bugün

kimisi çocukluğuma, kimisi cahilliğime geldi.
kimisini ne istedigimi bilmeden sevdim,
kimisini kendimi bilmediğimden sevdim. büyüdügümü,olgunlaştıgımı hissettiğim zaman ise;
seni sevdim.
şimdi düşündügümde çocukluk işte diyorum,
gülüyorum..
aradaki farkda burada digerlerini çocukca seni kendim gibi seviyorum..
güzel olan
her günü seninle tekrar tekrar yaşamak
erimek yarını olmayan zamanlarda
durdurmak bir yerde bütün saatleri
bütün kuralları kırıp parçalamak
sonra varmak o yerlere
mevsimlere dur demek
kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
delicesine içmek
ve unutabilmek her şeyi ansızın
sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
güzel olan
sevmek seni tanrılar gibi
seninle tanrılaşmak...

bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin
ne bu şehir kalacak
ne bu duygusuz sürü
bu korkunç kalabalık
her vapur seni getirecek bana
bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim
kapılar sana açılacak
senin için söylenecek şarkılar
şiirler senin için yazılacak
her evde bir resmin
her meydanda bir heykelin olacak
ve sen kimi gün bir rüzgar gibi
kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi
kopup ötelerden, ötelerden
yalnız bana geleceksin
bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.

ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
sende buldum erişilmez hazları
yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan
duyguların en ölmezini sende duydum
susuzluğum dudaklarında dindi
yalnızlığım ellerinde
çoğu gün unuttum açlığımı
sende doydum...

ilk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun
anladım yaşadığımı her nefes alışta
seninle geçtim bütün zamanlardan
seninle var oldum
eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.

boynunda bir yer vardır, ben bilirim
ne zaman oradan öpsem,
değişir gözlerinin rengi
yanar dudakların, terler avuçların
dökülür kapkara aydınlık gibi
omuzlarına saçların
gitgide artar kalbinin vuruşları
bir musiki halinde dünyamı doldurur
ansızın bütün sesler kesilir
zaman durur
bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde
her gün seninle yeniden var oluruz
eriyip kaybolduğumuz yerde...

sesini duymadığım gün
yaşanmış değil
açan çiçek değil
öten kuş değil
yüzünü görmediğim gün
içimde yıldızlar sönük
güneşler güneş değil
seni sevmediğim gün
seni anmadığım gün
olacak iş değil...

her günüm seninle geçsin
o güneşe en yakın
kimsenin varamayacağı bir dağ başında
uçsuz bucaksız uzak denizlerde
insan ayağı değmemiş ormanlarda
uzaklarda, en uzaklarda
o gemilerin uğramadığı limanlarda
ışığım ol, alınyazım ol benim
vatanım ol, evim ol
yeter ki bir ömür boyu benim ol
her günüm seninle geçsin...

şiiriyle tanışarak kendilerine hayranı olduğum şair.
özellikle aşkı ve ayrılıkları anlatışıyla insanı her şiirinde alıp şöyle bir eskielre götüren şairdir.
''tutuşup yanmayı din bilir olduk tanrım.
yine yanmak dileriz, sanma yorulduk tanrım.
aşka taptık diye korkutma cehennemle bizi,
biz o alemde asıl cenneti bulduk tanrım.'' dörtlüğünün harika şairidir.
"kadinlar icin sone" 'sini kendime yazilmis gibi sevdigim; ancak bu kadar uyar dedigim o cok guzel sonenin yazari.

"ben güzel gözlü kadınları severim
Bir de küçük ayaklıları,uzun boyunluları
Hem nasıl severim,öyle severim işte
Terler avuçları,kesilir solukları
Ben mahzun kadınları severim
Yavru ceylanca kadınları,ürkekçe
Hem nasıl severim,öyle severim işte
Bilemezsiniz ne güzeldir,öpüştükçe
Ben akıllı kadınları severim
Düşünen,az konuşan çok bilen
Her yerde,her zaman nazı çekilen
Hem nasıl severim,öyle severim işte
içimde büyük,sonsuz ateşler yanmalı
Ölümüm bile o kadın yüzünden olmalı."

Selcuk yontem'den dinlediginizde cok etkileneceginiz bir sonedir. insanin hayati boyunca mutlaka bir kere dinlemesi ve dinlerken de birini dusunmesi gerekir diye dusunuyorum.

ek olarak: aski memnu da da adnan bey bihter'e dogum gununde okumustu bu soneyi.
Galata Kulesi, Güzeldiniz, Alışkanlık, Unutamıyorum şiirleri favorilerim olan şairdir.. bu şiirlerini okumadan ümit yaşar'ı okudum denilmemelidir kanımca...
(...)
şimdi ne desek faydasız yoksunuz
bir karanlıktır bıraktınız arkanızda
yüzünüzü görmek mümkün değil artık
kulaklarımızda yalnız aksi kaldı gülüşlerinizin
hani yokluğunuz bu kadar uzun sürmeyecekti
hani giderken gelirim demiştiniz
vefasızlık bile yakıştı size
güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz...
şiirlerini; henüz 20 yaşındayken intihar eden 'vedat' isimli oğluna yazmıştır.

bunu öğrendikten sonra şiirleri bambaşka bir anlam kazanıyor ümit yaşar'ın. insanın her şiirinde 'vedat'ı arayası geliyor.
--spoiler--
senin o kocaman gözlerin yok mu?
nasıl duruyor boşluğunda arzuların anlamıyorum
nasıl bakıyor bana?
böyle merhametten uzak,
git diyorsun,
nereye gideyim?
ümitlerim ne olacak?
bunca şiiri kim söyleyecek sana?
kim anlatacak dünya'ya sığmayan güzelliğini?
--spoiler--
(bkz: iki kişiye bir dünya)
çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak.. Belki bu şehirde değilsin.. Ne çıkar..? Seni arıyorum ya.. Belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken.. Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı.. Beni bekliyorsun yada bir başkasını, bir başkasını..



Hiç gel demeyeceğim sana.. Aramak neredeyse ben oradayım.. Ayaklarım ne güne duruyor..? Yok yok birden karşıma çıkma.. Kaç saklan Seni aramak istiyorum..



Git bu şehirden haydi git.. Dağlara çık, o uzak dağlara.. Rüzgarların krallığında hüküm sür.. Baktın ki oraya da geldim, yine kaç.. Başını al açıl denizlere. Gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yerde demir atmalı.. Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter.. Seni arıyorum ya..!



Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan, ama ne aradığını bilmeli.. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından.. Okyanus dalgaları üstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli.. Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı.. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı kavrulmalı.. Sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli.. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı..



Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni.. Ayaklarını Afrika'dan getirip bir kağıt üzerine yapıştırmalıyım.. Saçların Sibirya’da olmalı dudakların Çin’de.. Gözlerin Hindistan'da bir mabudun gözleri olmalı.. Ellerin italya'da bir heykelin elleri.. Bulursam seni parça parça bulmalıyım.. Yine de bir yerin eksik olmalı.. Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım..

Ayrılık diye bir şey yok.. Bu bizim yalanımız.. Sevmek var aslında, özlemek var,

beklemek var.. Şimdi nerdesin..? Ne yapıyorsun..? Güneş çoktan doğdu.. Uyanmış

olmalısın.. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi..? Öyleyse ayrılmadık..

Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz..!

Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.. Önce beklemekten.. Ömür boyunca

ya bekliyor ya bekletiyor insan.. ikisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın..

Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini..

Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını, kanunlara saygı göstermesini, insanları

sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.. Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun..


Ya o..? Ya o..? insanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, çocuklarından saygı

ve bir parça huzur bekliyor, saadet bekliyor yaşamaktan.. Zaman ilerliyor, bir gün o da

ölümü bekliyor artık..Aradıklarının çoğunu bulamamış, beklediklerinin çoğu gelmemiş

bir insan olarak göçüp gidiyor bu dünyadan.. işte yaşamak maceramız bu..

Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak ve yaşayıp beklerken ölmek..!

Özleme bir diyeceğim yok.. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası..

O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.

insanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel..


Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.. Bir kokusu var bütün çiçeklere

değişmem.. Bir ışığı var.. bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz..

Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir.. Beklemenin korkunç

zehiri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir.. Yaşıyorsam; içimde umut varsa,

yine seni özlediğim içindir..



Seni bunca özlemesem; bunca sevmezdim ki.!
babasının mesleğinden ötürü bir çok anadolu şehrinde yaşamış hak ettiği değeri alamayan isyankar şair.
--spoiler--
biliyorum güzelliğin yeraltı nehirlerine benzer
biliyorum bir sır gibi güzelsin
hani anlatılmaz duygular vardır
hani şarkılar vardır söyleyemediğimiz
şiirler vardır unuttuğumuz
aşina çehreler vardır hani
zaman zaman hatırlayamadığımız
işte sen o kadar güzelsin
ve ben o kadar karanlıklar içindeyimdeki
şunlar ellerindir diyorum, tutamıyorum
şunlar gözlerindir diyorum, bakamıyorum
düşün, kahrımdan ölmeliyim artık
ölemiyorum.
--spoiler--

ümit yaşar oğuzcan
Ben bir Ayten'dir tutturmuşum
Oh ne iyi
Ayten'li içkiler içip
Sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum
Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten'e beş var
Ya da Ayten'i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor
Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz
Günlerden Aytenertesidir
Odur gün gün beni yaşatan
Onun kokusu sarmıştır sokakları
Onun gözleridir şafakta gördüğüm
Akşam kızıllığında onun dudakları
Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim
Ayten'i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz
Bir kadehte sizinle içeriz Ayten'li iki laf ederiz
Onu siz de seversiniz benim gibi
Ama yağma yok
Ayten'i size bırakmam
Alın tek kat elbisemi size vereyim
Cebimde bir on liram var
Onu da alın gerekirse
Ben Ayten'i düşünürüm, üşümem
Üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar
Parasızlık da bir şey mi
Ölüm bile kötü değil
Aytensizlik kadar
Ona uğramayan gemiler batsın
Ondan geçmeyen trenler devrilsin
Onu sevmeyen yürek taş kesilsin
Kapansın onu görmeyen gözler
Onu övmeyen diller kurusun
iki kere iki dört elde var Ayten
Bundan böyle dünyada
Aşkın adı Ayten olsun
--spoiler--
sen aşk nedir bilmezsin
beni sevmedin ki
ağla, ağlayabildiğin kadar
bütün güzellikler sende
aşk bendedir
--spoiler--
Kanser

Bütün denizlerin aynı limana çıkması neden?
Neden gökyüzünün bu sınırsız karamsarlığı?
Yitirecek neyimiz var ki umutlarımızdan başka?
Ve batacak başka bir gemimiz mi kaldı?

Dev bir ağaç yapraklarını döküyor içimizde
Nereye baksak her haliyle o çıldırtan sonbahar
Kaç yüz org birden çalınıyor, duyuyor musun?
Hani o birlikte söylediğimiz şarkılar?

Ne oldu o düşlere? Nerde o iyimserlik
Biz seninle şatolar kurmadık mı bir zaman
Şimdi biz o değiliz sanki, hiç o olmamışız,
Sanki bir şey var incinen dağılan bozulan.

Şu martının kanatları neden kırık biliyor musun?
Bu adamı dört duvar içine kim koydu sensiz?
Eğil bir kuyuya seslen, yankılanan benim hep
Benim içimde can verdi o gök o deniz!

Sonunda tek başımayım, bak böyle bıçaklanmış!
Biliyorum bir ölü var, ama ne? Ama kim?
Soğuk, merhametsiz kollarıyla sarmış her yerimi
Bir KANSER tümörü gibi büyüyor çaresizliğim.
Kimisi çocukluğuma, kimisi cahilliğime geldi.
Kimisini ne istediğimi bilmeden ...sevdim,
Kimisini kendimi bilmediğimden sevdim.
Büyüdüğümü, olgunlaştığımı hissettiğim zaman ise;
SENi SEVDiM.

Şimdi düşündüğümde çocukluk işte diyorum
Gülüyorum.
Aradaki fark da burada diğerlerini çocukça
Seni KENDiM GiBi
Seviyorum.
tarsus'lu şairdir. (bkz: tarsus)
ümit yaşarı tanımıyorsanız gerçekten aşık olmamıştırsınız.
Sevgimi anlamadığın ve ona saygı göstermediğin anda ölebilirim. Karşılık vermediğin anda değil.
...bir akşam getir bana, yaklaş, sessizce soyun
baksana perdeler inik, kapılar kapalı
sus! akşamla gelişini kimseler duymamalı...
...bir daha görsem seni diyorum bir daha görsem
bir gün olsun bir dakika olsun
unut demek kolay, gel bana sor bir de
hatırladıkça gözyaşlarımı tutamıyorum
dilimin ucunda sen
başımın içinde sen
kader misin, ecel misin nesin sen
unutamıyorum işte unutamıyorum...
bana bir şarkı söyle

Özledim sesini ne olur konuş
Bir gül açtır zamanların ötesinden
Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
Gök mavisinden, deniz mavisinden
Bana bir şarkı söyle
içimde bir şey kımıldıyor
Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
Bir baksana ne haldeyim deli divane
Yaralıyım, çaresizim umutsuzum
Bana bir şarkı söyle
Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
Dökül karanlığıma ışıklar gibi
Al beni, en uzaklara götür
Sesin, aksın içimde bir pınar gibi
Bana bir şarkı söyle
Bütün renkleri kat birbirine
Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
Bana bir şarkı söyle
Yağan kar nasıl hazin yağar bilirsin
Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
işte öyleyim, kapkarayım bugün gel
En hüzünlü sesinle, en dokunaklı
Bana bir şarkı söyle..
(bkz: ben eylül sen haziran)
(bkz: bir gün anlarsın)*
Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
Onun unutamadığın hayali,
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
Duyarsın,
Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
Niçin yaratıldığını.
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
Dolar gözlerin, için burkulur.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
Uzanır, gökyüzüne ellerin.
Ama çaresiz,
Ama yorgun,
Ama bitkin.
Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi, ümit etmeyi.
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
Lanet edersin yaşadığına...
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın...