bugün

balkanlar'da Srebrenica katliamı sırasında bir çocuğun ölürken son söylediği sözün şiire dönüştürülmüş hali.

büyümek istiyorum anne,
hedef seçmektense,hedef olmayı kurşunlara,
vurmaktansa,vurulmayı seçiyorum
doğdum ve irkildim büyüklüğünün karşısında dünyanın,
gördüm ve şaşırdım açgözlülüğüne insanların
insan insanın düşmanı mıdır?
kim kırar gönülleri,
korkmaz mı ve bilmez mi insan
bir gönül kıran onaramayacaktır
ve vurduğu silah er geç dönecektir kendine
ve insan vurduğu kadar vurulur bilmez mi?
nedameti olmayana merhamet değil,
lanet edilir ancak,
çocuklari anne, küçük kurşunlarla mi vururlar?
oysa çocuk merhamet demektir biraz,
inanmaktır,bir uçurtmanın değerli olduğuna bir füzeden
bütün bilyelerimi versem,resimlerimi,topacımı
yetmez mi anne,yok etmeye yeryzünden bütün silahları?
bütün oyunlarda ebe olmaya razıyım
yeter ki bölmesin bir bomba rüyalarımı.
madem savaş,en çok bir çocuğun annesiz ya da babasız olması demektir,
ebelenmek ve daha oyuna girmemektir madem
yakıyorum tahta atımı ve tabancamı.
oyunlarda ne askerim bundan sonra,ne de pilot..
söz, kullanmayacağım bundan sonra sapanımı
oynamak istemiyorum, sonunda'elma dersem çık'..olmayan hiç bir saklambacı.
çocuklari küçük kurşunlarla mi vururlar anne
akar mı onların da kanları?

alıntıdır: moleküler biyolog isimli yazarımızdan.
balkanlar'da srebrenica katliamında "küçük olmasını umut ettiği kurşundan" çocuğun diline, ordan kalbime akan, kalbimden de gözlerime yaş olarak tezahür eden olayın şiirselleşmiş, beni benden almış halidir.

artık böyle şiirler yazılmasın, yazdırılmasın...
aynı zamanda, gazze'de, elektriksiz ve düşman korkusuyla mum dahi yakılamayan evlerinde korkudan tir tir titreyen kardeşlerinin, arkadaşlarının insanlıktan çıkmış siyonist katillerce katledilmesine minik gözleriyle şahit olmuş bir filistinli çocuğun sormakta olabileceği sorudur. çocuklar hala kurşunlanmaktadır. mekan değişmekte, tetikçi değişmekte ama silahı veren ve sıktıran aynı kalmaktadır.
insanın içini parçalayan cümledir. en sert, en vicdansız insanın bile bu cümleye kulak misafiri olduğunda en azından içini sızlatacak bir cümledir.
okundukça daha bir iç burkan, insanlığın utanması gereken sözleri barındıran, beni benden alan şiirdir.
yutkunmaya sebep olan soru cümlesi. aklından kitaplar yazacak kadar cümle geçer ama... ama işte.
düşünürsün ne yaptığını! dün, bugün... işe gittim, işten geldim, sosyal hayatım dengesizleşti, işten bunaldım. açtım bira içtim, sıkıldım lan bu hayattan!
düşünürsün dününü. dünüm nasıldı diye. çocukluğuna git, gel. bahçede arkadaşlarınla top oynadığını, telden pota yapıp jordan'cılık oynadığın zamanlar gelir aklına.
öyle ya ölüm nedir bilmiyorsun, çocuksun amına koyayım. topa vururken havada bombalar değil kuşlar vardı çünkü! en çok ağlatan taşın dizini kanatmasıydı o zamanlar. televizyonda o çocukları değil, spiderman izlerdin; nasıl yaşadıklarından habersiz. komikti, güzeldi.
şimdi acı sandığın şeyleri tekrar düşün ve bu soruyu soran çocukla annesinin son dakikalarını. hayatında hiç acı görmedin aslında değil mi?
hayata kapatma kendini; acıları gör ki kendine gel, silkelen.
sahi; evlerine bilgisayar oynayan, bahçede arkadaşlarıyla dolaşan yeni nesil çocuklar. kardeşin, kuzenin... var bunlar! kaçı farkında filistin'de olanlardan?
(bkz: söyleyecek kelime bulunamayan anlar)
okuduktan sonra söyleyecek tek bir kelime bulamadığınız, boğazınızın düğümlenmesinin sebebi olan şiir. *
11 temmuz 1995 tarihinde küçük bir çocuğun ölürken annesine sorduğu yürek burkan soru.

savaştan, kör milliyetçilikten nefret etme sebeplerinden bir tanesi.
insanın burnunun direğini sızlatan bir söz.
çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler, dizesindeki naifliği ve hüznü yakalayabildiğim bir diğer cümle.
savaşa lanet okumamı sağlayan bir dize.
gece gece insanı dağıtandır.
karabağ'da, srebrenica'da v.b. katliamlarda öldürülen çocukların tamamına ithaf edilebilecek şiirdir.
20. yüzyıldaki en büyük katliamlardan birinden arta kalan en masum cümledir. Her duyduğumda içim yanar.
tamamen balkan göçmenleriyle dolu bir semtte büyüyen 19992-1995 arasında çocukluk dönemlerini yaşayan biri olarak o dönem yaşananlar ve ölen 8300 kişi hafızamıza kazınmış ve türklerin kendilerinden başka dostu olmadığını sürekli hatırlatır niteliktedir.

ayrılıkçı ve bölücü zihniyetteki insanların bu şiiri dikkate almaları ve bölünme sonrası olacaklar aynen bu dizelerde anlatılmıştır, ırak bölünme meraklılarına aslında çok büyük bir örnektir, her gün onlarca insan ölmekte ve insanlar hayatlarının güvende olmadıkları bilmektedirler.

bölücülere gaz veren ve bölünme sonrasına pembe gözlüklerle bakmalarını sağlayan emperyalist güçler ortadoğu ve türkiye de dahil olarak bölgeyi açık hava mezbahasına çevirecekler ve demokrasi ve insan hakları savunucusu avrupa ve amerika akan kanı yara bandı kullanarak göstermelik yardımlara girişecek ama soykırım yapacak olan ülkelere silah ve mühimmat vereceklerdir.

ülkemiz uzun yılardır savaşmamıştır ve şimdiki nesil savaş hakkında bilgi sahibi değildir, savaş sadece cephede yapılmaz, evde yiyecek ekmek bulamayan hasta olan çocuğu ve kardeşini kurtarmak için ellerinden bir şey gelmeyen kadınlar ve çocukları da kapsar.

Srebrenitsa'da, filistin'de, çeçenistan'da olanlar türklere ders olmalı ve ülkenin zayıfladığı dönemde başına gelebilecek olaylar hakkında fikir vermeli ve tedbir alınmalıdır.

ölenler hep müslüman ve türkler'dir, kurşunu sıkan eller farklı bile olsa amaç bellidir;

türkleri tarih sahnesinden silmek.
bir insanlık suçunu yansıtan ve yürek acıtan ağıt.
insanın tüylerini diken diken etmiştir klima serinliğinde, şimdi ise iyice acı vermeye başlamıştır.
durduk yere nerden çıktı lan şimdi bu başlık..gece 1 buçuk olmuş, adamı ağlatmanın ne manası var...perişan oldum amk...

baba olunca...istemesen de empati yapan bi beyne sahip olunca...gece gece beni bitiren soru...