entry'ler (92)

namuslu evli kadının uludağ da işi ne

namussuz evsiz erkek palandöken'de, namussuz 2+1 kombili biseksüel kartalkaya'da, namuslu sobalı lezbiyen kartepe'de aranmalarıdır. vali mutlu aranmalarının devam edeceğini ama müdahale olmayacağını açıklamış

üniversite

4 tanesini gezdikten ve içinde belli bir süre geçirdikten sonra bi boka yaramadığını ve yaramayacağını anladığım kurum.

sözlük yazarlarının meslekleri

hıyarizm düşünürü.

hayatta çaresiz kalınan anlar

deneyimlerinin hiç bir şeyi çözemediği anlardır. okuduğun yaşadığın hiç bir şeyin anlamı kalmamıştır o an. her şeyi çok derin düşünüp basite indirgeme çabası içindesindir fakat bulunduğun durum bunu bile yapamamana neden olur. çaresiz hissedersin ve bunu çeşitli dışa vurumlarla aşmaya çalışırsın. büyük insanlara çok saçma gelen bu davranışların seni rahatlatır ve anlık mutlulukları yaşamanı sağlar. zaten hayat d anlık duygulardan oluşur.

pierre joseph proudhon

mülkiyet hırsızlıktır ve tanrı kötüdür kuramlarıyla aslında çok düşünülen konulara kısa ve keskin öneriler sunmuş anarşist düşünür. fakat bu düşüncelerinin temelini üç değişkeni çok iyi bir şekilde değerlendirerek yapması dayanak noktalarını hiç de boş şeylere yöneltmediğini gösteriyor. bu noktalrın incil, adam smith ve hegel olduğunu öğrendiğimizde zaten bu sonuca varmış oluruz. genel olarak bu konseptte ilerleyen düşücelerinin en belirgin özelliği fazla sert ve pozitif özgürlük içerdiği yanılgısına kapılmamızı sağlasa da aslında negatif özgürlüğün ateşli bir savunucusudur. sevdiğim manifestolarından tanrı üzerine düşüncelerinden en güzel deyişi de özetle şöyledir. '' tanrı kavramına ona karşı çıkmak için ihtiyacımız vardır. ''

bu gecenin son şarkısı

whitesnake - here i go again

şehit üsteğmen ahmet ozan şarlak

geçen gün şehit olduğunu öğrenmemle birlikte uzun zamandır düşünmediğim belki de düşünmekten kaçtığım duyguları tekrar yaşadım.

şehit haberinin ardından ulusalcı, liboş, atatürkçü, milliyetçi ve benzerlerinin klişeleşmiş zırvaları yapılır, şehide saygı yürüyüşleri düzenlenilir istiklal marşı,andımız, slogan falan derken en son 2-3 şişli teyzesinin elinde türk bayraklı fotoğrafları çekilir ve tamamlanır. bunlar bir ritüel olmuştur onlar için çünkü ezberletilmiş davranışları toplumsal normlara uygun olarak yapanlar bu tarz duygu patlaması yaşayan bir topluluk içinde ne kadar uç davranışlarda bulunursa onu daha iyi anacağını, kendine biçtiği görev duygusunu hakkıyla yerine getirmesi için bu ritüeli yapması gerektiğini düşünür.

her neyse bu duygu sülüklerini bi kenara atıp ozan abiyi anlatayım. ben lisenin ilk yılındayken o son sınıftı. küçüklükten tanıdığım bi abimin arkadaşlarından biriydi. ben de kopil kopil onların yanına gidip zaman geçirmeyi çok severdim. ama ozan abi hepsinden farklıydı. lakabı deliydi. deli denilmesinin sebebi boş zamanlarının tamamında koşmasıydı. hangi mevsim olursa olsun şortunu çeker beresini takar ve kulağında kulaklıklarıyla koşardı. durmadan... her gün ders bitiminden akşam yemeğine kadar.. zaten okulun kros takımındaydı fakat koşmasının sebebi bu değildi çünkü gerçekten seviyordu koşmayı. bi gün bana ulan forest gump şu okulda benim koştuğumun yarısını bile koşmamıştır demişti. soyutlardı kendisini her şeyden, herkesten sadece koşmayı sevdiği için koşardı. zaten askerliği sevdiği için de ordaydı sevdiği şeyleri kendisine göre biçimlendirerek mutlu bir düzen kurmuştu kendine mutluluğun insanlara çok görüldüğü kişiliğinin ötelendiği bir yerde.

sevdiği şekilde yaşamayı kendi gibi kalmayı başarmıştı ve öyle devam etti. yıllarca görmedim.. koşan birini gördüğümde aklıma ilk ozan abi gelirdi. yine ozan abi gelecek. ama dünden sonra da ozan abinin ardından onun öldüğü gerçeği.. türk bayrağının önünde çektirdiği mezuniyet fotoğraflarının gazeteleri süslemesi, şehit sıfatıyla anılıyo olması üzecek beni. öldüğü gerçeğini kabullenmem daha uzun sürecek üzüntüm kat kat artacak çünkü bu ölümün ardından duygu sülükleri bu sefer ozan abime yapışacak. onu sömürecekler. onun üzerinden nutuklar atılacak lanetler okunacak bu ritüelin baş kahramanı bu sefer ozan abi olacaktı.

bu adam sadece keyif aldığı şeyleri yapmaya, mutlu olmaya çalışan ozan abi. kısacası sadece insan..

rahat uyu...

günü en iyi anlatan şarkı

nasum - the professional league

http://www.youtube.com/watch?v=hGvwSF-4zBA

new york city denince akla gelenler

(bkz: anthrax)

the reincarnation of benjamin breeg

steve harris kendisinin orta çağda yaşamış benjamin breeg adındaki bir büyücünün reankarnasyonu olduğunu iddia etmekte. bunu the reincarnation of benjamin breeg şarkısından önce de birçok şarkısında hafiften vurgulamaktadır zaten. en sonunda da maiden klasiği olan bu şarkıda olayı iyice açığa çıkarmıştır.

ölürken azraili gören ateist

children of bodom albüm kapaklarından birini gördüğünü zannetmesi muhtemeldir.

uzun saçlı erkeklerin sık karşılaştığı sözler

- kestir artık şu saçını bakamıyorsun zaten.

- eski resimlerini gördüm kısa saçlı halin daha yakışıklıymış.

- hevesini almadın mı daha?

- hippi gibi dolaşıyorsun ortalıkta, işe girince nasılsa kestireceksin.

- bir etrafına bak kaç tane uzun saçlı erkek görüyorsun.

- gitar çalıyorsun değil mi?

- kestirmezsen 30unda kel kalacaksın.

gelmiş geçmiş en nefret edilen türk futbolcular

insanın sinir katsayısını yükselten çirkef futbolcular.

(bkz: volkan demirel)

dinlemekten asla bıkılmayacak şarkılar

death - scavenger of human sorrow.

eternal sunshine of the spotless mind

romantizm içerikli filmlere bakış açımı değiştiren film. bugüne kadar kadar kate hudson'ın boktan romantik komedi filmlerini izleyip ohh hiçbir duygu patlaması yaşamadan eve gelip normal hayatına etmiş olan şahsıma bu film tokat etkisi yaratmıştır. bunun birçok sebebi var ama en önemlileri tabi ki senaryo ve oyunculuk. ama kate winslet'in yarattığı beynimdeki ideal sevgili profili de beni etkileyen bir diğer unsur. bir diğeri için (bkz: zooey deschanel)

yazarların gerçek isimlerinin anlamları

(bkz: sezgi)

bağıra bağıra kürtçe konuşmak

hangi dilde olursa bir yerde bağıra bağıra konuşmak hoş bir şey değildir. bunun hangi dil olduğu fark etmez. farklı bir dil konuşulan bir yerde bağırarak türkçe konuşulsa da garip bakışların hedefi olmak kadar normal bir şey yoktur. yani hangi dili konuşuyorsan konuş ilgi çekmek için mi yapıyorsan artık bilmem bağırarak konuşma arkadaş.

(bkz: londra da bağıra bağıra türkçe konuşmak)

cep telefonuna sevgili ismini kaydetme biçimleri

rehberde kolay bulunsun veya hemen msj atılsın diye aaaşkım şeklinde ya da isminin önüne birkaç tane a harfi koyarak kaydedenler ile muhabbete dahi girilmemesi, koşarak uzaklaşılması gerekir.

dünyanın en antipatik insanı

adı geçtiği anda herkesin koro halinde '' evet abi o adamın tipini görünce kusacağım geliyor'' diye tepki verdiği insanlar. tartışmasız en başarılı örneği için (bkz: melih gökçek)

kırık saç uçları

uzun ve biraz da bakımsız saçlara sahip olan her erkeğin özellikle kız arkadaşlarından '' amma da çok kırığın var kuaföre gidip düzelttir şunları'' şeklinde ikazlar almasını sağlayan şeyler. he iplenmez o ayrı. kendimden biliyorum.