bugün

14 yaşındaki bir çocuğun, sözde toplumsal çıkarlarımızı koruyan, polis adı altındaki bir devlet memuru tarafından dipçikle yaralanabileceğini, devletin ve toplumun buna duyarsız kalabileceğini öğrendim.

12 yaşındaki bir çocuğun terörist muamelesi görerek 13 kurşunla öldürülebileceğini, devletin ve toplumun buna duyarsız kalabileceğini öğrendim.

17 yaşında ergen dahi olmamış bir gencin, yaşının büyütülerek idam sehpasına gönderilebileceğini, devletin ve toplumun buna duyarsız kalabileceğini öğrendim.

daha neler neler öğrendim; ama dilimin de kalbimin de hatırlamaya dahi çoğu zaman gücünün yetmediğini öğrendim.

özetle; bu ülkede insanların çocuk tanımlarının; kendi ya da yakının çocuğundan başkasını kapsamadığını yahut bu ülkenin çocuk tanımının; hiç olmadığını öğrendim!
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum, ışığı gördüm, korktum. Ağladım, zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim, karanlığı gördüm korktum... Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi ağladım. yaşamayı öğrendim doğumun; hayatın bitmeye başladığı an olduğunu, aradaki bölümün ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim. zamanı öğrendim, yarıştım onunla, zamanla yarışalamayacağını zamanla barışılacağını öğrendim. insanı öğrendim, sonra insanların içinde iyiler kötüler olduğunu... sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim. sevmeyi öğrendim, sonra güvenmeyi... güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu... sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim. insan tenini öğrendim, sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu... sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim... Evreni oğrendim. Sonra evreni aydınlatmanın yollarını oğrendim. Sonunda evreni aydınlatabilmek icin önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim. Ekmeği ögrendim. Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu oğrendim. Okumayı öğrendim. Kendime yazıyı öğrettim sonra... Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana... Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi... Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi... Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta... Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım. Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım... düşünmeyi öğrendim... sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim... Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim... Namusun önemini oğrendim... Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim... Gerçeği öğrendim bir gün... Ve gerçegin acı olduğunu... Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim... Her canlının ölümü tadacağnı, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim. *
güncel Önemli Başlıklar