bugün

babamdı.
her ne kadar "baba" kavramı bana çok yakın olmasa da, tamamen göçüp gitmişti hayatımdan.
çocukken kaybedilen yakınlar hayatındaki bazı kişilerin kaybolmasına sebep oluyor. bir de büyüynce kaybettiğiniz yakınlar var. insanlar ile olan yakınlığınız. ben insanlar ile olan yakınlığımı kaybettim. artık herkesden bir adım daha uzağım eskisine göre. hiç kimseye çocukken ki kadar güvenemez olmak. sebebi defalarca sırtından vurulmak. dünyanın çivisinin çıkmış olması ilişkilerin menfaat ilişkisi olması paraya insandan daha fazla değer verilmesi.
(bkz: neyine güveneyim de get yalan dünya)
çocuğun yaşamak nedir bilmeden ölümle tanış olmasıdır. aslında o anda kaybettiği babası, annesi, halası, kardeşi vs vs değildir. gelecek beklentileri yani aslında kaybettiğin yakının ta kendindir.
Annemdi. Ben 8 yaşındayken ölmüştü tabutunu ve gömülüşünü seyretmek, yaşadığım en kötü olaydı.
anneannemdi. daha dün gibi hatırlarım onu daha küçücükken nasıl güldürdüğümü , eğlendirdiğimi , mutlu ettiğimi... onun varlığı yüzümdeki gülüş sebebimdi ve onun varlığı beni hep huzura davet ederdi. bir gün beni son kez güldürüp çekti gitti... o günden sonra uzun zaman ne gülebildim ne de birisiyle konuşabildim. annem kardeşime hamileyken bıraktı gitti bizi kardeşim onu göremedi ama keşke görebilseydi , keşke tanıyabilseydi onun gibi başka kimsenin beni güldüremediği harika bir anneanneyi...
Kardeşimdır. Ondan iki ay sonra da babaannem. O zamanlar yedi yaşındaydım.
anneannemdi hatırladığım ve bana olan düşkünlüğü ile karşılıklı oluşan sevgi hatırladığım ilk sevgi tomurcuklarıydı ailemden başka olarak. Onun vefatına inanamamı olacağım ki bahçeli evinin önünden her geçtiğimde nedense o yaşlarda bile pencereden el sallayacakmış gibi en az yarım saat beklerdim. ama el sallayan olmazdı hep, olmasa da içimdeki o umut belki yarın sallar diye yarını beklemekti. Mezarına her gidişimde dua etmeden evvel şu yaşımda bile bir yerlerden o gözlüklerinin ardından buğulu gözleriyle hafif gülümseyerek el sallayacakmış gibi beklerim de dururum. Babamın vefatına aklım yettiği halde ve kabuulendiğim halde nedense bir türlü anneannemi hala kabullenemiyorum, Has sivaslı şivesiyle severdi beni, kendi evimden bile çok severdim o mazlumane evi. Nur içinde yat anneannem benim.
abimdir. 18 yaşındaydı, bense 16. bu hayatta bitmeyen tek acıyla tanışmaktır, seninle birlikte büyüyen bir acı.
turgut özal.
yakınım değildi ama yakınım olsa ancak bu kadar yakinen takip ederdim defin işlemlerini. 10 yaşındaydım. yağmur yağdığında falan istiklal marşı, andımızı okuduğumuz saçma sapan bir okul boşluğu vardı. hatta orda televizyonda vardı. tüm sınıflara televizyondan cenaze töreni izlettirilmişti. çıt bile çıkmamıştı. garipti. hala garip.
baba. 5 yaşındaydım.
amcam 13 yaşında vefat etti.
büyük halamın komşusunun yiğeni.*
dedemdi..
Annemle beraber kayseri erciyes ünv. Göğüs hastalıkları servisinde tam 10 gün kaldık. Aydın'dan gitmiştik, koah ve astımı olan dedem daha fazla dayanamadı. 5 yaşındaydım ama iyi anımsıyorum. Kar yağmıştı, cenaze evine yemek getiriyordu komşular. Ablamla ilk kez kar gören ben, yemek getiren teyzelere kar topu yapıp düşürüyorduk kadıncağızları. Anımsadıklarım bunlar..

Babaannemi de anımsıyorum az çok, babamı ağlarken ilk kez görmüştüm.
babaannemdi. sanırım 4 ya da 5 yaşındaydım. yapılan hayırda bana pide kalmadığı için hüngür hüngür ağladığımı hiç unutmam. hayat giderek zorlaşıyor mu ne...
Baba, 9 yaşında.
baba, 13 yaşındaydım.

(bkz: beyler bu başlıkta yetimler toplanıyor)
dedemdi. kalpten gitti. gözümün önünde. ağzından gelen köpüğü görmüştüm, çıkardığı hırıltı, son nefesini verirkenki titremesi, anneannemin koluna yapışıp eşhedü çek eşhedü çek demesi, dayımın eve getirdiği doktorun kafasını kaldırıp başınız sağolsun deyişi gözümün önünden gitmiyor.
ölümün ne olduğunu babamın yakın arkadaşı recep amca öldüğünde anlamıştım.

6. sınıfa gidiyordum.

daha önce babaannem, iki dedem vefat etmişti ama çok küçüktüm. anlamamıştım..

recep amca bizim değişimizle reco çok iyi kalpli, güler yüzlü, tatlı dilli, lokum gibi bir adamdı.
babamı aradığında ilk ben konuşurdum yarım saat sohbet ederdik. çildir derdi bana. anlamını bilmioyurm ama o sevgi sözcüğü olarak kullanırdı. babamı ona ispitlerdim kızdığım zaman.

ne zaman bir etkinlik yapsam okulla hemen ailesiyle birlikte gelirdi. şen şakrak birisiydi. ailesiyle artık akraba gibi olmuştuk. tatilllere giderdik, piknikler yapardık, yemeğe giderdik. yılbaşını beraber kutlar çok iyi vakit geçirirdik. babamın hakkından gelmesini bilirdi.

en kötü zamanımızda ailesi bize hep destek verirdi.

zamanında kendine iyi bakmamış, içki, sigara derken karaciğeri iflas etmiş. çok acı çekerek öldü... hastane de son gece de yanındaydık. can verirken babam kelime-i şahadet getirtti. ayakları titreye titreye söylemeye çalışırken öldü..

o kadar şey paylaştığım, her gün dua ederek iyileşmesini istediğim insan ölmüştü. onu bir daha göremeyecektim. ne kadar acı verici bir durumdu anlatamam. ne zaman dua etsem hep onuda aklımdan geçiririm.. öldüğünden beri hep rüyalarıma girer, hep iyi haliyle karşıma çıkar.. ailesiyle hiç bir zaman bağımızı kesmedik, reco onları bize emanet ederek gitti.

ruhun şad olsun reco..
anne, 6 yaşındaydım. acıyı hissedemedim. silik kalan hatıraları da artık zor hatırlar oldum.
en yakın arkadaş.

ahmetti adı. ikinci sınıftaydık. 8-9 yaşlarında. ikimiz çok iyi anlaşıyorduk. okulda beraberdik hep. kantine birlikte gider birlikte yemek yer birlikte ağlar birlikte güler. aynı sitedeydık hem. evlerimizde yakındı çok. o beni hergün evin önüne kadar bırakırdı. el sallardı sonrada.

yine birgün çıktık okuldan. yolda atıştık taklit yaptık çok iyi hatırlıyorum. taklidimi yapıyordu. ayrıldık sonra. el salladı yine gülümsedi. görüşürüz dedi. sözünü tutmadı. bisikletiyle kirli su havuzunun etrafında gezinmiş. siteden çok uzakta bi yerde. oyun oynarken birden düşmüş o pis havuza. çıkamamış sonra. rengi mosmor diyordu görenler. ama biliyorum izliyor şimdi beni. okudu belki de. seni çok özledim arkadaşım.
subjektif tanım;

kendim...

edit: çok ciddiyim...
anne-baba- doğduktan ertesi gün.
puçini.*
dedem;

hiç hatırlamıyorum yüzünü, simasını, huyunu, suyunu vs. çok küçüktüm sadece eve insanların geldiğini babama birşeyler dediklerini hatırlıyorum yarım yamalak. Evden giderken yanağımdan makas alanları filan hatırlıyorum az çok.

- Dedene çok benziyosun, onun gibi kibar ol, onun gibi yardımsever ol tamam mı?
+ tamaaam ehehe

Sonradan aklım ermeye başlayınca resimlerine baktım ama onunla hiç anım yoktu. Zannedersem kız torunlarını daha çok seviyordu. O yüzden benle pek oynamazmış; annem söyledi. Olsun ben hiç garipsemezmişim veya üzülmezmişim. geçenlerde gittim mezarına su döktüm, otlarını yoldum, dua ettim. Sanırım artık benimle oynamak istiyordur.
dedemdir. Fazla yakındı, çok fazla.