bugün

entry'ler (21)

sosyal medya kullanmayan insan

kaliteli insandır. zamanının büyük çoğunluğunu ekrana bakmayarak geçiriyordur. sosyal medyanın ne kadar saçma ve iğrenç bir şey olduğunu biliyordur. zamanını böyle bir saçmalık için harcamak istemiyordur.

artık aylardır sosyal medya kullanmıyorum (sözlük hariç) ve çok da mutluyum. instagram'ım yok. twitter'ım yok, tiktok'um yok, twitch, snapchat, pinterest gibi uygulamaları da asla kullanmıyorum. sadece çok eski bir facebook hesabım var. onun da şifresini unuttuğum için silemiyorum. ayda en fazla iki - üç kez giriyorum ve hiçbir şey paylaşmıyorum. youtube'u bile telefonumun ayarlarından devre dışı bıraktım. bir şey izleyeceksem internetten youtube'a girip hemen çıkıyorum. whatsapp'ı da bedava sms olarak gördüğüm için kullanıyorum.

sosyal medyayı bırakınca inanın hayatımdan hiçbir şey kaybetmedim. hatta çok şey kazandım. zamanın kıymetini daha iyi anladım. kendime daha fazla değer vermeye başladım. sosyal medyada (özellikle de instagram'da) o sürekli kendini mutlu gibi göstermeye çalışanların hepsi mutsuz. hepsinin berbat hayatları var. bunu saklamak için kendilerini böyle platformlarda çok farklı gösteriyorlar.

eğer işiniz sosyal medya ile ilgili değilse bırakın gitsin hepsini. gerçekten psikolojik olarak inanılmaz bir rahatlık sağlıyor. evet, ilk hafta biraz zorlanabilirsiniz ama ikinci hafta hiç aramıyorsunuz bile artık.

tiktok

ben hayatımda bu kadar rezil, bu kadar berbat, bu kadar iğrenç bir uygulama daha önce görmedim. tamam, sosyal medya zaten iğrenç. ama bu tiktok denen felaket hepsinden daha beter.

her tarafta reklamı gösterildiği için şöyle bi merak edip indirdim. ama keşke indirmez olaydım. birkaç saat zor dayandım. bu kadar iğrençliği daha önce hiç bu kadar bir arada görmemiştim. resmen rezalet bir uygulama. hazırsanız başlıyorum.

1) sırf daha çok para atılsın diye yarı çıplak bir şekilde dans eden kızlar.

2) dikkat çekmek için birbirlerine şiddet uygulayan ergenler.

3) çalıntı ve yalan bilgiler gösterip kendini faydalı bir bilgi kanalıymış gibi göstermeye çalışan cahiller.

4) canlı yayında para atılması için avazı çıktığı kadar bağıran insanlar. (bu arada bunlara insan dediğim için herkesten özür dilerim.)

5) havalı yürüyüp cool olmaya çalışan şımarık veletler.

6) montaj ve efektler ile kendini şekilden şekile sokan zavallılar.

7) sürekli allah kitap diyip dini kullanarak beğeni almaya çalışan din istismarcıları.

8) başkalarından çalıntı ve kurgu olan videolarla sanki orijinal içerik üretiyormuş gibi davranan iki yüzlüler.

9) vücudundaki herhangi bir engeli bahane edip kendini acındırarak para toplamaya çalışan sanal dilenciler. (ve tabi bunlara para atan enayiler.)

10) gündelik hayatta topluma en ufak faydası olmayıp da yukarıda saydığım maddelerden en az birini yapıp ünlü olan gereksizler.

Benim birkaç saat içerinde gördüğüm insan tipi bunlar. ayrıca bu uygulamanın bizden çaldığı yüzlerce veriyi de sakın unutmayın.

kısaca, bu uygulamadan uzak durun. zaten sosyal medya iğrenç bir yer. tiktok daha da beter. başta tiktok olmak üzere bütün sosyal medya uygulamarı tüm dünyada yasaklanmalı. kullanmayın, kullandırtmayın.

paranın gücü

Para bu hayatta her şeydir. Bu hayattaki en önemli şey paradır. Paranın satın alamayacağı şey yoktur.

1) Zengin bir insan psikoloğa gitmez. Parası vardır. Canı bir şeye mi sıkıldı, biner lüks yatına, deniz turu yapar. Biner lüks arabasına, ülkeyi dolaşır. Biner lüks uçağına, dünyayı dolaşır ve kafasını dağıtır. Psikologlar ve psikiyatristler sadece fakirler ve orta gelirliler içindir. Parası olan insan parasıyla kendini hemen mutlu edebilir zaten.

2) Zengin bir insan hastaneye çok zorunda kalmadığı sürece gitmez. Doktoru kendi ayağına getirir. Parası sayesinde en kaliteli ilaçları satın alır. En gelişmiş teknoloji ile tedavi olur. Yani sanılanın aksine, para sağlığı çok kolay bir şekilde satın alabilir. Hastaneler sadece fakirler ve orta gelirliler içindir.

3) Zengin bir insan okula gitmez. Öğretmeni ayağına getirir. Parası sayesinde en kaliteli öğretmenlerden özel ders alır. Parası sayesinde en iyi notları kendisi alır. Üniversiteyi ise çok kaliteli ve lüks bir yerde okur. Okullar da sadece fakir ve orta gelirliler içindir.

4) Zengin bir insanın gelecek kaygısı yoktur. Parası sayesinde aileden kalma şirketin başına geçer. iş bulma sıkıntısı asla çekmez. iş bulabilmek için senelerce sınavlara girmesine gerek yoktur. Gelecek kaygısı sadece fakirler ve orta gelirliler içindir.

5) Zengin bir insanın kurallara çok fazla uyumasına gerek yoktur. Parası sayesinde kendini aklayacak bir sürü avukatı ve savcısı vardır. Bir hata mı yaptı, parası sayesinde hemen olayın üstünü örtpas edebilir. Zaten bu devirde rüşvet sayesinde polisi bile rahatlıkla satın alabilir. Kurallar sadece fakirler ve orta gelirliler içindir.

6) Zengin bir insan için evlilik saçmadır. Çünkü aşk diye bir şeyin olmadığını bilir. Parası sayesinde her gün farklı bir kadınla veya erkekle birlikte olabilir. Ayrıca zengin bir insanın sevgili bulmaya çalışmasına da gerek yoktur. Aylık kazancını açıkladığı an yüzlerce kişi koşarak sevgili olmaya gelir.

erkeğin canının değersiz olması

Maalesef acı bir gerçek. Tarih boyunca erkekler her zaman değersiz olmuşlardır. Bu güne kadar savaşlarda katledilen insanların yüzde 99'u erkekler. Herhangi bir afet anında önce kadınlar ve çocukların kurtarılması. Nafaka yani erkeği sömürme sistemi gibi... Daha yüzlerce örnek sayılabilir. Ama yine de erkeklerin değeri anlaşılmayacağı için gerek yok yazmama.

kapitalizm

kapitalizm en kısa tabirle rekabettir. yani iyi olanın kazandığı bir sistemdir. kapitalizm sisteminde hayatta kalmak istiyorsanız sürekli rekabet halinde olmalısınız. sürekli kendinizi geliştirmeniz lazım. daha iyi olabilmek için ve rakiplerinizin önüne geçebilmek için yeni şeyler üretmeniz lazım. herkesten daha hırslı olmanız lazım. her gün bir önceki günden daha fazla çalışmanız lazım.

yani kısaca kapitalizm emeğe önem verir. eğer siz tembel ve paranızı nasıl harcayacağınızı bilemeyecek kadar zekanız düşükse o sizin probleminiz. suçu kapitalizme atmayın. ha bu arada, kapitalizmi kullanarak başkalarına kötülük yapanlara bakıp da yine tüm suçu kapitalizme atmayın. bu onların ahlaksızlığı, kapitalizmin değil.

sürekli hayatınızdan şikayet edip de kapitalizme küfür etmeyi bırakın artık. gidin yeni bir şeyler üretmeye çalışın. bu ürettiğiniz şeyin reklamını da çok iyi yapın. kazandığınız parayla da doğru yerlere yatırım yapın. ve tabi sıkı çalışın. hepsi bu.

bi düşünsenize, eğer bu hayatta rekabet yani kapitalizm olmasaydı ve her şeyden sadece bir marka olsaydı büyük ihtimalle dünyanın ulaşabileceği en iyi teknoloji seviyesi 19. yüzyıldaki kadar olurdu. kimse kendini geliştirmezdi. kimse yeni bir şeyler öğrenme gereği duymazdı. kimse yeni bir şeyler üretmezdi. kimse birbiriyle rekabet etmezdi. teknoloji ve bilim çok yavaş ilerlerdi.

duygusallığa gerek yok. kapitalizm mantık ve rekabettir. siz önce şu tembelliğinizden kurtulun. sonra biraz yaratıcı olun. zekanızı ve kurnazlığınızı kullanın. kendi reklamınızı iyi yapın.

ha bir de şu sürekli komünistmiş gibi davranıp parayı bulunca kapitalist olan insanlar var. fakirken kapitalizmden nefret ederler. sürekli komünizm gibi bir saçmalığı överler. ama zengin olunca bir anda kapitalist olurlar ve fakirleri asla umursamazlar. işte bunlar gibi iki yüzlü de olmayın.

bu hayatta para ve rekabet her şeydir. Daha fazla kazanmak istiyorsanız, daha fazla çalışkan ve hırslı olmak zorundasınız. Kapitalizmin özeti budur. bunu asla unutmayın.

sosyal medya

Sosyal medya tam bir saçmalıktır. Bütün sosyal medya uygulamalarının tek bir amacı vardır. O da gençleri aptallaştırmak. Gençlerin hiçbir şey üretmesini istemiyorlar. Sadece tüketmelerini ve ot gibi yaşamalarını istiyorlar. Çünkü sürekli tüketen ve ot gibi yaşayan aptal bir nesli kontrol etmek her zaman daha kolaydır. Gençleri geçici zevklerle oyalamak istiyorlar. Yani kısaca bütün sosyal medya uygulamalarının tek amacı hiçbir hedefi olmayan, hiçbir şeyi sorgulamayan, ot gibi yaşayan, kendi zevklerinden başka bir şey düşünmeyen ve şımarık aptal bir nesil yetiştirmek. Siz de uyanın. Artık günümüz de 10 yaşındaki çocuğun bile instagram, tiktok veya facebook hesabı var. Çocuklarınızın 18 yaşına gelene kadar sosyal medya hesabı açmasına asla ama asla izin vermeyin. Hatta mümkünse çocuğunuz 18 yaşına gelene kadar ona dokunmatik telefon, tablet ve bilgisayar sakın almayın. Eğer hayatımızdan sosyal medyayı tamamen çıkartırsak sağlıklı ve aklı başında bir nesil yetiştirmek için ufak ama sağlam bir adım atmış oluruz.

ırk diye bir şey yoktur

evet, ırk diye bir şey yoktur. dünya'da insanlar için saf ırk diye bir şey yoktur ve aslında hiçbir zaman da olmamıştır. ırk ve milliyetçilik dediğimiz şey 2. dünya savaşı'ndan sonra önemini kaybetti. bu devirde herkes bireysel hareket ediyor. artık hiçkimse milliyetçilik adı altında savaşlarda ölmek zorunda değil. zaten yüzyıllar boyunca masum insanlar milliyetçilikle kandırılıp savaşlarda katledildiler. bu devirde herkes kendi çıkarına göre hareket etmek zorunda. ayrıca hayvanlar arasında da ırk yoktur. sadece tür farklılıkları vardır. insanlar arasında da durum aynen böyledir. yani türk ırkı, alman ırkı, rus ırkı ya da japon ırkı yoktur. sadece sarışın, esmer, siyahi, çekik gözlü, mavi gözlü gibi tür farklılıkları vardır. ha ayrıca eğer söz konusu paraysa, herkes aynı ırktandır. bunu da sakın unutmayın.

amerikan halkının cahil olması

Harbiden çok cahil bir millet bu amerikalılar. Bir keresinde amerikan vatandaşlarına iran nerededir diye bir soru sorulmuş. En büyük düşmanlarından biri olan ve hemen hemen hergün haberlere çıkan iran'nın bile haritadaki yerini bilmiyorlar. Hatta haritada iran diye kanada'yı, meksika'yı ya da okyanustaki küçücük adaları işaretleyen o kadar çok insan var ki inanamazsınız. iran'ı geçtim daha kendi sınır komşularının kim olduğunu bile bilmiyor bir çoğu. Ayrıca aşırı tembeller. Bazı hırslı amerikanlar hariç geriye kalanların hepsi çok tembel ve seksten başka bir şey düşünmüyorlar. Her şeyin kendi ayaklarına hazır olarak gelmesini istiyorlar. Bir çoğu ülke ekonomisine güvendiği için sadece tüketim odaklı yaşıyor. Tamam, bizim Türk milleti de çok bilgili ve çalışkan sayılmaz ama en azından genel kültür olarak amerikan vatandaşlarından çok daha iyi bir seviyede olduğumuzu düşünüyorum.

akraba belası

dünyanın en berbat, en iki yüzlü insanları her zaman akrabalardır. sizin yanınızdayken başkalarının arkasından dedikodu yaparlar, başkalarının yanındayken de sizin dedikodunuzu yaparlar. hiçbirini zerre sevmiyorum. hepsi kendini beğenmiş, iki yüzlü dedikoducudan başka bir şey değiller. her zaman sizin arkanızdan kuyunuzu kazarlar. sizin asla mutlu olmanızı istemezler. bir insanın en büyük düşmanı her zaman kendi akrabalarıdır. sanki sizin iyiliğinizi düşünüyormuş gibi akıl verirler ama asıl amaçları sizin hedeflerinize ulaşmanızı engellemek. akrabalardan ne kadar uzak durursanız o kadar mutlu olursunuz.

aşk diye bir şey yoktur

Aşk diye bir şey yoktur. Aşk dediğimiz şey aslında sadece üreme isteğinden ibarettir. Hayvanlar arasında sadece üreme isteği vardır. insanlar da biyolojik olarak hayvandır. Bizi hayvanlardan ayıran tek şey ise beynimizin biraz daha gelişmiş olması. insanlar da bu yüzden üreme isteğini daha romantik hale getirmek için adını değiştirip aşk koymuşlar. Ama yine de aşkın özünde üreme isteği yatar. Yani kısaca aşk diye bir şey yoktur. Kendinizi kandırmayın. Aşık olduğunuzu zannettiğinizde aslında sadece o kişiyle üremek istiyorsunuz. Hepsi bu.

bu hayatın sadece zenginlere güzel olması

bu hayat sadece zengin insanlara güzeldir. boşuna her şey para değildir diyip fakir edebiyatı yapmayın. bu hayatta para her şeydir. dünya parayla dönüyor. aylık en az 20 bin lira kazanan çok zengin bir insanla asgari ücretle geçinmeye çalışan bir insanın yaşam standartlarını kıyaslarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. hele ki büyük bir şehirde yaşıyorsanız hayatta kalabilmek için paraya tapmanız lazım. para her şey değildir diyen birisi ya aşırı saf ve aptal bir fakirdir ya da kendinden başka kimsenin zengin olmasını istemeyen kurnaz bir zengindir.

ilk 500 de hiç üniversitemizin olmaması

Bunlar daha iyi günlerimiz ne yazık ki. Üniversitelerin kalitesi her geçen yıl daha da düşüyor. Yaklaşık 10 yıl sonra ilk binde bir tane üniversitemiz kalırsa şükredin bence. Zaten bin ve üzeri üniversiteler uluslararası standartlara göre kötü kalitede sayılıyor. Liyakatsızlığın sonucunu en ağır şekilde ödüyoruz maalesef.

maria ladenburger

Bu nasıl bir vicdansızlıktır nasıl bir sapıklıktır aklım almıyor. Bu daha 19 yaşındaki masum kız tamamen gönüllü bir şekilde mültecilere yardım ediyor. Hiçbir kazancı olmadığı halde onlara yardım edip iyilik yapıyor. Onlarla ilgileniyor. Ama içlerinden bir tane şerefsiz Afgan mülteci akşam vakti önce tecavüz etmeye çalışıyor sonra da nehir kenarında boğarak katlediyor. Kızın cansız bedeni ise nehirde kilometrelerce sürükleniyor. Bu kadar mı acımasızsın dünya? Üstelik kız tıp okuyormuş. Kim bilir kaç kişinin hayatını kurtaracaktı. Kim bilir kaç tane başarıya imza atacaktı. Fotoğraflarından bile ne kadar masum ve iyi niyetli bir kız olduğu belli. Bu dünyanın ne kadar acımasız olduğunu bir kez daha gördük maalesef. Biz de hala Suriyelileri, Afganları ülkeye dolduralım. Ülke zaten yol geçen hanına döndü. Yazıklar olsun.

devlet okulu vs özel okul

Özellikle ilkokul ve ortaokul için kesinlikle özel okulu desteklerim. Bir çocuğu ilkokulda devlet okuluna göndermek demek kalabalık bir caddede elini bırakarak kaybetmekle aynıdır. Suriyeli mültecisinden tutun da kriminal ailelerinin çocuklarına kadar hepsi devlet okullarında. Ayrıca öğretmenlerin çoğu aşırı saygısız ve şiddet eğilimli. Sınıflar ise 30 - 40 kişi oluyor. Devletin kaynakları da zaten oldukça sınırlı. Çocuğunuzun üstün zekası yoksa kendini devlet okulunda geliştirmesini beklemeyin. 7 yaşındaki çocuğunuzu devlet okuluna göndereceğinize gidin dağın tepesine bırakın daha güvenli. Paraya biraz kıyın ve gidin özel okula yazdırın.

özel hastane vs devlet hastanesi

parası olup da devlet hastanesine gidenin aklı yoktur. devlet hastanesinde siz bir angaryasınızdır. bir an önce defolup gitmeniz için sizin gözünüzün içine bakarlar. doktorlar soğuk davranır. resmi bir dil kullanmak yerine senli benli konuşurlar ve genelde zerre gülümsemezler. büyük çoğunluğunun suratı mahkeme suratı gibidir. çabuk defolup gitmeniz için 30 saniyede muayene edip göndermeye çalışırlar. doğru düzgün ilaç bile yazmazlar. hemşireler ise daha beterdir. azıcık çok ufak bir istenmeyen hareket yaparsanız hemen azarlarlar. onlar da doktorlar gibi sizi bir an önce başlarından savmaya çalışırlar. siz onlar için zorunluluksunuz. ayrıca temizlikçisinden tutun da güvenlik görevlisine kadar hemen hemen hepsi torpil ile geldikleri için işlerini ciddiyle yapmazlar ve onlar da sizi azarlamak için fırsat ararlar. üstelik devlet hastanesine gidenler çoğunlukla eğitimsiz ve düşük gelirli insanlar oldukları için onlardan da azar yiyip kavga etme ihtimaliniz çok fazla. bir de mülteciler var ki onlar zaten en beterleri. ha bir de devlet hastanelerindeki o sıra kuyrukları, 6 ay sonra verilen ameliyat tarihlerini falan hiç söylemiyorum bile maalesef. yani kısaca devlet hastanesine gittiğinizde belki fiziksel olarak iyileşirsiniz ama daha çok psikolojik hasta olarak çıkarsınız.

gelelim özel hastaneye, müşteri memnuniyeti ön planda olduğundan dolayı doktor sizinle konuşurken her zaman gülümser. sizinle her zaman resmi bir dil kullanarak konuşur. sizi yarım saat kadar bile muayene edebilir. sizinle güzelce ilgilenir ve kibarca iletişim kurar. hemşireler ise çok sıcak kanlıdır ve sizi asla azarlamazlar. ne de olsa müşteri memnuniyeti bunu gerektirir. ayrıca temizlikçisi de güvenlik görevlisi de yemekhanede çalışanlar da size her zaman kibar davranırlar. üstelik paranız sayesinde zamanı satın alabilirsiniz. sıra beklemek zorunda kalmazsınız. ha bir de oraya giden insanlar daha eğitimli, saygılı ve nispeten zengin insanlar olduğu için çok güzel arkadaşlıklar kurabilirsiniz.

istisnalar olabilir. ama türkiye'de durum maalesef böyle. aklı ve parası olan devlet hastanesinin önünden geçmez. hele ki doktorunuz da iyi değilse. ama bu her özel hastanenin iyi olduğu anlamına da gelmiyor tabi. en az iki tane şubesi olan özel hastanelerine gitmenizi tavsiye ederim.

öğretmen

Gelişmiş ülkelerde öğretmenlik: Öğrencilere birçok şey katmaya çalışan, öğrenme ve öğretme açlığı ile yanıp tutuşan, işini gerçekten severek yapan, sürekli yeni şeyler üretmeye çalışan ve yaratıcı olması gereken değerli bireylerdir.

Türkiye'de öğretmenlik: Sadece maaş odaklı çalışan, öğrencilerden bıkmış, bir şeyler üretmek yerine sadece ezber odaklı çalışan ve hiç yaratıcı olmayan sıradan memurlardır. (istisnalar tabiki de olabilir ama genel olarak böyle olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.)

yüksek lise

Türkiye'deki üniversitelerin yüzde 95'i yüksek lisedir. Büyük bir kampüsünüzün olması bu gerçeği değiştirmez. Dünyadaki en kaliteli üniversiteler arasında ilk 1000 de sadece 9 Türk üniversitesi var. Onlar da aslında kıl payı girmiş diyebilirim. Bu 9 üniversite dışında kalan bütün üniversiteler yüksek lisedir maalesef. Kendinizi boşuna kandırmayın. Hepimiz acı gerçeklerin farkındayız.

eğitim sistemi

1960'lı yıllardan kalma, sadece ezber odaklı, aşırı baskıcı bir eğitim sistemine sahibiz. Bunun zaten hepimiz farkındayız. Ayrıca bu zaten kötü olan eğitim sistemimiz her sene daha da geriye gidiyor. Kökten değişim şart.

türkiye deki üniversiteler

Türkiye'deki devlet üniversitelerinin yüzde 95'i sadece tabeladan ibaret. Hocalar sadece maaş için öğretmenlik yapıyor. Birçoğunun tek yaptığı şey slaytı açıp yazıları okumak. Öğrencileri desen hepsinin tek amacı memur olup kapağı devlete atmak. Hiç yeni bir şey üretip geliştirmek yok. Tek amaç memur olmak. Tabi bir de sevgili yapmak, zengin koca bulmaya çalışmak. Özel üniversiteler ise Koç, Bilkent ve Sabancı gibi birkaç tane kaliteli özel üniversite hariç geri kalanların hepsi ticarethane. Parayla diploma satıyorlar. Öğrencileri sadece para kaynağı olarak görüyorlar.

türkiye hristiyan olsaydı

Çok bi değişiklik olmazdı. Yine futbol takımı tutar gibi din tutardık. Din adı altında yapmadığımız kötülük kalmazdı. Milletin özgürlüklerini kısıtlayıp ahlak dersi verirdik. Ha ama belki yine de AB üyesi ülke olma ihtimalimiz az da olsa olurdu.