bugün

Filmin etik olarak toplum noktasına değinmiştim şimdide sinema sanatı açısından biraz değineyim.

filmin sinema açısından eleştirilecek yüzlerce,binlerce noktası var.
önce bunları basitçe ele alalım
vasatın da altında oyunculuklar, saçmasapan liseli velet vari replikler, laf geçirmeler bilmem neler. filmin yüzde 70i boyunca baydı, kapatsam mı acaba diye içimden geçirmeme neden olan hep adayla alper in bu replikleriydi. film boyunca konuşmasalar daha iyi olacaktı.

sonra sahneler, çağan abimiz sahneleri kese kese kolaya kaçmış insanların güya duygularını aktarabilmek için ki bu çok ucuz ve eski bir numara. başaran başarıyor ama çağan ırmak becerememiş. keza diğer boktan sahne geçişleri ve açıları. tekniğinden anlamasam bile dandik ses filitrazizasyonu.kendimi çoğu yerde böyle pro olmaya çalışmış kısa filmleri izler gibi hissettim.

senaryosundaki klişelerin göze batması

hiç alakasız yerlerde milletin gözüne sokulan ve yeni bir şeyler öğrenmiş liseli gençlerin birbirini etkilemek için söylediği
taş plak-cd slr- dslr
kullanılmış eşya geyiği
bu geyiklerin her biri geçtiğinde barney stinson vari sevgili olan çiftin karşısında kendini vurma ve asma takliti yapasım geldi.

en çok saçmalanan nokta da adam gibi ilk sevişmelerine girmeden önce alper ada nın boynunu kıracakmış gibi tutuyor bir de saçına abanıyor; hanım kızımız bu şiddette korkudan altına sıçacağına tanımadığı bir adam tarafından boynu kırılacak kadar baskıya uğrayacağına sana sevişmeyi öğreteceğim aşkım tribinde.
(adamın ilk defa gerçek sevişmesinden sonra hatuna köpek olması ise bütün erkekler için çok tanıdıktı orada eğlendim).

ulan daha 2 gün olmadı mı? boynunu kırma olasılığı olan adamın teki?

kadın denilen varlık kaç aylık sevgilisinin tutup da şerefsiz köpeğin tekine haklı olmasına rağmen kafa attığı zaman sevgilisinin gösterdiği şiddet yüzünden dehşet içerisinde kalan varlık sen ise sana karşı şiddette dur sana sevişmeyi öğreteceğim tribindesin.

filmdeki onlarca luzumsuz sahne yerine in biraz daha derinlemesine alperin neden sapık olduğunu anlayalım, alper kendini mantıklı bir şekilde affetirsin kıza ondan sonra sevişmeyi öğretsin.
yok ama alper doğuştan sapık genlerinde var annnesinin dediği gibi. bence çok kolaycılık bu.

filmde erkekler açısından biraz da olsa hissedilen nokta ise alperin adayı anasına tanıştırma stresiydi.

gelelim filmin final sahnesine.

o sahne bile sinema açısından başarısız bir sahne olsa bile işte ayrılık falan filan odur budur vs vs. alper in tekrardan hatun bulamaması yalnız kalması adanın adamın tekinden çocuk yapmasına rağmen adamı fiili olmasa da düşünce olarak boynuzlaması vs vs etkilemiyor dersem yalan olur.

özet olarak film bomboş otururken izlenecek filmdir. izlerken de yanınızda kız arkadaşınız falan olmasın bu da önemlidir, uzun yıllar boyunca aynı geyikleri çevirebildiğiniz birkaç tane erkek arkadaşınızla izleyin saçmasapan repliklere gülün eğlenin sonunda da içi burkulsa bile burkulmadı ayağına yatan erkek arkadaşınızın suratına bakın ulan biz erkekler garip cinsiz vallahi diye düşünün.

ben arkadaşlarımla izlemedim pişman oldum büyük eğlence potansiyelini kaçırdım.

-neden kullanılmış kitap alıyorsun
- karalanmış kitaplarda başka insanların yaşantısının hayalini kuruyorum

öeah yani öeah.

böyle filmlere sinema salonlarında fazla prim vermemek lazım indirin divxini izleyin yoksa daha çoook sinema salonlarına sinema sanatı açısından bu kadar yetersiz ve özensiz filmler gelir bizler de dizi izler gibi izleriz yönetmen amca da 1 koyup 1000 kazanır bir dahaki filmde de aynı tembelliği vatandaş ne de olsa yiyor diye yaslar.
yahu o değil de melis birkan kişisinin sarkık göğüsleri film boyunca gözüme takıldı ondan bi bok anlamadım filmden.
alperin grup seksini, teen fetişistliğini filan geçtim filmdeki
en ilginç detay budur bana göre..

şimdi bir önümüze bir de saf temiz aşk safsatası konmuş ki yeme de yanında yat o yaprak sarmalarının. lan biz temiz aşkı parka gidip çekirdek çitlemek sanırdık fırsat kollayıp sevgiliye çakmak için can atmak değil. onu da başaramaması garip tabi alper kişisinin zira erken boşalma sorunu başa bela metropolit insanda.

ıssız adam 2 filmi için karakterlerle önerilerim var ayrıca. altta olmayı sevmeyen alpere önerim geciktiricili prezo, grup seksteki godoş kocaya önerim bir an önce ölmesi, sarkık göğüslü, ağlak adaya önerim ise uykusuza devam ihsan oktay anar a selam mottosudur.

ha bunları dedim diye öküz adam muamelesi göreceksem de razıyım fark yapmaz..
ihsan oktay anar gibi bir ustanın kitabı olan puslu kıtalar atlası na 1-2 sn de olsun yer vermiş filmdir.*
not:25 sayfaya da baktım bu kitaptan bahsedilmemişti.*
o 3 yaşındaki çocuk, ada'nın değil de - Ada'nın arkadaşının ve ada alper'e yalan söylüyor, evlendim çocuk yaptım falan. yok yok o cüzdan ada'nın arkadaşının da olabilir mesela.
(bkz: ıssiz adam issiz olsaydi olabilecekler)
dandik filmler arasındaki yerini almıştır...
pornografik yaşamı benimsemiş bir adamın,duygusal yaşama alışma sürecini konu alan,Çağan Irmak filmi ...
--spoiler--
'sen dizime yattın, ben bir hikaye anlattım, sonra benim dizim uyuştu, böylece bu ilişkiden soğudum!...'

alper, balköpüğü sakallı bir işletme sahibidir... günleri kendi restoranında yemek yaparak, duş alıp aynada kendine bakarak, eski plaklar dinleyerek ve katıldığı grup sekslerde yeni yemek tarifleri toplayarak geçmektedir... bir ara şeyma 75 ve kasketli, gözlüklü beyiyle mutluluğu yakalar gibi olur ama gene olmaz... o bir yalnız adamdır...

ada ise çocuklar ve cüceler için kostüm diken bir dükkan sahibidir... sanki yeni kitaplara keçi ayağı değiyormuş gibi, insan eli değdiği için hep ikinci el kitap alan duyarlı bir kızdır..

alper ne kadar hoyrat ve sakallıysa, ada da bir o kadar sevecen ve sakalsızdır...

bu iki cihangir canlısının yolu, bir sahafta kesişir... alper, epeydir aradığı bir hümeyra plağını bulduğu için sevincinden kükrer... böylece tanışırlar... alper ada'ya plak hakkında 'bu plak, kültür ve turizm bakanlığının 1966'ya 343-016787 no'ku izniyle, istanbul davutpaşa'da 2222 adet üretilmiş, 20 tanesi promosyon olarak magazin servislerine, 2 tanesi de şirket sahibinin dünürüne verilmiştir' şeklinde detaylı bir açıklama yapar... ada 'hümeyra niye ayrıldı avrupa yakası'ndan, ne güzeldi orda' diyerek, alper'le ilgilenmemiş görünür... fakat alper, kızı dükkanına kadar takip eder ve zagor kostümü siparişler... ada 'battal boy çalışmıyoruz, ben size zagor kostümü yerine selçuk ural plağı buliim, tip olarak ikisi birbirine benziyo' der... artık ikili flört dönemine girmiştir... alper, ada'yı yemeğe davet eder ve damıtıp şarap yapmak üzere manavdan üzüm alır... ada ise hediye olarak nil burak'ı götürmeyi düşünür, fakat nil hanıma ulaşamayınca plağını götürür... alper, ada'yı yemek diye kandırmıştır... asıl amacı sebzeler üzerine 70 dakikalık bir sunum yapmaktır... gecenin bitiminde sevgili olurlar... alper'in stajyer pornocu gibi hızlı seksine karşı, ada 'yüzüme bak, elimi hisset, boynumu sigortala, bir hikayesi olmalı sevişmemizin, bana baktığında sevdiğin herkesi görmelisin, yer kalırsa norveçli balıkçıları da görmelisin, sanki kendinle sevişir gibi, adeta 31 gibi sevişmelisin' diyerek teori yapar... aslen ada. ilişki öğretisi sahibi gizli bir bilgedir... tek kötü huyu, peçeteye tükürüp, o tükürükle sigarasını söndüren arkadaşları olmasıdır... aşk, coşkuyla sürmektedir... gerçi bir sabah ada 'hiç çocuk olmamış ve hep çocuk kalmışsın gibi' diyerek, yastıkla boğulma teşebbüsünü haketse de, alper'in kafası sabahları çirkin görünüşündedir... bu yüzden sabah sabah güneş gözlüğü takar ve şahken şahbaz olur...

yılların sevişkeni alper, 'aşkım' moduna geçmiştir... ada'dan hikayelerine isim koymasını ister... ada 'mavi telaş' adını koyar... alper 'telaşı at, mavi kalsın' der... bunun üzerine ada 'o zaman maviyi de atalım, ikinci yarı buluruz bir isim' der ve filmin ilk yarısı biter... ikinci yarı karşılıklı ataklarla başlar... iki sevgili, birbirlerinin memleketlerini öğrenir; ada alper'in kötü espri anlayışını düzeltmek için 'uykusuz'a alıştırır; 'seninle her gece fener alayı gibi' şeklinde duygusal konuşmalar yapılır... fakat alper'in eski alışkanlıkları sürmekte, özünde bir 'UYURMiKER' olan ıssız adam, geceleri aniden uyanıp fahişelere uzamaktadır...bu süper ilişki alper'in kızılderili asıllı annesinin gelmesiyle boyut değiştirir... zaten oğluna 'ıssız adam' ismini veren de bu kadındır... 'çocukken kalabalıkları sevmezdi, hep odasında otururdu, ansiklopedi ezberler, kırlentlerden plak yapardı, ergenleşince düz duvara tırmandı' diyerek oğlunu ada'ya anlatır... 'yakaroğlu' anne yüzünden alper, şarap manyağı olur...

ve işte sonra olaylar gelişir...

ada, alper'e bir türlü 'ıssız olmasına ıssızsın ama adam diilsin .mına koyiim' diyemez...

alper ruh halini 'kanımda mikrop var, ayrıca yüksek oranda çinko var, her şeyi kirletirim, zaten küreyi de ben ısıttım, parasını ödemeden sevişince tam dadını alamıyom!' şeklinde, otopsi raporu gibi anlatır... hatta bir ara, kendini rafet el roman modeli, elinde asayla, kumsala vurur...

'bitsin' tadıyla 'ben seni haketmiyorum, doğru insanı bulduğunda bana teşekkür edeceksin' lafları havada uçuşur...

(tüm bunlar olurken, benim filmdeki adamım, düğünde, kafasında bira şişesiyle oynayan adamdır.)

çocuğun adı mithan can'dır, filmin adı kutup ayısı'dır, hikayenin son adı çağan kardeşten masallar'dır... varsın tokaya kızdan daha çok üzülsün, ıssız adam bizi sinemaya çekmiştir...

Vedat Özdemiroğlu - bebek kafası (uykusuz)
--spoiler--

hakkında böyle muhteşem bi yazı yazılmış filmvari...
ıssız olması koymaz ona, yeterki işsiz olmasın.
filmin psikanalitik yorumu için:

http://www.isteksiz.com/sinema/issiz-adam/
türk sinemasının ürünü, verdiğiniz paranın boşa gittiğini düşünmeyeceğiniz bir film. izledikten sonra güzel bir film olarak kaldı hafızamda ama gündelik diyalogların çok gündelik olmasından dolayı seyirci iki kişinin aşkına saygı duyamıyor. yani kişi arasındaki diyaloglar daha dikkatli ve yalın seçilmiş olsa aşklarının efsane bir aşk olduğuna seyirci tamamen inanırdı, kaldı ki eski aşk şarkılarıyla da pekişirdi bu duygu.

ek olarak melis birkan ın filmin son sahnelerindeki kısa kestirdiği saçı çok yakışmış. uzun saçla sorunlu uyuz tiplere benziyor. *
müthiş bir porno film olabilecekken son anda aşk filmine dönüşmüştür.
benzeri bir film olarak (bkz: lie with me)
filmin iki kahramanının da birbirinden habersiz birbirinin eşyalarını aşırdığı bir senaryoya sahip. biri tokatısını alıyor vermiyor, diğeri plak hacılıyor. ne lan bu.
no reservations ve yes man karması bir film.
bir türkiye gerçeği.
herhangi bir sebeple işten atılmış veya iş bulamamış adamdır. *
namıssız adamdır aslında. filmde threesome ile başlar, teenager ile devam eder. ama sonunda sert kayaya çarpar.
aşk filmi değildir, sanat toplum içindir filmidir bu film. aşk filmi diye eleştirmeye kalkarsanız belki eleştirmen olarak haklı olabilirsiniz, ama çağan ırmak da size kıs kıs güler. bu film çağan ırmak'ın son iki filmi babam ve oğlum ile ulak filmleri gibi içsel bir toplumsal eleştiri filmidir. ırmak ıssız adam'da metropolde doğan alper nezdinde sayısı milyonları bulan ıssız insanları yerden yere vurmaktadır. finale doğru esas kız ada'nın alper'e söylediği aslında ölmüşsün, farkında değilsin feryadı işte bütün bu milyonlaradır. kent kültürünün yok ettiği,mahvettiği insan'ı gösteriyor bizlere çağan ırmak, ama biz sadece ağlayıp zırlamak için aşk arıyoruz, olmazsa azmak için sex arıyoruz, bunlarda insanların ne denli doyumsuz olduklarını anlatmaya gerek var mı? aşk ve sex malzemesi ile insanları doyurmanız mümkün değilken kalkmış bazıları aşkı eleştirmiş bazıları sexi...

çağan ırmak hikayeler anlatıyor. insan hikayeleri. babam ve oğlum ağlanıp zırlanacak bir baba oğul hikayesinden çok daha fazlaydı, ulak da dini folklorik öğelerden örülü mistik bir masaldan fazla. şimdi ıssız adam da bir aşk, bir sex bir ayrılık öyküsünden çok çok daha fazlasıdır. çağan ırmak kimsenin yapmadığını yapmaya devam ediyor. insan hikayeleri ile binlerce derdi, sorunu gözlerimize inatla sokuyor. aşk, sex işin sadece örgüsü için, hikayeyi anlatabilmek için sadece birer malzeme, ama eleştirmenler malzemeye takılmış kalmışlar maalesef.

büyük dahi'ye bu hikayesi için de teşekkürler, sıradakini bekliyorum.
saat 05:00 sularında amsterdam'da otelde nihayet yanlız kalınmış, fakat uyku tutmuyordur. bir süreliğine yan odaya geçmiş olan arkadaşınız kapıdan kafayı uzatır, ortalığı sakin görünce girer. büyük bir heyecanla laptop'ını çıkarır, "abi hani sen izlememiştin ya izleyelim şimdi işte" der, küçük viski şişeleri yatağa yığılır, msn sahnesiyle film başlar. zaten bir depresyon vardır, ilişkisel konular yüzünden ki, başta oraya geliş nedeniniz budur, tam o moral seviyesinde muhtemelen sizden nefret eden arkadaşınız dayar ıssız adam'ı. sessizce izlemeye başlarsınız, karakterler biraz zorlamadır, gider film bir süre, bu muymuş dersiniz. tam o sırada hatun kişi abimize bağırır, "senin bu kendine güvenin nedir?", kurşun yemişe dönersiniz, birinci çinko. durdurursunuz filmi kızarsınız arkadaşa, ne yapmaya çalışıyorsun. bir sigara içersiniz bir kaç saptama patlatırsınız, devam edersiniz. abimiz annesine "çok zor" der. kitlenirsiniz, ikinci çinko. artık gözleri kırpmadan izliyorsunuzdur filmi, son sahne gelir, tombala. zaten orada koyverirsiniz kendinizi, amsterdam'da kimse görmez nasıl olsa. izleyen bir çok erkek gibi düşünürsünüz, aynısı başınızdan geçmiştir, annenizle alışverişe çıkan, sizinle evlenmek isteyen, sizi çok mutlu edebilecek, sizi çok seven bir kızı belki filmden farklı bir nedenle; bu sefer kariyer için, yüksek lisans için ama sonuçta terketmişsinizdir (bkz: yurt disi/#1432861), sonrasında da saçma sapan şeyler yaşamışsınızdır hep. küfreder uyursunuz. evet, kesinlikle duygu sömürüsü, kesinlikle tipler gerçek dışı, ama yakalamış mı film, yakalamış, bize de saygı göstermek düşer. çağan ırmak'a laf edebiliriz hep ağlatan filmler yapıyor diye, ama düşünmek lazım iki filmde ki ortak nokta ne ? o güçlü gözüken, yıkılmaz gözüken erkeklerin ağladığını görmek ağlatıyor aslında bizi, yıllarca şartlanmışız ya erkek adam ağlamaz diye, duygusuzdur diye, kafamızda prototipler var ya, babalar ağlamaz diye, o ezberi bozuyor, ondan bu kadar etkiliyor filmleri. her filmden sonra düşünürüm bu 2 saate değdi mi, belki çok sanatsal bir film değildi ama değdi. sonrası için (bkz: ıssız adam 2)
yaprak sarmanın yanında şeftali suyu içen bir aktris barındıran film.

(bkz: lan de get)
eğer aşk acınız varsa kesinlikle gidilmemesi gereken bir filmdir.
filmi hiç sıkılmadan izleyebiliyorsunuz ama hangi senariste 'arkadaş 100 dakika aşk yaz' lüksü tanınmıştır bilmiyorum.eğer baska biri bu senaryoyu filme dönüştürmek isteseydi ona bi taraflarıyla gülerlerdi ama asmalı konak çemberimde gül oya mustafa hakkında herşey babam ve oğlum gibi müthiş bonservisi olan çağan ırmak için her kapı açıktır. yazım negatif olsa da o kapının kapanmasını istemem.
bütün duygusallığı yaklaşık son 10 dakikaya sığdırmaya çalışmış filmdir.
finalde kullanılan dışses nedeniyle bana ister istemez selvi boylum al yazmalım'ın finalini hatırlatmıştır. çağan ırmak modern bir selvi boylum al yazmalım mı yaratmaya çalıştı bilmiyorum ama gerçekten hayal kırıklığı yaratmış filmdir. tek faydalı tarafı yeniden meşhur ettiği eski şarkılardır gerisi yalandır.*
güncel Önemli Başlıklar