bugün

entry'ler (13)

ben bu yazıyı sana yazdım

Beni güzel hatırla diyecektim, Orhan veli benden önce davranmış.
Gerçiii ne hatırlayacaksın ki ne kadar buldun beni ?
Sana anlamanı istediğim vakitler vermek istedim. Anlatamam ben sen anlarsın. Anlarmısın bilmiyorum bilmiyorum çünki yaşamadım.
Beklide hevestin bilmiyorum. Bilmiyorum çünki heves olanı da yaşamadım gelip geçeni de. Beklemiyordum , aslında hesapta yoktun olsan ona göre nefes alırıdım. Bilmiyorum çok mu güldürdüm seni. Olsun canım zaten düşmüşüz ayaklardayız ayıko musun? Söylenmemiş bir sürü merhaba, bir sürü veda , bir sürü kendine dikkat et var. Bunları nasıl telafi edeceğiz ki? Eksik kaldık. Neresinden tutup da söyleyeyim? seninle daha güzel olacak beni? Söylüyorum işte seni özlemek isterdim ama özleyecek bir parçan varmı bende? Ya yemin ediyorum belki güleceğim kendime ama göze almışım. Böyle simsiyah bir sayfa olsa sen gelsen elinde bembeyaz bir kalemle yazsan yazsan, o kadar yazsan ki geriye sadece bir ozan kalsa. Bir tek beni yazmasan . çünki ben böyle alıştım sana. Olmamana alıştım. Allaha inanmadığım kadar senin olmayacağına inandım. Elden bir şey gelmez ki. Bak söylüyorum şimdi sonra demedi deme. Hani bir gün sıfatıma karşı birkaç kelime edersen arada çıtlatma seni ben yok bildim. Olmadın. Olamaycaksın diye inandırdım kendimi. Haa olursan beni değiştirmen gerek. Olduğuna inandırman gerek. Olursan da öyle ol zaten. Eften püften olacaksan olma harbi diyorum. Eğer sen kendini bana olmuş gösterebileceksen ve kabul ettirebilceksen ol. Yarım yamalak olucaksan olma. Ctrl + A + del i biliyor musun sen ? benim hemen hemen her gün yaptığım şey. Çok güzel yazıp yazıp yazıp silmek. Siliyorum çünki yakıştıramıyorum ki. Beni söylediklediklerimle yargılama. Silgi tozlarına bak. Bunu silmeyeceğim ama bilki sana söylediklerimin en kötüsüydü. Sen ve kötü aynı yerde durmuyor sindiremiyorum bunu ama dursun canım ne olacak okur okur gülerim. Omzuma yaslanırsan birlikte güleriz .

üzüm

en anlamlı meyvelerdendir.*
bir grup üzüm hiç zora gelemez. hemen meyve tabağında olmak ister. bahçeden özenle toplanıp, belki kısa bir yolculuk geçirmek. bir süre manavda bekler. orda da çok iyi davranırlar onlara. çürüğü ayrılır, sağlamları rahat rahat yalılır tezgahda. sonra biri gelir. 'üzüm' der. yine özenle tartılıp poşetin içine girerler. belki biraz fazla belki biraz eksik ama hala iyi davranırlar onlara. alan adamda özen gösterir ona. özenle eve taşıyıp özenle yıkanır. duşunuda almış artık. temiz, dolgundur hala. sonra yine özenle tabaklara konulur. halinden çok memnun belliki. şarap olmayı tercih eden üzüme içinden 'aptal' diyor belki. kimi zaman rakı masasına meze olur, kimi zaman aile sıcaklığında bulur kendini. hala halinden memnundur. ya sonra? ağız, mide, bağırsak derken kendini delikte bulur. artık halinden pişmandır.

diğer grup biraz daha sabırlıdır. o kadar özenle toplanmaz belki. belki canıda yanar biraz toplanırken. sonra yine özensiz bir şekilde doluştururlar fıçılara. bu henüz başı. bir de bakmışlar bir kaç ayağında kalmış ve eziliyor. ezildikçe eziliyor. hala sabrediyor. sonra bir cam hücrenin içine giriyor. aylarca hatta yıllarca burada kalıyor. hala sabırlı. sonra? artık eski halinden eser yok. çok değişmiş içerde. gerçektende değiştiriyor insanı içerisi. ve ne kadar kaldıysa içerde o kadar değerleniyor.

sonra kendisini vitrinde görüyor. gelen okuyor üzerini, giden eline alıyor. sonra biri gelip alıyor üzümü eline. ama artık o üzüm değildir. mapus damlarında çok değişmiş, oldunlaşmış, değeri artmış. kimi zaman bu yolculuk elit bir mekanda bulur kendini, kimi zaman sokakta yaşayan bir adamın elinde. ama asıl önemli olan nerde oluduğu değildir. içerde bunuda öğrenmiştir. kimin elinde olursa olsun o insana keyif vermek onun en büyük mutluluğudur. belki oda bir sokak köşesinde bulacak kendini yada o pis kokulu kanalizasyonda. ama en azından bir insanı mutlu etmiştir. bu ezildiğine yıllarca o cam şişenin içinde hapis kalmasına değmiştir. çünkü bunuda öğrenmiştir içeride.

ne diyorum lan ben?

experimental' in dediği gibi;

"üzümün hayali miydi,
ezilip şarap olmak,
ya da tabakta son kalıp,
ağır ağır kurtlanmak."

yaran facebook iletileri

kız: duygusuz sexe karşıyım
erkek: olur duyguyuda çağırırız.

hay amk.

sadece kızlar aşık olur

eğer kız aşkı günün her dakikası mesajlaşmak olarak görüyorsa doğrudur.

yok yani a. koduğumun yerinde benim hiç kendime ayıracak vaktim olmayacakmı? sıçarken telefonumu yanımda götürmek zorundayım? 2 haftalık telefonumu deliğe düşürdüm senin keyfin olacak diye.

s. ktir lan.

ömer çelakıl ile hayatın şifreleri

işine gelen sayıyı kaynaştırma sayısı ilan eden zırtapoz.

*
burdan topluyoruz, bunu çıkartıyoruz 2009 çıkıyor. 3 arapçada kaynaştırma sayısıdır hoop 2012 de kıyamet kopacak. garanti.

*
bunu çıkartıyoruz, bunuda ekleyince 2000. 12 de arapçada kaynaştırma sayısıdır. buldum 2012 de sözlük çökecek görürsüzünüz !!1.

ne ayaksın olum?

sözlükçülerin en eften püften başarıları

tek elim alçıdayken* araba sürüp aynı anda telefonla konuşdum. teyibi de açmayı düşündüm ama yemedi.

rolling in the deep

http://www.youtube.com/watch?v=4dSc5KEohyk

4:35 ...

you turn..

içinden sanki 'ulan ne oldum lan ben' diye geçiyor gibi. ama çok sempatik.

bir daha dinlemeliyim.

leyla ile mecnun replikleri

-burayı yıkanaın annesi babası ölsün. hadi baakiyim. hadi.. ben söyledim söyleyeciğimi hadi bakalım.

ulan erdal..

facebook zaman tüneli

arkadaşlarının eskiden ne paylaştıklarını görebileceğin ve dalga geçebileceğin nadide bir buluş!

kız tripkolik- gözlerinin yeşili özledim paylaşmış. ahaha.

du.. dur bi dakka bende paylaşmışım.

pilavı ısıtayım ben.

ben bu yazıyı sana yazdım

ilk başlarda senin için içiyordum

sonra seni bahane edip içmeye başladm.

o kadar aklımda değilsin ki şu anda bunu bile itiraf edebildim. gerisini sen düşün.

ve o kadar duygusal değilim ki şu anda seni 4 satırla geçiştirebiliyorum. ehe.

kızların arkadaş kalmak istediği erkekler

bir amaca hizmet eden erkeklerdir.

-istemem yan cebime koy: çocuk kızdan hoşlanmış, kızla yakınlık kurmaya çalışıyor. telefonunu bulmuş facebookdan eklemiş falan fasarya. fakat kızın gönlü başkasında. ama çocukda iyi çocuk, temiz çocuk. arıyor, soruyor, mesaj atıyor. hani bir derdi olsa kızın oturup dinler. ama kızın gönlü başkasında. e yarın bir gün kızın manitası kızı bıraktığında yan cepdekiler devreye girer. 'ühü hühü sevgilim beni bıraktı ühü' diye başlayıp. 'sen yanımdasın yine ..' devam eden muhabbetin sonunda bir aşk başlabilir.

-komşuda pişer banada düşer: kızın arkadaşlarının birinin şöyle yakışıklı, zengin, anlayışlı bir sevgilisi vardır. e aynı ortamlarda bulunuluyor. bir yerlere gidip yemek yeniliyor. e bu kızımızda bu çocukla doğal olarak arkadaş kalmak istenir. belki yarın bir gün ayrılırlar, belki benden hoşlanır düşüncesi... ne kadar sosyallik, o kadar özgüven.

-köprü: hoşlandığın kişinin ilk olarak arkadaşını tavla felsefesiyle kızımız bir erkekten hoşlanmış ve ilk önce çocuğun erkek arkadaşlarıyla muhabbet kurmayı düşünür. gözüne en saf görüneni seçer. ve o erkek bu erkekdir. kız aklına hemen hemen günün her vakti bu çocukla konuşur ve konuyu hoşlandığı çocuğa çekmek ister. he bir de bu aradaki çocuk kıza aşık olursa o zaman işler fena.*

çok can yakar denilen çocuğun asosyal olması

çocuğa ver gazı ver gazı, o da o göt kalkmışlığıyla koyversin karı kız işlerini. sonuç bu işte. çocuğa 'sen hiç manita yapamassın ki hehey kızlar seni beğenmiyecek hehehhey' diyeceksin ki çocuk hırs yapsın. bak ozaman ne manitalar yapıyo.

çalışmayana ekmek yok.

sağ ve solu karıştıran navigasyon cihazı

nereye götürdüğü denenilmesi gereken alet.

belkide çok gizli, esrarengiz bir yere götürecek sizi alet he?

bu arada; bizim zamanımızda yoktu böyle şeyler. taktik de ilk tabelayı geçip ikincisinden girmektir. her zaman daha kısa olur.