bugün
- icardi190520
- oksijensizsu10
- insana kendini kötü hissettiren şeyler12
- düşün ki o bunu okuyor14
- sözlük erkeğinden damat olmaz30
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar14
- tilki ailesi8
- 30 nisan 2024 bayern münih real madrid maçı26
- çabuk vazgeçen insan10
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız12
- suriyeliler suriye'ye dönsün14
- özgür özel10
- fatih terim'in yuhalanması16
- ayça tilki10
- memesi küçük olmak14
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi14
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge37
- adolf hitler9
- anın görüntüsü9
- ben bu davanın savcısıyım8
- ideal duş alma sıklığı8
- sözlük kızından gelin olmaz23
- sürekli milletin entrylerini eleştiren tip11
- crop giyen erkek11
- vatandaşlık farkı alan otel24
- nazar değdi sözlük12
- hamas bir terör örgütüdür23
- güne bir şarkı bırak10
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız23
- uludağ sözlüğün bitmiş olması8
- icardi1905 silik olsun kampanyası11
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim14
- şehirler arası aşk yaşamak10
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır19
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız11
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim21
- sabah aç karnına içilen bira12
- alınan en güzel iltifat13
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
entry'ler (26)
sorun onları kardeş kabul etmemiz veya etmememiz değil. asıl sorun bu insanların buraya niye geldiği, kimin getirdiği, bundan sonra burada nasıl yaşayacaklarıdır.
bu insanlar kendi ülkelerinde iken biz onlara düşman değildik buraya geldiler yine düşman değiliz çünkü bu insanların buraya gelme amacı yerel halkı rahatsız etmek değil.
duygusal gerekçelerden dolayı onlara sadece kardeş demek hiç bir işe yaramaz.
kuklalarla değil kuklacılarla uğraşmak lazım dünya halkları zaten kardeştir.
bu insanlar kendi ülkelerinde iken biz onlara düşman değildik buraya geldiler yine düşman değiliz çünkü bu insanların buraya gelme amacı yerel halkı rahatsız etmek değil.
duygusal gerekçelerden dolayı onlara sadece kardeş demek hiç bir işe yaramaz.
kuklalarla değil kuklacılarla uğraşmak lazım dünya halkları zaten kardeştir.
delikanlı siyasetçidir. karakter ve nitelik sahibi bir insandır.
iki türlü bakılırsa oradaki insanları ayağa kaldırıp buraya getirip, insanların oradaki düzenini bozması ve geldikleri ülkede yerel halka maddi zararları olması açısından ak partinin siyasi basiretsizliği ve aldıkları büyük vebali gösterir.
ak partinin suriye provakayonunu güçlendirmek amacıyla ülkelerinden getirip dünyaya acitasyon aracı olarak gösterdiği insanların geriye dönememesi ve ülkenin her yerine yayılarak iş gücünü ucuzlatmasını ve yerel halkın maddi durumunu ve geçimini zorlaştıran bir olaydır.
tam anlamıyla ellerinde patlamış bir olaydır. şu aralar seçim muhabbetine çok gündeme gelmiyor olabilir ancak suriye konusunda artık bir şey yapamayacaklarının farkına vardılar.
bakalım bunca insanı geri ülkelerine yollayabilecekler mi?
ak partinin suriye provakayonunu güçlendirmek amacıyla ülkelerinden getirip dünyaya acitasyon aracı olarak gösterdiği insanların geriye dönememesi ve ülkenin her yerine yayılarak iş gücünü ucuzlatmasını ve yerel halkın maddi durumunu ve geçimini zorlaştıran bir olaydır.
tam anlamıyla ellerinde patlamış bir olaydır. şu aralar seçim muhabbetine çok gündeme gelmiyor olabilir ancak suriye konusunda artık bir şey yapamayacaklarının farkına vardılar.
bakalım bunca insanı geri ülkelerine yollayabilecekler mi?
bu konuda dikkate alınması gereken bir yazıdır.
http://www.islamianaliz.c...gurultuye-ihtiyac-var/52/
http://www.islamianaliz.c...gurultuye-ihtiyac-var/52/
kendi ülkesinde ihtiyaç varken yapılması stratejik bir hatadır. ki sırf eğitim amacıyla gidildiği gibi bir gerçek de ortada olmamakla birlikte, isim ve şöhret adına kullanılan bir yöntemdir.
herhangi bir kurum/kuruluş/dernek bir yardım yapmak istiyorsa kendi ailesinden/çevresinden/ilinden/ülkesinden başlamalıdır.
herhangi bir kurum/kuruluş/dernek bir yardım yapmak istiyorsa kendi ailesinden/çevresinden/ilinden/ülkesinden başlamalıdır.
ali şeriati - hubut.
inceden inceye ılımlı/amerikancı islamı işleyen filmdir. bir Müslümanın nasıl olması gerektiğini amerika gözüyle anlatmıştır. seçilen karakterde masum hasta bir tiptir ki yan gözle bakılıp eleştirileri savmak için.
düşünsel ve fıkhi açıdan sakat bir filmdir. proje bir filmdir.
düşünsel ve fıkhi açıdan sakat bir filmdir. proje bir filmdir.
'Onlar ekini ve nesli ifsad ederler.' ayetinin tecellisi lanet bir topluluktur.
Yahudilerle karıştırılmaması gerekir. insanlığa herhangi bir faydası olmayan aksine bilinçle zarar veren ve dünyayı kemiren faşist örgüttür.
Yahudilerle karıştırılmaması gerekir. insanlığa herhangi bir faydası olmayan aksine bilinçle zarar veren ve dünyayı kemiren faşist örgüttür.
Ali Şeriati kendini devrimci yetişirmek kitabından...
Ey özgürlük! Seni seviyorum. Sana muhtacım. Sana aşığım. Sensiz hayat zordur. Sensiz ben de yokum. Yani o var olan ben değilim. Ben, sensiz boş, anlamsız, şaşkın,
avare, ümitsiz, kalpsiz, ışıksız, tatsız, beklentisiz, intizarsız, beyhude, yani bir hiç olacağım. Ey özgürlük! Senin sevgin, dostluk ve şefkatinle beslenmişim.
Ey özgürlük!
Beni ipe bile götürseler, yine de asla kalbim senden ayrılmayacak. Sen benim kalbimsin, benim suyum da ve toprağımda yoğrulmuşsun. işkenceler, ancak benim sana olan sevgimi artırmıştır. Zindanlar, bana senin sevginden ve aşkından başka bir şey getirmemiştir.
Ve geceler ah! Gecelerden bahsetmek ne kadar zor! insanların olmadığı, duvarların karanlıkta kaybolduğu, kralın gözünün kapandığı ve kalenin muhafızlarının uykuya daldığı geceler! Ve ben, o gecelerde ayaktayım, sense uyanık. Dünyalıların gözü uykuda kafeslerini kırarak birbirlerne karışmak ve gökyüzünün o güzel yalnızlığının sevimli sinesinde uçmak isteyen dört güvercinin ümit ve bekleyiş gözünün hilali ve geceler beni üzüntü, hastalık ve solgunluğa terk edip eve dönüyorsun. Yalnızca evin kapısını açıyorsun. Öyle bir evin kapsını ki içerisinde bir ses, heyecan ve şevk varsa, bunlar da komşu duvarlardan geliyor. Ayaklarının sesi, evin sessiz ve suskun kalbine heyecan veriyor ve ansızın kesiliyor. Odanın kapısını açıyorsun ve içeriye ayağını koyuyorsun. Senin bekleyiş ve ümit gözünle o köşede çehrene gülümseyen benim. O an kalpten gülümsüyor ve geri dönüp kapıyı kilitliyorsun. Tkrar dönüyor, beni yanına otutuyorsun ve soruyor, soruyori soruyorsun. Ben ise öylece suskun duruyorum. Başımı öne eğmiş ve gözlerimi halıya dikmişim. Öyle ki konuşacak aklım ve kalbim yok. Solmuşum, sıkılmışım ve bıkkınım. Çünkü hayat zorlaşmıştır. Hafakan, acımasız baskı, sağlam kaleler, uyanık zindancı bütün bunlar bana eziyet ediyorlar. Bunlara alışmamış, baskının elinden bir şarap içmemişim. Hafakan ve boğulma dünyasıyla dostluk kurmamışım. Öfkeyle, vahşetle, duvarla arkadaş olmamışım. Kalbimi senden ayırmamışım. Her adımı güçlük atan ayağım senin aşkına koşuyor. Bir zincire, bir ipe eğilmeyen baş, senin eteğine eğiliyor. Gözün, ona eğilmiş görmekten umudunu kestiği bir endam, senin mabedinde namaz kılıyor. Ölüm tufanlarından titremeye yürek, seni hatırlamakla perişan oluyor. Ve bana şiddetli bir şekilde çok eziyet ve işkence ediyorlar. Kalbim parçalanmış, ruhum karmakarışık ve parça parça olmuş. Gücüm kaybolmuş ve ümidim yok olmuş ve yorgunum!
Aslında ne dostun yanında, dost yolunda çekilenlerden bahsetmek insanlık alametidir; ne de dostun kalbini incitmek insanca bir davranıştır.
Özgürlük ve özgürlüğe aşık olma hatırına özgürlük ve cihadı övmek, benim mesleğim, meşgalem, işim, hayatım, aşkım, imanım ve şahsiyetimin çerçevesi olmuştur! Çaresiz kaçıyor ve soruyorum: sen ne yapıyorsun? Sen kendi kendine isa ibi Yahudilerin pençesinde olduğunu, Kayserin seni çarıha gerdiğini, dar ağacına çektiğini ve başına bir taç koyduğunu söylüyorsun. Bense Mesihin yorgun havarisi Saint Paul gibi kıvrılıp büzülüyor, boşlukta kendisinin bile duyamayacağı bir feryat çeken dertli gibi, başımı büküyor ve yürekten inleyerek ağlıyorum
Allah benim bedenimi yarattığı zaman, ruhun yerine seni bana üfledi ey özgürlük! Böylece seninle dirilip canlandım; seninle nefes aldım, seninle harekete geçtim, seninle gördüm, seninle söyledim, konuştum seninle işittim, hissettim, anladım, düşündüm ve sen ey benim tukun ruhum! insan ruhuna hangi ihtiyacın, bedensel gereksiniminden daha elzem olduğunu biliyorsun.
Fakat istibdadın cellatları ve hilafetin uşakları seni benden ayırdılar ve yalnızlıktan dertli olan beni sürüp uzaklaştırdılar, zincire vurup bağladılar. Bizi nasıl birbirimizden ayırabilirler ki! Bakışı, gözü de bakışından ayıramazlar. Bense ey özgürlük, seninle bakıyor, seninle görüyorum!
Ey özgürlük! Senin için nice zindanlar çekmişim. Nice zindanlara da katlanacağım. Yine senin için nice işkencelere tahammül ettim, nice işkencelere de tahammül edeceğim.
Ey özgürlük! Seni seviyorum. Sana muhtacım. Sana aşığım. Sensiz hayat zordur. Sensiz ben de yokum. Yani o var olan ben değilim. Ben, sensiz boş, anlamsız, şaşkın,
avare, ümitsiz, kalpsiz, ışıksız, tatsız, beklentisiz, intizarsız, beyhude, yani bir hiç olacağım. Ey özgürlük! Senin sevgin, dostluk ve şefkatinle beslenmişim.
Ey özgürlük!
Beni ipe bile götürseler, yine de asla kalbim senden ayrılmayacak. Sen benim kalbimsin, benim suyum da ve toprağımda yoğrulmuşsun. işkenceler, ancak benim sana olan sevgimi artırmıştır. Zindanlar, bana senin sevginden ve aşkından başka bir şey getirmemiştir.
Ve geceler ah! Gecelerden bahsetmek ne kadar zor! insanların olmadığı, duvarların karanlıkta kaybolduğu, kralın gözünün kapandığı ve kalenin muhafızlarının uykuya daldığı geceler! Ve ben, o gecelerde ayaktayım, sense uyanık. Dünyalıların gözü uykuda kafeslerini kırarak birbirlerne karışmak ve gökyüzünün o güzel yalnızlığının sevimli sinesinde uçmak isteyen dört güvercinin ümit ve bekleyiş gözünün hilali ve geceler beni üzüntü, hastalık ve solgunluğa terk edip eve dönüyorsun. Yalnızca evin kapısını açıyorsun. Öyle bir evin kapsını ki içerisinde bir ses, heyecan ve şevk varsa, bunlar da komşu duvarlardan geliyor. Ayaklarının sesi, evin sessiz ve suskun kalbine heyecan veriyor ve ansızın kesiliyor. Odanın kapısını açıyorsun ve içeriye ayağını koyuyorsun. Senin bekleyiş ve ümit gözünle o köşede çehrene gülümseyen benim. O an kalpten gülümsüyor ve geri dönüp kapıyı kilitliyorsun. Tkrar dönüyor, beni yanına otutuyorsun ve soruyor, soruyori soruyorsun. Ben ise öylece suskun duruyorum. Başımı öne eğmiş ve gözlerimi halıya dikmişim. Öyle ki konuşacak aklım ve kalbim yok. Solmuşum, sıkılmışım ve bıkkınım. Çünkü hayat zorlaşmıştır. Hafakan, acımasız baskı, sağlam kaleler, uyanık zindancı bütün bunlar bana eziyet ediyorlar. Bunlara alışmamış, baskının elinden bir şarap içmemişim. Hafakan ve boğulma dünyasıyla dostluk kurmamışım. Öfkeyle, vahşetle, duvarla arkadaş olmamışım. Kalbimi senden ayırmamışım. Her adımı güçlük atan ayağım senin aşkına koşuyor. Bir zincire, bir ipe eğilmeyen baş, senin eteğine eğiliyor. Gözün, ona eğilmiş görmekten umudunu kestiği bir endam, senin mabedinde namaz kılıyor. Ölüm tufanlarından titremeye yürek, seni hatırlamakla perişan oluyor. Ve bana şiddetli bir şekilde çok eziyet ve işkence ediyorlar. Kalbim parçalanmış, ruhum karmakarışık ve parça parça olmuş. Gücüm kaybolmuş ve ümidim yok olmuş ve yorgunum!
Aslında ne dostun yanında, dost yolunda çekilenlerden bahsetmek insanlık alametidir; ne de dostun kalbini incitmek insanca bir davranıştır.
Özgürlük ve özgürlüğe aşık olma hatırına özgürlük ve cihadı övmek, benim mesleğim, meşgalem, işim, hayatım, aşkım, imanım ve şahsiyetimin çerçevesi olmuştur! Çaresiz kaçıyor ve soruyorum: sen ne yapıyorsun? Sen kendi kendine isa ibi Yahudilerin pençesinde olduğunu, Kayserin seni çarıha gerdiğini, dar ağacına çektiğini ve başına bir taç koyduğunu söylüyorsun. Bense Mesihin yorgun havarisi Saint Paul gibi kıvrılıp büzülüyor, boşlukta kendisinin bile duyamayacağı bir feryat çeken dertli gibi, başımı büküyor ve yürekten inleyerek ağlıyorum
Allah benim bedenimi yarattığı zaman, ruhun yerine seni bana üfledi ey özgürlük! Böylece seninle dirilip canlandım; seninle nefes aldım, seninle harekete geçtim, seninle gördüm, seninle söyledim, konuştum seninle işittim, hissettim, anladım, düşündüm ve sen ey benim tukun ruhum! insan ruhuna hangi ihtiyacın, bedensel gereksiniminden daha elzem olduğunu biliyorsun.
Fakat istibdadın cellatları ve hilafetin uşakları seni benden ayırdılar ve yalnızlıktan dertli olan beni sürüp uzaklaştırdılar, zincire vurup bağladılar. Bizi nasıl birbirimizden ayırabilirler ki! Bakışı, gözü de bakışından ayıramazlar. Bense ey özgürlük, seninle bakıyor, seninle görüyorum!
Ey özgürlük! Senin için nice zindanlar çekmişim. Nice zindanlara da katlanacağım. Yine senin için nice işkencelere tahammül ettim, nice işkencelere de tahammül edeceğim.
duyguyu ve durumun psikolojisini yakından ve daha net bir şekilde takip edebilmek/anlamak açısından kitap okumaktır.
sebebi ve amacı olmayan harekettir.
kültür emperyalizminin bir yansımasıdır.
kültür emperyalizminin bir yansımasıdır.
Mehmet Akif'in safahatına göz atılırsa görülebilir ki eleştirileri bugünkü ahlaki bozulmalar üzerinedir. Asım'ın gençliği üzerinden nasıl bir geçlik sorusuna cevap vermiş ve bir çok şiirinde de ırkçılığa ulusçuluğa keskin darbeler indirmiştir.
O zamanlardan günümüze ışık tutmuş olması onun Şahitlik görevini ne denli güzel yerine getirdiğinin göstergesidir.
Osmanlının son zamanlarında ki milliyetçi ayrışmalara dair yaptığı kalpten eleştiriler hala tazeliğini korur.
O osmanlıyı bir ulus olmaktan öte bir ümmet şiarıyla yorumlamış; hayatını ve düşüncelerini Allah'a Kur'an'a ve islam'a dayandırarak, düşüncelerindeki berraklığı ve kalemindeki ustalığı kullanarak bizlere güzel bir miras bırakmıştır.
Şehitlerin ve Şahitlerin bir görevi vardır ki oda kendilerini ve bir dava uğruna feda etmeleri ve o yol üzerinde ilkeli bir şekilde taviz vermeden yürümeleri.
Onun yaşadığı hayatı idrak edebilmeli ve ona göre yaşamalıyız.
Ayrıca şiirlerinde ki ustalık onu edebiyat açısından da tarihimizde bir başka yere oturtuyor.
O zamanlardan günümüze ışık tutmuş olması onun Şahitlik görevini ne denli güzel yerine getirdiğinin göstergesidir.
Osmanlının son zamanlarında ki milliyetçi ayrışmalara dair yaptığı kalpten eleştiriler hala tazeliğini korur.
O osmanlıyı bir ulus olmaktan öte bir ümmet şiarıyla yorumlamış; hayatını ve düşüncelerini Allah'a Kur'an'a ve islam'a dayandırarak, düşüncelerindeki berraklığı ve kalemindeki ustalığı kullanarak bizlere güzel bir miras bırakmıştır.
Şehitlerin ve Şahitlerin bir görevi vardır ki oda kendilerini ve bir dava uğruna feda etmeleri ve o yol üzerinde ilkeli bir şekilde taviz vermeden yürümeleri.
Onun yaşadığı hayatı idrak edebilmeli ve ona göre yaşamalıyız.
Ayrıca şiirlerinde ki ustalık onu edebiyat açısından da tarihimizde bir başka yere oturtuyor.
sorgulanmayan bir lider. eğer bir insanı düşünceyi veya olayın iki tarafını göremiyorsanız, yani çift taraflı bir değerlendirme yapamıyorsanız (olumlu/olumsuz) yanlış yapılıyordur. eksik yapılıyordur. duygusal yapılıyordur.
devrimi üst kesimden yapan baskıcı rejimin kurucusudur. Devrim halkla başlar ve halkla yapılır. ancak Mustafa Kemal Atatürk devrimlerini halka dayatarak devrimden çok uzak şeyler yapmıştır. şapka kanunu yüzünden ölen insanlar, ırkçılık yüzünden ölen insanlar, dinleri ve ideolojileri yüzünden ölen insanlar. devrim bu değildir.
her devrim karşı bir devrim ile tehlikededir. Ancak Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı devrim halktan hiç bir kesimi doğal olarak içine katamadığı için sonrasında yaşananlar daha çok devrim süreci değil sindirme süreci olmuştur.
Ayrıca irdelenmesi gereken bir noktada yurdun her bir tarafında verilen savaşların cephede tüm kahramanlıklara rağmen masa başında kaybedilmesi, kurulan devletin içinde sıkıntılar olduğunu gösterir.
ülke çıkarlarına çalışmayıp da varolan potansiyeli dışa aktarmakta ki amacın gerçek sebebi nedir. bugün AKP'nin yaptığı özelleştirmeler, zamanında Mustafa Kemal Atatürk başlatmıştır. (Her ne kadar biri laik diğeri muhafazakar islamcı/demokrat olsa da)
Devrimlerin genel özellikleri vardır. bir yerde gerçek bir devrim yapılmışsa orada halk bütün gücünü devrime adar kendini bir sonraki nesle ve gelecek bütün nesillere vakfeder. Ancak türkiye' de yaşanan devrimlerin bir çoğu duygusal ve göstermelikti. bir çoğu şu anda ya hiçbir etkisi yok yada gündeme bile alınmıyor. Alfabenin değişmesi insanların daha iyi düşünmesini veya daha etkili yazmasını sağlamaz çünkü insan hangi dilde olursa olsun ne düşündüğü önemlidir hangi dilde söylediği değil ki bakılacak olursa türkiye internet alemine girmekle birlikte türkçe ye de olan saygısını iyice yitirmiş, artık yabancı kelimeler hayatımızın bir parçası olmuştur.
devrim gösteriş uğruna verilen çabalar değildir.
devrim kuklayı değil kuklacıyı devirir çünkü asıl tehlikenin kaynağı odur.
Ayrıca değinilmesi gereken noktalardan biri de Said- Nursi'ye TBMM açılış duası yaptırmış, ilk meclis te devletin dini islamdır denilmiştir. vb. Kısacası halkı bir kandırma, alimleri ve aydınları kullanma söz konusudur.
Kısacası hayatı başarısızlıklar ve entrikalarla geçmiş, sonunda kendi istememiştir belki ama kukla pozisyonuna çok da iyi oturmuştur.
vesselam.
devrimi üst kesimden yapan baskıcı rejimin kurucusudur. Devrim halkla başlar ve halkla yapılır. ancak Mustafa Kemal Atatürk devrimlerini halka dayatarak devrimden çok uzak şeyler yapmıştır. şapka kanunu yüzünden ölen insanlar, ırkçılık yüzünden ölen insanlar, dinleri ve ideolojileri yüzünden ölen insanlar. devrim bu değildir.
her devrim karşı bir devrim ile tehlikededir. Ancak Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı devrim halktan hiç bir kesimi doğal olarak içine katamadığı için sonrasında yaşananlar daha çok devrim süreci değil sindirme süreci olmuştur.
Ayrıca irdelenmesi gereken bir noktada yurdun her bir tarafında verilen savaşların cephede tüm kahramanlıklara rağmen masa başında kaybedilmesi, kurulan devletin içinde sıkıntılar olduğunu gösterir.
ülke çıkarlarına çalışmayıp da varolan potansiyeli dışa aktarmakta ki amacın gerçek sebebi nedir. bugün AKP'nin yaptığı özelleştirmeler, zamanında Mustafa Kemal Atatürk başlatmıştır. (Her ne kadar biri laik diğeri muhafazakar islamcı/demokrat olsa da)
Devrimlerin genel özellikleri vardır. bir yerde gerçek bir devrim yapılmışsa orada halk bütün gücünü devrime adar kendini bir sonraki nesle ve gelecek bütün nesillere vakfeder. Ancak türkiye' de yaşanan devrimlerin bir çoğu duygusal ve göstermelikti. bir çoğu şu anda ya hiçbir etkisi yok yada gündeme bile alınmıyor. Alfabenin değişmesi insanların daha iyi düşünmesini veya daha etkili yazmasını sağlamaz çünkü insan hangi dilde olursa olsun ne düşündüğü önemlidir hangi dilde söylediği değil ki bakılacak olursa türkiye internet alemine girmekle birlikte türkçe ye de olan saygısını iyice yitirmiş, artık yabancı kelimeler hayatımızın bir parçası olmuştur.
devrim gösteriş uğruna verilen çabalar değildir.
devrim kuklayı değil kuklacıyı devirir çünkü asıl tehlikenin kaynağı odur.
Ayrıca değinilmesi gereken noktalardan biri de Said- Nursi'ye TBMM açılış duası yaptırmış, ilk meclis te devletin dini islamdır denilmiştir. vb. Kısacası halkı bir kandırma, alimleri ve aydınları kullanma söz konusudur.
Kısacası hayatı başarısızlıklar ve entrikalarla geçmiş, sonunda kendi istememiştir belki ama kukla pozisyonuna çok da iyi oturmuştur.
vesselam.
irfan ve hikmet mektebi bir halk.
kapitalizme ve emperyalizme boyun eğmeyen onurunu ve şerefini korumuş bir halk.
onlardan öğrenilmesi gereken çok şey var.
Sizler akıllık adamlar olduğunuza göre, farklı milletlerin farklı fikirleri olduğunu biliyorsunuzdur. Öyleyse eğitim sisteminiz üzerine görüşlerimiz sizinkilerle aynı olmadığı için bize gücenmeyeceksiniz. Bu konuda tecrübemiz var. Birçok gencimiz sizin üniversitelerinize okumaya gitti. Sizin bilim alanlarınızda tahsil gördü. Fakat geri geldiklerinde orman hayatına aldırış etmez bir halleri vardı. Ne hızlı koşabiliyorlardı, ne soğuğa ya da açlığa tahammül gösterebiliyorlardı. Ne kulübe kurmayı biliyorlardı, ne geyik avlamayı, ne de düşmana karşı durmayı. Dilimizi bile doğru konuşamaz olmuşlardı. Ne iyi bir avcı, ne iyi bir savaşçı, ne de iyi bir idareci olabilmişlerdi. iyi oldukları hiçbir konu yoktu. Biz sizin nazik teklifinizi kabul etmiyoruz ancak, minnettarlığımızı göstermek üzere, eğer Virjinyanın beyefendileri bize oğullarından bir düzine gönderirlerse, onların eğitimiyle en iyi biçimde meşgul olup bildiğimiz her şeyi onlara öğreterek onların adam olmalarını sağlayacağız.
Onondaga kabilesi -- Canassaatego
kapitalizme ve emperyalizme boyun eğmeyen onurunu ve şerefini korumuş bir halk.
onlardan öğrenilmesi gereken çok şey var.
Sizler akıllık adamlar olduğunuza göre, farklı milletlerin farklı fikirleri olduğunu biliyorsunuzdur. Öyleyse eğitim sisteminiz üzerine görüşlerimiz sizinkilerle aynı olmadığı için bize gücenmeyeceksiniz. Bu konuda tecrübemiz var. Birçok gencimiz sizin üniversitelerinize okumaya gitti. Sizin bilim alanlarınızda tahsil gördü. Fakat geri geldiklerinde orman hayatına aldırış etmez bir halleri vardı. Ne hızlı koşabiliyorlardı, ne soğuğa ya da açlığa tahammül gösterebiliyorlardı. Ne kulübe kurmayı biliyorlardı, ne geyik avlamayı, ne de düşmana karşı durmayı. Dilimizi bile doğru konuşamaz olmuşlardı. Ne iyi bir avcı, ne iyi bir savaşçı, ne de iyi bir idareci olabilmişlerdi. iyi oldukları hiçbir konu yoktu. Biz sizin nazik teklifinizi kabul etmiyoruz ancak, minnettarlığımızı göstermek üzere, eğer Virjinyanın beyefendileri bize oğullarından bir düzine gönderirlerse, onların eğitimiyle en iyi biçimde meşgul olup bildiğimiz her şeyi onlara öğreterek onların adam olmalarını sağlayacağız.
Onondaga kabilesi -- Canassaatego
devrim habercisi bir vakıadır.
fransız ihtilalcilere, ekmek yoksa niye pasta yemiyorlar diyen kraliçenin günümüz versiyonudur.
küresel kapitalizm vahşetinin soktuğu bunalımının lokal bir örneğidir.
anne-babası klinik bir vakıa olmaktan öte bir durumdadır. çocuklarına bu denli acımasız davrandıkları için bir kliniğe kapatılmalı ve ağır bir tedavi sürecinden geçirilmeleri gerekir.
çocuğa ise aşırı dozda manevi duygular verilmeli, arkadaşlık vesaire, aksi takdirde hayatı boyunca kendini tatmin edememenin bunalımıyla kendi sonunu hazırlar.
fransız ihtilalcilere, ekmek yoksa niye pasta yemiyorlar diyen kraliçenin günümüz versiyonudur.
küresel kapitalizm vahşetinin soktuğu bunalımının lokal bir örneğidir.
anne-babası klinik bir vakıa olmaktan öte bir durumdadır. çocuklarına bu denli acımasız davrandıkları için bir kliniğe kapatılmalı ve ağır bir tedavi sürecinden geçirilmeleri gerekir.
çocuğa ise aşırı dozda manevi duygular verilmeli, arkadaşlık vesaire, aksi takdirde hayatı boyunca kendini tatmin edememenin bunalımıyla kendi sonunu hazırlar.
ey Kabe'nin Rabii;
şu ömürleri boyunca, her sabah ve akşam senin evine yönelen, senin evine dönerek yaşayıp ölen,
ibrahim'in evinin etrafını tavaf eden insanlar; cehaletin ve şirkin kurbanı olmuş; Nemrud'un eziyet ve zulmünün bağlıları durumuna düşmüştür.
Ve onu övmekte devam ediyorlar.
Ey güç, özgürlük ve aydınlığın peygamberi; senin evinde yangın çıkmış, kapını tutmuş;
senin toprağını batıdan doğma bir sel basmış;
senin ailense çoktandır zilletin siyah örtüleri altında uyuya kalmış.
Onların başında dur ve feryat et: "Kum feenzir."
Onları uyandır...
şu ömürleri boyunca, her sabah ve akşam senin evine yönelen, senin evine dönerek yaşayıp ölen,
ibrahim'in evinin etrafını tavaf eden insanlar; cehaletin ve şirkin kurbanı olmuş; Nemrud'un eziyet ve zulmünün bağlıları durumuna düşmüştür.
Ve onu övmekte devam ediyorlar.
Ey güç, özgürlük ve aydınlığın peygamberi; senin evinde yangın çıkmış, kapını tutmuş;
senin toprağını batıdan doğma bir sel basmış;
senin ailense çoktandır zilletin siyah örtüleri altında uyuya kalmış.
Onların başında dur ve feryat et: "Kum feenzir."
Onları uyandır...
bugünün acizi dünün kurbanı izlenesi bir film.
insanın dört zindanını inceden inceye işlemiş komediyi dramayı aşmış sağlam mesajlar felsefi filmdir.
insanın dört zindanını inceden inceye işlemiş komediyi dramayı aşmış sağlam mesajlar felsefi filmdir.
artık oynanan oyunların bir işe yaramadığı ülke. Amerikanın pes ettiği ve erdoğan ve davutoğlunun onca provokasyonuna rağmen bir halt yapamadığı ülkedir.
bu aralar zaten kulaklarını çekiyorlar. (işin içinde başka şeyler de var elbet)
ayrıca orada kandırılarak buraya getirilen insanlarına yazık olan ülkedir. buradaki insanların geçim kaynaklarını daraltıp, iş gücünü ucuzlatmak la kalmayıp kendi vatanlarından da olmuşlardır.
bu aralar zaten kulaklarını çekiyorlar. (işin içinde başka şeyler de var elbet)
ayrıca orada kandırılarak buraya getirilen insanlarına yazık olan ülkedir. buradaki insanların geçim kaynaklarını daraltıp, iş gücünü ucuzlatmak la kalmayıp kendi vatanlarından da olmuşlardır.
cennetin çocukları, cennetin rengi, kaplumbağalar da uçar, 12 kızgın adam, Gandhi, ayat ayat cinta, altın ve bakır, serçelerin şarkısı, black, taare zameen par, rang de basanti
Ali dört zindanı ile insan gerçeğini ortaya koymuş. sorunlarını ve çıkmazlarını ele almış. alışılagelmişin dışında ona bir de çözüm yolu sunmuş.
okuyanlara ilk defasında şaşkınlık ve hayranlık verecek bir kitap. birden fazla okunması ve üzerine düşünülmesi gereken büyük eser.
okuyanlara ilk defasında şaşkınlık ve hayranlık verecek bir kitap. birden fazla okunması ve üzerine düşünülmesi gereken büyük eser.