bugün

entry'ler (630)

insana en çok koyan şey

DD'yle dersten kalmaktır... * *

sevgiliye 4x4 hediye etmek

Dört dörtlük hediye unsurudur... Vergilerini de ödüyorsa en asil duyguların insanıdır... *

en iyi kitap başlangıçları

--spoiler--
Öyle özel biri değilim ben, orası kesin. Sıradan fikirlere sahip, sıradan bir adamım ve sıradan bir yaşam sürdüm. Bana ithaf edilmiş bir anıt falan yok ortada ve yakın zamanda ismim de hafızalardan silinecek ama yine de tüm ruhum ve kalbimle sevdim bir başkasını ve bu kadarı benim için her zaman yeterliydi.
--spoiler--

Nicholas Sparks - Defter

ögrenci kahvaltısı

kahvaltı aslında uykuyla çok boğuşulduğu için zaman bulunamayan bir öğün ama illa da inat edilip birşeyler yenicekse süt ve mısır gevreği en pratik olanıdır. * *

benim kocam bir melek

seviyesiz insanları topladıkları bu da yetmezmiş gibi birkaç saat kanalı meşgul ettikleri program. erkeklerin ev işi yaparken orayı burayı kırmalarını mı izlicez yoksa kadınların birbirlerini nasıl yediklerini mi....

seni aldattım diyen sevgiliye söylenecek ilk söz

sözün bittiği yerdir. kişinin kendi yaşadıklarına saygısından ötürü birşey söylememe durumu da ortaya çıkabilir. kimse kendini kandırmaındır. aldatan kişi sevmiyordur ve sevmeyen birine söylediğiniz o -çok önemli- son söz onun bir kulağından girip diğer kulağından çıkacaktır.

tartışmada senin yaşın kadar kitap okudum demek

bazen gerekir mi? evet gerekir. kendini övme cümlesinden çok; yanında boş beleş konuşan, hiçbir işe yaramayan konuları kendine dert edip bir de bunlardan sofistike bir şeyler çıkardığını göstermeye çalışan insanları susturma cümlesidir. susmadığı ahvalde ortamı terketmek kişi sağlığı için önem teşkil eder. * * *

altın şehir sergisi

akbank sanat'ta 29 Nisan- 6 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan görülesi sergidir.

serginin tanıtımı;
Bu serginin başlığı birçok şeyi akla getirmektedir “bir miti, bir amacı, bir arzuyu, bir umudu”.
Toplumsal, politik, entelektüel ve duygusal hayatlarımızın bir sembolü olarak kent çok eski zamanlardan beri sanatçıları büyülemiştir. Politik ve dini iktidarın merkezleri, üretim, ticaret ve mübadelenin göbeği, kültür ve okumanın adaları olarak kentler kendilerini üreten medeniyetlerin hakim ideolojilerini cisimleştirirler.

Şimdi, tarihte ilk kez, kent sakinleri kırsal bölgelerde yaşayanlardan sayıca fazla durumdadır. Gökdelenler ve gecekondu bölgeleri dünyanın her yanına yayıldıkça kentler giderek birbirine benzemekte, muazzam kalabalıkların anonimliği içerisinde bireyi yutmaktadır.

Bu sergide, Lynn MacRitchie, Alexey Moskvin, Lütfi Özden ve Denizhan Özer, içinde yaşadıkları ve çalıştıkları farklı kentleri incelemek için video, enstalasyon, fotoğraf ve resmi kullanarak, güncel kent deneyiminin farklı yönlerini ortaya koymaktadırlar.
*

silindir şapka giyen köylü

sadri ethem'in 1933 basımlı kitabıdır. şimdilerde belkide sahaflarda bulununabilcek ama çok değerli bir kitap. 30'lu yılların gerçek yüzünü, zannedildiğinden daha hareketli olan ve siyasete ve bilime de yansıyan hayatın ilginç yönlerini sert bir üslupla anlatan eser.

paradokslar kitabı

Michael Clark'ın kaleme aldığı Ahmet Fethi'nin çevirmenliğini yaptığı okunulası kitaptır.



"Tırnak içindeki bu cümle yanlıştır" cümlesi yanlış mıdır? Sonsuz sayıda odası olan fakat tümüyle dolu bir otel daha fazla müşteri kabul edebilir mi? Kurguya dayanan yapıtlarda bizi duygulandıran durumların gerçek olmadığını bilmemize karşın, nasıl olup da bu yapıtlara duygusal tepkiler verebiliyoruz? Ve tavukla yumurtadan oluşan şu çok bildik döngünün en başında hangisi var? Michael Clark Paradokslar kitabı´nda öldürmeyen çelişkilerin en ölümcül olanlarını inceliyor. Kitapta sunulan seksen üç paradoks ahlaki, sanatsal ve siyasal sorunlar kadar saf mantıksal ve matematiksel çıkmazları içeriyor. Zenon´un çağları katederek zamanımıza saplanan, hareket etmesi olanaksız 2.500 yıllık oku da, günümüzün siyasal-ekonomik kararlarının biçimlenmesinde etkili olan 40 yıllık Newcomb Problemi de Paradokslar Kitabı´nda kendine yer buluyor. Mantık ve felsefe tarihinin Zenon, Galileo, Lewis Carroll, Bertrand Russell gibi "saf" düşünürleri bu derlemeyle mantığa ve mantığı aşma iddiasındaki hayata meydan okuyorlar

kitabın tanıtımında yer alan bu yazı gerçekten merak uyandırıyor.

güneri cıvaoğlu

Strasbourg'da iktisat doktorası yapmış ve ankara hukuk fakültesi'nden mezun olmuştur. şimdilerde şeffaf oda programıyla karşımıza çıkan gazeteci.

münevver karabulut

arkadaşım, sırdaşım, yoldaşım... insanların derdine kendi derdinden daha çok üzülen, duygusal, sevgi dolu bir insan. güldüğünde gözlerinin içi gülen, hayata çok ama çok bağlı bir kız. beraber muhabbet ettiğim, gözlerim dolana kadar gülüp sonra da gözlerim şişene kadar ağladığım arkadaşım...

hatırlıyorum... bi gece müzik dinliyorduk. hayallerinden bahsediyordun ve nedense hiç gitmiyor aklımdan o hayaller... ne kadar küçük şeylerden mutlu olurdun oysa... öyle büyük hayaller de değildi yani. biliyordum yapardın sen, hayatta hep başarılı olmuştun çünkü... anlattığın hayallere hep gerçekmiş gibi kulak vermiştim ben...

görmek istediğin yerler vardı... "gidicem burcu, ölmeden görmek lazım. çok merak ediyorum." diyordun. bende "gidersin elbet, sen gitmicen de kim gidicek gezginci" diyip gülüyordum. çünkü biliyordum münevver'im birşeyi kafasına koydu mu yapardı.

dalga geçerdim seninle... hiç alınmazdın "nasıl olsa deli" diye... "yahu bari benimle bi bira iç valla bişi yapmaz" der ardından da nuri alço taklidi yapardım. çok gülerdin o halime... sonra da "sen bırak şimdi içkiyi de şarkı söyle" derdin... bende ne istersen söylerdim...

çok konuşurdun... herşeyi biliyordun sanki. ne konu açarsak ilk konuşan sen olurdun. ama hiç bi zaman geveze olmadın. hep bizim -tabir-i caizse- en bıcır bıcır olanımız ve samimiyetine en çok güvenilenimiz olmuştun...

şimdi "keşke" leri sevmediğimi bile bile bana "keşke" dedirtiyorsun...
keşke yanımda olsan da yine sabaha kadar gülüp sonra hüzünlü bi şarkıda yine gözlerimiz dola dola ağlasak, gitmek istediğin yerlere gitsen, yine nuri alço taklidi yapsam sana ve o bitmeyen neşenle gülsen, istediğin şarkıları söylesem sana ve başımda durmadan konuşsan...

çok özledim seni münevver'im. biliyorum allah iyileri önce alır yanına... sen çok ama çok iyi bir insandın... ve biz seni hiç unutmayacağız...

seni böyle canice katledenleri de UNUTTURMAYACAĞIZ!!!!!!!

nil karaibrahimgil

ilk çıktığı zamanlarda "ortaokul çağındaki kızlara yönelik söz yazıyor galiba" deyip alaya aldığım ama son albümüyle ve kendine -sonunda- verebildiği feminen yapıyla "aaa bu olmuş heralde" dedirten şarkıcı... ayrıca boğaziçi uluslararası ilişkiler mezunuymuş kendileri. *

sabahki dersle uyku arasinda secim yapan ogrenci

devamsızlık hakkı olduğu sürece, seçimini uykudan yana kullanıcak kişidir. * *

daha uludağ sözlük e gelmem

(bkz: mr zall)
(bkz: one minutes)
(bkz: ben 12 satır yazdım o 25 satır yazdı) *

barış manço

türkiye de müzik adına gerçekten birşeyler yapmış ve gönüllere taht kurmuş isimdir. barış abidir. çocukken her pazar sabahı kalkılıp izlenilen, şarkıları dinledikçe daha da güzelleşen, öldüğünde de herkesi gözyaşına boğan şahsiyettir. ölümünün onuncu yıldönümüdür. saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz. *

recep tayyip erdoğan

son günlerde davos'taki hareketleriyle ilgi çeken başbakanımızdır. fakat bu olaya birkaç yönden bakmak gerekir. her devletin bir dış politikası, bir diplomatik yetisi vardır. tabii ki "diplomasinin de bittiği bir yer vardır bu da onlardan biriydi ve sayın başbakanımız buna tepki göstermiştir" diyebilirsiniz. "çok onurlu bi davranıştır, ilk defa tepki gösterdik hatta ve hatta davos'u feth ettik" de diyebilirsiniz. fakat biraz düşünülmesi gereken bir olay bu. bence karşımızda biraz da araptan çok arapçı, hamas tan çok hamas çı bir kişilk duruyor. amacım taraflı olarak bir olayı anlatmak yada kişisel bir eleştiri yapmak değil. ama dış politika ehemmiyetlidir ve artık birşeylerin anlık çözümü için değil uzun vadede bizim menfaatimize neler yapılabileceğini bilen birine başbakan sıfatını yüklemeliyiz (!) sonuçta türk şehidine "kelle" deyip, ölen filistinlileri davos'ta savunmak pek de samimi gelmiyor bana...

uzak

nuri bilge ceylan' ın kişilerden çok kamerasını konuşturduğu film. zira istanbul manzaraları, oyuncuların mimikleri çok çarpıcıdır. entellektüel insanların kırsala karşı tutumlarını bundan ötürü giderek yalnızlaşmalarını ve kırsaldan gelenlerin de entellektüel kişilerin arasına alınmadığını, dışlandığını konu edinmiştir. düşünülerek ve imgeleri yorumlayarak izlenildiğinde gerçekten zevkli bir filmdir.

mal kelimesi yerine kullanilabilecek kelimeler

(bkz: andaval)

bu çocuk okumaz

bu çocuk okumaz nickini an itibariyle bu çocuk sünger gibi içer olarak değiştirmesi gereken yazar kişisi *