bugün

Sanırdım gündüzdü onlarla gecem
içimde ümitti dost bildiklerim.
Ne zaman yıkılıp yere düştüysem
Bırakıp da gitti dost bildiklerim.

Hepsi varken baharımda, yazımda;
Kışın bir burukluk kaldı ağzımda,
Seneler senesi oysa gözümde
Cihana eşitti dost bildiklerim.

Nerede o sözlere kandığım günler?
Her gülen yüzü dost sandığım günler;
Acıdan kahrolup yandığım günler
Ta canıma yetti dost bildiklerim.

Meydana çıkalı asıl çehreler
Aydınlanmaz oldu artık geceler
Yalanlar tükendi, indi maskeler
Birer birer bitti dost bildiklerim.

Korkar oldum bana "dostum" diyenden
Yoksa yok olandan,varsa yiyenden
Ne onlardan eser kaldı ne benden
Beni benden etti dost bildiklerim.
yaşadığı dönemin çok dışına çıkmış mükemmel bir şairdir.
nice güzellikler gördüm yeryüzünde, en güzeli bir sabah ellerinle uyanmak.
aşkı en güzel ifade eden şairlerdendir. zira aşık olduğum çocuğa aşka dair nesirler adlı kitabını vermiştim. duygularıma tercüman oluyordu her yazdığı şiir, yazı. sonra çocuk aşkımı kabul etmedi ama ben tüm hissettiklerimi ümit yaşar oğuzcan'la ona iletmiş oldum. sonra üzüldüm falan ama ümit yaşar oğuzcanı hep okumaya devam ettim. sonra da bu şiirle teselli buldum.
.....
Yok o senin için
Herşeyden değerliyse,
Gözünü yumduğun anda
Onu görebiliyorsan,
O bütün şarkılarda,
Bütün şiirlerde,
Bütün resimlerde ise,
Ona muhtaç oldugunu
Söylemekten utanmıyorsan,
Senin içten ve büyük sevgine
Karşılık vermiyeceğinden
Korkmuyorsan,
Bütün bencil duygularından
Sıyrılabilmişsen
Onun için herşeyi,
Ama herşeyi yapacak gücü
Kendinde buluyorsan,
Her hali sana
Ayrı ayrı güzel geliyorsa,
Karşısında kendini
Bir çocuk gibi hissediyorsan,
istediği anda onun için
Ölebileceksen,
Onun için yaşıyorsan
Ve yine onun için
Bildiğin bilmediğin
Bütün düşmanlıklara
Karşı koyabileceksen,
O her geçen dakika
Sende biraz daha büyüyorsa
Ve kendi kendine bile
Çok sevdiğini bütün
Samimiyetinle,
inanmışlığınla
itiraf edebiliyorsan,
Bir gün o seni hiç,
Ama hiç sevmediğini söylese bile,
Senin sevginde azalma olmayacaksa
Ve ölünceye kadar onu aşkların
En ölümsüzü ile sevebileceksen;
işte o zaman
Onu seviyorsun demektir.

O sana sevmeyi,
Gerçek aşkı öğretti.
Sen onu hep sevecek
Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.

O, hiç sen olmasan bile,
Seni bir parça sevmese bile.
'' sende ölümsüzlüğün çağrısını duydum önce
sonra tutuşup, yandım ben, sevdalandım apansız.''

sevdalar böyle başlar
tek kelime ile hayatın şairidir.
candır can.
Halimi bilmeden dahi her satırında beni yazan usta...

Gitgide alışıyorum sana.
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz.
Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin...
Yanımda olduğun zamanlar;
sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor,
alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun.
Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan.
Alışkanlıklar daima korkutur beni.
Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim.
Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır.
Fakat şimdi sana alışıyorum.
Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor.
Yalnız içimde garip bir korku var.
Sana alışmaktan değil, seni kendime alıştırmaktan korkuyorum.
Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini, daha değerlisini verememekten korkuyorum.
Bir gün ansızın ölmekten ve seni, bana olan alışkanlığınla yapayalnız bırakmaktan korkuyorum.

Oysaki her zaman ve günün her saatinde yanında olmalıyım senin
Bana alışmış olmaktan pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı.
Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp
emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni.
Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz.
Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim.
"Bana alış" demeyeceğim... Nasıl olsa alışacaksın bir gün.
Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin,
o zaman en güzeli görecek bende!
Alışkanlığınla,sevginle yepyeni bir "ben" yaratacaksın benden!

ilk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan!
Sevgimle mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum.
Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi.
Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım.
Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum.
Oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu
kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum.

Asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum
ve sevgim senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor.
Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım.
Sevginle bir aynayım şimdi,
Bana bakanlar baştanbaşa seni görecekler içimde.
Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun?
Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz.
iki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan.
Her yerde iki olduğumuz için
bir bütün haline geliyoruz durmadan...

Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni.
Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden.
Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor.
Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri.
Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum.
Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık.

Seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz.
Git gide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum.
Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun.
Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz , bir gün bulutların üstünde.
Uzun süren bir baygınlık sonrasının
o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim...
Bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman
seninle vardığım yüksekliğe erişemez.

Açılmış bütün kuyuların derinliği, içimde seni bulduğum yer kadar derin değil.
Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi.
Emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz.
Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde.
Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu.
Alev almayan bir yerimiz kalmadı.
Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor.
Hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık.
Nehirler, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum.
Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek.
Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız.
Bu oluş tamamlandığı anda, yeryüzünde bizden güçlüsü olmayacak!
En mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle...
Bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır.
Geçmişteki tüm alışkanlıkların, bana alışmanı önleyemez artık...
gelmiş geçmiş en iyi şairlerimizdendir. tarsus doğumludur. en bilidindik ve ağızlardan düşmeyen şiiri "birgün anlarsın"dır.
selçuk yöntemin yorumuyla birgün anlarsın... [null http://www.youtube.com/watch?v=DUfPxh_zcgs]
Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
Onun unutamadığın hayali,
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
Duyarsın,
Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
Niçin yaratıldığını.
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
Dolar gözlerin, için burkulur.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
Uzanır, gökyüzüne ellerin.
Ama çaresiz,
Ama yorgun,
Ama bitkin.
Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi, ümit etmeyi.
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
Lanet edersin yaşadığına...
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın...
galata kulesi, şiir sevmeyen adamda bile değişik tepkiler göstertebilir.
gece yarısı, mara- son parçası http://www.youtube.com/watch?v=fulakxc1rrq
ve bu müthiş şiir.

pırıl pırıl bir yaz günüydü
aydınlıktı, güzeldi dünya
bir adam düştü o gün galata kulesinden
kendini bir anda bıraktı boşluğa
ömrünün baharında
bütün umutlarıyla birlikte
paramparça oldu
bir adam düştü galata kulesinden
bu adam benim oğlumdu

gencecikti vedat
işıl ışıldı gözleri
içi
bütün insanlar için sevgiyle doluydu
çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
kendini bir anda bıraktı boşluğa
söndü güneş, karardı yeryüzü bütün
zaman durdu
bir adam düştü galata kulesinden
bu adam benim oğlumdu

"açarken ufkunda güller alevden"
çıktı, her günkü gibi gülerek evden
kimseye belli etmedi içindeki yangını
yürüdü, kendinden emin
sonsuzluğa doğru
galata kulesinde bekliyordu ecel
bir fincan kahve, bir kadeh konyak
ölüm yolcusunun son arzusuydu bu
bir adam düştü galata kulesinden
bu adam benim oğlumdu

küçücüktü bir zaman
kucağıma alır ninniler söylerdim ona
uyu oğlum, uyu oğlum, ninni
bir daha uyanmamak üzere uyudu vedat
6 haziran 1973
galata kulesinden bir adam attı kendini
bu nankör insanlara
bu kalleş dünyaya inat
şimdi yine bir ninni söylüyorum ona
uyan oğlum, uyan oğlum, uyan vedat.
babasını döve döve öldürmüşler
küçümencik gözleirnin önünde
anasının yarısını bir bomba alıp götürmüş
kan ve et yığını öbür yarısı
oturmuş ağlıyor vietnamlı bir çocuk
minik yumrukları sıkılmış kinle
belli bir şeyler düşünüyor
kederden harap olmuş bir beyinle

aklı ermiyor olanlara vietnamlı çocuğun
bilmiyor yaşamak nedir, ölmek nedir
çoktan unutmuş sevinmek, gülmek nedir
savaşın ne olduğunu anlamıyor bir türlü
sadece açlık şimdi anlayabildiği
midesini ve beynini kemiren bir açlık
anası yok ki ona sıcak yemekler pişirsin
babası yok ki ona renkli giysiler getirsin
savaşın bu kadar alçak ve insafsız olduğunu
vietnamlı çocuk nereden bilsin

burası onun kendi toprağı, kendi yurdu
anası onu burada
şimdi yerle bir olan evlerinde doğurdu
vietnamlı çocuk ninnilerle uyudu burada
anasının pişirdiği ekmeklerle büyüdü
tozlu sokaklarında koştu köyünün
kendi gibi çekik gözlü arkadaşları vardı
hepsi de savaşın varlığından habersiz
bu ormanda oynarlardı

kim derdi ki bir gün
kara bir bulut çökecekti üzerlerine
masallardaki umacı gelecekti köylerine
vuracaklar, kıracaklar, yakacaklardı
her yere ateş ve lüm saçacaklardı
korkudan, yorgunluktan, işkenceden
yüz olmaktan çıkacaktı vietnamlıların yüzleri
kim derdi ki bir gün
hınçla sıkılmış birer yumruk gibi
yuvalarından fırlayacaktı gözleri

her şeyi gördü vietnamlı çocuk her şeyi gördü
ve tükürdü yüzlerine babsını dövenlerin
döve döve öldürenlerin
sonra kaçtı bu uzak ormana
bu ormanda kuşlarla, hayvanlarla yan yana
ot yedi, böcek yedi
ve hep böyel cılız kaldı vietnamlı çocuk
büyümedi

şimdi oturmuş bir tümseğin üstüne
hatırlamaya çalışıyor olanları
geçen o korkunç zamanları
bir rüya gibi unuttuğu insanları
ve o masallardaki umacılar
onu da bulurlar, öldürürler korkusuyla
elinde bir taş var vietnamlı çocuğun
çekik gözlerinde yaş
siz de ağlayın ey dünya çocukları
vietnamlı çocuk ölüyor yavaş yavaş
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
...hava kararmıştı
yağmur yağıyordu
dudakları sımsıcaktı
elleri üşüyordu
bir öptüm
bir daha öptüm
kimseler görmedi öpüştüğümüzü yağmurdan başka
iki gözüm çıksın
şimdi ne zaman yağmur yağsa utanıyorum...
ümit yaşar'ı tanımayan insan aşık oldum dememelidir.
harika şiirlerin sahibi, üstad.
"Sen aşk nedir bilmezsin,
Beni sevmedin ki,
Ağla ağlayabildiğin kadar,
Bütün güzellikler sende aşk bendedir..." dizeleriyle içime çizikler atan muhteşem şair.
"acılar denizi" isimli kitabı vardır kitaplığımda bir tek.
ezbere bildiğim tek şiirin sahibi şairdir.

milyon kere ayten

ben bir ayten´dir tutturmuşum
oh ne iyi
ayten´li içkiler içip sarhoş oluyorum
ne güzel
hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
biraz ayten sürüyorum güzelleşiyor
şarkılar söylüyorum şiirler yazıyorum
ayten üstüne
saatim her zaman ayten´e beş var
ya da ayten´i beş geçiyor
ne yana baksam gördüğüm o
gözümü yumsam aklımdan ayten geçiyor
bana sorarsanız mevsimlerden aytendeyiz
günlerden aytenertesidir
odur gün gün beni yaşatan
onun kokusu sarmıştır sokakları
onun gözleridir şafakta gördüğüm
akşam kızıllığında onun dudakları
başka kadını övmeyin yanımda gücenirim
ayten´i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz
bir kadehte sizinle içeriz ayten´li iki laf ederiz
onu siz de seversiniz benim gibi
ama yağma yok
ayten´i size bırakmam
alın tek kat elbisemi size vereyim
cebimde bir on liram var
onu da alın gerekirse
ben ayten´i düşünürüm, üşümem
üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar
parasızlık da bir şey mi
ölüm bile kötü değil
aytensizlik kadar
ona uğramayan gemiler batsın
ondan geçmeyen trenler devrilsin
onu sevmeyen yürek taş kesilsin
kapansın onu görmeyen gözler
onu övmeyen diller kurusun
iki kere iki dört elde var ayten
bundan böyle dünyada
aşkın adı ayten olsun.
kasım 84'te ölmüş muhteşem şair.
şiir yazmaya başlama nedenim.
bana iyi yazıyorsun dediklerinde ümit yaşar olmasa bir ihtimal iyi yazmış olurdum derim hep. sanki çok tanınmış gibi konuşuyorum affedin.
oğlunu henüz gençken kaybetmiştir.
acılar denizi
unutma ki
unutamıyorum
bir gün anlarsın
adak
tanrı bile ağlar
şiirlerinin yazarı.

vedat yaşasaydın şimdi hangi konumda olurdun merak ediyorum.
vedat, galata kulesi hala sana ağlıyor.
gerçekten sevmek


o durmadan kaçıyor;
sen ardından gitmiyorsan;
o günün her saatinde saklanıyor,
sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
o sana acıların en büyüğünü tattırıyor,
sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
boşuna aldatma kendini,
onu sevmiyorsun demektir.


elindeki içki kadehinde,
dudağındaki sigarada ,
okuduğun kitapta,
mırıldandığın şarkıda,
söylediğin şiirde,
gördüğün rüyada
ve yaşaman için
ciğerlerine doldurduğun havada
o yoksa;
onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;
onu sevmiyorsun demektir.


renkler onunla değerlenmiyorsa,
örneğin onsuz kırmızı kırmızılığının,
mavi maviliğinin farkında değilse,
beyaz yalnız o giydiği zaman
güzelliğini haykırmıyorsa,
sabahları onu görünceye kadar
güneş doğmuyorsa
ve onsuz gökyüzü geceleri
aya, yıldızlara
hasret değilse
onu sevmiyorsun demektir.


sokakta gördüğün her yüzde
ondan birşeyler aramıyorsan,
güzel bir manzara,
hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa,
uykudan uyandığın zaman
yaşamakta olduğundan önce
onu hatırlamıyorsan,
omuzlarına dökülmüş saçları,
bir sis perdesinin ardında
her zaman gülen,
ışık saçan gözleri
aklına gelmiyorsa,
durup durup avuçlarının
sıcaklığını özlemiyorsan;
onu sevmiyorsun demektir.


dünyada yaşıyan öteki insanların
senin için hala bir değeri varsa,
ona karşı tutumunu
toplumun köhne ve manasız
kurallarına göre ayarlıyorsan
ve açık açık
sanki var olduğunu haykırırcasına
sevgini söylemiyorsan;
onu sevmiyorsun demektir.


yok o senin için
herşeyden değerliyse,
gözünü yumduğun anda
onu görebiliyorsan,
o bütün şarkılarda,
bütün şiirlerde,
bütün resimlerde ise,
ona muhtaç olduğunu
söylemekten utanmıyorsan,
senin içten ve büyük sevgine
karşılık vermiyeceğinden
korkmuyorsan,
bütün bencil duygularından
sıyrılabilmişsen
onun için herşeyi,
ama herşeyi yapacak gücü
kendinde buluyorsan,

her hali sana
ayrı ayrı güzel geliyorsa,
karşısında kendini
bir çocuk gibi hissediyorsan,
istediği anda onun için
ölebileceksen,
onun için yaşıyorsan
ve yine onun için
bildiğin bilmediğin
bütün düşmanlıklara
karşı koyabileceksen,
o her geçen dakika
sende biraz daha büyüyorsa
ve kendi kendine bile
çok sevdiğini bütün
samimiyetinle,
inanmışlığınla
itiraf edebiliyorsan,
bir gün o seni hiç,
ama hiç sevmediğini söylese bile,
senin sevginde azalma olmayacaksa
ve ölünceye kadar onu aşkların
en ölümsüzü ile sevebileceksen;
işte o zaman
onu seviyorsun demektir.


o sana sevmeyi,
gerçek aşkı öğretti.
sen onu hep sevecek
ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.


o, hiç sen olmasan bile,
seni bir parça sevmese bile...
sevgiliye mektuplar gibi olağanüstü yazı ve şiirlerin yegane sahibidir.
"evin içinde bir oda, odada istanbul
odanın içinde bir ayna, aynada istanbul
adam sigarasını yaktı, bir istanbul dumanı
kadın çantasını açtı, çantada istanbul
çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
çekmeğe başladı, oltada istanbul
bu ne biçim su, bu nasıl şehir
şişede istanbul, masada istanbul
yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
bir yanda o, bir yanda ben, ortada istanbul
insan bir kere sevmeye görsün, anladım
nereye gidersen git, orada istanbul."
Aşk başlamadan güzel,
Kalplerde heyecan
Bakışlarda korku olduğu zaman güzel...
Birbirimize sezdirmemek için çırpınış,
Başkaları görmesin diye çabalayış,
Gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman...
Aşk başlamadan güzel....

sevilen şairlerden dir.
gelme diyecektim, geldin. iyi ettin geldiğine. neredeyiz? bir şehir yanıyor, dikkat et. tutuşabiliriz.
Kum

Sen kum nedir bilmezsin
Deniz nedir görmedin ki.
Yum gözlerini zamanı düşün,
Deniz bir gözünde
Kum bir gözündedir…

Sen taş nedir bilmezsin
Dağa çıkmadın ki.
Yürü ufuklara doğru,
Dağ bir ayağında
Taş bir ayağındadır…

Sen kül nedir bilmezsin
Ateş yakmadın ki.
Uzat ellrini gökyüzüne,
Ateş bir elinde
Kül bir elindedir…

Sen kan nedir bilmezsin
Ölmedin,öldürmedin ki.
Yat toprağa boylu boyunca,
Ölüm bir yanında
Kan bir yanındadır…

Sen aşk nedir bilmezsin
Beni sevmedin ki.
Ağla, ağlayabildiğin kadar,
Bütün güzellikler sende
Aşk, aşk bendedir.
Bembeyaz duvarlar dilsiz
biter gibi değil bu kör geceler
habire uzayıp duruyor yokluğun
saksıda çiçekler ağlamaklı sensiz
ne varsa içimde kırık
ne varsa odamda darmadağın
bir yerde varolmaktı seni sevmek
o hiçbir zaman anlamadığın...
hep böyle çocuksu mu bakar gözlerin..