bugün

ÜÇLEME

Üç geçimlik dünya
Dünde kalan
Bugüne sakıt olan
Yarına bel bağlayan.

Üç seçimlik rüya
Bazısı hülya
Olur ya güya
Gerisi heyula.
ŞiYiR

Eksik yanım
Yama tutmaz
Bir başına
Bigânedir

Azcık aşım
Dibi tutmaz
ihtiyaca
Âmâdedir.
ŞUUR

Şiddetle topladığını
Mihnetle dağıtır insan
Şefkatle doldur heybeni
Aslolan yediğin içtiğin değil
Var olan mükelleftir yaşamaya
Elinden gidenleri kayıp sanma
Başına gelenleri ayıp sayma
Mümkün olanın dışına çıkma
Olmayanın peşinden koşma.
Önümüz ölüm ardımız enkaz
12345 ve 10 işte kaçınılmaz son
Saklambaç ile kör ebe arası çocukluk
Düz koşu ile yamaç tırmanışı gençlik
Bir fasıldan bir fasıla fasılasız gezdik
Ortasında sınandık devamında bezdik
Yaşamak sancılı düştü rahimden payımıza
Cehd ile ulaşmak elzemdir yarınlarımıza.
Gece örtü bürünene reha
Sabah muştu dirilene reva
Kıymet ver/sen güzel gör/sen
Kayıp olmaz hem bedava.
Suya düşen gölgem misali titrek
Toprağa iz bırakır adımlarım
Sürgün verir filizlenir dal ucunda
Yaprağın az sonrası çiçekler
Çiçeğin yerini alınca meyveler
Hayat varlığını dokur kökten zirveye...
şiir güzeldir, duyguların bir bir mısralara akması kadar büyüleyici bir şey olabilir mi? şiir seven insan da güzeldir, hem nasıl bir insan şiir sevmez ki öyle değil mi? hani derler ya, yok o evrensel bu evrensel falan ama değil hepsi palavra. dünyada evrensel tek gerçek var o da şiir. dünyanın öbür ucundaki bir şairin yazdığı şiir, anadolu'nun köyündeki bir kadının yüreğine dokunabilir mesela.

pablo neruda'nın filminden gelsin;

"şiir onu yazana değil, ihtiyacı olana aittir."

tüm şiir sevenlere selam olsun.
Günümüzde yazılanlar neden eskilerdeki gibi olmuyor ki dedirtendir.
Gönlümün derininden
Bir ses gibi yankılansın içimde varlığın,
Sensizlik rüzgarı eserken hüznümü topla,
Gözlerimin ıssız köşelerinde parılda.

Sabahın ışıklarıyla umut dolu,
Gün batımının hüznüyle yoğrulmuş olsun gelişin,
Ellerini uzat, yüreğimdeki karanlığı aydınlat,
Sesin, ruhumun en ince tınısında yankılansın.

Hayatın karmaşasında bir sığınak,
Fırtınalı denizlerde kaybolmuşken deniz fenerim ol,
Zaman ve mekânın ötesinde,
Mesafeler ve yıllar ayıramasın bizi.

Bir ömür boyu süren aşkın şiiri,
En güzel mısrası, en naif sözü ol,
Her satırında adını yazayım, her kelimesinde seni,
Seninle var olayım, seninle anlam bulayım.

Yıldızlarla dolu bir gecede,
Ay ışığı gibi aydınlat karanlığımı,
Her bakışında umut bulayım,
Her gülüşünde huzuru yaşayalım.
ilgi duyan herkesin günün birinde 'melih cevdet anday' ile tanışacağı yazın ürünü.

'teknenin ölümü' şiirinde kısa bir kısım şöyledir;

--spoiler--
Ruh, şarabı gördü üzümden önce
Süt, kan olmak için devinir
Tohum bildi herkesten önce ekmeği
Gün, denizi salıvermeden batmaz.
Ruh, şarabı gördü üzümden önce
Ağaç ne diye kalktı çiçeklendi,
Denize inmesi nedendir?
--spoiler--
https://voca.ro/12fdeeNLT19z
insanoğlunun en güzel icatlarından biridir. bol bol şiir okuyunuz. soyut düşünme yeteneğinizi geliştirir hem.
Gecenin kucağında bir yıldız kayar,
Gizli bir şarkı rüzgarla akar.
Dudaklarımda akar bir fısıltı, sessizce,
Uzaktan geler bir yankı, derinleştikçe.

Bir gölge gibi süzülür hayal,
Kalbimde yankılanır sessiz bir masal.
Belki de bir anı, belki de bir düş,
Kaybolan her sözün izini sürer bir düşüş.

Rüyaların içinde yüzler kaybolur,
Bir hatıra, bir esinti - zamanla doludur.
Sonsuz okyanusun ortasında bir sal,
Dalgalara kapılmış, sessiz ve dalgalı bir hal.

Gezer gözlerim bulutları uzakta,
Hafif bir sis, belirsiz bir hatıratta.
Zaman durur, anlar geçer,
Bir nefes, bir ses - içimden bir his eser.

Yollar kıvrılır, bilinmez ufuklara,
Kavşaklarda belirsizlik, bekler sessiz kuruntulara.
Bir adım atsam, uçurumun kenarında,
Sonsuzluğa düşer bir yaprak, rüzgarla savrularak.

Gecenin en karanlık saatinde,
Kayar bir yıldız, gökyüzünün izinde.
Kelimeler dokunulmaz, fakat hissedilir,
Bir sevda, bir korku, umutla birlikte gelir.

Sessizlikte saklanır, gözlerimde hüzün,
Kalbimde ağırlık, vedamızda gizli yüzün.
Kalbimin derinliklerinde bir sızı
Ve her şeyin ötesinde bir umudun izi.
Günün ortasıydı sana rastladığım vakit
Gözlerine değince gözlerim seslendi bana uyuyan dev
Yanında oturan bir alev aman kaptırma kendini yavaş git
Zamana bırak kendini zamanda önce kendini sev

Başı sonu bilmediğim bir hikayeyim bu rüyada
Atılmamalıyım kendimce ne olduğunu bilmediğim bu rüzgara
Aklımla gönlüm kapışır seni görünce sonsuz bir deryada
Tut kendini,yanarsın ama o gider başka şehire sen başka bir gara

Dinlemeliydim aklımın bana verdiği haklı uyarıyı
Lakin gönlüm baskın geldi bu savaşta gönlüm galip
Şimdi uzun zaman sonra bilmediğim bu topraklarda çıktım dışarıya
Çırılçıplak karşındayım bütünüyle gri , bütünüyle garip

Uzattığını düşünerek ellerini, geçti kaç gecem bilmem artık
Zaman mefhumu kaldı sesinin yanında bir yetim
Yüzünü bir kez daha görebilmek için ruh gemim satılık
Sonunu düşünmeden daldım bu hülyaya safiyane niyetim

Ay kıskansın bırak ben sevdikçe senin güzelliğini
Güneş doğmaya korksun gözlerin yeni güne açılmadan evvel
Ses versen sessiz intiharıma , duysam gönlünün bildiğini
Kesip atsa çığlığını bu rüzgar, duysa birlikteliğimizi şu yedi düvel

Zaman mekan mesafeler sesler dinler diller ve bütün bilinen
Yitirse varlığını yan yana arzı endam edince biçare biz
Geçmişin izi ,geleceğin gizi kalmasa o anın içinde bulsak birbirimizi ebediyen
Günler birbirini kovalar belki , güzel güzel günleri sonra sen tek tek diz

Belki güneş batıdan doğar belki duyarız tüm dünyayı kaplayan bir ses
Bahtın çivilerini yine de beraber çakarız ard arda
Bir öpücüğün vereceği hissi hayal bile edemiyorum, pes
Ellerini tutunca büyüyeceğimi biliyorum bu baharda

Seviyorum demek boş bu devirde duyamazsın benden belki
Aşık olanın ateşi ne zaman maşuğun bağrını yaktı
Sana ne kadar desem de yetmiyor kelimeler, öyle bir gel ki
Demeliyim ki kanımla beraber akan şeyin adı aşktı...
arthur rimbaud ve attila ilhan’ ın ustası olup derinliğine ulaşmış olduğu edebiyat türü.
Ekinler baş vermeyince,
Topallamadı kör buzağı.
işte buydu bize sunulan,
Hazırlanan aşkın tuzağı.

Gönül ne kahve istemişti oysa ki
Ne de kahvehane
Sohbet istemişti gönül
Kahve bahane.

Sevmek çaydı ama
Sevilmekte şekerdi.
Bizim gibi garipler ise
Çayı şekersiz içerlerdi.

Uludağdaydık birlikte.
Karı izliyorduk, hatırla
Donu çözülmüş karı unutma
Herkesin elinde ski’si vardı, kayıyordu.
Benimi kırıktı.
Bu sözlerin sahibi de orhan veli kanık’tı amma
Bağrı yanıktı.
çocuklar gibi

Bende hiç tükenmez bir hayat vardı
Kırlara yayılan ilkbahar gibi
Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
Göğsümün içinde ateş var gibi

Bazı nur içinde, bazı sisteyim
Bazı beni seven bir göğüsteyim
Kah el üstündeydim, kah hapisteydim
Her yere sokulan bir rüzgar gibi

Aşkım iki günlük iptilalardı
Hayatım tükenmez maceralardı
içimde binlerce istekler vardı
Bir şair, yahut bir hükümdar gibi

Hissedince sana vurulduğumu
Anladım ne kadar yorulduğumu
Sakinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi

Şimdi şiir bence senin yüzündür
Şimdi benim tahtım senin dizindir
Sevgilim, saadet ikimizindir
Göklerden gelen bir yadigar gibi

Sözün şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi

Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi

-sabahattin ali.