bugün

Annanem'in hırkası. 1 sene oldu Yıkamadık hala onun gibi kokuyor.
saat.

derin anlamlar içerir...
Pek düşünmeme gerek yok sanırım. En hüzün verici diyemem belki ama en hüzün vericiler arasında olabilir.

Askere gidecekmişim gibi hazırlanıp onunla çekindiğim fotoğraf olabilir. Askere gidişimi göremeyeceğini biliyordum.
şüphesiz babamın camı kırık köstekli saati.
Uzerinde saci kalmis taragi, en son biraktigi yerdeki terlikleri, yarim suyu kalmis bardagi. Arkasinda yasanmislik biraktigi her sey.
Sosyal medya sayfalarıdır. Ailesiyle, arkadaşlarıyla mutlu olduğu fotoğraflar orada durmaktadır ve ölen kişi artık o fotoğraflarda değildir, iç acıtır.
Arabasıdır, son park ettiği yerde öylece sahibini bekleyen arabası.
Yarısı içilmiş bir bardak su. Nerede okudum bunu hatırlamıyorum ama adam vefat eden annesinin evine giriyor ve sehpanın üzerinde yarım kalmış suyu gördüğü an annesinin ölümünü tam olarak idrak edebiliyor. Bu hikayeyi kafamda o kadar gerçek bir şekilde canlandırdım ki resmen o anı ben de yaşadım.
Yastığındaydı son kokusu ... birde eski fotoğrafı (babam)
tarağıdır. dedemin tarağını hala saklarım. üzerinde birkaç saç teliyle birlikte.
Black cock dildo...
Rahmetli dedem biraz farkliydi.
Anılar...
karısı. nesne değil canlı ama, olsun. insan sonuçta.

sol bir komşumuz vardı vefat etti geçenlerde, sirozdan öldü rahmetli. taş gibi karısı ise öylece kalakaldı. kendisini her gördüğümde içim cız ediyor şurama bir ateş düşüyor.

üzülüyorum, hüzünleniyorum. "bu kadın tek başına nasıl yaşayacak " diye hayıflanıyorum. umarım bir gün gelir yardımımız dokunur kendisine. evet.
Ölene kadar parmağından hiç çıkarmadığı yüzük ve son kullandığı tokayla beraber üzerinde kalan birkaç tel saç. Bir miktar acıtmıştı.

Bir nesne.
defter çok tehlikeli.

denk gelirsin ve defteri aralarsın.
onun yazdığı yazılar, yazı karakteri, aldığı notlar...

çok gariptir zaman devam ederken, vucudu tamamen erimişken yazının mıh gibi orda durması gariptir.
kişide bıraktığı pişmanlıklar.
gözlüğün burun kısmına denk gelen adını bilmediğim aparatta kalan küçük kirler.
şüphesiz ki telefonudur. hele bir de çalarsa...
Son giydiği ayakkabısı.

Ayakkabısını kapının önüne koymak.
Yaşarken size göstermediği sevgisini haykırdığı bir defter.
yasanan bir anı hatirlatan, manevi hatırası olan nesnelerdir.
her ne kadar acı verse de özlemin hafiflemesini sağladıkları için gözden sakinilan, önemli bir yere konur. kullanmaya bile kiyamazsin, zarar görmesinden korkarsin çünkü. o nesneye bir şey olsa, sahibine zarar verdim diye bile üzülür insan.
sevgi, ölümden sonra da devam eder. belki daha fazla şekilde devam eder. Bu yüzden nesne değildir önemli olan, sahibi yaşarken yeterince sevememenin pismanligidir onu önemli kılan.
Not defteri,kocaman kocaman yazılmış numaralar olan not defteri. Küçüçük bir deftere bakıp bakıp anlamsızca ağlanır mı?
daha dün ekşi'de bu başlığı görüp sayfalarca okuyup, hüzünlendikten sonra bu gün dedemin vefat haberini almak hayatın acı bir ironisi oldu sanırım.

dedem çoğu eski toprak gibi nesne biriktirmeye yatkındı değer verdiklerini biz yeni nesil gibi kolayca çöpe atamazdı.

bu yüzden dedemden geriye kalan nesneler arasından birisini seçmem zor zira çok var.

- 1970'li yıllarda alınmış kodak fotoğraf makinesi.
- altın renkli eski casio kol saati.
- emekli olduğu thy'den armağan edilen uçak maketi.
- her zaman oturduğu kanepenin yanındaki sehpanın üstündeki yarısı dolu bir bardak su.*

nur içinde yat dedem. bu giriyi yazarken 26 eylül 2014 tarihinde evde beraber izlediğimiz türk sanat müziği programını arka planda dinliyorum. https://www.youtube.com/watch?v=85tfLqhncOI

rahmetli dedem, rahmetli zeki müren'i çok severdi: https://www.youtube.com/watch?v=g942qom8HqM