bugün

entry'ler (98)

yoon eun hye

Çarpık dişleri yüzüne ayrı bir sevimlilik katmaktadır. Doğallığın güzel olduğunun kanıtıdır kendisi. Sevimli ve çok masum bir yüzü vardır.

Ayrıca kişinin dişlerinde çok büyük bir yapısal bozukluk olmadıktan sonra dişlerini yaptırmasına gerek yok bence. Ne var ki kapitalist sistem bize kusursuzluğu, mükemmelliği önermektedir, insanüstülüğü önermektedir. insanlar da bu sistemin dayatmasına aldanmakta, en ufak kusurlarını kafaya takmakta, bu sömürü sistemine alet olmaktadırlar.

Halbuki hafif kusurlar insana sevimli bir hava katmaktadır. Diğer taraftan olağanüstü parlayan dişler veya dümdüz aynı hizada duran dişler aslında yüzde nasıl da sırıtmaktadır... Ne kadar yapay durmaktadır. Sadece dikkat çekmektedir. Ne var ki bu, güzel gösterildiği için bu sahte güzelliğe aldanmaktayız.

insanı güzelleştiren kusurlardır. Bu kusurlar çok büyük olmadıktan sonra kusur olmaktan çıkar. Yoon Eun Hye bunun en güzel örneğidir.

açıköğretim fakültesi

Maddi durumu iyi olmayanlar için, çalışanlar ve özellikle işte yükselmek isteyenler için iyi bir seçenektir. Bunun yanı sıra örgün öğrenimde okuyanlar için de çift dal yapabilecekleri bir yerdir. Bitirmek kolay değildir. Kendi kendinize öğrenirsiniz. Bilgisayar ve internet sayesinde (eskiye oranla artık daha çok kimsenin teknolojiye sahip olabilmesi de önemli) şimdi açıköğretimde okumak eskiye göre daha kolaydır. Şimdi nispeten daha kolay olsa da örgün öğrenimdeki gibi öğrenmeniz yine kolay değildir. Öğrenmek için örgün öğrenime göre daha çok çaba harcamanız gerekir. Özellikle matematik ve iktisat problemlerini kendi kendinize çözmeniz pek kolay değildir. Hele hele maddi durumunuz iyi değilse kurslarına da gidemezsiniz. Bunun yanı sıra bir puanla dersten kalabilirsiniz. Sınav notunuza bir puan ekleyip sizi geçirecek hocanız yoktur. Sınavda ne tür soruların çıkabileceğini, hangi konuların önemli olduğunu söyleyecek hocanız da yoktur. Dört yıllıkları tam olarak örgün öğrenimdeki dört yıllıklara eşittir. Diplomada açıköğretim diye yazmaz. iki yıllıklarda ise açıköğretim fakültesi diye yazar. Açıköğretimin dört yıllık iyi bir bölümünü iyi dereceyle bitirseniz de insanlar size önyargıyla yaklaşacaklardır. Toplumumuzda genel olarak açıköğretime yönelik bir önyargı mevcuttur.

sophie germain asal sayısı

p bir asal sayı iken 2p+1 sayısı da asal sayı ise p'ye Sophie Germain Asal Sayısı denir.

ayrıca (bkz: sophie germain)

beybin kejanlioglu

Doç. Dr. Beybin Kejanlıoğlu, istanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi iletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanıdır.

"Franfurt Okulu'nun Eleştirel Bir Uğrağı: iletişim ve Medya", "Türkiye'de Medyanın Dönüşümü", "iletişim ve Medya" başlıca kitaplarıdır.

"Kamusal alan, televizyon ve Siyaset Meydanı" önemli makalelerindendir.

Ayrıca (bkz: medyan)

medyan

D. Beybin Kejanlıoğlu'nun Türkiye'de televizyona ve Ali Kırca'nın "Siyaset Meydanı" programına yönelik yorumlarını betimlemek üzere başvurduğu bir sözcük oyunu. Bu noktada Beybin Kejanlıoğlu, "medyan" sözcüğüyle çeşitli kamuların, kenarda köşede kalmışların, tabi grupların örgütlenerek veyahut tek tek kendilerini ifade etme ve seslerini duyurma araçlarını kullanmadıkları bir ortamda, ancak kendini temsil eden birkaç kişinin, bazı temsilcilerin ve sözcülerin bir araya gelebildikleri orta yeri ifade etmek istemiştir.

Ayrıca (bkz: Beybin Kejanlioğlu)

müstehcen bilgi

Sosyoloji'nin Avrupa üniversitelerinde yer alması ancak 1950'lerde gerçekleşebilmiştir. 1960'larda tanınmış bir Oxford ekonomisti olan Ballogh, sosyoloji dalı için yarı şaka, yarı ciddi böyle bir ifade kullanmıştır. Ona göre sosyoloji, "müstehcen" bilgidir.

görümsü kamuoyu

Sıradan yurttaşlar vuku bulan siyasal olayların gerçek mahiyetine ilişkin bilgileri edinemezler. Çevreden aldıkları bilgileri belirli bir eğitim süzgecinden veya eleştirel bir analizden geçirmeden doğrudan alırlar. Bu noktada yurttaşlar düşünce ve kanılarını eksik bir değerlendirme sonucu oluşturmuş olurlar. Bunun sonucu olarak da oluşan kamuoyu "gerçek, hakiki" değildir. Sığ olarak ifade edilebilecek, "basmakalıp" imgelerle oluşan, dolayısıyla "görümsü kamuoyu"dur. Daha net bir ifadeyle oluşan kamuyonun gerçekliği yoktur, oluşan kamuoyu "hayalet kamuoyu", hatta "sahte kamuoyu"dur.

(bkz: walter lippmann)

gengüdüm

Strateji sözcüğünün Türkçe karşılığıdır, ya da "gengüdüm"ün, "strateji" sözcüğünün yalın Türkçe hale getirilmiş biçimi olduğu söylenebilir.

Bu noktada "Dominating Strategy"nin karşılığı "Baskın Gengüdüm" olarak ifade edilebilir.

üçgen açıklama

19. yy.'ın ikinci yarısında mikropların hastalık nedenleri olduğu keşfedilebilmiştir. Ama ne var ki o dönemde genel fikir tek bir mikrobun tek bir hastalığa yol açtığı şeklindeydi. Daha sonraki araştırmalar tek nedenli açıklamalardan çok nedenli açıklamalara kaymıştır. Buna en güzel örnek "bulaşıcı hastalıklar üçgeni"dir. Bu yaklaşıma göre hastalıklar bir mikrop, bir taşıyıcı yani host ve çevre bağlamında ele alınmıştır.

Ama ne var ki bu "üçgen açıklama" da etkisini yitirmiştir. Çünkü artritis gibi daha kronik hastalıklar noktasında açıklama yetersiz kalmıştır. bu nedenledir ki "nedenler ağı" denilen yeni bir yaklaşım ortaya çıkmıştır. Buna göre hastalığa etki eden faktörler biyolojik olduğu kadar toplumsal ve psikolojik de olabilmektedir.

Diğer taraftan "nedenler ağı" yaklaşımı, neden bazı toplumsal grupların diğerlerine göre, hastalıklara ve ölüme daha duyarlı olduklarını açıklamada yetersiz kalmıştır. işte o zaman da devreye "genel hassasiyet kuramları" girmiştir. Buna göre örneğin kişinin içerisinde bulunduğu sınıfsal koşullar da hastalığın oluşmasında etkilidir.

Bu noktada "hastalık"ın kavranmasına yönelik kuramların tarihsel sırası şöyledir:

1. Mikrop teorisi (Germ theory)

2. Üçgen açıklama

3. Çok nedenlilik

4. Genel Hassasiyet kuramları (General susceptibility)

oferta

Oferta, sözleşme yapmak niyetinde olan şahıs tarafından bir veya birden fazla kişiye yöneltilen, sözleşmenin temel şartlarının gösterildiği ve bu şahsın icabını kabul eden her bir şahısla sözleşme yapacağını vadeden tekliftir.

Azerbaycan'da 3 Ekim 1997 tarihinde "Reklam Hakkında" Azerbaycan Cumhuriyeti Kanunu Milli Meclis tarafından çıkarılan kanunda yer alan tanımlardandır.

odtü yü puanı fazlasıyla tuttuğu halde yazmamak

Ben... Puanım Türkiyemin pek çok üniversitesinde dört yıllık eşit ağırlık ve sözel alanlarda pek çok bölüme tuttuğu gibi (salt sözel alanda boğaziçi hariç hepsine tutuyordu, yani tüm üniversitelerin sözel bölümlerine tutuyordu, boğaziçi için birazcık daha puan gerekliydi, belki yazsam kazanırdım da, yine de o hariç puanım hepsine tutuyordu) Odtü'nün de dört yıllık sözel bölümlerine (eşit ağırlık ile sözelin ortak alanlarından da bölümlerin bazıları buna dahil) puanım fazlasıyla tutmaktaydı. Ama yazamadım. Hayat şartları...Ailemin yanında olmak durumundaydım. Halbuki çoğu özel üniversitenin burslu bölümlerine de puanım tutuyordu. Ama özel üniversitelere sıcak bakmıyordum ve güvenmiyordum. Hem aile yanında olmanın avantajlı olduğunu da düşünüyordum.

Üstelik bulunduğum yerin tek bir bölümünü tercih ettim. Zaten puanım çok yüksek olduğu için okumak istediğim yeri yazmalıydım.

Yani tercihim tek bir üniversiteden yana oldu. Üstelik yazdığım fakültenin tek bir bölümü vardı. Tekler*

Tek tercih buna denir işte...Seçtiğim bölüm oldukça popüler bir bölümdür. Bu tercihi yapma konusunda çevremden de oldukça etkilenmiştim, ama bölüm bende de merak uyandırmıştı, yeni bir alandı, daha doğrusu ülkemizde akademik olarak gelişmekte olan bir alandı da...Her şeyden önce seçtiğim fakülte tercih ettiğim üniversitenin yeni kurulmuş bir fakültesiydi. Dört sene evvel kurulmuştu, oldukça yeniydi. Pek çok şey daha tam olarak yerine oturmamıştı.

Madem Boğaziçi'ni ve Odtü'yü yazmayacaktım, bulunduğum üniversitenin çevrede popüler görülen, geleceği parlak ve ilgimi de çeken fakülte ve bölümünü yazmalıydım. Ayrıca bilmenizi isterim ki o fakülte Odtü ve Boğaziçi'nde yoktu. Ben de tercihimi bu şekilde yapmıştım. Bu arada ikinci üniversiteyi okumuş olacaktım. Maddi durumun kötü olması nedeniyle açıktan dört yıllık bir bölüm okumuştum. O zaman da puanım fena değildi, ikincideki gibi süper olmasa da... Ama açıktan okumuştum. Biraz ferahlayınca ve çevrede örgün öğrenimde okumanın önemini gördükçe (halbuki bitirdiğim yer iyi bir fakülteydi, dört yıllık olduğu için de diplomada açık öğretim diye yazmıyordu ki zaten dört yıllık olduğu için örgün öğrenimle eş değerdi, üstelik iyi dereceyle bitirmiştim, öyle olduğu halde insanlar önyargılıydı) tekrar okuma isteği uyanmıştı, hem elimde de fırsat vardı. Kendi bulunduğum yerde okuyabilirdim en azından. Yine de kararsızdım yeni baştan başlamaya. Diğer taraftan herhangi bir uzman beni yönlendirmemişti. Çünkü dershaneye gidememiştim.

O sene sınava girmek konusunda kararsızlık içindeydim. Nihayetinde kararımı verip kendi çabalarımla çalışarak sınava hazırlanmıştım. Aynı ilk girdiğim sınav gibi yine ikinci seferde de kendim çalışıp hazırlandım.

Sonuç olarak tek tercih yaptım ve master için de aynı yeri seçtim. Yani üstüne master yapıyorum.

biten bir ilişkiye tekrar başlamak

Hayatta neler olmuyor ki...

Yeniden başlamaktır. Geleceğe uzanmaktır birlikte. Şu zorlu hayatta bırakmamaktır birbirini. Ne olursa olsun sevmektir insanı. Bu tüm insan ilişkilerinde böyledir.

Yeniden başlamaktan hiçbir zarar gelmez.

Bitişi veya sonu biz çizeriz. Olumlu şeyleri de olumsuz şeyleri de biz kendimize çekeriz. Herşey bizim elimizdedir. Neticede hepimiz insanız, hatalar yapabiliriz. Önemli olan bu hataları görmek ve telafi etmektir, onlardan ders çıkarmaktır. Bu noktada artık bambaşka ve güzel bir ilişkiyle yola devam etmektir...

düşüne düşüne şizofren olmak

Yok aslında sen normalsindir de...Seni kimsenin anlamamasından dolayı içine düştüğün durumdur. Kişinin düşünmemesi, sorgulamaması, anı yaşaması olması gerekendir. Eğlenmene bak, hayatın tadını çıkar denir. Sen olayların ve kişilerin iç yüzünü adeta mercekle görürken, her şeyi sorgularken ve neyin nasıl olması veya olmaması gerektiğini düşünürken, içinde yaşadığın dünyanın "gerçekliğini" sorgularken sen çoktan ötekileştirilmişsindir. Sen artık "gerçek" dünyamızda yaşamayan bir "deli"sindir ya da "ölüsü"ndür *

erkek gibi yemek yiyen kızlar

kız gibi yemek yiyen ekekler,
kız gibi yemek yiyen kızlar,
erkek gibi yemek yiyen delikanlılar
erkek gibi yemek yiyen erkek fatmalar ya da amazonlar*

yemenin cinsiyeti de oluyormuş demek ki*

hani insan gibi yemek yemekten bahsedilse neyse...

tanrı yı kim yarattı

Tesadüfen olmuştur*

ışınlanırken elektriğin kesilmesi

vardır bir hayır*

hikmet kıvılcımlı

Eski TCK 163. maddeye dayanarak suçlu bulunmuştur. Bu noktada dini politikaya alet etmekten yargılanan ilk marksistir*

Suçlu bulunmasının gerekçesini Soner Yalçın şöyle açıklıyor: Eyüp Sultan'dan çıkan cami cemaatine sosyalizm ile islam'ın ortak noktalarını anlatmak.

uludağ sözlük ün beşinci yılı

Daha nice yıllara uludağ sözlük...Bilgilerle, entryler ile dolup taş yıllarca...

akdeniz sözlük

ne oldum değil ne olacağım demeli*

Hem daha yoğrulacak, pişecek akdeniz sözlük. Öyle kolay mı*

kim bilir... belki ilerde tüm sözlüklere taş çıkartacak sözlük olacaktır*

yanlamasına düşünme

Günümüzde ingilizce'de resmen kullanılan bir sözcüktür. Oxford ingilizce Sözlüğü'nde yer almaktadır:"Lateral Thinking".

Edward De Bono'ya göre yanlamasına düşünme, kavramların, algıların, diğer bir deyişle zaman içinde belirlenmiş deneyim kalıplarının değiştirilmesi gibi çok belirgin bir konuya işaret eder. Yanlamasına düşünme, asimetrik bir kalıp oluşturma sisteminde bir kalıptan diğerine atlama demektir.

Düşünür yeni bir kalıba kestirmeden geçer ve eğer bu kalıp düşünürü bir sonuca ulaştırıyorsa "Evreka" etkisi çıkar.

Yanlamasına düşünme yerleşmiş kalıpları değiştirmeye uğraşır.