sahteliklerden uzak, saf ve sek gerçek. kimsenin yenmeye gücünün yetmediği inleten nota, unutulmaması gereken esaslı yolculuk. çaresizliğin en yüksek mertebesi, acı yenilgi.
yaşamın aksine riyakar değildir. keskindir, setini çeker, böler ve geri dönüşü olmayandır. belirsizliğe sürüklenirsin.
herkesin bileti kesilmiş, kimsenin bilmediği zamanda günü ve saati. ücretsiz. istemiyorum diyemezsin çünkü gelirken de sana sorulmamıştır. acizliğin ortasındasındır, hissedersin.
geride kalanların ise suyunu sıkar, bu düşüncelere sevkettirir.
sevdiğimiz insanlar olduğu için öbür dünyanın olduğunu dilememize sebep olan olay. öbür dünyanın olmasını istiyorum çünkü sevdiğim insanlardan ayrılmak çok koyuyor, daha önce benden ayrılan insanları da özledim. özlediklerim beni karşılasın, geride bıraktıklarımı da ben karşılayacağım. e, allah buna da izin versin yani.
merakla beklenen..
onunla o kadar çok karşılaştım ki.hep sevdiklerimi aldı benden.hepsinde farklı farklı geldi.her geldiğinde de başka şeyler aldı götürdü.
gerçek sevgiliye kavuşmak.
her canlının tadacagı bir şey. Kimse bilmez nasıldır bilen de ölmüştür saten diyemez arkasındakine nasıl oldugunu. herkez ölünce ögrenicek. garip bir şey.
uyuyup uyanmamak.
toprakla bir olmak hali. topraktan mı geldik tam bilinmez ama oraya gideceğimiz kesin.
karşısında; insanın çaresiz olduğu şey.
yaşam karşısında insanın zaferi mi, yoksa insanın karşısında yaşamın zaferi mi, bilemiyorum.
gidenin kurtulduğu, kalanın beklediği kaçınılmaz gerçek.
(bkz: iyidir iyi)**
asıl vatana bir sevkiyattır.
"..vazife-i hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i mekândır, bir tahvil-i vücuttur, hayat-ı bâkiyeye bir dâvettir, bir mebdedir, bir hayat-ı bâkiyenin mukaddimesidir. Nasıl ki hayatın dünyaya gelmesi bir halk ve takdirledir Öyle de, dünyadan gitmesi de bir halk ve takdirle, bir hikmet ve tedbirledir.."
Mektûbât, s 14 (RNK)
asıl vatana bir sevkiyattır.
"..vazife-i hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i mekândır, bir tahvil-i vücuttur, hayat-ı bâkiyeye bir dâvettir, bir mebdedir, bir hayat-ı bâkiyenin mukaddimesidir. Nasıl ki hayatın dünyaya gelmesi bir halk ve takdirledir Öyle de, dünyadan gitmesi de bir halk ve takdirle, bir hikmet ve tedbirledir.."
Mektûbât, s 14 (RNK)
yaşadığımız süre içerisinde bir dakikalık senedimizin olmayışından doğan, yerini,zamanını,acısını bilmediğimiz dönüştür.bir nevi yeni başlanan hayattaki doğum günü.
ölmek,korkutucu değil mi? Zavallı insanlar,ölümden korktukları zaman hiç ölmeyeceklerini sanıyorlar ne yazık ki.Oysa mühim olan ölmek değil;Mühim olan ölmeden önce o son saniyelerde tüm hayatın hızlı bir tren gibi gözünün önünden geçerken gülümseyebiliyor musun,pişman mısın yaşadıgın hayatından.Asıl mesele bu bence,yoksa ölüm dediğin nedir ki gülüm.Altı üstü ruhun özüne dönmesidir ;)
pamuk çıkmazını er ya da geç hepimize ispatlayacak bir bilinmeyendir.
ölüm bu kadar soğuk olmazdı heralde özlem denen şey olmasaydı.
ne kadar enteresan değil mi? hepimiz birgün öleceğimizi bilmemize rağmen bunu gözardı ederek yaşarız aksi halde zaten hayat yaşanılır olmaz.

ama...

hayatta en çok sevilen kişinin ölümü neden yıkar bizi? bunu düşünüyorum günlerdir, geçireceğin en fazla 30 yılı daha onsuz geçireceğinden neden korkar insan, madem tek gerçek ölüm, insan neden korkar ölümün getirdiği bu "kısa" süreyi geçirmekten, neden 30 yıllık gücü olmadığına inanır da sevdiğinin yanına gitmek ister?

allah, tanrı, güç ne dersen de, bu ölüm, boktan ölüm, yakar kavurur, öleceğini bilsen de işe yaramaz bir diğer ölümün sarılmasına, yaramaz, yaramaz amına koyim.

tek bildiğim,

geçireceğim günlerde, ölümün yaklaştığı her an ben o inandığı için inandığım değerlere sımsıkı bağlanmalıyım, "o" olamasam da, "o" na ulaşmaya çalışabilirim, belki toprak oldu gitti, belki biyerlerden beni izliyor. hangisi olursa olsun 'diğer' ölümden gelen boşluk sadece böyle bir nebze olsun dolabilir.

evet baba, sana küfür ediyorum, arkandan değil ama yüzüne, her zaman yaptığım gibi, senin ebenin amına koyim. tek eksik şu, duyamıyorum bir sesin bana, "ben de senin ananın amına koyim." dediğini ve göremiyorum ardından sırıtıp keyifle 'hayatına' devam ettiğini.

işte bu yüzden ölüm, yalnız kalmaktır, yaşarken de öldüğünde de...
yaşamın aydınlık koynuna yuvalanmış bir zifiri karanlık.
o kadar karanlık ki beyazdan daha beyaz aslını görmek mümkün değil.
soğuktur. hayattan en çok nefret eden kişi bile ölüm geldiğinde hayatı sever.
bilincin bir nevi boyut atlamasıdır. bilinç bu sefer madde ve ışığa değil de başka tür enerjilere karşı farkındalık oluşturacaktır. peki nedir bu enerji? henüz kimse bilmiyor.
Ölüm kapına geldiği zaman ah edip vah edip inleme!! bu halinle tanrıyı incitmiş olacaksın
Ecel kapını çaldığı zaman evi telaşa verme;o geldiği zaman sen gitmiş olacaksın...
her an gelecekmiş gibi olan..
Tanrı ölümü nerede duracağımızı bilmemiz için icat etti.
(bkz: Steven Stiles)

Eğer karım bir gün dul kalacaksa, bunun ben hayattayken olmasını tercih ederim.
(bkz: Georges Courteline)

Ölüm iyidir, bizi ölüm düşüncesinden kurtarır.
(bkz: Jules Renard)

Adamın cenaze törenine niye gideyim ki? Onun benimkine gelmeyeceğine eminim.
(bkz: Jacques Prevert)

Ölümden korkmak anlamsızdır; çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuzdur.
(bkz: Epicuros)