bugün

(bkz: bilgiyi para ile satmak)
onca yıl okuduktan sonra çok az bir para karşılığı yapılan mecburi iş.
4 yıllık herhangi bir bölümden mezun birinin bu görevi yapmasını anladık da 2 yıllık mezun birinin bu görevi yerine getirdiğini anlayamadığım bir durumdur. oldu olası lise mezunlarıda yapsın bu işi.
en kutsal mesleğin Türkiye'de modern kölelik şeklidir.
üniversite mezunu bireyi çalışan fakir durumuna düşüren zoraki meslek grubudur.
türkiyenin aciz bir ülke, vatandaşlarının da aciz bireylerden oluştuğunun kanıtı. çok ikiyüzlüyüz çok..

üzücü.
intihara sebebiyet verebilecek meslek.

http://www.dha.com.tr/osm...intihar-haber_136902.html

(bkz: ali öğretmen)
öğretmenlik yapıp, üstüne de para vermektir.
sado-mazoşistliğin farklı bir kalıbı.
vekillik iyi hoşta ücretliye de az para veriyorlarmış. olsun işsizlikten iyidir.
Örtülü sömürü düzeninden başka bir şey değildir...
Aynı işi yapan insanlar arasında, aynı kurumda, aynı anda bu kadar adaletsiz gelire (3 kattan fazla ) yol açan bir devletin adil bir devlet olduğu nasıl savunulabilir ki?
kadrolu müteahhitlerin olduğu bozuk çarklar ülkesinin müthiş icadı.
sabah kalktım. doktora gittim.
doktor," güvenceniz yok" dedi
"nasıl olur" dedim. "işe başlayalı tam 6 ay oluyor."
"sgk'ye gidip açtıracaksınız" dedi doktor.
gittim açtırdım muayene oldum. gözlükçüye gittim. boktan bir cama 45 tl(ücretli bir öğretmen olarak günlük kazancımın 5 lira fazlası ki perşembe günü 28 tl kazandığım da oluyor 4ders.7=28) dedi yine en ucuzundan boktan bir çerçeveye 125 tl dedi gözlükçü. ( bu da haftada kazandığım paradan yaklaşık 25 tl fazla) 16 saat derse giriyorum. edebiyat öğretmeniyim ya da edebiyat işçisi diyebiliriz. okulda sağolsun müdür bey her işi ücretli arkadaşlara bir güzel taksim ediyor. ve görevli olduğum okuldan ve öğrencilerinden nefret ediyorum. aslında nefret etmeyebilirdim. başlangıçta hoşuma da gitti; ama şu an 730 tl borcum var. (maaşımın iki katından biraz fazla) ve şu andan dışarıda, sokaklarda, marketlerde, mağazalarda gördüğüm etiketleri günlük ücretimle, maaşımla hatta iki maaşımla (gözlüğümü almaya çabaladığım gün ki sanayide çalışan arkadaşım ki okuyamadı o çok da pişmandı okuyamadığına ama sağolsun geldi okuyan arkadaşına 50tl borç verdi. işte bu esnada evli bir çift gözlük alıyorlardı. kadın ki ağzında sakız saçma sapan konuşan ve meraklı bir rayban takipçisiymiş raybandan başkasını takmazmış 600tlye bir rayban aldı kocası ona. ki bu hemen hemen maaşımın iki katı. ve yarım saat gözlemlediğim kadarıyla o aptal karının sakız çiğnemekten ve saçmalamaktan başka bir özelliği yoktu.) kıyaslıyorum ister istemez.
ve bütün bunlara rağmen yarın yine o okula gideceğim ve sabah 8.30'dan saat 15.00'e kadar sadece 28 tl için müdürün saçmalıklarına katlanacağım. ve hala recep tayyip erdoğan büyük adam ve hala nimet çubukçu zillisi çıkıp ahkam kesecek birçok tv kanalından ve hala türk insanı ücretli öğretmenliği bir angarya olarak değil de bu işsizlik ortamında sımsıkı sarılacağı ve yüce devletimizin biz yeni mezunlara bahşettiği bir nimet olarak görecek, sevinecek, şükredecek.
bu arada 6 ay geçmesine rağmen açılmayan sosyal güvencem (açmak açtırmak ne ise neden gerekliyse!!! vardır devletimizin bir bildiği) pazartesi kovulsam salı kapanacak. adım gibi eminim.

ha bu arada yazını okudum. ne bok anlattığın belli değil. ve iki de bir bok, zilli, gibi ahlaksız laflar kullanıyorsun noktalaman ve imlan da bombok diyen arkadaş kusura bakma az önce gözlüğümü yapıştırmaya çalıştım ve ellerim o orospu çocuğu japon ile yapış yapış ve çok sinirliyim. ve tayyip başbakanlığa devam ediyor hala.
(bkz: ücretli kölelik)
bir yüksek öğretim kurumundan mezun olup hak ettiği halde maalesef bunu dahi bulamayan yüzbinlerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. ve 12 eylül 1980'den beri bu ülkeyi yönetenler sosyal adaletten, sosyal haklardan, hukuktan bahsederek bunları dillendirenlere terörist gözüyle falan baktıkları içün bu biçimde insan sömürmeyi bizlere reva görüyorlar.
sonuç olarak hatırı sayılır bir çoğunluk da bu durumdan memnun olduğuna göre devlet erkanı hakkını arayanı terörist, düzen bozucu vs. olarak görmekte haklı.
yani kısaca demem o ki "her toplum layık olduğu şekilde sömürülürün * devlet eliyle uygulanmasına gösterilebilecek en iyi örnektir."
çoğunluğu kendi yandaşı olan meslek kesimlerine her türlü kıyağı yapmaktan kaçınmayan iktidar sahiplerinin hala utanmadan öğretmenlere reva gördüğü uygulamadır.
dershane öğretmenliğinden bi nebze daha iyi olan meslek. beterin beterine bakmak için (bkz: dershane öğretmenliği)
(bkz: işsizlik zamanı iş bulan öğretmenin iş beğenmemesi)
hala kaldırılmamasına şaşırdığım uygulama. zira türkiye'deki öğretmen açığı herkesin dilinde. kpss'de kısıtlı atama olsa da büyük oranda öğretmen ihtiyacı var.

sanırım hükümet(ler), paraları yemekten halka verecek para bulamıyorlar.

(bkz: afiyet olsun badem bıyıklım)
bir dönem benim de yaptığım iş.zor bela bir yer bulursun ama ilk saçmalık ders programından başlar. yarım gün eğitim veren bir okuldur, sabahçı ve öğlenci öğretmenler ayrıdır fakat siz ücretli olduğunuz için tüm gün okulda kalırsınız, çünkü sevgili müdür muavini size sabah ilk 2 saat ,öğleden sonra da 3.4. saat gibi zamanlarda ders koymuştur. aralarda gidemezsiniz çünkü bir de nöbetiniz vardır.bu arada yıllık plan,günlük plan zart zurt derken sizden herşeyin tam olması beklenir. neticede siz ücretli bile olsa yine de öğretmensinizdir. yani o kadar önemlisinizdir.
lakin bu önem sosyal ilişkilerde fayda sağlamaz,zaten utana sıkıla girdiğiniz öğretmenler odasında bi allahın kulunun sizi sallamadığını görünce ne yapacağınızı saşırırsınız. oldu ki birisi laf attı konu direk şöyle başlar.' bölüm neydi hocam?...... ya geçen sizden epey aldılar senin tayin çıkmadı mı?' falan filan falan.derken sıra öğrencilere gelir zaten o konuyu hiç açmayayım zor bir süreçtir, tam öğrenciyle bağı kurarsın hooooop birden müdür seni çağırır ve kadrolu öğretmenin geldiğini söyler , sen bi tarafına baka baka gidersin ve bu böyle sürer gider.
mebin uzun yıllardır öğretmenlere uyguladığı bir çeşit pogrom'dur. eğitim sistemini baltalarsanız insanlar eleştirel, sağlıklı düşünmek için gerekli araçları sağlıklı kazanamazlar. böylece oy deposu olarak kullanılacak bir kitle haline gelirler. ücretli öğretmenler de aynı işi yaptıkları halde 3 te biri ücretle çalıştırılan öğretmenlerdir. bu saçma durumun etkisi şu anda çok şiddetli hissedilmese de ne kadar çarpık bir uyugulama olduğu yetişen bir sonraki nesilde açığa çıkacaktır.
öğretmen olupta saçma sapan bir sınava tabi tutulup tabiri caizse üç kuruşa mahkum edilen sınıfsal ayrım kurbanı meslek.

o değilde benim okulumda ilahiyat mezunu bir imam var ücretli öğretmen. geçen sene de hafta sonları şehir içi dolmuş şoförlüğü yapan bi abi vardı.
(bkz: çok şükür)
öğrencilerle arkadaş eden öğretmenlik türü. ama zor.
eğitim fakültesi mezunu atanamamış öğretmenlerin milli eğitim müdürlüklerine başvurarak geçici görevle ders saati ücreti karşılığında öğretmenlik yapmaasıdır.
önce milli eğitim bakanlığı nın -komik bir ücret vererek- sonra da -belki mecburiyet olabilir- o ücrete çalışmayı kabul eden öğretmen adaylarının ayıbıdır.

bu olay ve buna benzer üniversite mezunlarının düşük ücretlerle çalıştırılması durumlarının tamamı bencilliğimizin cezasıdır. kimse kabahati başka yerde aramasın. ota boka eylem yapacağımıza üniversite öğrencileri için de bir asgari ücret belirlenmesi için -örneğin 1.200 TL- bir eylem yapsak ya. kendi aramızda ötgütlenip belirlenen maaşın altında kimse çalışmasın diyemediğimiz sürece bizi öpmeye devam edecekler.

hatta kampanya buradan başlasın
(bkz: üni mezunları için asgari ücret 1200 TL olsun)
güncel Önemli Başlıklar