky is crying
3. empty arms
4. little wing
5. wham
6. may i have a talk with you
7. close to you
8. chitlins con carne
9. so excited
10.life by the drop.

panikatak

melek irdem in panik atak isimli albümünün aynı isimli eğlenceli şarkısıdır. vokallerde melek irdem söz müzik ve düzenleme selim ışık a aittir. blues shuffle ritim kullanılan parçada gerek sözler gerekse ritim hop oturup hop kalkmanıza sebep olur.ve tabiiki sözler şöyle;

bekledim hayli zaman
olmadı bir anlayan
bekledim hayli zaman
olmadı bir anlayan

bağırsam dursam aman
derdim çok anlatamam
atlasam bir çatıdan
dönüp olmaz ki bakan

içimde durdu zaman
yanlızlık koskocaman
içimde durdu zaman
yanlızlık koskocaman

bağırsam dursam aman
derdim çok anlatamam
atlasam bir çatıdan
dönüp olmaz ki bakan

içimdeki sıkıntıyı bir köşeye atsam
odalarda bunalıpta camlara çıksam
şişeleri kadehleri kırıp döküp saçsam
içip içip sapıtıpta bir köşede sıçsam

dereleri tepeleri denizleri aşsam
panik atak olup gidip doktora çatsam
asansörde sıkışıp çığlığı bassam
aralarda maralarda bir başıma kalsam.

promises

Megadeth in the world needs a hero albümünün 6. parçası olup çok güzel bir metal baladdır. sözleri yazılmış çevirisi benden olsun:

Birbiriyle konuşmaması gereken iki kalp
bir hapishane odası gibi bir kasabada birbirine yaklaşıyor

Sokaklarda insanlar sessiz tonlarda adımızı konuşuyor
anlatacakları hikayeler, ah birileri dinleseydi

sen bir yerden geliyorsun ki birisi doğmadığı ya da ölmediği sürece
insanların birbirine selam vermediği

ve ben bir yerden geliyorum ki insanlar umutlarımı çamurun içine sürüklüyor
çünkü bütün kendi rüyaları ölüyor

ve biz sokakta yürüdügümüz zaman
rüzgarlar isyankar şarkılarda ismimizi söylüyor
gecenin sesleri bizim gergin olmamıza sebep olmalı
ama korku gittigi zaman artık çok geç

seninle bir daha ki hayatta buluşacagım, sana söz veriyorum
beraber olabileceğimiz yerde, sana söz veriyorum
cennette o zamana kadar bekleyeceğim, sana söz veriyorum
söz veriyorum, söz veriyorum

incilerle süslü kapılardan geçmek için
çok kavga var ama kimse ölmek ya da kurtulmak istemiyor

niyetleri o kadar iyi değil
ve asfaltın kokusunu alabiliyorum
o onların döşenmekte olan kişisel cehennem yolu

ve biz sokakta yürüdüğümüz zaman
rüzgarlar isyankar şarkılarda ismimizi söylüyor
ama korku gittiği zaman artık çok geç,

seninle bir daha ki hayatta buluşacağım, sana söz veriyorum
beraber olabilecegimiz yerde, sana söz veriyorum
cennette o zamana kadar bekleyeceğim, sana söz veriyorum
söz veriyorum, söz veriyorum

senle bir daha ki hayatta buluşacağım, sana söz veriyorum
beraber olabileceğimiz yerde, sana söz veriyorum
cennette o zamana kadar bekleyeceğim, sana söz veriyorum
söz veriyorum, söz veriyorum.