bugün

çıktıktan sonra bir kasa bira içmiş gibi olduğum yabancı dil sınavı.

ben soruları çözmeye çalışırken üşendim, adamlar soruları hazırlarken üşenmemişler yemin ederim.

ayrıca salonda her 3 saniyede bir gırtlağını temizleyen arkadaşın anasını minnetle anıyorum.
sene olmuş 2010 hala cep telefonu yasak, entegre edecekler yakında beyne o zaman napcaksın göt yök.

25 yaşına gelmişim, akademisyen olucaz, öss öğrencisi muamelesi yapıyosun arkadaş. ben 16 yaşında mıyım tel.i anneme, babama emanet ediyim de sonra tekrar alayım.
hadi işim var gücüm var, hadi acil bi durum çıktı. lahana kafalılar...
100 yaşına gelmiş yar. doc. hocamın sonunda 66 alıp bolumde hayvanlar gibi kutlama yapıp dersi iptal etmesiyle şölen havasına döndüren sınavdır.

ne mutlu sana doc oldun kocum be... artık inglizce bildiğine göre her türlü bilimsel çalışmayı yapabilirsin sen cünkü inglizce biliyosun kocum benim seneyede gel fransızca sınavına gir gecersen seni prof yapalım. istersen baska bi dil sınavına gir okulun altın anahtarını verelim ordan nobele kadar yardırırız. kocum benim üds fatihisinsen.

(bkz: ingilizce bilenlerin ancak bilim adamı olabilmesi)

not: burada ingilizce dünya dilidir. bilmesi gerekir. denilebilir. ancak alanının uzmanı isen ve ingilizce bilmiyorsan bu senin yükselmene engel olacağını düsünmüyorum. o zaman ingilizceyi iyi bilenlerin ama alanı ile ilgili bir yetersizliğinin olmasını ingilizce bildikleri için geri plana atılmasını hazmedemiyorum.

defolun lan okullarımızda pasif yetersiz insancıklar
ösym'nin yasakları nedeniyle sol ayakkabıma anahtarlarımı, sağ ayakkabıma kentkartımı ve çoraplarımın içine de biraz para koyarak gireceğim sınav.
bu sene soru sistemini değiştirerek daha da çekilmez bir sınav olmuştur, çeviri sorularının sayısını azaltıp, cloze test in sayısını ikiye çıkarmaya ne gerek vardıysa artık.
seksen soruyu doksan dakikada tamamlayıp çıktığımda kendimce 'ulan bu ne hızdı be süper yaptın utanmasan fen ile sağlık sorularını da yapacaktın yu ar gıreyt' falan dedim.
(bkz: kendini kandırmak)

şöyle ki; ösym ye verdiğim kırk lira boşa gitmesin diye soruların hepsini okudum fakat sadece okumak ile kalınca bi eksik olduğunu anladım ve çıktım sonra kendimi cezalandırmak için sevmediğim çikolatadan aldım.

(bkz: 3 ekim 2010 üds)
insanı okumaktan soğutan it gibi uzun paragraflarıyla sınav insanını hataya zorlayan sınama aracı.

öte yandan , üzerinde durulduğunda ve dikkat arttırıldığında paragraflardaki "ana noktalar" bulunmayacak gibi değildir.
50 yi geçemeyen herkese sıfır almış muamelesi yapılıyorsa yarın erkenden kalkıp uykuyu mundar etmeye gerek olmayan sınavdır.
yıldız teknik üniversitesi'nde üds'ye girenlerin, sınav girişinde ellerindeki su şişelerinin kapaklarının toplatıldığı sınavdır.
böyle açık su şişeleriyle merdivenlerden çıkan insanları, sıranın üstüne nasıl koysak da devrilmese diye düşüncelere sevkeden bi girişimde bulunulmuştur.
"acaba mavi kapakları falan mı toplamaktı maksat dedim bi an, maksat o ise şunu çıkışta yapsanız olmaz mıydı? ya o su dökülseydi benim optik formuma?" gibi cümleler kursamda sınavımın bok gibi geçtiği gerçeği değişmemiştir.
bi umut o 50'yi alırım gibi. darısı tüm isteyenlere..
iyiydi iyiydi... en son daha cuma günü ders anlatan, gözetmen öğretim görevlisinin, cumartesi gününü nasıl geçirdiğni merak ettirdi bana. insan bu kadar mı iştahlı olur sınav kurallarını anlatmaya? cumartesi gün boyunca bu konuşmasına mı hazırlandı acaba? sınıfa bakıyorsun; hepsi bu uğurda yıllanmış tipler, seni oturtur sıraya, üds kursu bile verebilir... hayır yani, nedir bu uzun uzun " arkadaşlar, biliyorsunuz, tek tek bakıp cep telefonlarınızı kontrol etme imkanımız yok, hoş zaten buna yetkimiz de yok..." lafları, gülümsemeler falan? farkında olmadan komedi dükkanına mı girdik nedir? neyse.

o değil de, bana da pek iyi geldi. valla... kültür fizik yaptım. kaç gündür dışarı çıkmıyordum, iyi oldu iyi... epeydir sağ elim, mouse kullanmaktan kasılmıştı; yuvarlakları doldururken, kendi ekseni etrafında döndü, o da sevindi belli ki...

ve o lyuba' nın dramı... valla hüzünlendim be... zavallı mamutun iskeletini ct' ye maruz bırakan o elleriniz kırılsın!!!

neyse işte, netice olarak, tüm akademisyen adayları, hep birlikte dışarı çıktık ve baharın gelişini kutladık. valla iyiydi, herkesi bir arada görmek duygulandırdı beni...
yarın yapılacak olan dil sınavıdır. kpds den kolay söylentileri ortada dolaşmakla birlikte, kol gibi paragraf soruları sınavda s.çarım böyle aşkın ızdırabına nidalarına sebep olur.
Gözetmen1: .... bey bu ne sınavı?
Gözetmen 2: ALES
üds mağduru öğrenci: ?!=')^^%^+
yanlışların doğruları götürmediğini öğrenmemle bir nebze olsun sevindiğim, insanın parasıyla rezil olduğu sınavdır.
bizim gibi sınav ile büyümüş bir gençlik için pekte sıkıntı yaratmayacak sınavdır. "ali ata bak" ile sınava başladık 3 katlı integraller ile devam ettik, o da yetmedi kordinat düzlemine 4. ekseni yerleştirdik. kafamız allak bullak oldu derken bir başka sınava girdik ondan çıktık.

not: aklıma bir çocuk vardı "dün seninle seviştik biz lay lay lay" diyen. o geldi niyeyse. söylediklerimin sonuna lay lay lay ekliyorum bende.
gecer notu aldiginda insana ingilizce biliyorum be demek ki hissi yasatan ama gercekte bilmekle pek ilgisi olmadigi anlasilan sinav.

uds yi gecen yil gectim. bilen bilir ankara besevler metrosundan metroya binmek icin inerken kivircik afgan tipli bi vitaminsiz durdurdu. ekskuzmi ken u help mi . tarzinda bi seyler soyledi. yanimda arkadaslar falanda var. hadi olum yap sovunu diyorum icimden.

yes ofkors. cek it aut meen. cek dis aut. falan diye girdim ama . bi baktim tek pratik ingilizcem filmlerdeki fonetik atarli kisa cumleler. adam yedinci caddede bi ingilizce ogreten mekani soruyor. lan yedi yildir oralardayiz biliyoruz guya ama .tarif zor is. adama lets getaudov hiir diyemedim. gogogo turn left ordan baya bi go falan derken. gulmekten konusamadim. buda boyle bi dram yasatan animdir.